İsrail Boykotunun Ön Sonuçları
Fotoğraf: Miriam Alster / Flash 90
İsrail’in uzun yıllardır Filistin toprakları üzerinde sürdürdüğü yayılmacı politika, son günlerde farklı bir boyuta evrildi. 7 Ekim 2023’de Kassam Tugayları’nın Aksa Tufanı olarak isimlendirdiği operasyon ile başlayan süreç, İsrail’in Gazze üzerinde orantısız bir güç kullanımıyla artmıştır. Bu orantısız güç karşılığında Filistin halkı çocuklar, kadınlar ve yaşlılar fark etmeksizin sistematik soykırıma uğramaya devam etmektedir. Hastaneler, okullar, ibadet yerleri, mültecikampları bombalandı. “Güvenli” ilan edilen bölgeler bile saldırıya uğradı. Bugüne kadar en az 8 bini çocuk, 6 bini ise kadın 18 bini aşkın insanın birçoğu uluslararası savaş hukukuna aykırı olarak yaşamını yitirdi. Birleşmiş Milletler’in açıklamalarına göre; saldırı sonrasında çoğunluğunu çocuklar, yaşlılar ve kadınların oluşturduğu 1,6 milyondan fazla insan insani yardımlara gereksinim duymaktadır. Bölgede insanlar temel gıda malzemelerine ve elektriğe erişimi çok kısıtlı haldedir. Bunun yanında bulaşıcı hastalıklar artmış ve sağlık hizmetleri sekteye uğramış, birçok insan yaşadığı yeri terk etmek zorunda kalmıştır.
İsrail’in uluslararası savaş hukukuna da aykırı şekilde yaptığı saldırılar, vicdani yönden küresel ölçekte büyük tepki çekmektedir. İnsanlar bu zulmü durdurmak için farklı yollardan duyarlılıklarını göstermektedir. Birçok ülkede geniş katılımlı protestolar gösterileri düzenleniyor (Protestoya katılanlar arasında İsrail vatandaşlarının ve bazı Yahudilerin de olduğu bilinmektedir). Bunun haricinde İsrail ordusuna giden gemileri durdurmak için kendilerini gemilere zincirlemiş insanlar, futbol maçlarında çeşitli şekilde tepkilerini ortaya koyan taraftarlar, ödül törenlerinde zulme sessiz kalmamış sanatçılar, başkonsoloslarını geri çekerek İsrail ile diplomatik ve ticari ilişkilerini durdurmuş ülkeler, imza kampanyası düzenleyen akademisyenler güçlerinin yettiği ölçüde zulme sessiz kalmamayı tercih etmiştir.
İsrail’i protesto amacıyla yapılan bir diğer tepki yöntemi ise İsrail’e yönelik uygulanan “ekonomik boykot”. Türkiye’de ve Dünya’da birçok ülkede tüketiciler savaşa destek veren şirketlere yönelik boykot girişiminde bulunmuştur.
Boykot Meselesi
TDK’nin tanımına göre boykot; “Bir kimse, bir topluluk veya bir ülkeyle amaca ulaşmak için her türlü ilişkiyi kesme” şeklindedir. Ekonomik anlamda boykot iktisadi özne gruplarının, belirli nedenlerden kaynaklı olarak başka iktisadi öznelerle iktisadi ilişkilerini kesmesi durumudur.
Tüketiciler temel olarak bireysel faydasını maksimize edecek şekilde tüketim talebinde bulunmaktadır. Toplumda tüketicilerin faydalarını optimum şekilde sağlanması için pareto optimum şekilde bir dağılım sağlanması gerekmektedir. Pareto optimum koşullarından bir tanesi olan tüketici optimumunda bireylerin tüketim tercihleriyle bütçe kısıtlarının kesişmesi gerekmektedir (Çelebi, 2000, s. 44). Bir başka ifadeyle bireyler bütçelerine göre kendilerine en çok fayda sağlayan ürünleri tüketerek faydalarını maksimize etmeye çalışmaktadır.
Bununla beraber modern dönemde tüketicilerin farklı değerleri benimsediği ve tüketim kararlarında bu değerleri de dikkate aldığı, etik, çevre, politik değerler gibi hususların tüketici tercihlerini etkilediği, bunun bir demokratik araç olarak görüldüğü anlaşılmaktadır (Öztürk &Nart, 2020, s. 661). Esasında iktisadi olarak yeni ekoller insanın rasyonalitesinin sınırlı olduğunu ya da yalnızca iktisadi güdüler ile tüketim kararı vermediğini ifade etmektedir.
