Farha: Sinemanın Nekbe’ye Şahitliği
Senaryosu gerçek bir hikâyeye dayanan Ürdün yapımı film Farha; “Nekbe” (Felaket) günü olarak adlandırılan ve İsrail devletinin kuruluşunu işaret eden 1948 yılında Farha adındaki bir genç kızın gözünden Filistin’de yaşanılanları anlatıyor. 14 Mayıs 1948’de İsrail’in kendisini bir devlet olarak ilan ettiği ve Filistin’in birçok bölgesindeki köylerin Siyonist militanlar tarafından yağmalanmaya, insanların evlerinden zorla çıkartılmaya başlandığı gün babası tarafından emniyete alınmak için bir ambara kapatılan Farha, köyünde yaşanan vahşeti ambarın küçük penceresinden izliyor. Bu sayede sinematografik bir yöntem olarak, yönetmen Darin Sallam, sadece Farha’nın bakış açısını izleyiciye sunarak Farha ile beraber izleyicileri de tüm yaşananlara birer şahit kılıyor.
“Şahitlik” yaratma konusuyla bağlantılı olarak üzerinde durulması gereken bir diğer nokta ise; filmin ilk kez 2021’de Toronto Film Festivali’nde gösterime girmesine rağmen asıl üne 2022’de Netflix’te yayımlanmasıyla kavuşmasıdır. Çünkü dünyanın her tarafında milyonlarca aboneye sahip olan Netflix gibi bir platformda, yıllardır devam eden İsrail ve Batı medya propagandasına karşılık Filistin’de olanları en saf haliyle ortaya koyan bu filmin yayımlanması; özellikle İsrailli siyasetçiler tarafından kabul edilemez bir durumdu. Öyle ki eski Maliye Bakanı Avigdor Liberman, filmi İsrail aleyhine propaganda yapmak ve “ortaya sahte bir iddia atarak izleyicileri İsrail askerlerine karşı kışkırtmak” (The Times of Israel, 2022) amacını taşımakla suçladı. Bu bakımdan
film, sadece kişisel hatıraları, bireysel ve toplumsal hafızanın gerçekliğini vurgulamakla kalmıyor; yıllardır süregelen, ana akım başta olmak üzere, medyatik hegemonyayı da eleştiren ve hatta bu anlatıya meydan okuyan bir gücü de elinde barındırıyor.
Film, eğitim almak için şehre gitmek isteyen ve bunun için köyün valisi olan babasıyla inatlaşan Farha’nın geleneksel ve sade hayatının tasviriyle başlıyor. Fakat hikâyenin başlangıç noktası olan “eğitim” konusu, kalıplaşmış olan “Orta Doğulu, baskıcı, Müslüman baba”, “eğitim hakkı için savaşan genç kadın” ve o genç kızın “özgürlük” mücadelesi gibi bir klişeye evrilmeden, yaklaşan işgalin ayak sesleri duyulmaya başlıyor. Babasının kendisinin eğitimine izin ve destek verdiği sırada Farha, İsrail işgal güçlerinin yarattığı “felaket” gününde ailesini, evini ve şehirdeki eğitimi de dahil olmak üzere tüm geleceğini kaybediyor. Film, işgal güçlerinin köylere girişine kadar oldukça akıcı ve Farha isminin anlamı gibi “neşe” içerisinde resmedilirken işgal tehdidinin hissedilir kılındığı andan itibaren olay örgüsü yavaşlamaya başlıyor. Farha ambara kapatıldıktan sonra ise filmin akışı gittikçe daha da yavaşlıyor ve izleyici karakterle daha çok bütünleşmeye başlıyor. Bu anlamda ambarın sembolik anlamı daha da ön plana çıkıyor: Farha’nın ambara girdiği anda etrafını saran karanlık ve klostrofobik hava, ablukalar sebebiyle “açık hava hapishanesi” olarak adlandırılan Gazze’nin bir yansıması halini alıyor. 1948’den bu yana Filistin’de yaşanan tüm vahşeti dışarıdan izleyen veya izlemek zorunda kalan herkes; bu sefer, Farha ile birlikte Gazze’nin bir mikrokozmu olan ambarın boğucu havasında boğuluyor. Aynı zamanda bu boğucu hava, içinde bulunulan anı daha da yavaşlatıyor ve izleyici; Farha’nın en basit ve en insancıl hareketlerinin, örneğin ambarda su ararken veya tuvalet ihtiyacını gidermek için bir yer ararken duyduğu telaşın, babasının nerede olduğuna dair kaygısının ve şahit oldukları karşısında duyduğu hüznün bir parçası oluyor.
