Yeniden Eskiye Bakmak: Yeni Mardin’de Geleneğin İcadı ve Canlandırmacı Mimarlık
Mimarlık pratiğinin insanlık tarihi kadar eski olduğu kuşkusuz. Mimarlık, bu yönüyle tarih içinde medeniyetlerin sanat ve mekân üretim faaliyetlerinin geleceğe taşınan somut formu olarak düşünülebilir. Coğrafya, malzeme, sosyal yapı, yaşam pratikleri, inanç ve daha pek çok unsurun şekillendirdiği mimarlığı anlamak, incelemek ve değerlendirmek bu nedenle kolay sayılmaz. Mimarlık tarihçileri mimarlığı, kimi zaman devlet ve medeniyetler üzerinden (Bizans Mimarlığı, İslam Mimarlığı gibi) kimi zaman coğrafya üzerinden (Orta Doğu mimarlığı, Avrupa Mimarlığı gibi) kimi zaman akım ve çağlara ayırarak (Gotik, Rönesans, Barok vb.) okur. Hangi başlık altında olursa olsun değerlendirmelerini, inceledikleri yapıların envanterleri üzerinden standartlaşan ve benzeşen mekânsal unsurları tefrik ve tasnif ederek yaparlar. Nitekim, inceleme ve değerlendirmeyi mümkün kılan şey de esasında yapıların iletişim kurduğu ve tekrarlayan formlar üzerinden oluşturduğu “standartlar ruhudur”. Mimarlık tarihçileri ancak bu haliyle mimarlık üzerine standart yargı ve yorumlara varabilir: Uçan payandalar Orta Çağ’a işaret eder, planimetrik simetri Rönesans’a, eğrisel formlar Barok’a, geometrik tezyinat İslam mimarlığına. Bir noktaya kadar tutarlı ve doğru olan bu tespitler yapı ve inşa metotlarında sınırların çokça aşıldığı, canlandırmacı unsurların hız kazandığı endüstri sonrası döneme kadar geçerli kabul edilebilir. Bu yazıda, Mardin’de yaklaşık olarak son yirmi yılda inşa edilen Artuklu canlandırmacısı eserleri, çağın getirdiği ikilikler (eski-yeni, iç-dış, zaman-uzam gibi) üzerinden geleneğin icadı kavramı ışığında okumaya çalışıyorum.
Endüstri öncesi mimarlığının görece durağan, standart, kalıplaşmış belli formlarına karşı, endüstri sonrası dönemin hızlı değişen ruhu, eklektik, seçmeci ve canlandırmacı mimarlık anlayışını getirir. Bu dönemde yapılan eserlerde yapı unsurları kullanıcıya tek bir dünyadan seslenmez, aksine her unsur kendi dünyasında kendi çağının eseriymiş ve bilinçsizce bir araya getirilmiş gibi görünür. Bu durum, eskiden olduğu gibi medeniyetlerin tarihin bir döneminde oluşturduğu ve klasik formlara ulaşarak yüzyıllarca tekrar edilen yapı biçiminden oldukça uzak bir mekân üretme biçimidir. Geleneksel gibi görünebilir fakat farklı gelenekler, çağ, inşa biçim ve standartlarına atıf yapan yeni bir modeli ortaya koyar. Endüstri sonrası dönemde Orta çağ Gotik mimarlığından ögeleri gökdelen yapılarında (1) görmek ya da bir tapınak planını meclis yapısına uyarlamak olağan sayılabilir. (2) Bu dönem, mimarların herhangi bir malzeme, yapı ve teknik sınırına takılmadan kullanıcıların zevkine göre seçmeci ve canlandırmacı tasarımlar yapabildikleri dönemdir ve haliyle standart olmaktan oldukça uzaktır. Bir özgürlük ve yenilik getirdiği yanılgısıyla bu dönem aslında pek çok ikiliği beraberinde getirir: Eski ve yeni, iç ve dış, zaman ve uzam ikiliklerini. Eski, yenilenerek sunulmuş; yeni, eski gibi gösterilme çabasına girmiştir dolayısıyla neyin eski, neyin yeni olduğunun ayrımı giderek bulanıklaşır. İç dışa yansımaz ve zaman uzamdan bağımsızdır, gelenek tanımı belirsizleşmiştir
Mardin Yenişehir (Murat Çağlayan Arşivi)
Pek çoğu sembol, ritüel ya da pratiklere dayanılarak üretilen mekânsal/tarihsel unsurlara geleneksel denilebilir. Fakat Türkiye kentleşmesi ve mimarlık pratiği alanında son yüzyılda gelenekselin neye atıfta bulunduğu, neyi ihtiva ettiği, ne şekilde geleneksel olabildiği başka bir sorunsaldır. Pek çok Anadolu kentinin mimarlık pratiğinde eski-yeni ikilemine rastlamak mümkündür. Fakat bu ikilem, Mardin gibi bazılarını keskin biçimde ikiye ayırmıştır. Bünyesinde taşıdığı ikilik Mardin’de öylesine görünürdür ki onu temelde Eski Mardin ve Yeni Mardin olarak iki mekânsal düzleme ayırmayı mümkün kılar.
