İslami Sosyal Finans: Ekonomik Güçlendirme Aracı Olarak Vakıf ve Zekât Kurumu
Yüksek düzeyde yoksulluk ve zayıf hükümetler sebebiyle Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkelerin pek çoğu eğitim ve sağlık hizmetlerine yapılan harcamalarda geri kalmış durumdadır. Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkeleri, yüksek ve orta gelirli diğer ülkelerle karşılaştırdığımızda ortalama olarak daha düşük okuryazarlık ve okula gitme oranlarına sahip olduklarını görürüz. Aynı şekilde sağlık hizmetleri altyapısı, yaşam beklentisi, sanitasyon ve su gibi temel hizmetler noktasında da yetersiz olduğu görülmektedir. Dolayısıyla bu ülkelerdeki beşerî sermaye, verimlilik ve millî gelir düzeyi de daha düşük seviyelerde kalmaktadır.
İslami finans ürün ve hizmetleri, öncelikle İslami finansman yöntemleriyle finanse edilen varlıkların piyasa fiyatını ödemek için yeterli gelir yaratma kapasitesine sahip kişi veya kurumların ihtiyaçlarını karşılamaktadır. İslami finansmanda öz kaynaklara dayalı finansman biçimlerinin sınırlı kullanımı, mütevazı ve gayri resmi işletmelere sahip yoksul bireylerin büyük ölçüde hizmetsiz veya yetersiz kaldığı anlamına gelmektedir. Bu, bireylerin ve küçük ölçekli mikro işletmelerin bankalardan finansman elde etme noktasında dışlandığı anlamına gelmekte ve bir finansman açığı yaratmaktadır.
Öte yandan, toplumda kamu malları için de finansmana ihtiyaç duyulmaktadır. Zengin ve gelişmiş ülkelerde, kamu mallarının tedarikini finanse etmek için vergiler yoluyla fonları harekete geçirmek mümkündür. Ancak, dünyanın büyük bir bölümünde hükümetlerin kamu mal ve hizmetlerinin sağlanmasını vergilerden finanse etme kapasitesi daha azdır. Sermaye piyasalarının zayıflığı ve hükümetin borca dayalı finansman konusunda kamu mal ve hizmetleri sağlama kapasitesinin azalması nedeniyle sağlık ve eğitim gibi üçüncü sektör kurumlar, sosyal güvenlik ağlarının, kamu mallarının ve sübvansiyonlu hizmetlerin sağlanması noktasında önemli bir rolü haizdir.
Genel olarak, Müslüman ülkeler, özellikle krediye erişim söz konusu olduğunda, daha düşük finansal katılıma sahiptir. Yüksek düzeyde yoksulluk, az gelişmiş finansal piyasalar ve hükümetler tarafından daha düşük vergi tahsilatı, sosyal finansın önemini ortaya koymaktadır. Sosyal finans, öncelikle toplumun düşük gelirli kesimlerinin refahını ve daha yüksek yaşam standartlarını teşvik etmeye odaklanmaktadır. İslami sosyal finans, bir dizi piyasa ve piyasa dışı kurumdan oluşmaktadır. İslami mikrofinans, gelir getirici varlıkların satın alınması için finansman da dahil olmak üzere finansal hizmetler sunan piyasa temelli bir sosyal finans kurumudur. Öte yandan zekât ve vakıf, piyasa temelli olmayan sosyal finans kurumlarıdır.
İslami Mikrofinans ve Finansal Katılımdaki Rolü
Müslüman çoğunluktaki ülkeler küresel nüfusun dörtte birini temsil etmesine rağmen küresel yoksulluk havuzundaki payları küresel nüfustaki paylarının iki katı olduğu için genellikle gayrimüslim çoğunluktaki ülkelerden daha fakirdir. Bu yoksul insanların sosyoekonomik hareketliliğe ulaşabilmelerini sağlamak için finansmanın yanı sıra gelir desteğine de ihtiyaçları vardır.
İslami mikrofinans, bireylerin kendilerinin ve aile üyelerinin tüketiminin dengelenmesi adına gelir ve likidite kısıtlamalarından kurtulmak isteyenler için bir alternatiftir. Küresel olarak kullanılan iki geniş İslami mikrofinans modeli vardır: hayır kurumlarına dayalı kâr amacı gütmeyen modeller ve piyasaya dayalı ticari modeller. İlk model, telafi edici olmayan krediler veya geri ödenmeyen hibeler sağlamak için karz-ı hasen, vakıf ve zekât fonlarını kullanırken piyasaya dayalı ticari modeller, murabaha kullanarak mikro kredi ve icare kullanarak mikro leasing sağlar.
