
İsrail'de Siyasi Kriz ve İç Çatışmalar
İsrail’de artan kutuplaşma, Netanyahu liderliğindeki sağ hükümetin otoriterleşme eğilimleriyle derinleşiyor. Tarihsel olarak da parçalı bir yapıya sahip olan ülkede, anayasa eksikliği, din-devlet ayrımının olmaması ve güvenlik-sivil sınırlarının belirsizliği gibi yapısal sorunlar mevcut. 7 Ekim saldırıları sonrası kriz büyürken, İsrail iç çatışma ve otoriterleşme riskiyle karşı karşıya. 7 Ekim saldırıları, mevcut krizi daha da büyüttü. İsrail, iç çatışma riskiyle karşı karşıya ve belirsiz bir sürece doğru ilerliyor.
Küresel sisteme bakıldığında dünyada bir kutuplaşma olduğu görülüyor. ABD ve İtalya gibi ülkelerde aşırılık yanlısı partiler iktidara gelirken, milliyetçi kanadın aşırı yükselmesi ve radikalleşme tüm dünyada gerginlik yaratıyor. Batı’nın bir parçası olduğunu iddia eden İsrail ile Batı ülkeleri arasında hem ekonomik hem de ideolojik ilişkilerin sürdürülmesi de İsrail’de de benzer atmosferin görülmesine yol açıyor. Trump, Biden kadar olmasa da Netanyahu hükümetine baskı uyguluyor. Özellikle İsrail’in demokrasiden uzaklaşması ve yargı reformu ABD ile olan ilişkileri de zora sokarken, içeride de muhalifler, İsrail’in diktatörlüğe dönüşeceği korkusunu yaşıyor. Hükümet kuramama krizinden yeni çıkan Netanyahu hükümeti ise, sağ eğilimli partisini iktidarda tutmak istiyor.
İsrail’de 2009 ile 2022 yılları arasında duygusal kutuplaşma oranı yüzde 180 olarak artmıştır (פרופ,2024). İsrail basını da incelendiğinde karşımıza keskin bir şekilde kutuplaşmış halk ve siyasi figürler çıkmaktadır. İsrail’in bu parçalı yapısını değerlendirmek iç siyasetin anlaşılması için önemlidir. Bu bağlamda, küresel sistemin yanında Netanyahu hükümeti ve eski elitler arasında bir çatışma söz konusudur. 2019-2022 arası oluşan siyasi kriz ortamında beş kez seçim yapılmış ve kurulan hükümet uzun soluklu olamamıştır. Bu atmosferde Aksa Tufanı meydana gelmiş ve kriz adeta katmerlenmiştir. Bu meselenin zaten siyasi bir kriz yaşayan İsrail hükümeti içerisinde daha da derin bir kutuplaşma yarattığı ve Netanyahu’nun kendi kariyerini korumak için her yola başvuracağı düşünülmektedir.
İsrail basını da incelendiğinde karşımıza keskin bir şekilde kutuplaşmış halk ve siyasi figürler çıkmaktadır. İsrail’in bu parçalı yapısını değerlendirmek iç siyasetin anlaşılması için önemlidir.
İsrail’in bu kutuplaşmış, parçalı yapısının izlerine onun tarihinde de rastlamak mümkündür. Yahudilikte papalık gibi bir kurumun olmaması Yahudilerin parçalı durumunu yansıtan en önemli göstergelerden birisidir. İsrailliler, tarihte Yehuda ve İsrail krallıkları gibi iki devlete bölünmüşlerdir. Ortak bir geçmişe sahip olan bu Yahudi krallıkları görüş farklılıkları nedeniyle bağımsız iki ayrı devlet kurabilmişlerdir. Bu da onların dini, sosyal, siyasi ve ekonomik olarak farklı düşündüklerinde bir arada yaşamalarının daha da zor olduğunu göstermektedir. Daha yakın bir tarihi incelersek, 1948 savaşı akabinde 20 bin seçmenin olduğu bir ortamda Yahudiler 19 parti çıkarmışlardı (פורת, 2024). 120 sandalyeden oluşan Knesset’te de (Meclis) günümüzde 12 parti bulunmaktadır. Bu tarihi örnekler Yahudilerin parçalı yapısını ayrıca gösterirken, Eski İsrail Devlet Başkanı Reuven Rivlin de, İsrail’in dört farklı toplumsal gruptan oluştuğunu ifade etmiştir (Steiner, 2016). Bunlar: seküler, dini milliyetçi, ultra Ortodoks ve Arap’lardan oluşan bu 4 grup, ayrıca çok farklı söylemlere sahip ve farklı kesimlere yönelik çalışmalar yapan siyasilere yönelmektedirler (Bronstein, 2025).
