Gazze Şeridi: Kentsel Planlama Işığında İşgal ve Direniş
Filistin üzerindeki hakimiyet, savaşlar ve çatışmalar sonucunda zaman içinde bir taraftan diğerine geçmiştir. Son iki yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu tarafından yönetilen Filistin'de, İngiliz sömürgeciliği 1917’de başlamıştır. 1948 yılında Filistin topraklarının büyük bir kısmı üzerinde İsrail devleti kurulmuş, Gazze ve Batı Şeria sırasıyla Mısır ve Ürdün'ün yönetimine bırakılmıştır. Ancak bu durum uzun sürmemiş, Gazze ve Batı Şeria 1967 yılında İsrail tarafından işgal edilmiştir. Her ne kadar ülke sınırlarının, ihracatın ve ithalatın kontrolü hala İsrail işgal hükümetinde olsa da 1993 yılında ve Oslo Anlaşması’ndan sonra Gazze Şeridi, İsrail işgal hükümeti tarafından Filistin Ulusal Yönetimi'ne devredilmiştir. Bunun sonucunda ise, Filistin'deki kentsel planlama da bu siyasi değişimlerden etkilenmiş ve bu değişimlere göre şekillenmiştir. Bu yazıda, Filistin’deki siyasi koşulların Gazze Şeridi'nin kentsel planlamasını nasıl şekillendirdiğini ve bu değişikliklerin mevcut çatışmada nasıl bir rol oynadığı incelenecektir.
Yapılı çevre 19. yüzyılın sonundan bu yana radikal bir dönüşüm geçirmiştir. Örneğin, toprak mülkiyeti, Osmanlı İmparatorluğu'nun Gazze Şeridi'ni yönettiği dönemdeki komünal mülkiyetten İngiliz kolonizasyonu sırasında özel mülkiyete dönüşmüştür. Tarıma dayalı ekonomi ise ücrete dayalı bir ekonomiye dönüşmüş ve bu da mimari formların, inşaat yöntemlerinin ve kasaba ve şehirlerin düzeninin değişmesine neden olmuştur. 1921 yılında Filistin'deki İngiliz sömürge otoritesi, bir şehir planlama yönetmeliği yayınlamış ve bunu 1936 yılında gözden geçirilmiş yeni bir yönetmelik izlemiştir. Daha sonra yayımlanan yönetmelik; planlama kararlarını her şehir veya ilçedeki yerel yönetime veren, daha az merkezi bir sisteme sahipti. Bu sebeple de avlulu evler gibi geleneksel binalardan, geniş yollar boyunca uzanan çok katlı karma kullanımlı binalar gibi Batı tarzı binalara ve arazi kullanımı bölgelendirmesi ile modern planlamanın uygulanmasına doğru bir dönüşüm gerçekleşmiştir.
Filistin'deki yapılı çevre, 1948 yılında gerçekleşen Nekbe’den büyük ölçüde etkilenmiştir. Yaklaşık 400 köy ve kasaba boşaltılmış ve binlerce kişi, Filistin içinde ve dışında başka bölgelere taşınmak zorunda kalmıştır. Bu mültecilerin çoğu, Gazze Şeridi’ne göç etmek zorunda kalmıştır ve bu da buradaki yerli nüfusunu %300 oranında artırmıştır. Gazze Şeridi'ndeki radikal ve ani nüfus artışı, kentsel ve kırsal peyzajı etkilemiş ve bölgeye mülteci kampları gibi yeni mekânsal formlar eklemiştir. 1948 ve 1967 yılları arasında, Gazze Şeridi'ndeki kentsel planlama sorumluluğu da 1936 İngiliz Manda yönetmeliği gereğince Mısır hükümetine verilmiştir. Mülteci kamplarındaki konut birimleri ve hizmetleri sorumluluğu ise Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu (UNRWA)’na verilmiştir.
Filistin'deki yapılı çevre, 1948 yılında gerçekleşen Nekbe’den büyük ölçüde etkilenmiştir. Yaklaşık 400 köy ve kasaba boşaltılmış ve binlerce kişi, Filistin içinde ve dışında başka bölgelere taşınmak zorunda kalmıştır.
Gazze Şeridi'nde sekiz mülteci kampı kurulmuştur, ilk başta çadırlarda kalan mülteciler daha sonra hızlıca dar bir yol üzerine inşa edilmiş birkaç konut birimine geçirilmişlerdir. Bu kamplar ve Gazze Şeridi'ndeki ana şehirlerin merkezi kısımları, hem buradaki yüksek nüfus yoğunluğu hem de dışarıdan herhangi biri tarafından erişilmesi zor olan kentsel doku nedeniyle direniş mimarisini temsil ediyordu ve hâlâ da temsil ediyor. Bu nedenle, 1967'de İsrail'in Gazze Şeridi ve Batı Şeria'yı işgal etmesinin ardından, bu bölgelerdeki kentsel planlama, Filistinliler üzerinde daha fazla kontrol sağlamak için kullanılan bir başka işgal aracıydı. Gazze Şeridi'ndeki işgal güçleri, bazı mültecileri Batı Şeria'ya yerleştirerek mülteci kamplarını boşaltmaya çalıştı. Buna ek olarak, İsrail işgal güçleri, askeri erişim ve kontrol için daha geniş bir yol ağı açmak amacıyla birçok mültecinin evini yıktı. Ancak, bu kamplardaki doğal nüfus artışı ve sınırlı alan, buradaki kentsel dokuyu sürekli olarak yeniden yapılandırmaktadır. Bu durum, mülteci kamplarındaki dar ve dallı budaklı yolların yanı sıra hafif yapılı evlerin yerini çok katlı beton binaların almasına yol açmıştır.