İslami mikrofinans hâlâ toplam küresel İslami bankacılık varlıklarının sadece %1’ini oluşturmaktadır. Bu, dünya çapındaki İslami ticari bankaların etkileyici büyümesine ve istikrarlı kârlarına rağmen böyledir. Bu nedenle finansal katılımı geliştirmek, yoksulluğun azaltılması ve sosyoekonomik hareketlilik beklentilerini iyileştirmek için mevcut İslami mikrofinans kurumlarının ölçeklendirilmesine ihtiyaç vardır.
Zekât ve Yeniden Dağıtımdaki Rolü
Zekât, Müslümanların servetlerinin bir kısmını infak etmeleri ve belirli hayır işleri yapmaları için zorunlu bir yükümlülüktür. Nisabın ölçüsünü servetin alt sınır değeri belirlemektedir. Eğer bir kimsenin malı nisab miktarının üzerindeyse kişi o değerin altında olan kişilere zekat vermekle yükümlüdür.
İslami ekonomisi kapsamında bir kişinin servetini büyütmesi için riba ve kumara müsaade edilmemektedir. İslam’ın iktisat öğretileri fazla servetin ya ticaret ve girişime yatırılmasını ya da sadaka olarak ödenmesini veyahut bir kişinin servetini büyütme amacı yoksa servetini Karz-ı Hasen olarak kullanması söyler. Her iki durumda da fazla servet ekonomide dolaşımda olacak ve işgücü/makine gibi âtıl kaynakların daha fazla kullanılmasını sağlayacaktır.
Marjinal tüketim eğilimi daha düşük olan nüfus kesiminden, marjinal tüketim eğilimi daha yüksek olan nüfus kesimine yeniden dağıtımın, genel tüketimi ve dolayısıyla toplam talebi artırması beklenmektedir. Etkin hedefleme, varlık devri ve mülkiyetinin sağlanması ile zekât, yoksulluğun azaltılmasında kayda değer bir potansiyele sahiptir. İKAM tarafından 2019 yılında yayınlanan ‘İİT Ülkelerinde Tahsil Edilebilecek Potansiyel Zekât ve Yoksulluk Açığı’ adlı bir kitap bölümünde, ulusal düzeyde tahsil edilebilecek potansiyel zekâtın, çoğunluğu Müslüman olan birçok ülkede yoksulluk açığının kapatılmasında yeterli olabileceğini ortaya koymuştur. Zekât, nakit transferleri yoluyla yoksulların gelirini artırır, varlık transferleri yoluyla mal varlığını artırır ve zekât fonları tarafından finanse edilen eğitim ve öğretim hibeleri sağlayarak becerileri geliştirir.
Devlet düzeyinde olan güven açığı nedeniyle yeterince zekât toplanamamaktadır. Zekâtın STK’lar aracılığıyla özel olarak toplanması ve dağıtılması planlama, koordinasyon ve etkin hedeflemeden yoksundur. Bu yüzden zenginlik, üretim ve gelirin çağdaş biçimleriyle ilgili zekât kuralları hakkında farkındalık yaratılmasına da ihtiyaç vardır. Bunun yanı sıra çağdaş zenginlik, üretim ve gelir elde etme biçimleriyle ilgili Zekât Fıkhı üzerine araştırmalar yapmak da yerinde bir uygulama olacaktır. Aynı zamanda çağdaş ekonomilere baktığımızda, geçmiş uygarlıklarda emsali olmayan çeşitli varlık türleri ve üretim çeşitliliği buluyoruz. Örneğin, çeşitli finansal varlıklar, maddi olmayan duran varlıklar, katı ve sıvı halde sanayi üretimi, hizmet üretimi ve yeni gelir elde etme yolları gibi çeşitlilikler görürüz.
Vakıf ve Vakfın Kamu Hizmetlerinin Merkezi Olmayan Tedarikindeki Rolü
Vakıf, İslami çerçevede önemli bir sosyal kurumdur. Vakıf müessesesinde mal sahibi, taşınır veya taşınmaz bir varlığı sürekli toplumsal fayda için bağışlar ve tahsis eder. Yararlanıcılar, intifa hakkından ve gelirinden sürekli olarak yararlanırlar. Vakıf, gayrimenkul, mobilya veya demirbaşlar, diğer taşınır varlıklar ve nakit ve hisse gibi likit para ve servet biçimleri tahsis edilerek kurulabilir.
