
Balkan Coğrafyasında Göçmen Müslümanlar
Balkanlar’daki göç, bölgesel çatışmaların da etkisiyle 2015 yılından bu yana artış göstermiş olup, bu göçün büyük çoğunluğunu Müslümanlar oluşturmaktadır. Stratejik konumu nedeniyle Balkanlar, Kıta Avrupası’nın güvenlik politikalarında merkezi bir rol oynamaktadır. Bu bağlamda, AB’nin göçmenlere yönelik politikaları, Müslüman göçmen nüfusun temel hak ve özgürlükleri ile yaşam standartlarını olumsuz etkilemektedir. Ancak, Sırbistan başta olmak üzere, azalan nüfusa karşı geliştirilen teşvik politikaları uzun vadede Müslüman göçmenlerin topluma entegrasyonunu teşvik edebilir.
Balkanlarda yerli nüfusun yoğun dış hareketliliğine bağlı olarak bölge ülkelerine yönelen göçmen nüfusta da paralel bir artış yaşanmaya devam ediyor. Özellikle 2015 sonrası küresel siyaset içerisinde Suriye ve Afganistan’da meydana gelen bölgesel çatışmalar, çevre ülkelerde ve Kıta Avrupası ile Asya’nın entegrasyonunu sağlayan Balkan ülkelerinde önemli değişimler meydana getirdi. Halihazırda yerli nüfusu önemli ölçüde zayıflayan Balkan ülkeleri, Kıta Avrupası’na doğru önemli göç hareketleri ile karşı karşıya kaldı. AB’nin de konjonktürel olarak kitlesel göçmen sorununa karşı etkili bir çözüm programı hazırlamada pasif kalması, Balkan ülkelerinin de göç ve nüfus hareketlerine yönelik açık bir politika tercih ederek yeni bir hareket mekanizması oluşturmasına neden oldu. Ancak genel perspektifte, mevcut açık politika tercihi, göçmenlerin bölge ülkelerde barınması yerine hızlı şekilde Kıta Avrupası’na hareket etmesini sağlamak yönünde sürdürüldü. Nitekim Türkiye-Yunanistan-Makedonya-Sırbistan-Hırvatistan-Slovenya rotası üzerinden 2015-2016 yılları arasında 1 milyon mültecinin Kıta Avrupası’na geçişi (Župarić-Iljić, 2019, s. 4-5), AB’nin adaylık statüsü verdiği Batı Balkan ülkelerine yönelik ikili ilişkilerinde de önemli değişimler meydana getirdi. Bu değişimler, Batı Balkan ülkelerinin kendi sınırları içerisinde göçmen statüsünde bulunan kişilere yönelik tutumlarında da radikal dönüşümlere yol açtı.
AB, Dublin Antlaşması ve Schengen bölgesi kurallarına karşın göç hareketlerini kontrol etmekte zorlanmasıyla sorumluluğu adaylık statüsüne sahip Batı Balkan ülkelerine yükleyerek bu ülkelerin gerekli önlemleri almadığını vurguladı. Bu durum Balkan Koridorunun tıkanmasına neden olurken göçmenlerin bölge ülkelerin sınırları içinde yer alan geri gönderme merkezlerinde toplanmasıyla sonuçlandı. Batı Balkan ülkelerine açılan Balkan Koridorunu işlevsiz hale getirme karşılığında ülke sınırları içerisinde bulunan geri gönderme ve toplama merkezleri için fon desteği sağlayan AB yönetimi, aşağıdaki tabloda verilen güncel göçmen sayılarını yayınlasa da resmi rakamların düşük görünmesinde esas olarak bölgede kayıt dışı bulunan göçmen varlığının etkili olduğu söylenebilir.
