Tasavvuf Müziğinde Karma Bir Form: Afro-Arap Meşk Topluluğu
Tasavvuf müziğinde meşk, eserleri öğrenmek amacıyla bir hocanın dizinin dibinde yapılan müzik biçimidir. Tasavvuf müzik geleneğinde meşklerin yapıldığı belirli mekânlara meşkhaneler denir. Bununla birlikte, meşkhaneler dışında da meşk yapıldığı bilinir. Etnografik bir çalışma olarak ele aldığım, katılımcı gözlemci olarak veri topladığım bu konuda müzikal anlamda tasavvuf müziğinden farklı bir yerde konumlandırabileceğimiz ancak sebepleri ve motivasyonu nedeniyle tasavvufun alanında ele alınabilecek bir meşk topluluğu incelenmiştir.
Afro-Arap Meşk Topluluğunun meşk ettikleri yerleri literatürde meşk mekânları olarak geçen tanım yerine “meşk ortamları” olarak ele alınmaktadır. Bunun nedenleri arasında bu mekânların meşklerle organik bir ilişkisinin olmaması, grubun bulunduğu ve müzik yapmaya başladığı her yerin bir anda meşk alanına dönüşmesi sayılabilir. Bu alanlar bir anda müzik alanına dönüşüyor, kendi seyircisini topluyor ve meşk edilen yer bir müzik “ortamına” dönüşüyordu. Bu anlamda, belirli sınırları olan ve tanımlanabilen alanlar olarak mekân yerine, etkileşim neticesinde ortaya çıkan ve ortada olan anlamında “ortam” kavramı Afro-Arap topluğunun meşk alanları için daha uygun bir kavramdır. Meşk icracılarının belirli bir sahnesi yok. Üstelik, kendilerini seyirciden de ayırmıyorlar. Grup üyeleri küçük bir çember oluşturuyor. Onları seyirciden ayıran tek belirlenim oluşturdukları bu çember. Ancak, dileyen çembere dahil olabiliyor.
Oldukça esnek bir şekilde başladıkları bu meşk ortamlarında rijit bir yapının olmaması, meşk yürütücüsünün herkese açık oluşu gibi nedenlerle meşkler bir uğrak alanı haline gelmiş ve çeşitli “network”ler kurulmuştur. Farklı icracılarla yapılan görüşmelerde meşk ortamının bir “dost meclisine” dönüştüğünü, icracıların diğer icracıları dinlemeyi sevdiklerini ve bu gibi nedenlerle burada bir “samimiyet” halinin, bir “hâl”in ortaya çıktığını söylemişlerdir.
Müzisyenler arasında müzisyen kimlikleri üzerinden oluşan ortaklığa ek olarak icracılarla yapılan mülakatlardan hareketle grup üyelerinin tasavvuf/sufi müzik üzerinden sahip oldukları ortaklığın grup kültürünü geliştiren önemli bir unsur olduğu görülmüştür. Grup üyelerinin kullandıkları enstrümanların genellikle tasavvuf müzik geleneğinde yer alan enstrümanlardır. Mevlevi sazı olarak anılan rebap, tasavvuf müziğinin önemli enstrümanı olan ud, ney, bendir, erbane, kudüm, halile gibi enstrümanlar meşklerde kullanılıyor. İcracıların hepsi bir şekilde tasavvuf müziğinin öğretildiği, öğrenildiği, meşk edildiği yerlerde bulunmuşlardır. Tasavvuf müziğiyle ilgili geçmişleri grup için oldukça belirleyici bir ortaklıktır. Bu anlamda tasavvuf geleneğinin bir pratiği olan meşkler, müzisyenlerin yalnızca müzik yapmadığını, bu gelenekle kurdukları ilişkiyi göstermektedir.
Üstelik bu gelenekle kurdukları ilişki onların etnik kökenleriyle de ilgilidir. Türkiye’ye göç eden Moritanyalılardan olan yürütücüler, küçük grup kültürünün korunması amacıyla cemaatleşmiş, bu cemaatleşme tasavvuf kültürü çerçevesinde gerçekleşmiştir. Dolayısıyla, meşk onlar için içine doğdukları bir aile pratiğidir. Tasavvuf geleneğine aşina olan diğer icracılarla ortak noktaları ise meşkleri bir nevi “Allah’ın anıldığı” yerler olarak görmeleri. Dolayısıyla tasavvufi yatkınlık, Afro-Arap Meşk Topluluğu için gruba ait değer kümelerinin oluşmasına ön ayak olmuş görünüyor. Zikretmek, Allah’ı anmak, “hallenmek”, geçmişi hatırlamak onları bir araya getiren motivasyonlar olarak öne çıkıyor.