Ayrıca İsrail’in kuruluşundan bugüne süregelen kronik ve yapısal sorunlarına da değinmek gerekmektedir. Bu sorunlar arasında; anayasalarının olmaması, din ve devlet ayrımının bulunmaması, güvenlik ve kamusal alan arasındaki sınırın belirsizliği gibi temel meseleler yer almaktadır. Tüm bu konular, İsrail’in on yıllardır kafa yorduğu ve uğraştığı meselelerdir. Bugün ise devletin kimliğinin ne olduğu ve bu kimliğin nasıl şekilleneceği, tartışılan en güncel meselelerden biridir (ברק, 2023). Anayasanın olmaması, İsrail’de bugün başlı başına problemdir. II. Dünya Savaşı sonrası anayasası olmayan nadir birkaç ülkeden birisi olan İsrail’de anayasanın yerine kullanılan bazı temel yasalar olsa da mahkemenin kararlarına uymamanın anayasal krizi beraberinde getireceği düşünülmektedir. İsrail’de Yair Lapid ve Moşe Ya’alon liderliğindeki muhalif gruplar, bağımsızlık bildirgesini anayasanın yerine geçirmek istemektedir. Bu gruplara göre, bu belge İsrail’in Yahudi ve demokratik kimliğini vurgulamaktadır ve bugünkü krizlerin çekirdeğini oluşturan sorunlardan birisi olarak karşımıza çıkmaktadır.
İsrail’de üzerinde uzun süredir tartışılan konulardan birisi de din ve devlet ayrımıdır. Ben Gurion’un Ultra Ortodokslara tanıdığı askerlikten muaf olma hakkı, günümüzde İsrail siyasi sisteminde ciddi bir tıkanmaya yol açmaktadır. Bugün İsrail, yedek askerleri göreve çağırmaktadır. Bu askerler normal hayatlarına devam eden ve iş sektörlerinde işçi olarak çalışan insanlardır. Düzenli askerlerin yeterli olmaması ve yedek askerlerinde göreve çağrılmaları İsrail ekonomisine zarar vermekte ve İsrail bu bağlamda Haredi insan gücüne ihtiyaç duymaktadır. Harediler nüfus olarak hızla artmakta ve bununla birlikte İsrail’in ihtiyaçlarına cevap vermemektedir. Buna karşın birçok Yahudi bu muafiyetin adil olmadığını ve herkesin taşın altına elini koyması gerektiğini belirtmektedir.
Düzenli askerlerin yeterli olmaması ve yedek askerlerinde göreve çağrılmaları İsrail ekonomisine zarar vermekte ve İsrail bu bağlamda Haredi insan gücüne ihtiyaç duymaktadır.
Temel mevcut krizlerin sonuncusu ise güvenlik ve sivil alanının olmamasıdır. Askerler yerleşim bölgelerinde görev yapabilmekte ve sivil hayatta görev almaları için özel olarak yetiştirilmektedir, bu sebeple güvenlik ve sivil alan arasında net bir ayrım bulunmamaktadır. Toplumda ordu millet anlayışı benimsenmiş olsa da adeta “ordunun devleti” vardır. Bununla birlikte, 7 Ekim’de ve sonrasında Gazze’de yaşananlar bürokrasi ve ordu arasındaki güvensizlik ve koordinasyon eksikliği sorunlarını da alevlendirmiştir. İç istihbaratın 7 Ekim saldırısından sorumlu tutulması bugün ordunun çatırdamasına da sebep olmaktadır.