Tablo 1. UNHCR Verilerine Göre Batı Balkan Ülkelerindeki Göçmen Sayısı ve Oranı
Ülke |
Göçmen Sayısı ve Oranı |
Sırbistan ve Kosova |
974 (%46) |
Kuzey Makedonya |
880 (%4) |
Karadağ |
171 (%8) |
Bosna Hersek |
722 (%35) |
Arnavutluk |
138 (%7) |
Kaynak: UNHCR, 2025 (https://data.unhcr.org/en/documents/details/114752)
Batı Balkan ülkelerinde kayıt dışı Müslüman göçmen sayısının 800 binin üzerinde varlığını sürdürmesi (Šabić, 2017, s. 62); bölge ülkelerin demografik yapısına, AB ile olan ikili ilişkilerine, bölge ülkelerinin devlet-toplum ilişkisine ve devletin toplum nezdinde kendine yeni meşruiyet alanları oluşturma politikalarına da doğrudan etki etmiştir.
Tablo 2. Batı Balkan Ülkelerinde Bulunan Mülteci, Sığınmacı ve Göçmenlerin Uyrukları
Ülke |
Nüfus (%) |
Diğerleri |
%50,1 |
Afganistan |
%15,2 |
Suriye |
%10,1 |
Fas |
%8,9 |
İran |
%3,4 |
Filistin |
%2,7 |
Irak |
%2,2 |
Bangladeş |
%1,9 |
Cezayir |
%1,7 |
Pakistan |
%1,7 |
Libya |
%1,0 |
Hindistan |
%0,7 |
Tunus |
%0,3 |
Kaynak: UNHCR, 2025
Tablodaki güncel veriler dikkate alındığında, Balkan coğrafyasındaki mevcut göçmenlerin hedef ve stratejilerindeki oranlar, mevcut ülkelerinde ulusal politikalarını etkilemektedir. Bu doğrultuda incelendiğinde 1050 kişi (bir önceki yılın aynı dönemine karşın %18 düşüş söz konusu) Balkan ülkelerinde konar-göçer olarak bulunmuş ve Kıta Avrupası’na doğru hareket etmiştir. 534 göçmen ise bulundukları ülkelerde sığınma talebinde bulunmuşlardır. Mevcut sığınma taleplerinin çoğunluğu, sınır geçişlerinde ülke güvenlik güçlerine yakalanan ve hareket noktası olan ülkelere geri gönderilmemek için pasaport ve kimliklerini imha eden göçmenlerden oluşmaktadır. Bulundukları Balkan ülkelerinde yaşayan göçmenlerin, toplama merkezi çevresinde toplumla entegrasyon sürecine dahil olması, yasal çerçeveler doğrultusunda bulundukları Batı Balkan ülkesinin iş gücüne katkı sağlaması ve yasa dışı yollarla diğer Batı Balkan ülkelerine geçerek Kıta Avrupası’na ulaşma hedefleri doğrultusunda kontrolün sağlanması amacıyla, Balkan ülkeleri AB’den önemli fon ve destekler almaktadır. Bu kapsamda 2021-2022 yılları arasında AB, Katılım Öncesi Yardım Aracı III (IPA III) kapsamında bölgedeki göçle ilgili eylemler için toplam 201,7 milyon Euro hibe sağlamıştır. Ancak küresel COVID-19 salgını sonrası hızlı şekilde Kıta Avrupası’na yaşanan göçmen nüfus hareketliliği neticesinde 2022-2025 yılları arasında, Batı Balkan ülkelerine "Batı Balkanlar'da Koruma Duyarlı Göç Yönetim Sistemlerine AB Bölgesel Desteği – Aşama III" projesi kapsamında 5,5 milyon Euro destek sağlanmıştır. Kendi jeostratejik güvenliğini Balkan coğrafyasından itibaren güçlü şekilde kurgulamak isteyen AB yönetimi, ek olarak 2023-2026 tarihleri arasında yürütülen "Batı Balkanlar'da Sınır Güvenliği Kapasitelerinin Güçlendirilmesine Yönelik AB Bölgesel Desteği" projesi için Batı Balkan ülkelerine 7 milyon Euro tahsis etmiştir. Bu bağlamda, AB’nin Batı Balkanlar’daki kayıtlı/kayıt dışı Müslüman göçmenlerin toplumsal entegrasyonuna verdiği önem dikkat çekicidir.
