Bir Bilimsel ve Manevi Devrimci: Malik Bedri
1932 yılında Sudan’da doğan Malik Bedri, Müslüman bir sosyal bilimci ve psikologdu. Bedri hakkında konuşurken bu, mesleki ve dinî kimliğine olan vurgu oldukça elzemdir. Çünkü hayatı boyunca mesleğini ve dinini entegre etme çabası ve amacındaydı. Mesleki ve dinî olarak kendini adadığı bu bilimsel ve manevi devrimi şu iki başlık altında görebiliriz: Psikolojinin yerelleştirilmesi ve psikolojinin İslamileştirilmesi.
Psikolojinin yerelleştirilmesi
Bedri, kariyerinin henüz başlangıç yıllarında Batılı psikoloji teorilerinin kültürel duyarlılıktan yoksunluğuna vurgu yaparak, bilimsel ölçeklerin Batılı önyargılar ile oluşturulduğunu ve sonuçların da bundan dolayı önyargılı olduğunu ortaya koymuştur (Badri, 1963). Bu bağlamda örneğin Batılılara göre oluşturulduğunu iddia ettiği IQ testi sorularını Sudan kültürüne uyarlayarak geliştirmiştir. Benzer şekilde de çizim testlerini Sudanlı çocuklarla kullanıma uygun hale getirecek şekilde yeniden tasarlamış ve sonrasında bunu genel olarak Arap çocukları için genişletmiştir (Badri, 1966). Devamında Bedri başka kültürel unsurların (deyimler, adetler) da psikolojik ve sosyolojik etkileri üzerine araştırmalarını sürdürmüş ve yerel uygulamaların kültürel bağlamları içerisinde ele alınması, araştırılması ve analiz edilmesi gerektiğini vurgulamış ve yerel/kültürel uygulamaların psikopatolojik olarak değerlendirilmesine karşı çıkmıştır (Badri, 1966; 1972).
Bedri, araştırmalarıyla desteklediği yerellik ihtiyacını akademik düzeyde de farklı Arap üniversiteleri için İslami perspektifli psikoloji müfredatı geliştirerek ve geleneksel folklorik psikoterapi tedavileri üzerine çalışarak gidermeye çalışmıştır (Badri, 1972). Derslerinde ve geliştirdiği müfredatlarda Bedri, öncelikle Batılı psikoloji teorilerin öğrenilmesini daha sonra da bunların eleştirilmesini önemsemiştir. Çünkü ona göre bu teorileri eleştirmek, ancak onları çok iyi bilmekle mümkündür (Badri, 2018b). Bu şekilde öğrencilerinin ve psikologların bu teorilerin yerel ve İslami inançlarla nasıl çatıştığını görmesini istemiştir. Böylece Malik Bedri psikoloji için genelde yerelleştirme, özelde ise İslamileştirme için “aşağıdan yukarıya yerelleştirme/İslamileştirme” (bottom-up) olarak ifade edilebilecek bir yöntem izlemiştir. Bu yaklaşımda mevcut Batı teori ve metotları yerel kültürel bağlama uyarlanmaya çalışılır.
Aslında psikolojide yerellik Malik Bedri’ye has bir fikir değildir. 1970’lerde sesi yükselmeye başlayan “yerel psikoloji hareketi” Batı psikolojisinin kültürel duyarsızlığına dikkat çekmiştir. Bedri’nin eleştirdiği Batı psikolojisinin bizzat içinden de psikolojinin evrensellik iddiasına itirazlar çıkmış ve yerellik talepleri yapılmıştır. Doğulu olduğu kadar Batılı bilim insanları da yerel ve kültürel bir psikoloji için çağrıda bulunmuştur (Moghaddam, 1987; Misra, 1996; Sloan, 1996). Bu çağrılar haklı olmakla birlikte aslında her bilim ve ilgili kavram ve teorilerinin doğduğu kültürün izlerini taşıması doğaldır. Dolayısıyla psikoloji Bat’ıda sistemleştirilen, tanımlanan bir disiplin olduğu için ortaya çıktığı dönemin ve ortamın paradigmasını, felsefesini hatta dini izlerini taşımaktadır. Bu açıdan “her psikoloji yerel psikolojidir” (bkz. Marsella, 2013). Sorun Batı psikolojisinin indirgemeci tavrıyla evrensellik iddialarıdır. Batı psikolojisi tek ve geçerli psikoloji olarak görülüp “başka psikolojiler” geçersiz kılınamaz. Bu iddiayı doğrulamak için psikoloji Batı’da değil de başka bir kültürde gelişseydi (adı) ne olacaktı? “İslami Psikoloji”nin gerekçeleri ve gerekliliği bağlamında düşünüldüğünde psikoloji, İslam dünyasında doğup büyüseydi o zaman da yine İslami psikoloji mi denecekti? sorusu yeterli olacaktır.