“Türkiye’ye göç eden Moritanyalılardan olan yürütücüler, küçük grup kültürünün korunması amacıyla cemaatleşmiş, bu cemaatleşme tasavvuf kültürü çerçevesinde gerçekleşmiştir.”
Afro-Arap meşklerinde okunan repertuar tamamen ilahilerden oluşuyor. Topluluğun esas yürütücüsü gruba dair birtakım nitelikleri açıklarken ve grubun bir araya gelmesindeki temel motivasyonu meşklerin tasavvufi boyutuyla ilişkilendiriyor. Katılımcılar tarafından Allah’ın anıldığı bir samimiyet halkası olarak tanımlanan meşkler, yürütücü için aynı zamanda bir ibadet etme biçimi. Meşk yürütücülerinin sahip olduğu etnik kökenler Afro-Arap repertuarının meydana gelmesinde etkili olan kültürel bir sermayeye işaret ediyor. Nitekim, grubun kurulmasına öncülük eden yürütücü, Afro-Arap repertuarının kendi müzik geçmişinden gelen tarafını ayrıntılı bir biçimde açıklamıştır.
Arap coğrafyasına pek çok ziyaret gerçekleştirmiş olan İcracı A [1], bu coğrafyanın çeşitli bölgelerinde farklı zamanlarda uzun periyodlarda ziyaretler gerçekleştirmiş ve buradaki lokal müzik kültürünün içine girmiştir. Afro-Arap isimlendirmesinin “Arap” kısmı özellikle de Mısır’daki lokal müzik kültürü içerisinde öğrenilen ilahilere bir atıftır. Bu anlamda geçmiş deneyimleri oluşturan etnik kökenler görünen bir bağ olarak “müzik yapıyoruz” söyleminin ötesine geçen bir nitelik olarak görülür.
Meşk topluluğunun isimlendirilmesinde kullanılan “Afro” meşk yürütücüsünün Afrika kökenlerine işaret ediyor. Afrika esintisinin repertuar üzerinde çeşitli etkilerinin olduğunu bir katılımcı “Hem ritmik bir müzik hem enerjik bir müzik, Afrika’nın, işte Afrika kelimesi o yüzden orada vurgulu, hep ritmik. Hep bir coşturma, keyif, hep böyle bir keyif alma var.” sözleriyle açıklamıştır.
Afro-Arap topluluğunu müzik yapan bir grup olmanın ötesine taşıyan ve ona kültürel anlamlar yükleyen etnik köken vurgusu ve tasavvuf kültürü Afro-Arap repertuarı üzerinden görünür hale gelir. Bu repertuar adeta grubun kültür taşıyıcısıdır. Oldukça geniş bir repertuara sahip olan Afro-Arap, kemik ilahilere ek olarak her hafta bir ya da iki yeni ilahiyi repertuara ekler. Ancak, repertuarın okunma sırası genellikle aynı kalır. Türk usulü ney taksimiyle başlatılan meşkler Arapça bir ilahiyle devam eder. Farklı bölgelere ait ilahiler yakalanan ortak ritim üzerinden devam ettirilir. Türkçe eserler meşk ortamının durumuna göre okunur ve çeşitlendirilir. Genellikle bir ya da iki Türkçe eser icra edilir. Kapanış mutlaka Moritanya ilahisiyle yapılır. Bütün bu sıralamada tasavvuf kültürüne içkin olan usuller takip edilir yahut bu usuller grubun kendi tarzına uyarlanmış bir şekilde dönüştürülür. Buna verilecek en belirgin örnek ney “taksiminin” yapılması ancak taksim bitmeden solistin bendiriyle neyzenle atışmaya başlamasıdır. Bu gibi çeşitlemeler ve repertuara dahil edilen ilahiler grubun bağlı olduğu değerleri görünür hale getirmektedir.