1948’den bu yana Filistin’de yaşanan tüm vahşeti dışarıdan izleyen veya izlemek zorunda kalan herkes; bu sefer, Farha ile birlikte Gazze’nin bir mikrokozmu olan ambarın boğucu havasında boğuluyor.
Time dergisine verdiği röportajında Sallam, Farha’dan bir “sayı” olarak bahsetmek istemediğini (Syed, 2022); onu herkes gibi “normal” bir insan, hayalleri olan bir çocuk olarak resmetmek istediğini söylüyor. Bu açıdan baktığımızda film sadece 1948’de yaşanılan bir olayı veya spesifik olarak tek bir Filistinli çocuğun ya da genç kızın yaşadığı tarihi bir olayı değil; aynı zamanda günümüzde ve günümüze kadarki süreçte Filistinlilerin haberlerde görülen birer sayıya indirgenmesini ve İsrail’in Filistinlilere karşı sürdürdüğü sistematik etnik temizliğin ve soykırımın devamlılığını da yansıtıyor. Böylece, Farha sadece tarihi ve duygusal derinliği olan bir film olmaktan çıkıp Filistinlilerin yaşanmış ve yaşanmaya devam eden deneyimlerinin canlı bir şahidi ve hatta bir belgeseli halini alıyor.
Farha sadece tarihi ve duygusal derinliği olan bir film olmaktan çıkıp Filistinlilerin yaşanmış ve yaşanmaya devam eden deneyimlerinin canlı bir şahidi ve hatta bir belgeseli halini alıyor.
Ambara kapatıldıktan sonra dış dünyayla ilişkisi kısa süreliğine tamamen kesilen Farha’nın dışarıya ait gerçeklikle ilk yüzleşmesi ise köye atılan gaz bombalarının ambarın içine dolmasıyla gerçekleşiyor. Önce atılan bombanın sesi kulaklarına dolarken sonrasında tüm ambar atılan gazla dolarak zaten yeterince klastrofobik olan alanı artık gerçek manada boğucu bir alana dönüştürüyor. Farha’nın uzun zaman sonra ambarın küçük penceresinden baktığında ilk gördüğü şey ise, işgal güçlerinden kaçarken Farha’nın evine sığınan bir başka Filistinli aile; özellikle de evin hemen bahçesinde doğum yapmak zorunda kalan Filistinli anne. Farha evin bahçesine bir ambarın kapısının altından, bir ambarın küçük penceresinden ve yine kapının aralıklarından bakmaya çalışırken izleyici de bebeğin doğumu sonrasında bu aileye ne olacağını ve askerlerden saklanıp saklanamayacaklarını düşünüyor; merak ve gerilim artarken de Farha’nın hareketleriyle bir uyum yakalıyor. Ancak tüm bu hareketlilik, İsrailli militanların evin önünde durarak bu eve sığınan babayı yakalamasıyla kesiliyor ve Farha sessizliğe bürünüp gözleri önündeki vahşete tanıklık ediyor. Çünkü militanlar, evin içerisindeki, ikisi çocuk olmak üzere, diğer aile üyelerini de saklandıkları yerden çıkarıp bahçeye çıkarıyor ve yeni doğan bebek hariç hepsini öldürüyor. Fakat bu katliam sahnesi; yönetmenin savaşı değil, “Farha’nın tanık olduğu şeyler karşısında hissettiklerini” (Syed, 2022) yansıtmak istemesi amacıyla direkt olarak izleyiciye gösterilmiyor. Bunun yerine, her ne kadar Farha önündeki vahşete gözleriyle de tanık olsa da Nekbe’nin bir diğer şahidi olan izleyicinin kulaklarında yalnızca ateşlenen silahın sesi yankılanıyor. Birkaç saniye süren bu vahşetin seslerinden sonra ise ortalığı bir ölüm sessizliği kaplıyor, ta ki evin bahçesinde ölmeye terk edilen yeni doğmuş bebeğin ağlama sesleri duyulana kadar…Daha sonrasında da bebeğin seslerine eşlik eden Fahra’nın sesi duyuluyor ve sonrasında Fahra’nın söylediği ninnide geçtiği gibi “mahalledeki uzun zaman önce uyuyan bütün çocuklar” gibi bebek de sessizliğe gömülüyor.