Gerçekten de kişilerin tüketim kararları yalnızca ekonomik rasyonaliteyle açıklanamaz. Tıpkı siyasi partilere oy verme davranışı gibi tüketiciler tüketim tercihlerinde, esasında evet ve hayır oyu kullanmaktadır. Şirketlerin değerlerini benimsemesi ile ilgili ürünleri alması “teşvik edici satın alma” (buycott) olarak isimlendirilir ve “evet” oyuna benzetilebilir. Bunun yanında çeşitli nedenlerle satın almama tercihleri (ya da “boykot” kararları) ilgili firmaya bir hayır oyuna benzer (Öztürk &Nart, 2020, s. 661). Özellikle boykotlar tüketicilerin şirketlere yönelik tepkisel bir mesajdır.
Boykot kararlarının nedenlerine “işletmelerin ani fiyat değişimleri ya da fiyatlarında şeffaf olmamaları (raf ve kasa fiyat tutarsızlığı), ürün menşei ülkesi ya da ülkeler arası politik gerginlikler, işletmelerin çevreci olmayan yaklaşımları, çocuk işçi çalıştırmaları gibi” unsurlar örnek gösterilebilir (Öztürk &Nart, 2020, s. 663). Boykotlar siyasi amaçları olabileceği gibi, üreticilerin yanlış görülen davranışlarını değiştirme amacı da taşıyabilir (Ürkmez, 2020, s. 111).
Boykotlar siyasi amaçları olabileceği gibi, üreticilerin yanlış görülen davranışlarını değiştirme amacı da taşıyabilir.
İsrail Boykotu
Tüketicilerin İsrail Devleti’nin yayılmacı ve hukuk tanımaz tutumundan dolayı yaptıkları eylemlerden bir tanesi de İsrail ürünlerinin boykotudur. Boykot meselesi iktisadi olarak İsrail ürünlerini tüketmeyerek İsrail’in Filistin topraklarındaki ilerleyişini durdurma amacı gütmektedir. Boykotun kapsamında İsrail’in hukuksuz uygulamalarının önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.
İsrail üzerine uygulanan boykotlar henüz İsrail Devleti kurulmadan önceki 1945 yılına kadar geri götürülebilir (Miller, 2016). O tarihte Filistin’de yaşayan Yahudilere yönelik uygulanan boykot, İsrail Devleti’nin kurulmasıyla devam etmiştir. Bunun yanında 1973 yılında yaşanan Arap-İsrail Savaşı da boykot tarihi açısından önemlidir. Arap ülkelerinin birçoğu petrol ihracatçısı konumdadır. İsrail ile olan savaşta Batı dünyasının tutumlarına karşı OPEC ülkeleri batılı ülkelere ambargo uygulamış, petrol fiyatları 4 kata yakın artarak dünya üzerinde birçok ülkede stagflasyon yaşanmasına neden olmuştur. Özellikle hammadde açısından petrole bağımlı gelişmiş ülkeler bu krizden çok etkilenmiş, işsizlik ve enflasyon oranları yukarı seviyelere çıkmıştır.
1979 yılında Mısır devlet başkanı Enver Sedat’la İsrail arasında imzalanan barış antlaşmasıyla ve 1993 Oslo Anlaşması beraber İsrail, Arap ülkeleriyle normalleşme çabaları içine girmiştir. Bu dönemden sonra yapılan boykotlar devletler seviyesinden ziyade tüketicilerin çabalarıyla gerçekleşmiştir.
Son çatışmalar sonrasında yaşanan boykot ise yalnızca Müslüman ülkelerde değil bütün dünyada ses getirmiştir. Dünyadaki birçok kişi özellikle sosyal medya hesaplarında İsrail'e destek veren şirketlere yönelik boykot kararı uyguluyor. Ekim ayından bu yana boykot ile ilgili yapılan Google trend aramaları aşağıdaki şekilde yer almaktadır.
Şekil 1. Dünya Genelinde Google Üzerinden Boykot Aramaları
Kaynak: Google Trends
Bunun yanında Türkiye’de de Filistin meselesine dair geniş bir kamuoyu oluşmuştur. Türkiye’nin uzun yıllar dış politikada Arap-İsrail Savaşı üzerinde tarafsız bir rol oynadığı bilinmektedir. Buna karşın son yıllarda siyasi girişimlerde Türkiye-İsrail arası ilişkiler inişli çıkışlı bir seyir izlemektedir. Nitekim son saldırılarda siyasetçilerin ve kamu kurumlarının İsrail boykotuna doğrudan veya dolaylı olarak destek verdiği görülmektedir.