Psikolojinin İslamileştirilmesi
Malik Bedri, 2018 yılında Uluslararası İslami Psikoloji Derneği’nin (IAIP) İstanbul’daki açılış kongresinde “Bana o yıllarda (1975-1979) biri, ‘bir gün gelecek ve aynı düşüncedeki insanlarla bir İslami psikoloji kongresinde yan yana oturacaksın deseydi,’ ‘ne diyor bu adam, delirmiş olmalı’ derdim” demişti. Belli ki uzun yıllar beklemiş ve çalışmıştı bu an için. Peki Malik Bedri’ye bu sözleri söyleten neydi?
Malik Bedri, bugün “İslami psikolojinin babası” olarak anılsa da bu unvanı pek de kolay kazanmamıştı. 1979 yılında yazdığı Müslüman Psikologların Çıkmazı kitabını “Batı’nın teorilerine ve sosyal bilimlerdeki uygulamalarına karşı zihinsel esaret zincirlerini kıran Müslüman öncülere... Ayrıca yeni yeni tomurcuklanan Müslüman psikolog ve psikiyatristlerden, kariyerlerini İslami Psikoloji’nin temellerini oluşturmaya adamış olanlara” sözleriyle ithaf ederken yıllar önce hitap ettiği Müslüman psikologlara taş atıyordu adeta. Müslüman Psikologların Çıkmazı başlıklı eserinin temeli Bedri’nin 1975 yılında Müslüman Sosyal Bilimciler Derneği konferansında “Kertenkele Deliğindeki Müslüman Psikologlar” başlıklı konuşmasına dayanıyordu. Bedri konuşmasında döneminin Müslüman psikologlarını eleştirmiş ve karşılığında da tepkilerini çekmişti. Bedri bu konuşmasında ve sonrasındaki yazısında “Onlar bir kertenkele deliğine girseler, sizler de onları takip edeceksiniz” hadisine dayanarak “Müslüman psikologlar arasında görülen şuursuz (Batı) kopyacılığın tehlikelerini” tartışmış ve eleştirmişti (Bedri, 2018, s.12). Bu eleştirisi ise Batı’da eğitim gördükten sonra oranın psikoloji ve bilim anlayışını benimsemiş olarak ülkelerine dönen Müslüman psikologları rahatsız etmişti, çünkü onlar özgün bilimsel bir disiplin olan psikolojiye dinin dahil edilmesi hatta İslamileştirilmesi fikrine karşı çıkarak şöyle diyorlardı: “Fasık ya da günahkâr bir fizik veya İslam-dışı bir kimya var mı da bize İslami bir psikolojiden bahsediyorsunuz? Madem Freudcu psikanalizi kabul etmiyorsun, bize duygusal bozuklukları tedavi edecek daha iyi bir yol gösterin.” (Khan, 2021: 141). İşte Malik Bedri yaşamı boyunca psikolojinin İslamileştirilmesi için bu yolu aramış görünüyor.