İsrail işgal güçleri, askeri erişim ve kontrol için daha geniş bir yol ağı açmak amacıyla birçok mültecinin evini yıktı.
1967'den sonra Gazze Şeridi'nin farklı yerlerinde de İsrail yerleşimleri inşa edildi. 1968-1985 yılları arasında Gazze Şeridi topraklarında yaklaşık 21 İsrail yerleşim yeri kuruldu. Bu yerleşimlerin farklı yerleri, İsrail işgal hükümeti tarafından Gazze Şeridi'nin sınırlarını kontrol etmek ve Gazze Şeridi’ni Kuzey ve Gazze şehri, orta bölge ve Güney bölge olmak üzere üç bölgeye ayırmak için dikkatlice seçilmiştir. Gazze Şeridi'nin İsrail yerleşimleri tarafından bu şekilde bölünmesi ise Gazze Şeridi'ni bugüne kadar etkilemeye devam etti. Yerleşimler aynı zamanda askeri üs olarak da kullanıldı ve bu, İsrail işgal ordusunun, Filistin şehir ve kasabalarını birbirinden ayırmak için farklı yönlerden kentsel nüfuslu tüm bölgelere kolayca erişmesini sağladı. Buna ek olarak, sadece İsrailli yerleşimciler tarafından erişilebilen yeni bir yol ağı da oluşturuldu. Bu ağ, Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilerin inşaat yapabileceği ve yaşayabileceği toprak alanını en aza indirdi.
2005 yılında Gazze Şeridi'ndeki İsrail yerleşimleri, İsrail'in Gazze Şeridi'nden ayrılma planı kapsamında boşaltıldı. Ancak tahliyeden bir yıl sonra Gazze Şeridi'ne sert bir abluka uygulandığı ve bu durum boşaltılan alanların gelişmesini engellediği için, uygulanan bu plan mevcut durumu iyileştirmedi. Abluka, inşaat malzemelerinin Gazze Şeridi'ne girişini engelleyerek yerleşim alanlarının, tarım alanı ya da boş arazi olarak kalmasına neden oldu. Aynı zamanda, Gazze Şeridi'nin içinden doğu sınırlarına yakın topraklar tampon bölge olarak alındı ve bu da yine inşaat, tarım veya sanayi amaçlı kullanılabilir alanları sınırladı.
Şekil 1. Gazze’deki yerleşim alanları
Kaynak: UN OCHA, 2020 & BBC Türkçe
Özetle, Gazze Şeridi'nin mevcut kentsel özellikleri iki ana güç tarafından şekillenmiştir: direnişin gücü ve işgalin gücü. Direnişin gücü, hem mülteci kamplarının hem de Gazze Şeridi'ni oluşturan tüm şehirlerin eski kısımlarının bitişik mimarisi ve her saldırıdan sonra daha iyi yaşama ve yeniden inşa etme ısrarı ile temsil edilmektedir. Direnişin gücü, Gazze Şeridi'ne girmesine izin verilen sınırlı kaynaklar dahilinde alternatifler bulma konusundaki yenilikçilikte de görülebilir. Öte yandan, işgalin gücü, Gazze Şeridi'ne giren ve çıkan tüm malların kontrolünün yanı sıra Gazze Şeridi'ni kolay kontrol için bölünebilir bir toprak parçasına dönüştüren ana planla temsil edilmektedir. Bu güçlerin her ikisi de Gazze Şeridi'ne yönelik çeşitli saldırılarda, kasıtlı veya doğal olarak, mimariyi ve şehir planlamasını araçsallaştırmıştır. 2014 yılında İsrail tankları Gazze'yi işgal etmeye çalıştığında, daha önce yerleşim yerlerinin olduğu bölgelerden Gazze’ye girebildiler ancak o bölgedeki tüm bina dokusunu bombalamadan şehrin merkezini işgal edemediler. Bugünlerde kentsel alanlarda, özellikle de Eş-Şati ve Cebaliye mülteci kampları gibi mülteci kamplarında ya da Şucaiyye mahallesi gibi şehrin eski kısımlarında gördüğümüz büyük yıkımı açıklayan şey, budur. Dolayısıyla, dünyanın en yoğun nüfuslu bölgelerinden biri olan Gazze Şeridi'nde tanık olunan mevcut yıkımın, ayrımcılık ve sömürgeci altyapı yüzünden daha da kötüleştiği sonucuna varabiliriz.
Gazze Şeridi'nin mevcut kentsel özellikleri iki ana güç tarafından şekillenmiştir: direnişin gücü ve işgalin gücü.
Eman İsmail
Filistin'deki birçok üniversitede çalışmalarını yürütmüş olan Eman İsmail sürdürülebilir kalkınma, sosyal sürdürülebilirlik, kimlik, sosyal adalet ve bu meselelerin mimarlık alanındaki yansımalarını incelemektedir. ...