Çağdaş Dönemde Müslümanca Düşünmek: Rasim Özdenören
Türk ve İslam düşüncesine büyük katkılar sunmuş, Müslümanca düşünme üzerine uzun yıllar çeşitli mecralar kanalıyla fikir üretmiş olan Müslüman Türk düşünür Rasim Özdenören düşünce yapısı açısından incelenmeye değerdir. Bir vefa gereği ve fikriyatı üzerine düşünme gayretiyle oluşturduğumuz bu metinde kendisinin hayatına, çağdaş dönemde İslam dünyası dahilinde Müslümanca düşünebilmenin imkanlarına, kavramlar üzerindeki anlam karmaşasının nasıl giderilebileceğine, küresel düzene yönelik özgün sorgulamalara, çeşitli eserleriyle katkı sağladığı bu literatürde öne çıkan vurgularına yer verilecektir.
Hayatı
Özdenören 1940 yılında Kahramanmaraş'ta doğdu. İlk ve orta öğrenimini Maraş, Malatya, Tunceli gibi şehirlerde tamamlayan düşünür, İstanbul Üniversitesinde Hukuk Fakültesini ve Gazetecilik Enstitüsünü bitirdi. Devlet kurumlarında çeşitli memuriyet görevleri üstlenen Özdenören’in birden fazla coğrafyada farklı eğitim, kültür-sanat, araştırma, bürokrasi ve memuriyet tecrübelerini elde etmiş olmasının kendisine geniş bir perspektif sağladığında kuşku yoktur. İlk gençlik yıllarından itibaren edebiyatla ilgili olan muhitlerde yer alan Özdenören, Türk düşünce dünyamıza faydalı katkılar sağlayan fikir ve eylem adamlarıyla birlikte olmanın sağladığı tecrübeler ile edebî kişiliğini şekillendirmiştir. Onun fikrî birikimini elde etmesinde Merhum Sezai Karakoç’un ve Necip Fazıl Kısakürek’in etkilerinin olduğu bilinmektedir. Özdenören, 2022 yılında dar-ı bekaya irtihal etmiş, ardında üzerine hâlâ düşündüğümüz bir fikriyatı bırakmıştır.
Eserleri
İslami düşünüş ve davranış üzerine fikrî çaba sarf etmiş entelektüellerden olan Özdenören’in çok sayıda öykü ve deneme türünde eseri bulunmaktadır. Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler, Kafa Karıştıran Kelimeler, Müslümanca Yaşamak, Yaşadığımız Günler, Yeni Dünya Düzeninin Sefaleti, Düşünsel Duruş gibi deneme türündeki eserleri; Gül Yetiştiren Adam, Çözülme gibi eserleri ise onun hikâye türündeki eserlerinden başlıcalarıdır. Özdenören, öykü türündeki eserlerinde ontolojik kaygı-tasavvuf, hayat-ölüm gibi ikiliklere ve farklı türdeki yabancılaşma temalarına çokça yer vermektedir. Bu durum, kendisinin denemeleriyle öyküleri arasındaki tematik benzerlik hususuna, dolayısıyla meselelerin bütünlüğüne işaret etmektedir. Öz değerlerinden uzaklaşmış olan toplumun ve bireyin açmazları, değerlerin çözülmeye uğraması durumları karşısındaki duruş onun eserlerindeki temel temayı oluşturmaktadır (Bulut, 2013, s.771).
Özdenören’in, denemelerinin yanı sıra hikayelerinde de yabancılaşma olgusunun izlerini sürmek mümkündür. Hızlı ve köklü değişmeleri, bunların birey ve cemiyet hayatındaki çarpıcı etkilerini konu aldığı görülen Özdenören’de insanın kendisine, topluma, aile bireylerine, kültürel ve ahlaki değerlerine, mekâna ve düzene yabancılaşması söz konusudur. Modernleşmenin dinî, iktisadi ve kültürel buhranlarının neticesinde birey, modern toplum dahilinde özne olma vasfını yitirmiş ve nesneleşmiştir. Bu durum bireyin kendisine de yabancılaşması durumunu ortaya çıkarmaktadır. Mâni Olunmuş Adamlar, Ölünün Odaları, Toz, Hışırtı eserlerinde farklı yabancılaşma türlerini konu edinmiştir (Mantu, 2019, s.174). Bu durum, yazarın edebî ve entelektüel metinlerinde ele alınan ana sorunların birliğine işaret etmektedir.
