Ya Uluslararası Hukuk Öğretiminin Kendisi Kolonyalistse?
Fotoğraf: Foreign Policy
Uluslararası hukuk öğretiminin objektif ve evrensel olarak değerlendirilip pozitivist bir bakış açısıyla öğretilmesi dünya çapında yaygın bir problem olarak karşımızda durmaktadır. Bu probleme işaret ve itiraz eden akımlardan bir tanesi de son yıllarda bilinirliği ve görünürlüğü artmakta olan “Üçüncü Dünya Ülkelerinin Uluslararası Hukuka Yaklaşımları”dır (Third World Approaches to International Law - TWAIL).
TWAIL, Batı-merkezciliği eleştiren, kolonyalizmin sona ermiş tarihî bir vakıa olduğu iddiasını reddeden, aksine biçim değiştirerek varlığını devam ettirdiğini savunan, uluslararası hukukun ve kurumlarının birinci dünya ülkeleri menfaati lehine ve üçüncü dünya ülkelerinin aleyhine işlemekte olduğunu iddia eden eleştirel bir teoridir.
Uluslararası hukukun Avrupalı karakterinin tarihsel bir gerçekliği yansıttığı, dolayısıyla yadırganmaması gerektiğini ifade edenler olmuştur. Ancak TWAIL, zannedildiğinin aksine uluslararası hukukun Avrupa’daki bilimsel çalışmalar sayesinde uluslararası çıktığı iddiasını reddederek, bu “Avrupalı” uluslararası hukukun emperyalist bir müdahale yoluyla yaratıldığını öne sürmektedir (Anghie & Chimni, 2003). Nötr ve herkese eşit uygulama alanı sağlama gayesi güttüğünü kabul etmeyip Avrupalı devletlerin çıkarlarını ilerletmek için tasarlandığını iddia etmektedir (Anghie, 2020). TWAIL teorisyenleri sadece uluslararası hukukun kurumlarını ve ilkelerini eleştirel bir şekilde ele almakla kalmayıp uluslararası hukuk eğitiminin de yine TWAIL’in metotlarıyla derinlemesine incelenmesinin, eleştirilmesinin ve kolonyalist ve Batı-merkezci perspektiften arındırılması gerektiğini ifade etmişlerdir. Zira bu bakış açısı toplumlardaki nüansları göz ardı etmekte ve uluslararası hukuk alanındaki eksiklerin ve çelişkilerin üstünü örtmektedir (Al Attar & Godínez, 2023).
Ana akım yaklaşımlar, pozitif perspektif gibi, uluslararası hukuk öğretimini domine etmiştir. Literatürde baskın olan bu yaklaşımlar, uluslararası hukuk öğretiminde ve araştırmalarında imtiyazlı durumdadır; zira bu bakış açısı öğretimin “öznesi” konumundayken eleştirel yaklaşımlar “öteki” olarak görülmektedir (Shako, 2023). TWAIL’ci akademisyenler öğretim müfredatında değişim çağrısı yaparken eleştirel yaklaşımların pozitivist ana akım yanında önemli ve öncelikli olmayan bir alternatif olarak öğretilmesini değil, hukuk öğretiminin “öznesi” olması gerektiğini savunurlar (Shako, 2023). Uluslararası hukuk müfredatında sömürgecilik, köle ticareti ve çok sayıda soykırım önemsiz gibi gösterilirken, Avrupalı olmayan kültürler, uygulamalar ve epistemolojiler tamamen yok sayılmaktadır (Al Attar & Godínez, 2023). Yine ana akıma göre herhangi bir uluslararası hukuki sorunun çözümü her zaman iki yönlüdür: mevcut hukukun daha iyi uygulanması veya daha fazla hukukun oluşturulması. Başka bir deyişle, bir uluslararası anlaşma başarısız olursa yeni bir tanesini yapmak gerekir. Dolayısıyla sistemde bir eşitsizlik, adaletsizlik, eksiklik, açıklık yahut çarpıklık yokmuş da sadece güncelleme ihtiyacı varmış gibi davranılır. Böylece, bu yaklaşım geniş perspektifli coğrafi ve kültürel farklılıklara göre ayarlanabilen bir yaklaşım sunmak yerine kendi içinde bir kısır döngü oluşturmaktadır.
Uluslararası hukuk müfredatında sömürgecilik, köle ticareti ve çok sayıda soykırım önemsiz gibi gösterilirken, Avrupalı olmayan kültürler, uygulamalar ve epistemolojiler tamamen yok sayılmaktadır.