Bu sorunların yanında, her ne kadar Netanyahu, İsrail’de devletin kurucu lideri Ben Gurion’dan daha uzun süre iktidarda kalarak bir ilke imza atsa da eleştiriden muaf tutulmamıştır. Kişisel hırsları da göze çarpan Netanyahu, muhalefet tarafından kendi çıkarlarını devletin çıkarları üzerine çıkarmakla suçlanmaktadır. Hakkında uzun yıllardır devam eden yolsuzluk davaları bulunmaktadır. Muhalifler bugün Netanyahu’yu 7 Ekim saldırılarının sorumlusu olarak tanımakta ve istifasını istemektedir. İsrail’de bugüne kadar haklarında dava açılan devlet liderleri ve bakanlar genellikle istifa ederken, Netanyahu hakkında açılan davaları sağ bir hükümeti devirmeye yönelik girişimler olarak nitelemekte ve buna karşı mücadele etmektedir.
İsrail, Aşkenaz elitlerinin eliyle bir devlet olarak şekillendi. Kurucu kadronun büyük çoğunluğu Aşkenaz Yahudisiydi ve genel olarak sol eğilimliydiler. Mapai Partisi, 1977’ye kadar iktidarda kaldı ve o zamana kadar kutuplaşma büyük oranda mevcut değildi.[1] 1977’de Likud Partisi’nin iktidara gelmesiyle devletin karakteri de bu tarihten itibaren değişmeye başladı. Netanyahu 1993’te Likud’un başına geçti ve kesintilerle birlikte uzun yıllar iktidarda kalmayı başardı.
Bugün tartışılan konu yargının bağımsızlığı meselesidir. Netanyahu yürütmenin daha fazla yetki sahibi olmasını savunmakta ve yargının yetkilerini kısıtlamak istemektedir. Mevcut sistemde, Knessette çıkan bir kararı Yüksek Mahkeme (BaGatz) bozabilmektedir. Bu da Aşkenaz elitlerinin Netanyahu’yu İsrail’i bir diktatörlüğe dönüştürmekle suçlamalarına yol açmıştır. Oysa Netanyahu, 2012’de yargının bağımsızlığına ve güçler ayrılığı ilkesine bağlılığını bildirmişti. 2016’da çevresindekilere açılan soruşturmalar karşısında da olanları bir komplo olarak değerlendirmemişti. Ancak Netanyahu, 2019’da 4000, 1000 ve 2000 numaralı dosyalarla kendisine bir soruşturma açılınca harekete geçmeye karar verdi (סטרימלינג, 2025).
2019-2022 arası, İsrail’de ciddi bir siyasi kriz dönemiydi. Bu dönemde 5 kez seçim yapıldı ve kurulan koalisyon çöktü. Netanyahu’ya açılan davalar da bu dönemde devam etti ve Netanyahu hakkında kesin bir hüküme varılamadı. 22 Aralık 2022’de Netanyahu tarihinin en sağcı hükümetini kurdu. Ancak bu kabinedeki herkesin her olaya aynı baktığını düşünmemek gerekir. Her bir partinin farklı gündemleri olsa da onları bir araya getirmeye yetecek sebepleri bulabildiler. Bu partileri bir araya getiren temel faktörler arasında, sol ve merkez partilere karşı birleşme arzusu, ultra-Ortodoks toplulukların haklarını savunma ihtiyacı ve Netanyahu’nun liderliği etrafında toplanma dürtüsü yer almaktaydı.
7 Ekim’de ve sonrasında Gazze’de yaşananlar bürokrasi ve ordu arasındaki güvensizlik ve koordinasyon eksikliği sorunlarını da alevlendirmiştir. İç istihbaratın 7 Ekim saldırısından sorumlu tutulması bugün ordunun çatırdamasına da sebep olmaktadır.
Bu siyasi krizlerin üzerine Aksa Tufanı meydana geldi. 7 Ekim sonrası Likud’un bakanlarından 5 kişi istifa etti ve bir kişi de görevden alındı. Ronen Bar’ın da görevden alınması planlandı, ancak başsavcı Baharav-Miara erteledi. Netanyahu hükümeti onu 7 Ekim saldırılarının sorumlusu olarak görmekte ve istifasını istemekteydi. Ronen Bar ise Netanyahu’nun görevini kötüye kullandığını ve kendisine bağlı olması gerektiğini söyledi. Ronen Bar da bunu kabul etmediği için Netanyahu’nun onun yerine daha sadık birini getirmek istediğini söylemek mümkündür. İsrail bu durumda iki kutba bölündü: Ronen Bar’ı Netanyahu eleştirilerinden dolayı “kahraman” olarak görenler ve 7 Ekim saldırılarından dolayı hain olarak görenler.