Bulundukları Balkan ülkelerinde yaşayan göçmenlerin, toplama merkezi çevresinde toplumla entegrasyon sürecine dahil olması, yasal çerçeveler doğrultusunda bulundukları Batı Balkan ülkesinin iş gücüne katkı sağlaması ve yasa dışı yollarla diğer Batı Balkan ülkelerine geçerek Kıta Avrupası’na ulaşma hedefleri doğrultusunda kontrolün sağlanması amacıyla, Balkan ülkeleri AB’den önemli fon ve destekler almaktadır.
Göçmen Nüfusun Yerel ve Merkezi Ekonomiye Etkisi
Batı Balkan ülkelerinde, kayıtlı/kayıt dışı Müslüman göçmen nüfusunun yerel ve merkezi ekonomiye etkisinin nicel olarak doğru bir şekilde analiz edilmesinde, özellikle kayıt dışı nüfusun fazlalığı nedeniyle zorluklar yaşanmaktadır. Göçmenlerin iş gücüne katılımı ve ekonomiye etkisine ilişkin verilere göre, göçmenlerin çalıştıkları sektörler arasında tarımın %40, inşaatın %30 ve hizmet sektörünün %30 oranında paya sahip olduğu belirlenmiştir. Bu perspektiften incelendiğinde ise yasal çalışma iznine sahip göçmenlerin oranının %25, yasal izin olmaksızın çalışan göçmen oranının %75 olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Mevcut Balkan ülkelerinde bulunan göçmenler aynı zamanda, hareket ettikleri ülke ekonomilerine de önemli katkıda bulunmaktadır. Göçmenlerin kendi ülkelerine yaptıkları para transferleri yıllık 500 milyon dolara ulaşmıştır. Bulundukları Balkan ülkelerinin yerel ekonomiye olan olumlu etkileri göz önüne alındığında ise gıda ve temel ihtiyaç maddelerine talep açısından pozitif bir katkı tespit edilmiştir (Galijaš, 2019, s. 99-103).
Bu perspektiften incelendiğinde ise yasal çalışma iznine sahip göçmenlerin oranının %25, yasal izin olmaksızın çalışan göçmen oranının %75 olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
İş gücüne olan katkının doğru analiz edilmesinde, kayıt dışı oranların oldukça yüksek olması, bölge ülkeleri içerisinde bulunan Çalışma ve Ekonomi Bakanlıklarının illegal düzeyde inisiyatif almasından kaynaklanmaktadır. Bu inisiyatif sürecinde Batı Balkan ülkelerinin 2020 yılı itibariyle resmi anlamda 4 milyondan fazla nüfus kaybı yaşaması etkili olmuştur ve olmaya da devam etmektedir.
Göçmen Nüfusun Siyasete Etkisi
Tarihsel süreç içinde çatışma kültürünü kümülatif olarak taşıyan Balkan coğrafyasında, 1990’lı yıllarda Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve komünizmin çöküşüyle birlikte, komünist rejimler işlevsizliklerini gizlemek adına bölgede demografik açıdan önemli bir güce sahip Müslüman toplumları hedef alarak İslami unsurları bir tehdit olarak tanımlamıştır. Özellikle komünizmin çöküşünün ardından Körfez ülkelerinin Balkanlardaki Müslüman toplumlar üzerindeki etkisinin artması, ‘radikal’ unsurlar olarak yorumlanmış ve Batı Balkan ülkelerindeki yolsuzluk, despotik devlet yapıları ve şeffaf olmayan seçimler gibi temel hak ve özgürlükleri kısıtlayan sorunların gündemden uzaklaştırılması için araçsallaştırılmıştır. Dolayısıyla kayıtlı/kayıt dışı Müslüman göçmen nüfusun temel varlık ilkelerine tehdit olarak topluma mobilize edilmesi, onların ülkedeki en önemli tehditlerden biri olarak görülmesine sebep olmuştur. Mevcut durumda ise ülke kolluk kuvvetleri tarafından Müslümanlara kanun dışı edimlerin uygulanmasına yol açmaktadır. Bu açıdan incelendiğinde Kıta Avrupası’nın tanımlamada ısrar ettiği İslamofobi’nin toplumlara mobilize edilmesinde katalizör görevi gören Batı Balkan ülkelerinde kayıtlı/kayıt dışı Müslüman göçmen nüfusun toplumsal entegrasyonunun sağlanmasında önemli sorunlar yaşanmaktadır.