Mardin denildiğinde zihinlerde oluşan Mezopotamya ovasına nazır teras çatılı taş yamaç evleri farkındayım. Bu görüntüyü dikkatle inceleyen bir çift göz, Eski Mardin’in esasında bir orta çağ İslam kenti olduğunu hızlıca fark eder. Zira kent, peyzaj karakteristiğini (her ne kadar çok katmanlı Süryani kültüründen fazlaca beslense de) İslam fetihleri sonrası bölgeye gelen hızlı Arap göçü (3) ve müteakip yüzyıllar içinde gerçekleşen yoğun inşa faaliyetlerine borçludur. (4) Bu dönemde Mardin kent peyzajına sarı kalker taşının (halk arasında Mardin taşı olarak da bilinir) yerel bir malzeme olarak hâkim olduğu, yanı sıra tek katlı, tonoz ve kubbe örtülü yapıların bulunduğu, dıştan yivli kubbeler, kare makıli hat ile yazılmış kitabeler, devşirme sütun ve taş malzemeler, geometrik bezemeler ile rumi ve palmetlerin kullanıldığı bilinir. Tüm bu nitelikler Eski Mardin’i betimler. Zira, 80’lerden itibaren peyderpey inşa edilmeye başlayan, bugünkü kentli nüfusun büyük kısmının iskân ettiği çok katlı betonarme yapılarla donatılmış Yeni Mardin bu tariften oldukça uzaktır.
Mardin Müftülüğü ve Artuklu Kaymakamlığı (Kişisel Arşiv)
Yeni Mardin’i tarif edecek pek çok kavram da bulunuyor elbette: arazi rantı, kat yükseklikleri yirmi beşe kadar ulaşan yoğunluklu siteler, yetersiz yeşil alan, otopark ve kaldırımlar. Yeni Mardin’de bunların yanı sıra ikiliğin oluşmasında temel etkenin son yirmi inşa edilen ve halen inşa edilmekte olan eserlerde dikkat çeken “geçmişe atıfta bulunma pratiği” olduğu söylenebilir. Tarihin pek çok döneminde var olan kadim kent Mardin, asıl kimliğini bilhassa Artuklular döneminde bulmuş olduğundan olsa gerek kentte son yıllarda inşa edilen eserler belirgin biçimde Mardin’in orta çağına referans verir. Yeni Mardin’de pek çoğu son yirmi yılda yapılmış Artuklu canlandırmacısı eserler, Eski Mardin’in az ötesine geçildiği andan itibaren görülmeye başlar. Eserlerin bir kısmı damla motifleri, yivli kubbeler ve sivri kemerler ile bir Artuklu eseri gibi görünür ve/veya ona atıfta bulunur. Kentte asıl karakterini camilerde ve kamu yapılarında bulan canlandırmacı eserler minare, cephe düzeni, tezyinat gibi unsurlarda Artuklu eserlerinin birebir kopyasıdır veya kısmi benzerlikler içerir. Geçtiğimiz yıllarda inşa edilen Artuklu Kaymakamlığı ve Artuklu Üniversitesi Rektörlüğünün tamamı simetrik cephe düzenleri, cepheye kaplanan sarı kalker taşı, cepheyi saran taş nişler ve onlara ek olarak inşa edilen sivri kemerli pencereler dikkat çeker. Mardin Müftülüğü sarı kalker taşı kaplamalı dış cephesi ya da cephede yer alan üçlü pencere düzeni ile Zinciriye Medresesi, Kasımiye Medresesi gibi kimi yapılara benziyor olsa da akışkan formlu üst örtü parapeti ve iki yanda yer alan giriş kapısı korkulukları ile oryantalist atıfları da ihtiva eder.