Bedri 1950li yıllarda, henüz bir üniversite öğrencisiyken “Amerikanlaştırma” faaliyetlerine karşı tepkiler geliştirmiş ve seküler problemlere İslami cevaplar aramaya başlamıştı. Kendisinin ifadesiyle bunlar onun “ilk İslamileştirme gayretleriydi” (Khan, 2021: 141). Aslında Bedri’nin psikolojiyi İslamileştirmeye katkısı 1970-1980’li yıllarındaki bilginin İslamileştirilmesi hareketinin bir uzantısıdır. Kutub ve Mevdudi gibi isimlerden etkilenen Bedri’nin genelde Batı psikolojisine özelde ise psikanalize ve davranışçılığa karşı sert tepkileri vardı. Eleştirisinin özü, Batı psikolojisinin epistemolojisi ve üzerine kurulduğu materyalisttik felsefeye dairdi. Karşı çıktığı nokta, Batı psikolojisinin temelde insanın dinî/manevi veya kısaca ruhunu reddetmesi veya onu göz ardı etmesiydi. Özelde ise Freud’un “tüm normal ve anormal davranış formlarını bilinçaltı cinsel dürtülere dayandıran absürt iddiaları”nı (Khan, 2021: 140) eleştiriyor, Rogers’in hasta merkezli danışmanlığının “teori ve uygulamasını(n) daha belirsiz” (Khan, 2021: 140) görüyor, “hastayı şartlandırılmış bir hayvan gibi hiyerarşik şekilde yönlendiren davranış terapisini” (Khan, 2021: 145) yetersiz buluyor ve “insan doğası ve manevi fıtratı hakkında İslam inancıyla doğrudan çatıştığı” için reddediyordu (Khan, 2021: 145). Eysenck ve Wolpe gibi etkilendiği ve teorilerini uyguladığı isimler olmakla beraber, Bedri, Batı psikolojisinin “ruhsuzluğunu”, “materyalist felsefesini”, “ateist temelli teorilerini”, “ateist pozitivist felsefesini” sert bir dille eleştirmeye devam etmiş, “dini ve manevi süreçlerle ilgili açıklamalarını ya çok basit ya da önyargılı” (Bedri, 2018, s.91) saymıştır.
Ancak Batı psikolojisinin dönemin Müslüman psikologları tarafından bu şekilde reddedilmesi akademik açıdan kabul edilebilir görünmemektedir. Çünkü modern psikoloji tarihinde James, Allport, Jung, Maslow gibi psikologlar ile hümanisttik psikoloji, transpersonel psikoloji gibi ekoller de insanın manevi/dinî yönünü ve aşkınla olan bağlantısını kabul etmiş durumdadır. Ayrıca psikolojinin psikanaliz ve davranışçılıktan ibaret görülmesi örneğin post-psikanalistleri (örneğin Horney) veya bireysel psikolojiyi (Adler) de görmezden gelmekle sonuçlanmış, bütün psikoloji Darwin ve evrim teorisinin bir ürünü görülerek ekoller arasındaki farklılıklar göz ardı edilmiştir. Bu açıdan Batı psikolojisinin topyekûn bir reddedilişi haksızlık sayılabilir. Özellikle 2000’li yıllardan itibaren gelişen din/maneviyata duyarlı psikoloji/psikoterapi hareketinin (bkz. Ağılkaya Şahin, 2018) ışığında günümüz için böylesine bir karşıtlığın artık bir gerekçesi kalmamıştır. Haklılık payı ancak modern psikolojinin evrensellik ve bilimsellik iddialarına karşı gösterilen tutumda görülebilir. Batı psikolojinin etnosantrik ve indirgemeci paradigması Batılı psikologlar tarafından da eleştirilmiştir (bkz. Ağılkaya Şahin, 2018).
Bilginin İslamileştirilmesi hareketinin etkileri Bedri’nin 1970’ler ve sonrasında ortaya çıkan yazılarında açıkça görülmekte, Batı karşıtlığı eser isimlerinde güçlü bir şekilde hissedilmektedir (Badri, 1973; 1982; 1987; 1996; 1998; 2002; 2008; 2012). Bedri’nin o dönemdeki (ve aslında hayatı boyunca) konuşma ve yazıları, etkileri bugün de süren büyük bir yankı uyandırmıştır. Bedri’nin bu denli etkili olmasının sebebi dönemin Zeitgeist’i ile açıklanabilir. Çünkü o dönemde Arap ülkelerinden birçok Müslüman Avrupa ve ABD’ye gitmiş, psikoloji/psikoterapi eğitimi almış ve ülkelerine geri dönmüşlerdi. Ancak bu psikologlar geniş halk kitlelerine ulaşamıyorlardı. Bunun önemli bir sebebi de Batı menşeili ruh sağlığı anlayışı ile ondan türetilen ve yine Batılılar için geliştirilen tedavi metot ve hedeflerinin Müslümanlara uymamasıydı. Batı psikolojisinin sadece din-psikoloji uzaklığı nedeniyle değil, dini yaşantının da bir hastalık ya da terapiye engel olarak görülmesi bir yandan İslami bir yaşantı süren Müslüman psikologların kendileri diğer yandan da Müslüman danışanları için sorun teşkil ediyordu. Bu nedenle bu Müslüman psikologlar hem kendi hem danışanların kimliklerine uyan terapi alternatiflerine ihtiyaç duyuyorlardı, çünkü kendilerinin de tecrübe ettikleri gibi Müslümanlar için dinleri kimliklerinin ve yaşantılarını ayrılmaz bir parçasıydı (Badri, 2009; Bedri, 2018).