Vitoria, Vattel, Grotius, Pufendorf ve Westlake gibi ana akım uluslararası hukukun ilk akademisyenleri çoğunlukla beyaz Avrupalılardan oluşuyordu. Onların Avrupa-merkezci çalışmaları, Avrupa dışındaki diğer hukuki uygulamaları ve gelenekleri göz ardı ederek ve dolayısıyla Avrupalı olmayan yaklaşımlara karşı önyargıyı normalleştirerek Batı'nın epistemik hegemonyasını güçlendirdi (Al Attar & Godínez, 2023). 2018’de Singapur’daki TRILA konferansında bir akademisyenin ifade ettiği örnek durumun vahametini özetler niteliktedir: “Önemli bir ders kitabında ülkeme yapılan tek atıf ‘medeniyetsiz’ olduğu için öğrencilerimin ilgisini [uluslararası hukuka] çekmekte zorlanıyorum” (Anghie, 2020).
Uluslararası hukukun evrensel olduğu iddia edilse de uluslararası hukukun kurucuları olarak kabul edilen isimler, uluslararası hukukun coğrafi olarak Avrupalı; din ve kültür olarak Hristiyan olduğunu açıkça itiraf etmişlerdir. Pozitivistler tarafından en seçkin uluslararası hukuk akademisyenlerinden biri olarak kabul edilen Lassa Francis Lawrence Oppenheim, uluslararası hukukun "köken itibariyle Hıristiyan medeniyetinin bir ürünü olduğunu" yazmıştır (Oppenheim, 1905). Yine, uluslararası hukukun "babası" olarak kabul edilen Hugo Grotius, bu disiplinin izini on altıncı yüzyıl İspanyol Hristiyan teoloğu ve hukuk bilgini Francisco de Vitoria’ya kadar sürmüştür (Mutua & Anghie, 2000).
“El Pueblo a la Universidad. La Universidad al pueblo”, (Halk üniversiteye, üniversite halka. Evrensel derinliğe sahip neo-hümanist bir ulusal kültür için)
David Alfaro Siqueiros'un UNAM'da sergilenen bir duvar resmidir. Üniversiteler ve halklar arasındaki simbiyotik ilişkiyi tasvir ediyor.
Tarihi çok hızlıca incelendiğinde dahi görüleceği üzere, uluslararası hukuk Avrupa ve dünyanın geri kalanı arasındaki karşılaşma ve mücadele içinde geliş(tiril)miştir. Klasik Batılı ders kitaplarının diğer ülkelerde kullanılmasıyla bu kaynaklarda baskın ve kaçınılmaz bir şekilde yer alan Batı-merkezci bakış açısı da yayılmış oldu (Anghie, 2020). Örneğin, egemenlik (sovereignty) kavramının kendisi, az sayıda Avrupalı devletin dünyanın dört bir yanına yayılarak dörtte üçünden fazlasını kendi menfaatleri için ele geçirdiği sömürgecilik müessesini haklı çıkarmanın, yönetmenin ve meşrulaştırmanın anahtarıydı.
Uluslararası hukuk Avrupa ve dünyanın geri kalanı arasındaki karşılaşma ve mücadele içinde geliş(tiril)miştir.
TWAIL, uluslararası hukuk sistemindeki diyalektiğe dair eleştirel bir anlayış aşılamak için uluslararası hukukun pratiğindeki çelişkileri vurgular (Al Attar & Godínez, 2023). Pozitivist hukukçulardan farklı olarak pratikteki bu sıkıntıların sebebinin uluslararası hukuk kurallarının doğru bir şekilde uygulanmaması olmadığını; aksine bu kuralların kendisinin ve tarihî kökeninin bu sıkıntıların bizatihi kaynağı olduğunu iddia eder. Tam da burada birkaç güncel ve somut örnek vermek yerinde olacaktır. Uluslararası hukukun dünya barışının temini, devletlerin egemen eşitliği, güç kullanımın yasaklanması gibi ilkeleri düşünüldüğünde Irak’ın işgali ve Ukrayna’nın işgali arasında bir farklılık yoktur. Ancak uluslararası toplumda bu iki işgale karşı verilen tepkiler arasında devasa bir fark vardır. Mesela Uluslararası Ceza Mahkemesi, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin için tutuklama kararı çıkarmıştır (Leff vd., 2023). Ancak aynı mahkeme, Irak’ın işgalinin siyasi sorumluları olan İngiltere Başbakanı Tony Blair ve Amerika Başkanı George W. Bush için bir tutuklama emri çıkarmamıştır. Bir başka bariz örnek ise Filistin’dir. Uluslararası hukukta devletlerin kuruluşunda tanıma (recognition) ilkesi işlenir. Peki, dünya üzerindeki 193 devletin 137’sinin tanıdığı Filistin “neden devlet statüsünü kazanamamaktadır” sorusuna verilecek hukuki bir cevap yoktur. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşların karar alma süreçleri de bu çelişkili haller için verilebilecek örneklerdendir. Buralarda koyulmuş olan kurallar devletlerin egemen eşitliği ilkesine aykırılık teşkil etmektedir. Yine Birleşmiş Milletler mekanizmaları yahut uluslararası teamül hukuku kuralları Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyindeki kalıcı beş üyenin veto yetkisini elinden alabileceği bir süreç öngörülmemektedir.