Muharririn yazılarını, yoğun olarak 1980’li ve 1990’lı yıllarda, dönemin baskı ortamına rağmen meseleleri açıklıkla kaleme alması dikkat çekicidir. Öykü ve deneme türündeki eserlerinde tercih ettiği kelimeleri ve duru anlatımı, ele aldığı konuların kolayca anlaşılmasını sağlamaktadır. Bununla beraber, külliyatının bütünü incelendiğinde yazarın mükerrer meselelere değindiği fark edilmektedir. Ancak bu durum her bir farklı eserde farklı kavramlar arasında irtibatlandırmalara ve çözümlemelere kapı aralaması bakımından değerli görülmektedir. Yazarın eserlerinin her yeni basımında metni hem şekil açısından hem de muhtevaca düzenlemelere tabi tutması onun yazı işçiliğine gösterdiği ihtimam ve intizama işaret etmektedir.
Çağdaş Dönemde Müslümanca Düşünebilme İmkanları
Söz konusu düşünürümüzün Müslümanca düşünmeye yönelik fikirlerini sunduğu Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler adlı eserindeki bölüm başlıklandırmaları dikkat çekicidir: Panorama, Sağlıklı Düşünmeye Doğru, Müslümanın Nitelikleri, İslam’ın Özgünlüğü. Bu başlık altında onun kitap bölümlendirmelerini ve odaklanılan kavramları sırasıyla takip etmek, onun düşüncesinin etraflıca anlaşılabilmesine katkı sağlayacaktır.
“Panorama” başlığı altında Özdenören, demokratik hayat tarzının beraberinde kaypaklığı getirdiğini belirtmiştir. Buradan anlaşılması gereken, demokratik düzenin kavramlarının veya anlamlarının sabit olmayan, kaygan bir zeminde bulunduğudur. Günümüzde yaşadığımız anlam kargaşası, modern dönemin ürünü olan demokrasi ile, sonrasında da post modern düşünce ile daha da derinleşmiştir. Bu durum, kavramların sabitelerini yitirmesine, onların kolayca manipüle edilmesine sebep olmaktadır. Ayrıca yine bu durum siyaset ve toplum düzlemlerinde güven problemini gün yüzüne çıkarmaktadır. Demokrasinin beraberindeki kapitalist düzen ile insanlarda açlık korkusunun ortaya çıktığı, bu olgunun ise materyalistçe bir şartlanma dolduğu belirtilmiştir. Rızık kaygısının artması ve metalaşmanın neticesinde diğerkamlığın, karşılıksız yardımlaşmanın yerini bencillik ve faydacılık aldığı söylenebilmektedir (Özdenören, 2003, s.18-19).
İslam’ın anlaşılmaması problemini dile getiren yazar, İslam’ın Batılı düşünce kalıpları dahilinde anlaşılamayacağını ısrarla ve önemle ileri sürer. Ona göre İslam ancak Müslümanca bir yaşayış ve düşünüş ile idrak edilebilir. O, çepeçevre kuşatıldığımız Batılı düşüncenin profan ve materyalist yanlarıyla İslam’ın en başta metafizik yanının anlaşılamayacağını söz konusu kitabında önemle belirtir (Özdenören, 2003, s.24).
“Sağlıklı Düşünmeye Doğru” başlıklı bölümde ise Özdenören, temel mefhumlara farklı kavramlar ve aktörler zaviyesinden nasıl bakıldığını işler. Burada inanmanın diyalektiği, gerçek ve doğru kavramları arasındaki farklar, temel tercihin önemine yönelik vurgu, yabancı kelimelerle İslam’a nazar etmek gibi konular, İslam ile içinde bulunulan zaman/çağ arasında bir değerlendirme yapılarak, hangisi üzerinde konumlanıp bir diğerinin inceleneceği meselesi veya tercihi üzerine mercek tutulmuştur.
“Müslümanın Nitelikleri” başlıklı bölümde Özdenören, günümüzde teori-pratik olarak adlandırdığımız kuram-eylem birliğinin gerekliliğine, mizaç faktörünün yaklaşımlar üzerindeki etkisine, Allah’ın rızasını elde etmenin nihai hedef olması gerekliliğine, hidayet elde etmede ve bağlanmaya yönelik yürütülecek yönteme, kötü bir dünyada iyi bir Müslüman olabilmenin imkanlarına, kul olarak kendimizi kavramanın ve bilgiyi elde etmenin yöntemlerine ve bilinçli olmanın ehemmiyetine değinmektedir.
Özdenören “İslam’ın Özgünlüğü” başlığı altında İslami altyapının temelinin iktisat değil hukuk olduğunu belirtmekte, İslam’ın diyalektik yapısına işaret etmektedir. İslam’ın kültür, felsefe, bilim, mistisizm, riyazet, ruhçuluk ve maddecilik, gelenekçilik, akılcılık ve bunların insan ile irtibatı yazarca sorgulanıp çağımız insanının yanlış düşünüş ve davranışları irdelenmiştir.