1997’de Uluslararası Malezya İslami Üniversitesinde verdiği bir konferansta Malik Bedri’nin psikolojinin İslam’la entegre edilmesi çağrısı nihayet büyük bir uluslararası ilgi ve kabul uyandırmıştı. Buna aynı yılda yayınladığı AIDS Krizi (Badri, 1997) kitabı da katkı yapmıştı. Yerel ve İslami yaklaşımların “küresel sağlığın seküler dünyasına” (Rothman, Ahmed, Awaad, 2022: 206) neler sunabileceğini anlattığı bu eseriyle Bedri, uluslararası düzeyde, İslam dünyasının ve psikolojinin de dışında ilgi ve kabul görmüştü. İslami psikolojinin uluslararası tanınırlığı ve ona ilgi en son 2017’de Uluslararası İslami Psikoloji Derneği’nin (IAIP) kurulmasıyla taçlandırıldı. Bu derneğin kurulması bir bakıma Bedri’nin Müslüman psikologlar için arzuladığı özgürleşme aşamasının bir göstergesidir.
Bedri’nin “Kertenkele Deliğindeki Müslümanlar” konuşması ve Müslüman Psikologların Çıkmazı eseriyle öncülük etmesiyle 1970’li yıllarının sonlarından bu yana Müslüman psikologlar arasında İslam ve psikolojiyi birleştirmeye yönelik uluslararası bir ilgi gözlemlenir (Ağılkaya Şahin, 2019). Bu da Bedri’nin (Bedri, 2018) Müslüman psikologların onlar için ön gördüğü hayranlık, uzlaşma ve özgürleşme evrelerinin sonuncusuna ulaştığını ve artık kertenkele deliğinden çıktıklarını gösterir. Ömrünün son demlerine kadar Malik Bedri İslami psikoloji alanına katkı yapmaya devam etmiştir.
Bedri bu bilimsel çalışmalarını İslam geleneğine dayandırdığı çeşitli eserleriyle destekleyerek adeta manevi açıdan da bir devrimci olmuştur. Contemplation – An Islamic Psychospiritual Study (2018a) adlı eseri tefekkür konusunda derin bir çalışmadır. Modern psikoloji pek çok dini gelenekten kadim bilgi ve uygulamaları alarak onları kutsal, aşkın özelliklerinden soyarak ve “yeniden paketleyerek” ruh sağlığına götürecek ya da onu koruyacak mucizevi uygulamalar olarak sunar (Ağılkaya Şahin, 2018). Meditasyon, katarsis, mindfulness, bunlardan sadece bazılarıdır. Özellikle meditasyonla ilgili psikoloji literatüründe pek çok çalışma vardır ve bu literatürde tefekkür çoğu zaman meditasyon ile ifade edilir. Ancak aslında meditasyon Budizm’in bir ibadet türüdür ve tefekkürden farklıdır. Bedri (2018a) de meditasyonun doğu dinlerine dayandığını ve bilinç durumlarını değiştirmeyi hedeflediğini açıklayarak İslami tefekkürün farklılıklarını açıklar (bkz. Ağılkaya Şahin, 2020). Buna göre tefekkür, Kur’ani öğütlerden gelir ve Allah hakkında deruni bilgiyi aramayı hedefler. Bedri eserinde İslami tefekkürü modern meditasyon teknikleriyle karşılaştırır ve meditasyonun faydalarını ve İslami bir ibadet olarak tefekkürle ilişkisini tartışır; ayrıca tefekkür bağlamında İbn Kayyim, Belhî, Gazzâlî, İbn Miskeveyh gibi İslam düşünürlerinin Batılı bilişsel psikolojinin bugünkü buluşlarını yüz yıllar önce ortaya koyduğunu örnekleriyle açıklar. Bedri’nin bu eseri bilimsel çalışmalar hakkında örnekler, İslam düşünürlerin psikoloji bilgileri hakkında fikir ve İslami tefekkürün psikolojik önemi hakkında bilgi vermesi bakımından psikoterapistlerin işine yarayabilir.