Filmin sonunda şahit olduğu tüm bu olaylar karşısında daha fazla dayanamayan Farha, ambardaki çuvalların arasında bulduğu silahla kapının kilidini kırıp günler sonra dışarıya çıkıyor. Kapalı olarak geçirdiği zaman içerisinde su bulamayıp turşu suyu içmek zorunda kaldığı için Farha’nın ilk yaptığı şey bahçedeki çeşmeden kana kana su içmek oluyor. Bu görüntü, izleyiciye Gazze’deki işgal ve abluka sebebiyle %97’si kirli ve içilemez olan su krizi (Visualizing Palestine, 2021) gerçeğini hatırlatıyor. Sahne bir diğer sembolik görüntü ile devam ediyor; Farha uzun zaman sonra gökyüzüne bakıyor ve gökyüzünde uçan kuşları görüyor. Her ne kadar geleneksel anlatıda gökyüzü ve kuşlar
kuşlar, özgürlük ve umudu temsil etse de Farha bakışlarını yere indirdiğinde geride bırakılan bebeğin ölüsüyle karşılaşıyor ve tüm bu geleneksel anlatının büyüsü orada bozuluyor. Film, tüm yaşananların travmasıyla bitkin bir hale bürünmüş Farha’nın çorak bir arazide güneşe uzanan, uzun bir yolda ilerlemesi ile bitiyor.
Jenerikte tüm bu yaşananların Radiyyeh adında bir genç kızın hikayesi olduğunu ve kendisinin Suriye’ye kaçtıktan sonra yaşadıklarını, gelecek nesillere aktarılsın diye bir başkasına anlattığını öğreniyoruz. Yönetmen Darin Sallam da röportajında bu hikâyenin anlatıldığı “başkasının” kendi annesi olduğunu söylüyor (Syed, 2022). Fakat Farha, sadece Sallam’ın annesinin arkadaşının hikayesi değil, aslında 1948’de Nekbe’yi yaşamış ve günümüzde hala aynı felaketi yaşamaya devam eden tüm Filistinlileri anlatıyor. Film boyunca geniş bir spektrumda resmedilen duyguların, özellikle de çaresizliğin aksine Farha’nın ambardan çıkması ve her ne kadar sonunun gözükmediği, upuzun bir yolda da olsa yolunun güneşe çıkması izleyiciler, Filistin’i destekleyenler ve en önemlisi bu travmatik olayları yaşamış veya geçmiş kuşaktan duymuş tüm Filistinliler için umudu ve özgürlüğü çağrıştırıyor.
Kaynakça
Gaza Water (2021, September). Visualizing Palestine. https://www.visualizingpalestine.org/visuals/gaza-water-confined-and-contaminated
Syed, A. (2022, Aralık 7). Why the Director of Netflix’s Farha Depicted the Murder of a Palestinian Family. Time Magazine. https://time.com/6238964/darin-sallam-farha-netflix-interview/
The Times of Israel (2022, Kasım 30). Ministers condemn ‘terrible’ Jordanian film about 1948 war slated to hit Netflix. The Times of Israel. https://www.timesofisrael.com/ministers-condemn-terrible-jordanian-film-about-1948-war-slated-to-hit-netflix/
Elif Sağır
Boğaziçi Üniversitesi Batı Dilleri ve Edebiyatları bölümünden 2023 yılında mezun oldu. Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji bölümünde yüksek lisansına devam etmektedir. İLKE Vakfı bünyesinde TODAM Araştırma Asistanı olarak çalışmalarını sürd...