Khaled Beydoun: "İslamofobi, haçlı seferlerinin modern biçimidir."
İLKE Agenda seminerleri dizisinde aktivist, yazar ve hukuk profesörü Khaled Beydoun’un “Yeni Haçlı Seferleri: İslamofobi ve Müslümanlara Yönelik Küresel Savaş” (New Crusades: Islamophobia and the Global War on Muslims) başlıklı yeni çıkan kitabına dair söyleşi gerçekleştirildi.
Beydoun, kitabın başlığını taşıyan “yeni haçlı seferleri” ifadesinin sebebini İslamofobinin haçlı seferlerinin modern bir versiyonu olduğunu ifade etti. 11 Eylül olaylarından sonra bizatihi Bush yönetiminin “teröre karşı savaş” adı altında yürüttüğü kampanyalarda Müslümanların ve İslam’ın sistematik olarak hedef gösterildiğini ifaden eden Beydoun, bu kampanyaların modern İslamofobinin çıkış noktası olduğunu vurguladı. Müslümanlar ve İslam hakkında çarpıtılmış imaj ve söylemlerin oluşturduğu İslamofobiyi “yeni haçlı seferleri” olarak nitelediğini belirtti. “İslamofobi” altında birleşen bu eylemlerin 11. yüzyılda başlayan haçlı seferleriyle aynı fikirden türediğini ve aynı dile sahip olduğunu vurguladı.
Beydoun’a göre İslamofibin tek bir çeşidi yoktur; Çin’de, Myanmar’da ya da ABD’de zuhur eden İslamofobik eylemler yapısal ve ideolojik olarak birbirinden ayrılıyor. Bundan dolayı yazar, kitabında İslamofobiyi çeşitli türlere ayırıyor ve sistematik olarak 3 temel kategori altında inceliyor. Beydoun İslamofobiyi Bireysel (Private), Yapısal (Structural) ve Diyalektik olarak üç kategoride tasnif ediyor. Bireysel İslamofobi, Müslümanların özel aktörler tarafından korku, şüphe ve şiddetle hedef alınmasıdır. Bu İslamofobi türü bireylerin İslam ve Müslümanlar hakkındaki bilgi yetersizlikleri ve ön yargılarından kaynaklanmaktadır. Örneğin 2015’te Chapel Hill’de üç Müslüman Amerikalı öğrencinin öldürülmesi, camilere ya da bireylere yönelik saldırılar bireysel İslamofobi kapsamına girmektedir.
İkinci tür yapısal İslamofobi ise devlet politikaları tarafından yönetilmektedir. Müslümanlara dair korku ve endişelerin devlet nezdinde yasalar ve düzenlemelerle açığa çıkarılmasıdır. Devlet eliyle gerçekleştirilen İslam karşıtı pratikler daha sistematik ve kitlesel etkilere sahiptir. Örneğin ABD’deki Vatanseverlik Yasası ve Şiddete Dayalı Aşırıcılıkla Mücadele yasası Müslümanları hedef alan ve İslamofobi üreten yasalardan biri olmuştur.
Üçüncü tür diyalektik İslamofobi ise yapısal İslamofobinin tebaa tarafından karşılık bulup kabullendildiği bir sürece işaret etmektedir. Devlet eliyle Müslümanların hedef gösterildikten sonra halkın da Müslümanlara karşı ayrımcı tavırlar göstermesi diyalektik İslamofobiyi ortaya çıkarmaktadır.
Bu kategorileri esas alarak İslamofobinin merkez noktalarının Çin ve Hindistan olduğunu belirten Beydoun, bu bölgelerde İslamofobinin her türlü versiyonunun görüldüğünü vurguladı.
Moderatör Ahsan Shafiq’in sorularıyla gelişen ve derinleşen seminerde İslamofobi’nin çözümüne ilişkin soruya Beydoun, umutlu olduğunu, tünelin ucunda ışığın göründüğünü ve İslamofobiye karşı sessizce değil yüksek sesle mücadele edilmesi gerektiğini ifade etti. Beydoun, Müslüman ülkelerin nihayetinde bir ulus devlet olduğunu, uluslararası arenada Müslümanların çıkarlarını değil ulus devletin hatta bazen bir avuç elitin çıkarları doğrultusunda davrandığını belirterek devletler nezdinde kolektif bir çözümü öngörmediği vurguladı. Buna rağmen toplumların bilinçlendiği, protestolarla İslamofobik eylemlere karşı somut tavırlar alındığını sözlerine ekledi.
Editör
...