İşine dinini ve maneviyatını katmaya gayret eden bir Müslüman psikolog olarak ifade ettiğim Bedri’nin son eseri de manevi mirasından biridir. Peygamberlerin duygusal yönlerini ele aldığı bu çalışmasında Hz. Muhammed (sav), Hz. Musa ve Hz. Yusuf peygamberlerin ruh hallerini ve duygularını incelemiştir (Badri, 2021). Bedri bu eserinde Kur’an’daki peygamber kıssalarından yola çıkarak peygamberlerin duygu dünyalarını araştırmış ve edindiği bilgileri kendi duygusal tecrübe ve çatışmalarımız için bir ilham kaynağı olarak sunmaya çalışmıştır. Vefatından kısa bir süre önce tamamlamaya muvaffak olduğu bu kitap, Bedri’nin manevi ve bilimsel devrimciliğinin somutlaştırılması sayılabilir.
Sonuç
Malik Bedri yaşamı boyunca çağımızın sorunları karşısında (Badri, 1976, 1987; 1996; 1997; 1998) İslami çerçevede çözümler aramış ve bunu uluslararası seküler dünyada da dile getirmeyi ve kabul görmeyi başarmış bir isimdir. Bedri’nin bu çabası aynı zamanda onun mesleki ve manevi yaşantısının da bir yansımasıdır. Bıraktığı bilimsel ve manevi miras kendini hizmete adamış bir ömrün eseridir. Özel hayatında manevi pratiklere son derece bağlı olan Bedri, yaşamının son dönemlerinde çevresindekileri sürekli maneviyatı terapilerine almaları için uyarmış, Hz. Peygamber örneğine bakmalarını ve O ne yapardı diye kendilerine sormalarını öğütlemiştir. Böylece Bedri, şahsiyeti ve çalışmalarıyla psikoloji için İslami gelenekteki bilgi kaynaklarını araştırmaya cesaretlendirmiş ve maneviyattan can bulmaya teşvik etmiştir (Rothman, Ahmed, Awaad, 2022).
Derslerinde ve konuşmalarında o sıcak, bilge tavrıyla adeta insanların kalbine konuşur, ama bilimselliğe de önem verirdi. Öğrencilerinden hep istediği bilimsel bilginin peşinde olmaları fakat eleştirel düşünceyi elden bırakmamalarıydı. Özellikle psikoloji alanında kendi dini ve kültürel değerlerine aykırı olan teoriler konusunda hassastı.
2018 yılında İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesinde öğretim üyesi olarak çalışmaya başlayan Bedri, hastalığı ağırlaşana kadar İstanbul’da görevini sürdürmüştür. 8 Şubat 2021 tarihinde vefat etmesiyle dünya sadece 20. ve 21. yüzyılın etkili Müslüman entelektüellerinden birini değil bilimsel ve manevi bir devrimciyi de kaybetmiştir.
Kaynaklar
Ağılkaya Şahin, Z. (2018). Din ve psikoloji arasındaki uçurum gerçekten ne kadar derin? Psikoterapilerdeki dini izler. Cumhuriyet İlahiyat Dergisi, 22(3): 1607-1632.
Ağılkaya Şahin, Z. (2019). Müslüman psikologlar kertenkele deliğinden çıktı mı? İslami Psikoloji alanındaki gelişmeler. Turkish Studies, 14(2): 15–47.
Ağılkaya Şahin, Z. (2020). Psikoloji ve psikoterapide din. İstanbul: Çamlıca.