Cami mimarlığında Mardin Ulu Camii minaresi veya Şehidiye Cami ve Medresesinin minaresinin birebir üretildiği veya ulu cami kubbesine benzerliği ile dikkat çeken pek çok örneğe rastlanır. Zeynel Abidin Erdem Camiindeki mekân kurgusunu Tümer, mimari sinkretizm olarak tanımlar. 2020 yılında tamamlanarak ibadete açılan yapı, yazara göre Osmanlı ve Artuklu mimarlığından örnekler taşır. Yazar, bu durumu “hem şehrin köklü geçmişine atıf” hem de “tarihe duyulan derin özlem ve saygının göstergesi” olarak yorumlar (Tümer, 2021, s. 133-144).
Mardin Artuklu Üniversitesi
Artuklu canlandırmacılığına apartman/konut/site alanlarının inşasında da rastlanır. Çok katlı yapılara yansıyan mekânsal unsurlar tarihte inşa edilmiş farklı Artuklu yapılarından ödünç alınan canlandırmacı unsurları içerebilir. Bu yapıların büyük bir kısmı sarı kalker rengi andıracak bir biçimde dış cephe boyasına sahiptir. Sitelerin pek çoğu sivri kemerli pencereler ile donatılmıştır ve cephelerinde palmetler bulunur. Artuklu canlandırmacısı ya da Oryantalist üslupta inşa edilmiş olsun, son dönem yapılarda dikkat çeken bir ikilik daha vardır: Bu yapılarda dış genellikle içe yansımaz. Klasik Artuklu dış cephesine sahip camilerin iç mekanları Artuklu yapılarında olduğu gibi taş kakma ya da oyma teknikleriyle inşa edilen rumi ve palmetler içermez, daha ziyade iki boyutlu sathi hat tezyinatına sahiptir. Kamu yapıları ve konut yapıları ise oldukça sıradan hatta modern ve sade biçimde tasarlanmıştır.
yaklaşmamın sebebi, yapılarla yalnızca mekân üretilmediğini düşünmemdendir. Zira tarihin belli bir dönemine atıfta bulunan canlandırmacı yapılarla gündeme getirilmesi gereken bir konu da “geleneğin icadı”dır. Hobsbawm “eski gibi görünen ya da eski olma iddiasındaki ‘gelenekler’in kökenleri sıklıkla oldukça yakın geçmişe dayandığı gibi, bazen bu geleneklerin icat edilmiş oldukları da açık bir gerçektir” (2006, s. 1) der ve icat edilmiş gelenekleri “yeni durumlara uyarlanmış, eski durumları akla getiren formlara bürünmüş, ya da yarı zoraki tekrarlarla kendi geçmişlerini oluşturarak bugünde karşılığını bulan gelenekler” (2006, s. 3) olarak tanımlar. Hobsbawm’a göre ilginç olan “eski malzemelerin gayet yeni amaçlara yönelik olarak yeni tür de icat edilmiş geleneklerin inşasında kullanılmasıdır (2006, s. 7). Ona göre “her toplum bu tür malzemelerden oluşan büyük bir stoğa sahiptir; ayrıntılı bir sembolik pratikler ve iletişim dili de her zaman mevcuttur. Bazen yeni gelenekler eskilerine yamanarak oluşturulabilir, bazense resmî ritüel, sembolizm ve ahlaki nasihatin zengin ambarından ödünç alınarak düzenlenebilir” (2006, s.7).