“Türk usulü ney taksimiyle başlatılan meşkler Arapça bir ilahiyle devam eder. Farklı bölgelere ait ilahiler yakalanan ortak ritim üzerinden devam ettirilir.”
Afro-Arap usulü meşk etmenin klasik tasavvuf müziğinden farklı olarak kendi içinde bir düzeni var. Afro-Arap Meşk Topluluğunun kemik kadrosu yedi kişiden oluşuyor. Bütün meşklerde kemik kadroya eklemlenen en az bir icracı daha oluyor. Meşkler esas yürütücü olan İcracı A’nın solistliğinde gerçekleşiyor. Solist aynı zamanda meşk grubunu çeşitli şekillerde yönlendiriyor. Meşk ortamlarını “meclis” olarak tanımlayan ve bu meclislerde bir usulün olduğunu ifade eden İcracı D [2] meclisin reisi olur. Reis de İcracı A’dır” sözleriyle meşklerin yönetimiyle ilgili esas noktaya işaret etmişti. Ancak, reisin yönlendirmeleri genel olarak meşkin “devam etmesiyle”, meşkin sorunsuz bir şekilde sürdürülmesiyle ilgili olarak gerçekleşiyor. Repertuarın işler hale gelmesiyle ilgilenen reisin, hiçbir müzisyenin müzik yapma şekline karışmamaktadır.
Afro-Arap’ı diğer meşk topluluklarından, geleneksel tasavvuf müzik ortamlarından ayıran en önemli unsurlardan biri budur. Bu niteliği, aynı zamanda grup üyelerinin Afro-Arap’ta olmayı tercih etmelerinde önemli bir etken olmuştur. “Kimsenin kimseye karışmaması”, “kimsenin büyüklük taslamaması”, “notanın kullanılmaması”, yani meşklerin oldukça esnek bir şekilde gerçekleştiriliyor olması Afro-Arap meşklerinin düzensizliği içerisindeki düzenidir. Grubun “samimiyet temelli” bir oluşum olması meşk düzeninin özgür bir şekilde devam ettirilmesini sağlamıştır. Bununla beraber, meşk topluluğu için müdahale edilen tek alan icracıların oturma düzenidir. Müzisyenlerin halı üzerinde meşk etmeleri, seyircilerle/katılımcılarla iç içe olmak istemelerinin bir sonucudur. Belirli bir sahne bulunmaz. Bununla beraber, ışıklar kısmi olarak açılıyor. Meşk ortamının loş bir ortam olması sağlanıyor. İnsanların apaçık birbirlerini izlemesi yerine müziğe odaklanmalarını sağlamak için loş ışığı tercih ettiklerini anlıyorum.
Yaratılmak istenen atmosferde katılımcılarla müzisyenler arasında bir sınırın olmaması önemli bir unsurdur. Bununla beraber, icracılar dağınık oturmaz, seyircilerin tam ortasında bütün icracıların yan yana olacağı bir halka kurulur. Bu halka biçiminin sahne biçimi yerine tercih edilmesi belirli bir repertuarın olmasına karşın repertuarın her meşkte seçmece bir şekilde devam etmesiyle de ilişkilidir. İcracılar eserler arasındaki geçişleri birbirlerini izleyerek, küçük nota değişimleriyle gerçekleştirir. Bu da onların meşk esnasında yüz yüze/göz göze olmasını gerekli hale getirmektedir. Buna ek olarak, birbiriyle “atışma” potansiyeli olan enstrümanlar karşılıklı yerleştirilir. Neyzenle solistin her zaman karşılıklı oturmaya çalışmaları bu yüzdendir. Perküsyon aletinin yanına yaylı yahut üflemeli enstrüman çalan biri oturtulur. Bu şekilde ses dengesinin sağlamaya çalıştıklarını gözlemledim.
Çevresel koşulların yanı sıra meşk düzenine dahil olan belirli rutinler bulunuyor. Bunlardan ilki icracıların meşke başlamadan önce meşklere girizgah yapmasıdır. Bu girizgahları grubun solisti İcracı A Türkçe bir şekilde gerçekleştiriyor, ardından İcracı B tarafından İngilizceye çeviriyor. Karşılama konuşması olarak da nitelendirilebileceğimiz bu konuşmada bütün katılımcılara hoş geldiniz denilerek, meşke eşlik etmenin oldukça önemli olduğu ifade ediliyor.