Badri, M. (1963). The influence of cultural deprivation on the goodenough quotients of Sudanese children. Journal of Psychology.
Badri, M. (1964). The psychology of Arab children’s drawings. Al-Fath Publishers.
Badri, M. (1966). Recall of Proverbs as indicator of cultural orientations. The American University of Beirut Festival Book.
Badri, M. (1972). Customs, traditions and psychopathology. Sudan Medical Journal, 37(3).
Badri, M. (1973). Islam and Psychoanalysis. Emirate’s Yearbook.
Badri, M. (1982). The essentials of mental health for the Muslim child. Ri’ayat attufoolah fil Islam, 98-135.
Badri, M. (1987). Islamic social psychology in the aid of AIDS prevention. Ahfad University Journal.
Badri, M. (1996). Counselling and psychotherapy from an Islamic perspective. AlShajarah: Journal of ISTAC, 1(1&2).
Badri, M. (1996). The wisdom of Islam in prohibiting alcohol. IIIT.
Badri, M. (1997). The AIDS Crisis: An Islamic Sociocultural Perspective. ISTAC.
Badri, M. (1998). The AIDS Dilemma: A Progeny of Modernity. The Islamic Medical Association of South Africa.
Badri, M. (1998). The AIDS Dilemma: A Progeny of Modernity. The Islamic Medical Association of South Africa.
Badri, M. (2002). Islamic versus Western Medical Ethics: a moral conflict or a clash of religiously oriented Worldviews?” FIMA Yearbook.
Badri, M. (2008). The harmful aspects caused by the submissive approach of Muslim psychologists to Secular Western psychology (Arapça). AT-Tajdid, 12(23): 189-216.
Badri, M. (2009). The Islamization of Psychology. Its “why”, its “what”, its “how” and its “who”. N. Noor, (Ed.) Psychology from an Islamic Perspective: A Guide to Teaching and Learning içinde (ss. 13-42). Malaysia: IIUM.
Badri, M. (2012). Why Western psychotherapy cannot be of real help to Muslim patients? The Sudanese Journal of Psychiatry, 2(2): 3–6.
Badri, M. (2013). Abu Zayd al-Balkhi’s sustenance of the soul: The cognitive behavior therapy of a ninth century physician. International Institute of Islamic Thought.
Badri, M. (2018a). Contemplation – An Islamic Psychospiritual Study. The International Institute of Islamic Thought.
Badri, M. (2018b). International Association of Islamic Psychology Kongresi Açılış Konuşması, 26-28 Ekim 2018, İstanbul.
Badri, M. (2021). El-Cevanib’ul-Atıfiyye Fi Hayatü’l-Enbiya: Keşf ve Taamulaat Nafsiyah. IIIT ve İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi yayını.
Badri. M. (1987). Islamic Social Psychology in the aid of AIDS prevention. Kuveyt II. AIDS Konferansı bildirisi. Ahfad University Journal.
Bedri, M. (2018). Müslüman Psikologların Çıkmazı (Çev. İ. Kaya). Mahya.
Khan, R. (2021). Prof. Dr. Malik Badri’yle Psikolojiyi İslamileştirme Katkıları Üzerine Bir Görüşme (Çev. Ü. Balıkçı). İLSAM Akademi Dergisi, 1(1): 139-152.
Marsella, A. (2013). All psychologies are indigenous psychologies: Reflections on psychology. apa.org/international/pi/2013/12/reflections.aspx (12.12.2018).
Misra, G. (1996). Psychological science in cultural context. American Psychologist, 51: 496-503.
Moghaddam, F. (1987). Psychology in the three worlds: As reflected by the crisis in social psychology and the move towards indigenous third World psychology. American Psychologist, 42, 912-920.
Rothman, A., Ahmed, A., & Awaad, R. (2022). The Contributions and Impact of Malik Badri: Father of Modern Islamic Psychology. American Journal of Islam and Society, 39(1-2): 190–213.
Sloan, T. (1996). Psychological research methods in developing countries. S. Carr & J. Schumaker (Eds.) Psychology and the developing world içinde (ss. 38-45). Praeger.
Zuhâl Ağılkaya Şahin
Doç. Dr., İstanbul Medeniyet Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı....