Hasan Fethi Mimarlığı: Modern Dünyada Geleneği Yeniden Üretmek
Günümüz insanın kendi şahsiyetinin, beğeni ve tercihlerinin edilgen hâle gelişi, temel güzellik arayışının araçsallaşması, yüzyıllar neticesinde gelinen bir nokta. Kabaca Aydınlanma ile başlayan, modernleşme hareketleriyle kurumsallaşan bu süreçte, söylem olarak insanı merkeze alırken pratikte tüm odağı kendi olan, dünyayla bağlamından koparılmış birey modeliyle karşı karşıyayız. Tam bu noktada asıl konu, modernleşme sürecinin nasıl yorumlandığı ve üstüne ne söylendiğidir. Sadettin Ökten bir yazısında bu konuyu şöyle ifade eder:
Siz bir nesneyi üretmezseniz, o nesne size bir yerlerden gelir. Ya tekrar etmekten ya da taklit etmekten gelir. Ama gelen şeyin arkasında görmediğimiz, içkin bir değer vardır ve o değeri siz bilemezsiniz. Siz o nesneyi kullandıkça o değer sizi, yani önce davranışınızı sonra davranışınızın ardındaki size ait değer hükmünü dönüştürür (Ökten, 2014).
Bu özünde sıfır noktası aynı olmayan kültürlerin, kendi üretmedikleri kültürel ürünleri taşıyamaması problemidir. Modernizmle geleneksel İslam’ın karşı karşıya gelişinin Müslümanların zihninde ve ruhunda yarattığı gerilimin doğrudan şehirlere de karmaşa ve kaos olarak yansıdığını ifaden eden Seyyid Hüseyin Nasr, İslam dünyasında hüküm süren mimari ve kentsel bunalımlarla ilgili çoğunluk üzerinde ekonomik ve sosyal tesire sahip, Batılılaşmış küçük bir elit azınlığa soru yöneltilmesi gerektiğini, birçok konuda olduğu gibi şehir estetiği ve mimari konusunda da kanaat önderi olacak fikir oluşturacak insanların sorumluluğuna gönderme yapar (Nasr, 2009).
Mısır Abu Riche Cami
Düşük gelirli bölgelerde proje maliyetini en aza indirerek ve yerel halkı da üretime dahil ederek inşa ettiği camilerden biri.
Genel olarak baktığımızda geleneksel olandan köklü bir kopuşu temsil eden modernleşme çok yönlü değişim ve dönüşüm süreçlerine işaret eder. Bu kapsamda modernleşme, pozitivizm, ulusçuluk, kapitalizm, kentleşme, laiklik, uzmanlaşma ve benzeri birçok süreci içermektedir. İthal edilmiş kavramların, estetik yargıların temeline inmek oldukça birikim isteyen bir konudur. Şehirlerimiz mevzubahis olunca, estetik hali planlayıp, uygulanabilecek hale getirecek başlıca kişiler de mimarlar, sanatçılar, plancılar ve bu noktadaki kural koyucular oluyor. Şehirleri kurarken, yapıları tasarlarken modern araçlarla birlikte kendi değer dünyasını bilerek mevcut sisteme teklif üretmek çok az sayıda mimarın yapabildiği bir şey kuşkusuz. Modern söylemlere doğru soruları sormak ve farklı yol üretmek bakımından Mısır, tam da bu sorunlar için örnek bir ülke olarak karşımıza çıkar. Tarihin erken dönemlerindeki sahip olduğu medeniyet ve İslamlaşmasıyla birlikte meydana getirdiği birikimiyle Mısır hem modernizmin bıraktığı ulus fikriyle münasebeti açısından hem de Osmanlı sonrası sömürge dönemi oluşturulan kimliği itibarıyla mimari açıdan üzerinden durulması gereken bir bölgedir. Hasan Fethi ise böyle bir ülke altyapısı içerisinde, mimarlığa dair tam da modernizmin dünya genelinde popüler olduğu bir zamanda, alışılmışın dışına çıkmış ve başka bir mimarlığın da mümkün olduğunu göstermiş bir mimardır.
Kalıpsız tonoz yapımı
Hasan Fethi Mimarlığı
23 Mart 1900’de Mısırlı Arap bir baba ile Türk kökenli bir anneden İskenderiye’de dünyaya gelir. Varlıklı bir aile çocuğu olan Fethi, önceleri Ziraat bölümünde okumayı istese de sonrasında Kahire’de teknik bir üniversitede mimarlık eğitimi alır. 1926’da mezuniyetinden sonra bir süre mühendis olarak çalışır ve sonrasında öğretim görevlisi olarak atanır. Bu süre zarfında hem doğaya olan ilgisi ve gittiği yerlerde şahit olduğu yerleşim çarpıklığı hem insanların modern üretim biçimleri karşısındaki yetersizliği ve çaresizliği onu yaygın olanın dışına çıkmaya herkesin rahatça ulaşabileceği maliyette estetik çevreyi yeniden kurma arayışına sevk eder.
Yeni Bariz Köyü Hasan Fethi köyü tasarlarken alana yakın eski Kharga’nın civar köylerine gitmiş ve geleneksel yapı tiplerini incelemiştir. Bu yapısal detayları güncel ihtiyaçlara göre uyarlayıp projelendirmiştir.
Odak noktasını ilk etapta ekonomik durumu yetersiz olan sıradan insanlar oluşturur. Bu doğrultuda mimari olarak önemli iki şeyi geliştirmiştir: Biri Memluk ve Osmanlı mimarisinden ilham alarak yaptığı ve fiziksel iklimlendirme koşullarını doğal olarak sağladığı kafes pencereli cumbalar, iki katlı holler ve avlular.
Diğeri ise kalıpsız çok ucuza mal ettiği pişmiş topraktan veya taştan kemerler tonozlar kubbelerle tamamladığı üst örtü sistemidir. Bunları yaparken tamamen yerel malzeme ve işçilikle, yapıların kullanıcılarını da üretime dahil ederek güncel ihtiyaçlara cevap verir nitelikte projelendirme yaparak farklı bir yol izlemiştir.
Uluslararası yazında “fakirler için mimarlık” bağlamında anılan Hasan Fethi, eş zamanlı olarak çok sayıda üst gelir düzeyinde de proje üretmiş ve arayışında olduğu biçimsel ve yapısal detayları bu yapılarda da uygulamıştır. Bu tutumundan dolayı mimari arayışlarının sadece ekonomik duruma bağlı olmadığını da görebilmekteyiz.
Her ne proje yaparsa kullanıcısından bağımsız düşünülemeyeceği önceliğin oradaki yaşantı olduğunu savunan mimar, bir yazısında şöyle der: “Taşrayı dönüştürecek kişiler bunu Kahire’de yayınlanan yönetmeliklerle değil, fellahları onlarla birlikte yaşayacak kadar sevip, kıra yerleşecek ve hayatlarını kırsal koşulların iyileştirilmesi için yerinde çalışmaya adayarak yapabilirlerdi.” (Hasan Fethi, 2000).
Yeni Bariz Köyü
Yeni Bariz Köyü, 1967 Köy market, atölyeler, tuğla fabrikası, kamusal mekanlar (kahvehane, cami, kütüphane vb.) gibi işlevlerin yanı sıra yönetim ofisleri, yönetim konutları gibi resmî binaları da içeren geniş bir içerikten meydana gelmiştir.
“Son peygamberin kendinden evvelkilere ilave ettiği iki tane hikmeti vardır. Ferdiyetin yüceliği ve Güzellik sevgisi” sözünü mimari bağlamda çokça ilişkilendiren (Doğan, 2015) Turgut Cansever, bu konuyla ilgili olarak şöyle der: “19. asır mühendisliği, dünyayı değiştirdi ve bu değiştirme tam bir kültür tahribatı şeklinde gerçekleşti. İnsanın ürettiği şey düşünce ve inanç kabullerinin yaptığına yansıması ile şekillenir. Yani biçim ile inanç arasında katiyen ayrılmayan bir bağ, bir bütünlük vardır. Sizin bir an, teknolojinin ürettiği bir şeyin kendi başına bir çözüm olduğunu düşünmeniz de bir inançtır fakat insanın varlığının ve insan idrakinin, gerçeğin kendisinin bir kenara itilip yalnız bir tek etken insanın hareketini belirler hale sokulmuş olur. Teknolojiyi ilah yapmaktır bu.
Bu dünyaya bütün olarak bakamayan bir mahluk ve onun dünyayı bütünüyle kavramadan meydana getirdiği tek yönlü ürünler oluyor. Teknoloji insanın biyolojik varlığının ihtiyaçlarını yerine getiriyor. Peki ama sosyal olarak insanın icaplarının hangilerini yerine getiriyor? Mesela otuz katlı bir bina yapıp içine bir aileyi yerleştirdiğiniz zaman, o insana nerede oturacağını emretmiş oluyorsunuz. Dolayısı ile o insanın çevresini yapma, idrak etme, değerlendirme, değiştirme haklarını elinden almış oluyorsunuz.” (Cansever, 2010). Modern mimaride, kendisi için mekân tasarlanmış insan belli ve tanımlı değildir. Bu bağlamda düşündüğümüzde, Hasan Fethi mimarlığının burada da modernizmin dayattığı şekliyle tümdengelim bir tavırdan ziyade tümevarım bir yöntem izlediğini, önceliği o mekânı kullanacak olan insanın tercihine ve ihtiyacına verdiğini görmekteyiz.
Bunun dışında İslam mimarisinin uyumlanmadığı ana nokta tevhit yani birlik ilkesidir. Biçim ve işlev ayrışmamalıdır. Asıl olan bunlar arasındaki birliğin korunmasıdır. Bu konuda abidelerin kullanım biçimleri hariç onları İslami yapan şey nedir sorusunu gündeme getiren Oleg Grabar; “İslam mimarisinin evrimi içindeki anlam düzeninin varlığının ne kullanılan biçimlerde ne işlevlerde ne de biçim ve işlevleri tarif için kullanılan lügatçede olduğunu aksine bu üçü arasında doğan ilişkinin doğasında var olduğunu kabule götürür.” der (Leaman, 2012). Hasan Fethi mimarlığında da en temelde görülen yaklaşım mimari bir tip oluşturmaktan ziyade, her projesinde bu üç maddenin birbiriyle birliğini sağlayacak bir zemin hazırlamasıdır. Ayrıca modern mimaride tevhit ilkesinin bozulmasıyla ilgili bir alan da bir yapının içinin, dış kabuğunun ve bahçesinin başka uzmanlarca projelendirilmesi. Fethi bu konuda da mimarlığında birliği sağlama yoluna gider ve tasarımlarını bütüncül bir şekilde yapar.
Feyyum’da Andreoli Evi
Günümüzde kullanılan, geleneksel formları başarılı bir şekilde güncel hâle getirdiği örneklerden biri.
Kişiye özel tasarladığı bir konutun iç avlu mekânı. Geleneksel olan dekoratif ve yapısal unsurlarla birlikte mekânı kurguladığı örneklerden biri.
Hasan Fethi mimarlığının modernizmin dayattığı şekliyle tümdengelim bir tavırdan ziyade tümevarım bir yöntem izlediğini, önceliği o mekânı kullanacak olan insanın tercihine ve ihtiyacına verdiğini görmekteyiz.
Bu süreçte birçok zorlukla karşılaşır ve Yunanistan’a gidip bir süre Constantinos Doxiadis’le birlikte çalışır. Pakistan ve Irak’taki konut projelerinde ve geleceğin şehri araştırma projesinde beraber çalışırlar. Bu yoğun süreçten sonra düşüncesini teorileştirmek üzere çalışmalar yapar. Mısır’a döndükten sonra evinin kapılarını ilgilenen herkese açan mimar, başka birçok mimara da ilham kaynağı olur. Günümüzde yaptığı çağdaş İslami yapılarla ve söylemleriyle tanınan mimar Abdülvahid el-Vekil de onun öğrencilerindendir. Böylece kendi estetiğini oluşturmada köprü vazifesi de görmüştür. Fethi’nin en bilinen projesi birtakım nedenlerden dolayı tamamlanamamış olsa da Yeni Gourna Köyü Projesi’dir.