Aşağıdaki Google aramaları Türkiye’de tüketicilerin yaptığı aramaları göstermektedir. Buna göre, ekim ayında yoğunlaşan aramalar kasım itibariyle azalmıştır. .
Şekil 2. Türkiye’de Google Üzerinden Yapılan Boykot Aramaları
Kaynak: Google Trends
Boykotun Başarısına Dair Öneriler
İsrail’in sahip olduğu güçlü ekonomik konum, basın kuruluşlarındaki etkisi, sinema sektöründeki hegomanyası, başta ABD olmak üzere güçlü lobicilik faaliyetleri, bilimsel ve teknolojik alanlardaki kayda değer varlığı önemli bir vakıa olarak göze çarpmaktadır. Güçlü Yahudi sermayesi ise kapitalizmin gelişiminden bu yana finans sektöründeki ağırlığını korumaktadır. Aynı zamanda dünyanın önde gelen şirketlerinde üst düzey birçok Yahudi yönetici çalışmaktadır. Bu gerçeklerden hareketle başarılı bir boykot uygulaması bir hayli zordur. Buna karşın tüketicilerin “ahlaki bir duruş” göstergesi olarak boykot kararına destek vermesi küresel düzeyde erdemli bir harekettir.
Tüketicilerin “ahlaki bir duruş” göstergesi olarak boykot kararına destek vermesi küresel düzeyde erdemli bir harekettir.
Etkili bir boykot için birkaç önemli meseleye dikkat etmek gerekiyor. İlk olarak tarafımızca önerilen ilk husus, tüm Yahudi vatandaşları aynı kefeye koyulmaması tavsiyesidir. Bu açıdan Siyonist Yahudiler ve Siyonizm karşıtı Yahudiler ayrımı yapılabilir. Ardından boykot doğrudan İsrail devletini ve yaptığı soykırımı destekleyen firmalara yönelik olmalıdır. Nitekim birçok Yahudi’nin İsrail Devleti’nin uyguladığı politikaları kınadığı bilinmektedir. Ancak İsrail menşeli olmayan bazı firmaların savaşa açık açık destek verdiğini de görmekteyiz. Burada boykotun belirleyicisi “savaşı destekleme” kriterine, yani eyleme yönelik olmalıdır. Dolayısıyla İsrail menşeli şirketlerin değil eylemin yani savaşa destek veren şirketlerin boykot edilmesi daha etkili olacaktır.
İkinci olarak İsrail’in hukuksuz girişimleri yeni bir olgu değil. Yaşadığımız coğrafyada birçok insanın yıllardır boykot çabası içerisinde olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla boykot kavramı son günlerde ortaya çıkmış bir mesele değil. Yıllardır kamuoyunda böyle bir çaba olmasına rağmen boykot konusunda istenen sonucun gerçekleştiğine maalesef şahit olamıyoruz. Bunun çeşitli nedenleri var. Boykot yapılacak ürün listesinin çok kalabalık olması da bu nedenlerden bir tanesidir. Bir başka neden ise bazı şirketlerin boykot listesinde yer almasının insanlara çok anlamlı gelmemesi. Öte yandan yeni paylaşılan bazı listelerde boykot kapsamındaki şirketlerin neden listede yer aldığını açıklayan bilgi kutucukları görebilmekteyiz. Listelerin bu şekilde paylaşılması insanların boykotu sahiplenmesini arttıracaktır.
Boykot listelerinde yer alan şirketlere alternatif olarak sunulan yerli şirketlerin hepsinin ahlaki bir duruş sergilediğini iddia etmek bir hayli zordur. Şirketin yerli olması; vatana, millete faydalı hareket ettiğini doğrudan östermemektedir. Listeler oluşturulurken bu ayrımların dikkatli yapılması çok önemlidir. Aksi halde boykot yapma niyetiyle dışa kapalı ithal ikameci bir politikanın uygulanmasına neden olarak hem beyhude bir çaba doğuracak hem de toplumsal refahı azaltacak bir sonuç ortaya çıkacaktır.
Zaten küreselleşen dünyada artık tamamen millî şirket bulmak da çok zordur. Siyonizmi destekleyen bazı şirketlerin örneğin Türkiye’deki yerli firmalarla ortaklık kurduğunu görmekteyiz. Bu şirketler dünyanın her yerinde doğrudan yatırım yapmakta, çeşitli devletlere borç vermekte, farklı kuruluşların hissesini almaktadır. Borsa İstanbul örneğini ele alırsak birçok yabancı yatırımcının kısa vadeli olarak borsada işlem yaptığını görebiliriz. Dolayısıyla boykot konusunda bu meselelere takılmamak gerekmektedir.