Dünya üzerindeki 193 devletin 137’sinin tanıdığı Filistin “neden devlet statüsünü kazanamamaktadır” sorusuna verilecek hukuki bir cevap yoktur.
TWAIL pedagojisi ise uluslararası hukuk tarihine ilişkin daha incelikli bir anlayış sağlayarak, uluslararası hukukun adaletsizliklerini ortaya çıkaran ve üçüncü dünyanın onlara karşı verdiği mücadeleleri anlatan bir bakış açısı sunar. TWAIL yazarlarının vurgu yaptığı husus, farklı coğrafya ve farklı perspektiflerin de uluslararası hukukta ve dolayısıyla uluslararası hukuk öğretiminde yansıtılması gerekliliğidir (Anghie, 2020). Ancak TWAIL’in bu çağrısı ve çabası bazılarının öne sürdüğü gibi karşılaştırmalı bir yaklaşım çağrısı değildir (Al Attar & Godínez, 2023). Bu nedenle TWAIL epistemik yenileme çağrısında bulunurken Avrupalı olmayan halkların değerlerini, deneyimlerini ve epistemlerini hesaba katacak şekilde hukuk pedagojisini yeniden yönlendirmeyi kastetmektedir. TWAIL’in en başta akla gelen isimlerinden Antony Anghie bu hususun önemini şu ifadelerle vurgulamıştır: “Eleştirel öğretim, en azından öğretme eyleminin, mesleğinin bu gelişmelere direnebilmesini ve belki de eşitsizlik ve adaletsizliğe karşı mücadeleyi bir nebze de olsa ilerletilmesini sağlamaya çalışmanın çok önemli bir yoludur” (Anghie, 2020). TWAIL ve benzeri akımların ve çalışmaların sayesinde az ve yetersiz de olsa bazı gelişmelerin yaşanması bu farkındalığın ve gayretin devamının ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Uluslararası hukuk araştırmacıları bu farkındalıkla beraber pozitivist uluslararası hukukun bu alanı anlamak ve anlatmak için tek ve vazgeçilmez yol olmadığını, bunun yerine diğer birçok yoldan sadece biri olduğunu anlamış olacaklardır. TWAIL ve pedagoji deyince akla ilk gelen isimlerden Mohsen Al Attar ise TWAIL’in bu husustaki fonksiyonunu şu şekilde ifade etmiştir: “Tarihi, diyalektiği ve epistemik yenilenmeyi kullanarak uluslararası hukukun yeniden tasavvuruna doğru ivme kazanabiliriz. TWAIL yolu gösterdi; ana-akım uluslararası hukuk uzmanlarının buna ayak uydurup ayak uyduramayacakları ise henüz bilinmiyor” (Al Attar & Godínez, 2023).
TWAIL epistemik yenileme çağrısında bulunurken Avrupalı olmayan halkların değerlerini, deneyimlerini ve epistemlerini hesaba katacak şekilde hukuk pedagojisini yeniden yönlendirmeyi kastetmektedir.
Kaynakça:
Al Attar, M., & Godínez, R. Q. (2023, Mart 23). TWAIL pedagogy: Un-learning colonial ways of teaching international law. Opinio Juris. https://opiniojuris.org/2023/03/23/twail-pedagogy-un-learning-colonial-ways-of-teaching-international-law/
Anghie, A. (2020, Ağustos 31). Critical Pedagogy Symposium: Critical thinking and teaching as common sense—random reflections. Opinio Juris. https://opiniojuris.org/2020/08/31/critical-pedagogy-symposium-critical-thinking-and-teaching-as-common-sense-random-reflections/
Anghie, A., & Chimni, B. S. (2003). Third world approaches to international law and individual responsibility in internal conflicts. Chinese Journal of International Law, 2(1), 77-103. https://doi.org/10.1093/oxfordjournals.cjilaw.a000480
Leff, A., Kelemen, M., & Maynes, C. (2023, Mart 17). The International Criminal Court issues an arrest warrant for Putin. NPR. https://www.npr.org/2023/03/17/1164267436/international-criminal-court-arrest-warrant-putin-ukraine-alleged-war-crimes
Mutua, M., & Anghie, A. (2000). What Is TWAIL? Proceedings of the Annual Meeting (American Society of International Law), 94, 31-40.
Oppenheim, L. (1905). International law: A treatise. Longmans, Green, and Company.
Shako, F. (2023, Kasım 27). Dismantling epistemic violence and eurocentrism in the teaching and research of international law in the Global South: A reflection - Blog. Kabarak Law Review Blog. https://kabarak.ac.ke/klrb/dismantling-epistemic-violence-and-eurocentrism-in-the-teaching-and-research-of-international-law-in-the-global-south-a-reflection
Muhammed Karayağlı
2016 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu. 2019 yılında Ankara Üniversitesi adına YLSY programı kapsamında İngiltere’de Sussex Üniversitesinde Uluslararası Kamu Hukuku Alanında “Üçüncü Dünya Ülkelerinin Uluslararası Hukuka Yakla...