İlahilerin tekrar eden kısımlarında katılım göstermenin oldukça önemli olduğunun altı çiziliyor ve meşkin sonuna kadar meşk alanının terk edilmemesi rica ediliyor. Meşki takip etmenin önemine değinilerek meşk başladığı sırada, özellikle yalnızca enstrümanların kullanıldığı müzikal icralarda sessizliğin sağlanmasına büyük önem veriliyor. Bütün meşklerde hemen hemen aynı konuşma yapılıyor. Bazı meşklerde meşke ilk defa katılanlar olup olmadığı soruluyor. Solist bunu özellikle yeni yüzlerin çok olduğunu fark ettiği zaman soruyor. Yeni kişiler çok olduğunda katılım özellikle vurgulanıyor. Katılım konusundaki vurgu meşk ortamında bulunan herkesi meşke dahil olarak bu mecliste bir birliktelik olduğunun hissettirilmesiyle alakalı. Solist hep beraber olmayı “Tevhidi Yakalamak” olarak yorumluyor. Konuşmanın bitişinde mutlaka kullanılan bir kalıp cümle var: “Hep beraber buradayız dediğim anda? Tevhidi Yakala”
Belirli bir birliktelik düzeyi yakalanana kadar, yani herkes ses verene kadar solistin bu sorusu devam ediyor. Bu soruya karşılık gelen birliktelik düzeyi meşke katılımın belirlenmesinde önemli bir unsur. Bu anlamda, solistin hem meşk grubu içinde hem de meşke katılan katılımcılar için yönlendirici bir etkiye sahip olduğu görülüyor. Meşklerde kimi zaman bazı enstrümanlar diğer enstrümanın sesini bastırabiliyor. Bu gibi durumlarda icracı meşkten kopabiliyor. Solistin bu gibi durumları fark ederek icracıların hepsini meşke katılım konusunda teşvik ettiği oluyor. Perküsyon enstrümanlarına es verilip üflemeli ve yaylı çalgı dinletileri aralara ekleniyor.
Katılımcıların meşke dahil olması, müziğe katılmaları icracılar için oldukça önem arz ediyor. İcracılar bir “muhabbet” ortamı yaratmaya çalışıyorlar. Müzik geçişlerinde grupla ilgili şakalar yapılarak insanların gruba aşina olması sağlanıyor. Hem müzik anlamında hem sosyal anlamda sınırların olmadığı bir ortam ilahilerin köprüsünde kuruluyor. Artık tanıdık haline gelen sürekli katılımcıların ellerine enstrüman tutuşturabiliyorlar. Bu alışveriş kimi zaman icracılar arasında da gerçekleşiyor. Enstrümanlarını değiş tokuş ediyorlar ve bunun için ekstra bir süreye ihtiyaç dahi duymuyorlar. Hem grup içindeki hem grup “dışındaki”/çeperdeki insanlarla beraber ortak bir paylaşım alanı sağlanıyor. Bütün bu iletişimin içerisinde meşk kendisini sürdürüyor. “Tevhidi Yakala” grubun öne çıkan mottosu ve bütün bu beraberlik sürecini nitelemek için de çok kilit bir ifade. Afro-Arap meşklerinde müzik üzerinden bir beraberlik kurmak, bir olmak grup için temel bir kaygıdır. Bu anlamda buradaki gruplaşma eğiliminin Afro-Arap meşk ortamlarında oluşan kültürleşme üzerinden gerçekleştiği görülür. Afro-Arap müzik üzerinden şekillenen yeni bir kültür oluşturuyor.[3]
***
[1] Mülakat katılımcısı, meşk topluluğunun yürütücüsü.
[2] Mülakat katılımcısı, meşk topluluğunun üyesi.
[3] Afro-Arap Meşk Topluluğu’nun konser kaydı için bkz.: https://bit.ly/3QEgAWG
Şüheda Nur Uzuntaş
Lisans eğitimini 2022 yılında Marmara Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde tamamlayan Şüheda Nur Uzuntaş, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde 2022 yılında başladığı yüksek lisans eğitimine devam etmektedir. İLEM Eğitim Programından 2021 y...