Yapı, Fethi’nin düşüncesini deneyimini ve ruhunu yansıtan bir kaynak niteliğindedir. Bu proje ile 1980’de Ağa Khan Mimarlık Ödülünü, 1984’de Uluslararası Mimarlar Birliği altın madalyasını kazanır. Birçok yerel mimari geleneğe ilham olur. Bir süre Ağa Khan Mimarlık ödülü yönetim kurulunda görev yapan mimar, 1981 yılında Kahire’de Uluslararası Uygun Teknoloji Enstitüsü’nü kurar. 170’ten fazla proje tasarımı olan mimar, modernizme karşı geliştirdiği onurlu duruşunu ve fikirlerini birçok biçimde sürdürmüş ve 1989’da Kahire’de vefat etmiştir.
Cansever’e göre kutsal sanat, sadelik içindeki güzelliği arar. İnsanın faniliğini vurgulaması, neşeli mütevazi tasarım ve süsleme, taşın hakikati harcın hakikati onların birbiriyle ilişkisinin hakikati, sanat eserinin yararlı ve pratik olması özelliklerini içerir. Bu maddeleri göz önüne aldığımızda Hasan Fethi mimarlığının tam da bu hakikati yakalamış olduğunu söylesek abartmış olmayız.
Öğrencisi mimar Abdülvahid el-Vekil‘in söylediği; “Gelenek ölmüşlerin yaşayan ruhudur, gelenekçilik ise yaşayanların ölmüş ruhudur.” sözü aynı zamanda onu da açıklar niteliktedir. Gelenekçiliğe kaçmadan çağının ihtiyaçlarına cevap veren ve aynı zamanda geleneğini de aktarabilmiş bir mimardır.
Akli Sami Evi
Bulunduğu araziye uyumlu yerleşimi, peyzajla birlikte değerlendirme, yapının gereksinimi olan farklı yükseklikleri geleneksel unsurlar da kullanarak estetik hale getirme her projesinde ortak olan ilkelerden.
İsmail Abderrazık Evi Çizimi
Projesini sunum için minyatür tekniğini kullanması gelenekselliğe gönderme yapar. Aynı zamanda bu anlatımda sadece evi yapısal kabuk olarak değerlendirmediğini doğasıyla birlikte bütüncül bir bakış açısıyla projelendirme yaptığını da görmekteyiz.
Yeni Gurna Köyü Projesi Çizimleri
Modern teknik resim ilkelerini kullanıp bunu minyatür tekniği ile bütünleştirerek sunması gelenekçilik yapmadan geleneği sürdürülebilir hale getirme çabasının bir izdüşümü olarak okunabilir. Ayrıca iç ve dış mekanları birlikte değerlendirmesi, orada var olan yaşantıyı tasarımına dahil etmesi de ana yaklaşımlarından biri kabul edilebilir.
Dar-el İslam Camii, New Mexico Hasan
Fethi birçok farklı coğrafyada da proje üretmiştir. Yapısal detayları yapılacak yerden kullanıp, kullanıcıların dünyasına göre mekân üretmeyi öncelemiştir.
Yeni Gurna Köyü Camii
Projelerinde bulunduğu “yere rağmen” değil “yerle birlikte” yapma alışkanlığı peyzajla kurduğu ilişkilerden bile okunabilir.
Kaynakça
Cansever, T. (2010). Kubbeyi yere koymamak. İstanbul: Timaş.
Çağdaş Dünya Mimarları Dizisi 5. Hasan Fethi. İstanbul: Boyut Kitapları.
Doğan, A. C. (2015). Bir şehir kurmak Turgut Cansever’le konuşmalar. İstanbul: Klasik Yayınları.
Leaman, O. (2012). İslam estetiğine giriş. İstanbul: Küre Yayınları.
Nasr, S. H. (2009). Modern dünyada geleneksel İslam . İstanbul: İnsan yayınları.
Ökten, S. (2014). Fincanımda kola var . İstanbul : Tuti Kitap.
Elif Merve Gürer
Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi mezunu olan Elif Merve Gürer, özel sektörde çeşitli projelerde ve çalışmalarda yer aldı, farklı kurumlarda ders yürütücülüğü yaptı. Şu an mimar olarak mesleğini sürdürmektedir....