“Filistin ve Küresel İlişkilerin Geleceği” temalı Filistin Sempozyumu, İbn Haldun Üniversitesi tarafından 23-24 Şubat 2024 tarihinde İstanbul’da düzenlendi. Dünyanın dört bir yanından araştırmacılar, akademisyenler, gazeteciler ve aktivistler sempozyumda bir araya gelerek İsrail işgal güçlerinin Filistinlilere yönelik yıllardır uyguladığı sistematik soykırıma karşı seslerini yükseltti. Sempozyumun temasından da anlaşılacağı gibi Filistin'in geleceği küresel ilişkiler bağlamında değerlendirilerek uzun vadeli ve ileriye dönük "Ne yapılmalı?" sorusuna cevap arandı. Özellikle Gazze’de yaşanan olayların 7 Ekim'de başlamadığı, İsrail’in yerleşimci sömürgecilik, etnik temizlik ve şiddet yoluyla Filistin’i yıllardır bir işgal sarmalına maruz bıraktığı ve bu süreçte, en basit insani ihtiyaçlardan mahrum kalan Filistin halkının adeta bir açık hava hapishanesinde yaşadığı vurgulanarak 7 Ekim’in bu mücadelede bir dönüm noktası olduğunu vurgulandı.
2006’dan beri Gazze’de çalışmalarını sürdüren Norveçli doktor ve aktivist Mads Gilbert dikkate değer bir açılış konuşması gerçekleştirdi. 16 yıl boyunca Şifa Hastanesinde doktorluk yapmış ve İsrail şiddetinin Gazzeliler için ne ifade ettiğini yakinen bilen Gilberts işgal güçlerinin saldırılarıyla Filistin’in sağlık sistemini direkt hedef aldığını ve İsrail’in çok ciddi insani ve ahlaki suçlar işlediğini vurguladı. Bu saldırıların ve soykırımın ABD ve bazı Avrupa devletleri tarafından açıkça desteklendiğini ve bir "yok etme siyasetinin" güdüldüğünü söyledi. Belki de dikkat çektiği en önemli noktalardan biri İsrail’in Filistinlilerin sağlık hizmetlerine erişimine yönelik uyguladığı katı kısıtlamalardır. Gilberts bu durumu "tıbbi apartheid" olarak nitelendirirken Filistin ve İsrail arasında sağlık noktasında ciddi farkların olduğuna da dikkat çekti. Örneğin Filistin’de ortalama yaşam beklentisinin İsrail’e göre 9 yıl az olması ve bebek ölüm oranının 4 kat, 5 yaş altı ölüm oranının 3,5 kat ve anne ölümü oranın 9 kat daha fazla olmasını İsrail’in bilinçli işgal politikalarının bir neticesidir. Bu noktada, "tıbbi dayanışmanın" önemine vurgu yapan Gilbert, daha çok kanıta dayalı çalışmalar ile doğru tarafı seçerek omuz omuza bir mücadelenin izlenmesinin Filistin sağlık sistemindeki İsrail işgalini yenmede en etkili yol olduğunu vurguladı.
"Filistin’de ortalama yaşam beklentisinin İsrail’e göre 9 yıl az olması ve bebek ölüm oranının 4 kat, 5 yaş altı ölüm oranının 3,5 kat ve anne ölümü oranın 9 kat daha fazla olmasını İsrail’in bilinçli işgal politikalarının bir neticesidir."
Mads Gilbert’in açılış konuşmasındanan sonra, "Akademik Özgürlükleri Korumak ve Kamusal Aydınların Filistindeki Rolü" başlıklı birinci panelde İbn Haldun Üniversitesi Sosyoloji bölümünden profesör İrfan Ahmad, Filistin meselesinin ifade özgürlüğünden değil direkt olarak söylemden arındırıldığını vurgulayarak akademik anlamda Filistine yönelik uygulanan tecriti gözler önüne serdi. Bununla birlikte Gazze İslam Üniversitesinin 2005-2015 yıllarında rektörlüğünü yapan Kamalain Shaath ise İsrail işgalinin bizatihi akademi ve eğitim alanında ne ifade ettiğini vurgulayarak, akademik özgürlüğün entelektüel ve fiziksel perspektiften değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Shaath bir akademisyen olarak akademik özgürlükten bahsedebilmek için fikirlerin tartışıldığı özgür alanların olması gerektiğini ifade ederek fikirlerinden dolayı kimsenin cezalandırılma endişesinin olmamasına ihtiyaç olduğunu belirtti. Bunun yanı sıra Shaath, İsrail işgalinin günlük yaşam bağlamında Gazze topraklarında yükseköğretim kurumlarına olan erişimi kısıtlayarak öğrencilerin ve akademisyenlerin akademik faaliyet yürütürken karşılaştıkları zorluklara değindi. Son olarak Shaath, akademik boykotun da önemini vurgulayarak işgal destekçisi İsrail üniversitelerini, İsrailli ve İsrailli destekleyen akademisyenlerin boykot edilmesi gerektiğini ifade etti. Diğer taraftan, Bristol Üniversitesinde anti-siyonist söylemlerinden dolayı işine son verilen Profesör David Miller, siyonizmin akademik özgürlüğe karşı olduğunu çünkü Filistin’e dair herhangi bir şeyin konuşulmasının veyahut tartışılmasının bir nevi siyonist projeye yönelik eleştiri olduğunu belirtti. Miller, İsrail işgal güçlerinin 7 Ekim’den sonra Gazze İslam Üniversitesini bilinçli olarak yok ettiğini ve tıpkı doktorları, öğretmenleri ve kurtarma çalışması yapan kişileri vurduğu gibi direkt olarak akademisyenleri hedef aldığını vurguladı.