Yazara göre Müslümanca düşünebilmenin bir gereği de İslam ahlakını benimseyip yaşamaktır. İyiyi emretmek, kötüyü nehyetmek ve düşünce-amel tutarlılığını sağlayabilmek amacıyla onun eserlerinde İslâm inancına ve belli ahlaki niteliklerine vurgu yapıldığı görülmektedir. Zulme karşı durmak, cemiyet bilinciyle hareket etmek, zekât vermek, faizden kaçınmak, inançta şüpheden uzak durmak, ölümü hatırlamak, ibadetlere özen göstermek, devlet yönetiminde ahlaklı olmak, dürüstlükten ve doğruluktan ödün vermemek, edep ve hayanın muhafazasında ihtimam göstermek bunlardan bazılarıdır. Bunlara karşınutanmazlık, açgözlülük, istihzai davranmak, haset etmek, nankörlük yapmak gibi davranışlar da ahlaki olarak tasvip edilmeyen eylemlerdir.
Özdenören, müslüman ahlakının modernizmin sorunları karşısında korunması gerektiği üzerinde önemle durur. Devlet yönetiminde, uluslararası ilişkilerde, tüketim pratiklerinde, içtimai yaşamda modernizmin bireycilik, sevgi eksikliği, kapitalizm, sekülerizm, israf ekonomisi gibi tezahürlerinin karşısında İslam ahlakının faziletlerine yönelik düşüncelere Özdenören’in fikrî ve edebî eserlerinden sıkça karşılaşmaktayız. O, Batı’dan gelen kavramların Müslüman toplumlarca olduğu gibi alınıp kullanılmasına karşı çıkmaktadır. Bunun neticesinde ortaya çıkan buhrandan kurtulabilmenin yolu Müslüman ahlakının ve beraberinde düşüncesinin ferdî ve içtimai olarak hayata geçirilmesi ile mümkün görülmektedir. Düşünür, vurguladığı “takva anlayışı” ile Allah’ın rızasını elde etme hedefinin, evrensel bütünlüğe zemin oluşturacak ahlaki düsturun diğer tüm ahlak anlayışlarından daha kapsamlı olduğunu ileri sürmektedir (Filiz, 2019, s.106, 107).
Kavramlar Üzerindeki Sisli Havayı Bertaraf Etme Girişimi
Rasim Özdenören Müslüman bireyin çağdaş dönemde karşılaştığı en ciddi problemlerden birinin de anlam krizi olduğunu belirtir. Düşünür, kaleme aldığı Kafa Karıştıran Kelimeler adlı eserlerde ve diğer deneme metinlerinde bu meselenin üzerinde önemle durmaktadır. Ona göre Batılılaşma serüvenimizle beraber kavramlarımız anlam kaymalarına maruz kalmıştır. Bu durumun kafa karıştırıcı bir mahiyet arz ettiğini belirten Özdenören, bu kavramların niteliklerine değinerek yukarıda zikredilen eserinde onları İslami düşünce bağlamında ait oldukları anlam haritasına uygun okuyarak kullanmak gerekliliğini işler.
Özdenören, İslam dışı bir düşünce tarzı ile İslam’ın ona nispet edilerek anlaşılması ve yorumlanmasının bir saptırma ve yanılgı olduğunu belirtir. O, İslam’ın antiteziyle bir araya getirilerek oluşturabileceği yeni bir sentez arayışının İslam ile bağdaşmayan bir netice ortaya çıkaracağının altını çizer (Özdenören, 1994b, s.70-71). İslam ile onun pratize edilmesiyle ilgili yöneltilen eleştiriler karşısında Özdenören, İslami düşünüşün bir kafa lüksü olmadığı, yaşanabilir bir mahiyet arz ettiği, İslâm’ın hayata geçirilebilmesi ile nazariyede imkânsız görünen hususların, pratikte gerçekleşebileceği, bunun Kur’ani ve Nebevi örneklikte yaşanabileceğini belirtir. (Özdenören, 1994b, s.76).
Ele alınan kelimeler üzerinde gerçekleştirilen tahlillerin bize, kitabın kapsamı dışında, düşünürün zihin pratiğinin benimsenmesi halinde bugün gündemimize giren kelimeleri de tahlil etme imkânını sunacağını düşünmekteyiz.