Orta çağ üslubuna bugünün yapıları ile hala işaret eden Yeni Mardin’de mimarlık, oldukça yeni bir inşa biçimi olarak canlandırmacı tavra bürünmüştür. Bu tavır, geleneğin icadı kavramı ışığında daha anlaşılır bir hale gelmektedir.Kendi çağının bir ürünü olmaktan çok uzak olan bu yapılar yeni ve eski, iç ve dış ikiliklerini beraberinde getirmektedir. Bu durum Anthony Giddens’ın Modernliğin Sonuçları’nda söylediklerini teyit eder niteliktedir. Giddens modern öncesi dönemde mekanla zamanın bağlantılandırıldığını fakat modern zamanlarda mekanik saatin icadıyla zamanın uzamdan ayrılığını söyler (Giddens, 1994, s. 23). Görülen yeni inşa biçimleri de benzer biçimde, zamandan bağımsız hale gelen uzamın/mekânın bir örneği sayılabilir.
Sırayla: Artuklu Üniversitesi Zeynel Abidin Erdem Camii, Mardin Yedikardeş Cami, Şakir Nuhoğlu Cami, Fuat Yağcı Cami.
Mardin Ravza Caddesinde Bir Konut Yapısı (Kişisel Arşiv)
Artuklu Kaymakamlığı İç Mekan (Kişisel Arşiv, 2021)
Dipnotlar:
(1) 20.yy’da Amerika’da inşa edilmiş Chicago Tribune Tower, Woolworth binası örnek verilebilir.
(2) Thomas Jefferson: Virginia Meclis binası (1785-1789) model olarak fransa Nimes’deki Maison carre seçilmiştir.
(3) Bu göçler hakkında detaylı bilgi için bkz. Belazuri.
(4) Mardin kent tarihine dair ilk derli toplu yayının Abdüsselam Efendi tarafından yazılan risale olduğu söylenebilir. Kendisi Mardin kent tarihi için kalenin önemine değinmiş ve Mervani hükümdarlarından Nasrüddevle’nin (1011-1061) kendi iktidarı döneminde Mardin Kalesi’nin güney eteğinde dışarıdan getirdiği usta ve işçilerle pek çok yapıyı inşa ettiğini dile getirmiştir (Abdüssselam Efendi 2007). Buna ek olarak Mardin kalesinin güney eteklerinde kentleşmeye dair pek çok adım Artuklular döneminde görülür. Bu dönemde “Mardin’in kentsel merkezî alanını teşkil eden kalenin güney yamaçları yoğun biçimde bayındırlık ve imâr faaliyetlerine sahne olmuştur” (Dinç 2021, 307-346).
Kaynakça
Abdüssselam Efendi (2007). Mardin tarihi. Mardin Tarihi İhtisas Kütüphanesi Yayınları.
Çağlayan, M. (2017). Mardin’de Neler Oluyor? Erilim adresi: https://www.arkitera.com/gorus/mardinde-neler-oluyor/
Dinç, F. (2021). İslâm inşâ hukukunun Mardin kent mekânına yansıması. Mukaddime 12(2), 307-346 .
el-Belazuri, A. (2013). Fütuhu’l Büldan: Ülkelerin Fetihleri. (çev). Prof. Dr. Mustafa Fayda. İstanbul: Siyer Yayınları.
Giddens, A. (1994). Modernliğin sonuçları. İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
Hobsbawm, E. J., & Ranger, T. (Ed.) (2006). Geleneğin İcadı. (çev.) Mehmet Murat Şahin. İstanbul: Agora Kitaplığı.
Tümer, Ş. (2021). Mimari bir sinkretizm örneği: Dr. Zeynel Abidin Erdem Camisi. Mine Kaya Keha (Ed.), 6. Uluslararası Mardin Artuklu Bilimsel Araştırmalar Kongresi içinde (ss. 133–144). Ankara: Farabi Yayınevi.
Melike Sıla Acar Kaya
Melike Sıla A. KAYA lisans mezunu mimar ve proje uzmanıdır. Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık bölümünde doktora öğrencisidir. Dicle Kalkınma Ajansı Program Yönetim Birimi'nde proje uzmanı olarak çalışmakta ve şu anda Dünya Bankası'nın yönettiği SEE...