Bu açıdan boykotun yönetimi için odaklı çalışmak gerekmektedir. Aşağıdaki tabloda şirketleri 4 ana gruba ayrılmıştır.
Tablo 1: Boykot Dereceleri
Şirketler |
Boykot/Tüketim Durumu |
|
Boykotun esas yönelmesi gereken kısmı |
2. Grup: İsrail Devleti ya da Ordusuna sözlü destek veren ve yaptığı ticaret sebebiyle savaşın devam etmesine neden olan şirketler |
İmkân olması durumunda boykotun kısa ya da orta vadede yönelmesi gereken şirketler |
3. Grup: Tarafsız kalanlar |
Tüketici bireysel faydasına göre tercih etmeli. |
4. Grup: Siyonizm karşıtı duruş sergileyen şirketler |
Tüketici bireysel faydasına göre tercih etmeli. Uzun vadede 1. Grup’a alternatif olmalı. |
Boykotun ekonomik bir sonuç verebilmesi için en önemli gereklilik sürdürülebilir olmasıdır. Fakat yüzlerce ürünün yer aldığı boykot listelerini tüketicilerin takip etmesi zordur. Bu konuda birinci strateji; 1. Grup’ta yer alan firmaların ürünlerinin tüketiminin mümkün olduğunca terk edilerek diğer firmalara yönelinmesi yönünde olacaktır.
Boykotun ekonomik bir sonuç verebilmesi için en önemli gereklilik sürdürülebilir olmasıdır.
Eğer sabırlı bir şekilde odaklanılabilirse bir süre sonra sonuç verecektir. Bu yüzden daha spesifik ve dar kapsamlı listeler üzerinde durmak gerekmektedir. Örneğin 100 tane şirketi boykot etmek yerine ilk etapta 10 tane şirkete yoğunlaşılmalıdır.
İşte tam burada “odaklı boykot” karşımıza çıkıyor. Bu yöntemin uzun yıllardır uygulanan bir yöntem. BDS Hareketi (Boykot, Tecrit ve Yaptırım Hareketi) de tam olarak bu noktaya dikkat çekiyor. İnsanlar belli ürünlerin boykotuna odaklanırsa daha güçlü ve tesirli bir boykot süreci yaşanacaktır.
Şekil 3. Geniş Liste Boykotu
Şekil 4. Odaklı Boykot
Kaynak: BDS https://bdsmovement.net/
Ardından diğer şirketler ihtiyaç halinde boykota dahil edilebilir. Burada herkes ihtiyacına göre elinden geldiği fedakarlığı gösterebilir. Fakat bireylerin özel durumları, örneğin sağlık problemi gibi, ya da bazı ürünler bazı kişiler için inelastik ya da vazgeçilmez olabilir. Böyle durumlarda esneklikler gösterilebilir. Herkes ihtiyacına göre kendisini kontrol edebilir.
Strateji 2; Kısa vadede çok mümkün olmasa da orta ve uzun vadede birinci ve ikinci grupta yer alan firmaların tüketimi yavaşça tedrici olarak bitirilecek projeler üzerinde çalışılmalıdır. Bunun için de kaliteli ürünlerin belirli hassasiyetleri gözeterek üretilmeye başlaması önemlidir. Bu da zor bir süreçtir. Bazı piyasalar yapısı itibarıyla yeni şirketlerin girmesine izin vermeyebilir ya da bazı iktisadi koşullar nedeniyle üretim yeteri kadar esnek olmayabilir. Fakat boykotun ilerleyen dönemlere yayılması için bu strateji de göz önünde bulundurulmalıdır.
Boykot edilen şirketler büyük kurumsal firmalardır. Dolayısıyla yıllardır belirli kalite standartlarına sahip oldukları bilinmektedir. Bu şirketler arasında vahşi kapitalizmi temsil eden firmalar da yer almaktadır. Ayrıca bu şirketlerin pazarlama stratejileri de çok gelişmiştir. Sistem tekelleşmeye çok elverişlidir. Şirketler de yatay ve dikey entegrasyonu sağlamış büyük etkili şirketlerdir. Piyasaya yeni giren küçük şirketlerin bu büyük şirketlerle baş etmesi oldukça zordur.