Bir Tefessüh Durumu: Yeni Dünya Düzeni
Yeni Dünya Düzeninin Sefaleti adlı eserinde “Yeni Dünya Düzeni” kavramının 1990’da gerçekleşen Körfez Savaşı ile birlikte ortaya çıktığını savunan Özdenören, bu kavramla dünyanın artık tek kutuplu hale geldiği ve hegemon paradigmanın artık liberalizm olduğu iddialarının ortaya atıldığını belirtmektedir. Düşünür, Soğuk Savaş döneminin sadece 1950 yılından yumuşama (detente) dönemine kadarki süreçte yaşandığını, sonrasında Birleşik Devletler’in ve Batı Avrupa’nın küresel üstünlük kurduğunu, SSCB sosyalizminin günden güne güç kaybettiğini belirtmektedir. SSCB’nin dış yatırımlara ve gelişmiş teknolojiye yönelik ihtiyacı, yumuşama döneminde küresel kapitalizme kapı aralamasına sebep olmuştur (Özdenören, 2022, s. 102). Tehdidin renginin kızıldan yeşile dönmesiyle birlikte Batı Avrupa ülkeleri ve Birleşik Devletler İslam’ı ontolojik bir tehdit unsuru olarak algılamışlardır. Bu konuda Ömer Çaha, Açık Toplum Yazıları adlı eserinde genel olarak Batı’nın, özel olarak da Birleşik Devletler’in İslam ülkeleriyle olan ilişkilerini fayda prensibi üzerine temellendirdiklerini belirtmektedir. Birleşik Devletler, şahsi çıkarlarına hizmet eden, hatta diktatörlükle yönetilen ülkelere ilişmezken, çıkarlarına ters düşen durum potansiyeli sergileyen ülkeleri insan hakları ve demokratikleşme gibi gerekçelerle baskı altına almaktadır. Bu bakımdan küresel modernizasyon, İslam ülkeleri tarafından samimi görülmemekte, Batılı devletlerinin çifte standart uyguladığı dış politikalardan ötürü benimsenmeye yaklaşılmamaktadır (Çaha, 2004, s. 61).
Yeni dünya düzeninin önemli parçalarından olan küreselleşme, Batı ekonomik ve kültürel hegemonyası altında dünyanın bütünleşmesini öngörürken İslam böyle bir bütünleşmeyi reddetmektedir. Özdenören, bu düşünceden hareketle bütün dünya ülkelerinin karşılıklı münasebetler kurarken kendi kültürel biricikliğini muhafaza etmesi gerektiğini söyler (Özdenören, 1997a, s.9). Anlatılanların dışında, yaygın uluslararası ilişkilerle ilgili fikirler Özdenören’in Çapraz İlişkiler adlı eserinde ayrıntılı biçimde yer almaktadır (Özdenören, 1997a, s.8).
Sonuç
Rasim Özdenören, günümüzde yaşanan sorunların tespitine edebî ve fikrî türlerde, farklı başlıklar altında katkılar sunmuş, “Ne yapılmalı?” sorusuna temellendirilmiş yanıtlar getirmeye çalışmıştır. Düşünür, bu yazıda da ele aldığımız gibi, Müslümanca nasıl düşünülebileceği, bu fikir çabasının hangi kavramlar çerçevesinde gerçekleştirilebileceği, Müslüman düşünüşün beraberinde fikir-eylem uyumu gereğince nasıl Müslümanca yaşanabileceği, küresel gelişmelere yönelik anlamlandırma çabasının ve eylem halinin nasıl olması gerektiğine yönelik aydınlatıcı açıklamalarda bulunmuştur. Onun doğru düşünmeye ve yanlışlardan korunmaya dair önerilerinin ışığında İslami prensiplere uygun kavramlar geliştirmenin ve düşünce üretmenin, Müslümanca bir zihne sahip olmanın önemi, özellikle modernitenin dayatmaları karşısında artık kendisini iyice hissettirmektedir.
Kaynakça
Akkoç, F. (2019). Rasim Özdenören’in eserlerinde Müslüman ahlakı. (Yüksek lisans tezi). Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi, İslâmi Araştırmalar Enstitüsü, Ankara.
Bulut, A. (2013). Rasim Özdenören hakkında bir monografi çalışması. (Doktora tezi) Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara,
Çaha, Ö. (2004). Açık toplum yazıları, Ankara: Liberte Yayınları.
Mantu, U. (2019). Rasim Özdenören’in öykülerinde yabancılaşma. (Yüksek lisans tezi). İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
Özdenören, R. (1997). Çapraz ilişkiler (3. Baskı), İstanbul: İz Yayıncılık.
Özdenören, R. (1994). Kafa karıştıran kelimeler, İstanbul: İz Yayıncılık.
Özdenören, R. (1997). Müslümanca düşünme üzerine denemeler, İstanbul: İz Yayıncılık.
Özdenören, R. (1994). Müslümanca yaşamak, İstanbul: İz Yayıncılık.
Özdenören, R. (2022). Yeni dünya düzeninin sefaleti, İstanbul: İz Yayıncılık.
Furkan Emiroğlu
Furkan Emiroğlu, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü'nden yüksek dereceyle mezun oldu (2020). Aynı üniversitede "Hegemonik Mücadele Bağlamında Popülizm Kavramı Üzerine Bir Analiz" (2023) başlıklı teziyle yüksek lisa...