İsrail, hem halk hem de siyasiler olarak parçalı bir yapıya sahiptir. Bu durum demokrasilerde olağan olsa da son dönemde ortaya çıkan aşırı uçlara evrilme yeni bir olgudur. Dünya sağ, milliyetçi ve dindar partilere yöneliyor. Dinin devlet hayatından adeta “kovulması” sonrası bu girişimler oldukça ilginç sonuçlara gebe olabilir. Ayrıca yerleşimci ve ırkçı hareketler bugün İsrail’de çoğunluk tarafından kabul edilmese de önemli bir konuma eriştiler. Netanyahu bu partilerle işbirliği yolunu seçti ve bu durum da sol kesimin sürekli olarak protestolar düzenlemesine neden oluyor. Ancak bu sol partilerin de kendi içinde bölünmüş ve farklı gündemleri olduğunu da unutmamak gerekir. Tüm bu tartışmalara rağmen, Netanyahu dokunulmaz birisi değildir. İsrail toplumunu demokratik değerlerden uzaklaştırmakla suçlanmakta ve İsrail’i bir diktatörlük rejimine dönüştürmesinden endişe edilmektedir. Yargının gücü azaltılabilirse karşımıza daha güçlü bir Netanyahu çıkacağı kesindir. İsrail’de bugün iç çatışma ve devletin bölünmesi ihtimali tartışılmaktadır. Siyasetçiler bu hassas ortamda yaptıkları açıklamalara dikkat etmeye çalışırken, eski ve yeni elitler arasındaki mücadele de oldukça belirginleşmiş durumdadır. Bu mücadelede Netanyahu biraz daha avantajlı konumdadır. Ancak sorulması gereken kritik soru şudur: Bu krizden çıkmak için ne yapabilir? İsrail bir iç çatışma mı yaşayacak yoksa başka bir ülkeye saldırmayı mı seçecek? Bu belirsizlik ortamı, mevcut kargaşanın derinleşmesine yol açabilir ve İsrail’i çok daha zor günler bekleyebilir.
Kaynakça
Bronstein, P. (2025). Polarization and the hidden Israeli center. Sapir Journal. https://sapirjournal.org/diversity/2025/polarization-and-the-hidden-israeli-center/ adresinden erişildi.
Steiner, T. (2016). President Rivlin's "Four Tribes" initiative. https://www.runi.ac.il/media/wv2bwyto/fourtribessteiner2016c-1.pdf adresinden erişildi.
Westwood, S. (2024). Key factor fueling American polarization [Video]. YouTube. https://www.youtube.com/watch?v=uxPpLf07d_I
ברק, א. (2023). הגורמים למשבר הפוליטי בישראל [The causes of the political crisis in Israel]. המזרח התיכון החדש (The New Middle East). https://www.regthink.org/the-causes-of-the-political-crisis-in-israel/ adresinden erişildi.
פורת, ע. (2024). קיטוב פוליטי והמשבר החוקתי בישראל [Political polarization and the constitutional crisis in Israel]. LawForum Journal. https://journal.lawforum.org.il/porat-polarization/ adresinden erişildi.
סטרימלינג, א. (2025, October 7). כתב האישום, הטלטלה הפוליטית [The indictment, the political upheaval]. Ynet. https://www.ynet.co.il/news/article/skuytv2hjx adresinden erişildi.
[1] (Demokrasilerin doğası gereği kutuplaşma olması kaçınılmazdır, fakat bugün birçok ülkede görülen kutuplaşma keskin kutuplaşmadır ve iç savaş tehlikesini de barındırmaktadır.)
Ozan Dur
Ozan Dur, İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Tarih Bölümü’nden mezun olup, İngilizce, Farsça, Arapça ve İbranice öğrenerek dil alanında uzmanlaştı. Humboldt Üniversitesi, İmam Humeyni Üniversitesi, Hayfa Üniversitesi ve Kudüs İbrani Üniversitesi gibi üni...