Son olarak boykotun başarısını engelleyen bir diğer husus siyasi popülizm ve boykota destek adına yaşanan çirkin olaylardır. Örneğin son günlerde boykot adı altında çok çirkin saldırılar ve sözlü tacizler yapılmıştır. Bu davranışlar insanların antipatisini çekmektedir. Aynı zamanda bazı bürokratlar ve siyasetçilerin boykot konusundaki tutarsız davranışları, toplum üzerinde boykota dair olumsuz bir algı oluşturmaktadır.
Boykotun Ön Sonuçları
Gazze’deki son saldırılar neticesinde tüketicilerin boykot kararı henüz çok yenidir. Bu bakımdan boykotun ekonomik sonuçları henüz şirketlerin dönem sonu mali ya da çeyreklik mali tablolarına yansımamıştır. Buna karşın birkaç gösterge bizlere ışık tutacaktır. İlk olarak İsrail-Türkiye karşılıklı ticaret ilişkilerini ele alabiliriz.
Şekil 5: Türkiye’den İsrail’e İhracat Tutarları
Kaynak: Tüik, Dış Ticaret İstatistikleri
İsrail’e yapılan ihracat ekim ayında bir önceki aya göre %30 düşerek 347 milyon dolar seviyesinde gerçekleşmiştir. Bu düşüşün mevsimsel etkilerden kaynaklanıp kaynaklanmadığını ölçebilmek için bir önceki yılın Ekim ayı ihracat verilerine bakabiliriz. Bu tutar 489 milyon dolar seviyesindedir. Dolayısıyla diğer değişkenler sabit varsayımıyla boykotun ihracatı azalttığı bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durum Türkiye’den İsrail’e ürün gönderilmesinin azaltılmasından kaynaklanabileceği gibi; İsrail’in de Türk ürünlerini boykotundan kaynaklanıyor olabilir. Bir önceki yıl ekim ayında toplam ihracatın %2,3’üne tekabül eden İsrail ihracatı, 2023 yılı ekim ayında %1,5’e düşmüştür. Düşüşün daha da artması beklenmektedir.
Şekil 6: İsrail’den Türkiye’ye İthalat Tutarları
Kaynak: TÜİK, Dış Ticaret İstatistikleri
İsrail’den yapılan ithalat tutarları bir önceki aya göre %17 düşerek 98 milyon dolar civarında gerçekleşmiştir. İthalat, Ekim 2022 tarihinde 240 milyon dolar civarındayken; Ekim 2023 tarihinde 98 milyar dolara düşmüştür . Burada da Türkiye’nin alım gücünün düşmesinden kaynaklanan ithalat düşüşünün hesaba katılmadığını belirtmekte fayda vardır.
İsrail Türkiye dış ticaret hacminde önemli azalmaların olduğu görülmektedir. Aynı zamanda ilgili veriler 7 Ekim sonrasında artan boykot çağrılarının etkisini tam olarak gösterdiği söylenemez. İptal edilemeyen siparişler gibi faktörler hesaba katıldığında dış ticaret hacminin daha da düşmesi muhtemeldir. Tüm bunların yanında son bir senelik tutarlara bakmak boykotun etkisini ölçmek adına yanıltıcı olabilir. Boykot çağrılarının Türkiye’de yıllardır devam ettiğini unutmamak gerekmektedir. Uzun yıllardır bireysel boykot yapan kişilerin davranışları son bir senedeki tutarlara yansımamaktadır.
Kaynakça
Çelebi, A. K. (2000). Kamu ekonomisi analizi. Manisa: Emek Matbaası.
Miller, J. W. (2016). Arab Boycott. http://lawin.org/ adresinden erişilmiştir.
Öztürk, A.r &Nart, S. (2021). Tüketici boykot davranışının belirleyicileri üzerine bir araştırma: Ağızdan ağıza iletişimin aracılık rolü. Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 20(78), 660-687. https://doi.org/10.17755/esosder.784595 adresinden erişilmiştir.
Ürkmez, D (2020). Dijital aktivizm olarak sosyal medyada boykot çağrıları: Watsons krizi örneği. İstanbul Gelişim Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 7 (1), 106-125.
Şükrü Çağrı Çelik
Şükrü Çağrı Çelik 1993’de Malatya doğmuştur. İlköğretim, ortaöğretim ve lise eğitimimi Mersin’de tamamlamıştır. 2016 yılında Hacettepe Üniversitesi Maliye Bölümünden mezun olmuştur. Çelik, Kuveyttürk Katılım Bankası A. Ş.’de 2014-2015 yılları arasınd...