"Miller, İsrail işgal güçlerinin 7 Ekim’den sonra Gazze İslam Üniversitesini bilinçli olarak yok ettiğini ve tıpkı doktorları, öğretmenleri ve kurtarma çalışması yapan kişileri vurduğu gibi direkt olarak akademisyenleri hedef aldığını vurguladı."
Sempozyuma akademisyenlerin yanı sıra Filistin yanlısı aktivistler de ciddi bir katılım gösterdi. Güney Afrikalı İnsan Hakları ve Toplumsal Adalet aktivisti Shamim Hargovan, İsrail'in saldırılarını "en barbar insanlık dışı soykırım ve etnik temizlik" olarak ifade etti ve bugün Gazzelilerin yerinden edilmesinin ve uğradıkları şiddetin benzerinin Güney Afrika’da da yaşandığını vurguladı. Shamim, geçmişte apartheid rejime karşı mücadele veren Güney Afrika'nın, bugün bir diğer apartheid rejim olan İsrail’e karşı dava açmasının oldukça önemli olduğunu vurguladı. Bir diğer önemli akvist ise İsrail Konut Yıkımları Karşıtı Kurul Direktörü Jeff Halper’dır. İsrail vatandaşı olan Halper, yıllardır işgal güçlerinin yerleşimci sömürgeciliğine karşı Filistinliler ile birlikte mücadele veriyor. Halper, Filistin meselesinin çözüme kavuşturulmasının siyasi bir programdan geçtiğini vurgulayarak yerleşimci işgalin bir sömürge planı olduğunu söyledi. Halper bu sömürge planının, Filistinlileri yok etmek üzerine kurulduğunu belirtti. Bunun yanı sıra, Filistin topraklarında halihazırda ciddi bir Yahudi nüfusun da olduğunu ifade eden Halper, siyasi çözümlerin bu gerçeklik göz önünde bulundurularak şekillendirilmesi gerektiğini söyledi.
"Halper, Filistin meselesinin çözüme kavuşturulmasının siyasi bir programdan geçtiğini vurgulayarak yerleşimci işgalin bir sömürge planı olduğunu söyledi."
Sempozyumun kapanış konuşmalarını ise Sosyoloji ve Antropoloji alanından iki değerli profesör Talal Asad ve Mahmud Mamdani yaptı. Talal Asad, konuşmasında özellikle İsrail’in Gazze’deki işgalini tanımlamak için kullanılan dilin üzerinde durdu. Dilin basit bir kullanımdan ziyade karmaşık bir eylem yöntemi olarak kullanılmasını vurgulayan Asad, dilin sadece tanımlamak veyahut yanlış tanımlamaktan da öte motive etme ve deneyimleme yönünün de olduğunu söyledi. Asad, bugün Filistinliler tarafından kullanılan "nehirden denize özgür Filistin" tabirinin Amerika’da kriminalize edildiğini fakat aslında bu söylemin yıllardır Siyonistlerin Filistinlilerin kendi topraklarında sayılarına kısıtlandığı "demokratik" ve "etnik" bir Yahudi devletinin kurulması yönündeki söylemin bir parçası olduğunu vurguladı. Asad, İsrail’in devletleşme sürecinin ne sürgün ne de Tevrat'la alakalı olduğunu aksine Avrupalı seküler bir aksiyon olduğunu söyledi. Diğer taraftan Mamdani ise kolonyalizm ve milliyetçilik arasındaki güçlü ilişkiye dayanarak ulus-devletlerin kuruluş süreçlerinin etnik temizlik ve aşırı şiddet ile gerçekleştiğini vurguladı. Bu bağlamda Mamdani, İsrail’in ulus-devlet mantığının en uç çağdaş örneğini sunduğunu ve liberal eğilimlerle kurulan İsrail’in liberal olmayan bir milliyetçiliğe doğru evrildiğini söyledi.
İbn Haldun Üniversitesi tarafından düzenlenen ve iki gün süren Filistin Sempozyumunda başta İsrail işgali olmak üzere akademik özgürlük, apartheid ve siyonist işgal, yerleşimci-sömürgeci şiddeti, Gazze soykırımının hukuki perspektifi, Filistin ile küresel dayanışma ve Filistin tasvirinde medyanın rolü başlıklarında dünyanın dört bir yanından farklı arka planlara sahip araştırmacılar, akademisyenler, gazeteciler ve aktivistler Filistin’in geleceğini konuştu. Halihazırda devam eden ve binlerce sivilin hayatını kaybetmesine ve birçoğunun da evlerinden ayrılmasına sebebiyet veren İsrail işgalinin akademik anlamda tartışılması oldukça kıymetliydi. İsrail işgalinin insan hayatının her alanına tezahür ettiğini gözler önüne seren sempozyum katılımcıları, acil bir ateşkesin sağlanması gerektiğini de tekrardan gür bir sesle dile getirdiler.
***
Bu haber Yunus Yeşil tarafından Platform için hazırlanmıştır.