Çeşitli Vakıf türleri vardır ve bunlar amaca, zamana ve varlıklara göre sınıflandırılabilir. Amaçlarına göre vakıflar; dini vakıflar (camiler ve dini okullar dahil), hayırsever vakıflar ve aile vakıfları olarak sayılır. Vakıf müessesesi kalıcı olabilir diğer yandan ise bazı alimler geçici vakıf fikrini desteklemektedir. Varlıklara göre vakıflar ise mülk vakfı ve para vakfı sayılabilir. Vakıf, sağlık, eğitim, su filtrasyon tesisi, gıda, sanitasyon tesisleri ve hamam gibi hijyen tesisleri alanında altyapı ve hizmetlerin sağlanmasında kullanılabilir.
Osmanlı İmparatorluğu’nda yüzlerce ve binlerce Evkaf (Vakfın çoğulu) vardı. Vakıf, kişi başına düşen ortalama gelire ve marjinal vergi oranına büyük ölçüde bağlı olan modern refah devletlerinden çok önce Müslüman topraklarda kamu refahı hizmetleri sağlamada başarılı olmuştu. Vakıf sistemi, şu anda eğitim, sağlık ve diğer kamu refahı hizmetleri alanında güven ve bağışların faaliyet gösterdiği kurumsal bir plan sağlamıştır.
Vakıf, seküler hukuka olan güvenin aksine, saf fedakârlık ve iş birliği ruhundan daha derinden etkilenir. Vakıf (bağışlanan) fedakârlık, iş birliği ve dayanışma ruhuyla hareket eder ve özel mülkü mevcut ve gelecek nesillerde bir bütün olarak insanların yararına sunar. Vakıf, şahsi kazanç elde etmek için kurulmadığından, Vakfın varlık ve kaynakları, refah hizmetleri için ve mevcut gelirleriyle ihtiyaçlarını karşılayamayan yoksul insanlara fayda sağlamak için kullanılabilir.
Para Vakfı, nakdin kalıcı bir sosyal fayda için bağışlandığı yerdir. Okullar, hastaneler ve yetimhaneler gibi kurumlar inşa etmek için likit bağışları bir araya getirmek için kullanılabilir. Para Vakfı, daha fazla kaynak toplayabilir ve bireysel bağışçıların daha geniş katılımını sağlayabilir, çünkü herkes kullanımda olmayan ve vakıf olarak bağışlanabilecek fazla mülke sahip değildir ama hemen hemen herkes bir miktar nakit tutar.
Vakıf, zekât fonlarının belirli alıcı kategorileri için kullanılması gerektiğinden, zekâta kıyasla fon kullanımında esneklik sağlar. Bu yüzden vakıf müessesesi; eğitim kurumları, sağlık kurumları, çevre koruma programları ve vakıf temelli mikrofinans ve sosyal güdümlü bankalar gibi finansal kurumlar gibi çok çeşitli refah hizmetleri sağlamak için kullanılabilir. Öte yandan ulusötesi vakıf, etkin dağıtım yoluyla ümmetin sosyoekonomik ihtiyaçlarını karşılayabilir.
Yoksul insanlar, gelir desteği ve nakit transferlerinin yanı sıra yoksulluktan kurtulmak ve sosyal hareketlilik kazanmak için beceri ve eğitime ihtiyaç duyarlar. Böylece Vakıf, sağlık ve eğitim altyapısı için oldukça kalıcı, etkili ve verimli bir finansman kaynağı sağlayarak sosyoekonomik hareketlilik şansını artırabilir. Vakıf vasıtasıyla finanse edilen eğitim ve sağlık altyapısının artan ve iyileştirilmiş şekilde sağlanması, yararlanıcıların gelir elde etme potansiyelini artırabilir. Bu da bize, İslami sosyal finansın, pazarların ötesinde yeniden dağıtım gerçekleştiren vekât ve Vakıf gibi yerleşik yeniden dağıtım kurumlarına sahip olduğunu gösterir.
Salman Ahmed Shaikh
Pakistan İş Yönetimi Enstitüsü’nde (IBA) araştırma asistanı olarak görev yapmaktadır. Ayrıca IBA’da iktisat bölümlerinde lisans ve lisansüstü düzeyde dersler vermektedir. Ayrıca IBA’da ABD Barış Enstitüsü tarafından desteklenen “2014 ve...