Tarihsel süreç içinde çatışma kültürünü kümülatif olarak taşıyan Balkan coğrafyasında, 1990’lı yıllarda Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve komünizmin çöküşüyle birlikte, komünist rejimler işlevsizliklerini gizlemek adına bölgede demografik açıdan önemli bir güce sahip Müslüman toplumları hedef alarak İslami unsurları bir tehdit olarak tanımlamıştır.
Sonuç
Balkan coğrafyası, sahip olduğu stratejik konum nedeniyle Kıta Avrupası’nın güvenlik politikalarında merkezi bir yer tutmaktadır. Bu durum, AB’nin Müslüman göçmen nüfusa yönelik plan ve hedeflerinde de bölgenin önemini ortaya koymaktadır. Bu çalışmada da Batı Balkan ülkelerinin AB kontrolünde kayıtlı/kayıt dışı Müslüman göçmenlere yönelik politikaları analiz edilmiştir.
Batı Balkan ülkelerinin kendi iç siyasi meşruiyet kapasitelerini ve güçlerini artırmak adına AB tarafından sağlanan fonların iç siyasete ve bölge ülkelerle ikili ilişkilerde çatışmacı unsurlara yönelik kullanılması, Müslüman göçmen nüfusun temel hak ve özgürlüklerini ve yaşam standartlarını olumsuz etkilemektedir. Ancak Batı Balkan ülkelerinin, başta Sırbistan olmak üzere, azalan nüfuslarına karşın teşvik politikaları geliştirmesi uzun vadede Müslüman göçmen nüfusun, devlet politikaları kapsamında topluma entegre edilmesi konusunda teşviği artıracaktır. Bu açıdan incelendiğinde, çalışmada Balkan Koridorunun geçireceği önemli dönüşümler incelenmiş ve bu süreçte Batı Balkanlar başta olmak üzere Kıta Avrupası’nın yeni demografik gücünü nasıl şekillendireceği açıklanmaya çalışılmıştır.
Kaynakça
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR). (2025). South Eastern Europe: Situation update. Operational Data Portal. 8 Şubat 2025 tarihinde https://data.unhcr.org/en/situations/southeasterneurope adresinden erişildi.
Galijaš, A. (2019). Permanently in Transit. Middle Eastern Migrants and Refugees in Serbia. Comparative Southeast European Studies, vol. 67, no. 1, s. 75-109.
Kešeljevič, A. &. (2020). Long-term effects of Yugoslav war. SSRN Electronic Journal.
Landesmann, M. &. (2016). Massive Migration and its Effect on Human Capital and Growth: The Case of Western Balkan and Central and Eastern European Countries. Viyana, Avusturya: The wiiw Balkan Observatory Working Papers - 124.
OECD. (2022). Labour Migration in the Western Balkans: Mapping Patterns, Addressing Challenges and Reaping Benefits. Paris, France: OECD Publishing.
Šabić, S. Š. (2017). The impact of the refugee crisis in the Balkans: A drift towards security. Journal of Regional Security, 12(1), s. 51–74.
UNHCR. (2024). Western Balkans-Refugees, asylum seekers and other people in mixed movements (December). Cenevre, İsviçre. 8 Şubat 2025 tarihinde https://data.unhcr.org/en/situations/southeasterneurope?Utm_source adresinden erişilmiştir.
Župarić-Iljić, D. A. (2019). “‘Refugee crisis’ in the southeastern European countries: The rise and fall of the Balkan corridor.’” M. R. Cecilia Menjívar (Ed.) içinde, The Oxford handbook of migration crises. Oxford, Birleşik Krallık: Oxford Academic.
Muhammed Enes Danalıoğlu
Muhammed Enes Danalıoğlu, 7 Ekim 1995 tarihinde İstanbul'un Fatih ilçesinde doğdu. Lisans ve yüksek lisans eğitimini Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde tamamlayan Danalıoğlu, lisans eğitiminden itibaren Balkan coğrafyası üzerine akad...