Devrimden Kaosa: Sudan
15 Nisan 2023 tarihinden bu yana Sudan Silahlı Kuvvetleri (SSK) ile ülkenin güvenlik yapısı içinde yer alan Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) sivil yerleşim alanlarında silahlı çatışma hâlindeler. Kamu ve özel binaların zarar gördüğü, altyapı unsurlarının tahribata uğradığı böyle bir çatışa ortamında elbette ki sivil kayıpları da yaşanıyor. Kısa süreli ateşkeslere rağmen durmak bilmeyen çatışmalar ülkede yaşanan insani krizi oldukça derinleştirdi. Yararlanan insanların yanında tedavi ihtiyacı olan kronik hastalar hastaneler zarar gördüğü için tedavi ve ilaca erişim imkanından yoksun. Çatışma sarmalına giren Sudan’da kamu binalarının, bankaların, okul ve hastanelerin zarar görmesi nedeniyle devlet çökme noktasına gelmiş bulunuyor.
Her ne kadar Sudan 1955-72 ve 1983-2005 dönemlerinde iki büyük iç savaş ve peşinden Darfur bölgesinde büyük bir kriz yaşansa da ülkenin bugün içinde bulunduğu krizin Sudan’ın bağımsızlık sonrası tarihinde eşi benzeri bulunmuyor. Bunun sebebi ise krizin tam olarak merkezde yani 10 milyona yakın bir nüfus barındıran başkent Hartum’da cereyan ediyor oluşu. Sudan’ın bağımsızlık sonrası büyük krizleri hep merkezden uzak periferide yaşanırken bu krizlerin Hartum’da hissedilişi sınırlı düzeydeydi. Gerek Güney sorunu gerekse de Darfur ve Güney Kurdufan sorunları başkentten çok uzak yerleşim alanlarında olmaktaydı. Bugün ise farklı bir kriz yaşanıyor; çatışmalar merkezde cereyan ediyor. Sudan’ın bugün içinde bulunduğu durumu iç savaş olarak tanımlamak pek mümkün görünmemektedir zira bu halkın dahil olduğu bir savaştan ziyade güvenlik birimleri içinde bir mücadeledir. Ancak ortaya çıkan tahribata bakıldığında çatışmaların iç savaş etkisi yaptığı tespitini yapmak da abartı sayılmaz. Hartum ve çatışmaların sürdüğü vilayetlerdeki atmosfer bir iç savaşı andırıyor adeta.
Sudan’daki Çatışmanın Muhteris Aktörleri
HDK’lerinin orduya yönelik saldırısını büyüklük ve kapasite yönünden güneyde bağımsızlık mücadelesi veren Sudan Halkı Özgürlük Hareketi (SPLM)’e benzetmek mümkündür. Sudan ordusu kadar askere sahip olan SPLM güney vilayetlerinde 20 yıllık bir mücadele sonrasında bağımsızlık elde edebildi. Ancak SPLM etnik ve kültürel bir dava gözetiyordu. Bugün gerçekleşen çatışmalar ise dini-kültürel ya da ideolojik söylemler içermiyor, bu mücadele dış aktörlerin kışkırtmaları doğrultusunda politik ve ekonomik gücü ele geçirmek için yürütülen hırsların güdülediği anlamsız bir savaş.
Ülkenin resmî ordusuyla çatışma içine giren Hızlı Destek Kuvvetleri, rant peşinde koşan BAE-Suud ittifakıyla kurulan ilişkiler üzerinden Libya ve Yemen’e paralı asker temin eden, silah ve araba kaçakçılığını kontrol eden, emlak yatırımları bulunan ve en önemlisi de önemli altın madenlerini kontrol eden bir yapı. 100 bini bulan askeri gücü ile HDK’leri Sudan’da ordu içinde ordu, devlet içinde devlet gibi hareket etmekte. Sudan ordusuna entegre edilmesi planlanan bu devasa yapı bugüne kadar elde ettiği kazanımları bırakmak istemezken bu yapıya liderlik eden “Himetti” lakaplı Muhammed Hamdan Dogolo iktidarı tek başına ele geçirerek ülkenin tüm kaynaklarını sömürmek istemektedir. HDK’leri büyük çoğunluğu Darfur’daki birbirine akraba Arap kabilelerden adam devşirirken adeta eli silahlı bir aile şirketini andırmaktadır.
HDK’lerinin ve Himetti’nin geçmişi Darfur’da devletin istihbarat birimlerinin örgütlediği ve lojistik destek sağladığı paramiliter milis bir oluşuma dayanmaktadır. Darfur’daki ayrılıkçı silahlı oluşumları bastırmak için kurulan Janjavid1 isimli bu milisler Ömer el-Beşir 1 Janjavid kavramı resmi olarak kullanılmayıp Darfur bölgesinde kanun dışı işler yapan kişileri tanımlamak için kullanılmaktadır. Kelimenin anlamı 3 farklı şekilde açıklanmaktadır: Jan (Cin) Javid (Atlı) yani Atlı Cin ya da Atlı Şeytan şeklinde; Jan (Gun) Javid (Atlı) yani Silahlı At şeklinde; bir varsayıma göre de kelime Farsça Cengaver kelimesinden türemiştir. döneminde 2013-14 yıllarında Sınır Birlikleri ve daha sonra da Hızlı Destek Kuvvetleri haline getirilmişlerdir. Libya ve Çad ile ailevi bağları da bulunan bu yapının dağıtılması halinde Sudan’da başka güvenlik sorunlarının baş göstermesi ve çevre ülkelerde komplikasyonlar yaratması beklenebilir.
Sudan’da ordunun siyasete müdahalesi ve ekonomik kaynaklar üzerinde kurduğu tekeller oldukça açıktır. 1956’da İngiliz-Mısır sömürgeciliğinden kurtulan ülkede 1956-58; 1964-69 ve 1985-89 dönemlerini kapsayan 12 yıl dışında hep asker iktidarda yer almıştır. Bu kaide Ömer el-Beşir’in 2019 yılında devrilmesinden sonra da değişmemiş kurulan Egemenlik Konseyi sivillerin de dahil edildiği askeri ağırlıklı bir yapı olmuştur. Bu yapıya liderlik eden Abdulfettah el-Burhan ve ikinci isim olarak yer alan HDK lideri Himetti bugün Sudan’da çarpışan iki tarafı temsil etmektedir. Askeri yapıların siyasi arenada boy gösterdiği ve sık sık darbelere maruz bırakılan Sudan dini ve etnik hassasiyetlerin yoğun olduğu kırılgan bir yapıya sahiptir. Bu zamana kadar yaşanan iç savaşlar ve krizler kırılgan fay hatlarını yeterince belirginleştirmektedir.
Hal böyleyken sivil yapıların siyasetten dışlandığı ekonomik kaynaklar üzerinde tekelleşmenin olduğu bir yapının Sudan’ı çok da parlak bir geleceğe taşıyamayacağı aşikardır. Ömer el-Beşir döneminin sona ermesiyle başlayan sivilleşme ve demokratikleşme beklentilerinin hâkim olduğu geçiş dönemine ise ne yazık ki halihazırda kaotik bir ortam eşlik etmektedir. Devrim nidalarıyla başlayan süreç gelinen noktada darbelerin ve askerlerin damga vurduğu bir iç savaşa doğru evrilmektedir. Kuşkusuz işlerin bu noktaya gelmesi ekonomik ve siyasi krizlerin kronik sorunlarla birleşmesi eşlik etmiş ve çözümü son derece zor bir ortam doğurmuştur.
2011 yılında, 20 yıl savaşın ardından Güney Sudan’ın referandum yoluyla Sudan’dan ayrılması büyük bir ekonomik kayıp oluşturmuş ve Sudan petrol gelirlerinin üçte ikisini kaybetmiştir. Ülke ekonomisinin büyümesinin ana motoru haline gelen petrol sektörünün aldığı bu darbe sonrasında tarımsal üretimi ve altın üretiminin hızlandırma gibi girişimler olsa da bu çabalar kısa vadede yetersiz kalmış ülke ciddi bir ekonomik kriz sarmalına girmiştir. 2018 yılının son günlerinde hayat pahalılığı, ekmek ve gaz kıtlığı sonucu başlayan protesto gösterileri kısa sürede ivme kazanarak Arap Baharı havasının oluşmasına zemin hazırlarken bu taleplere kulak tıkayan Ömer el-Beşir beklemediği bir darbe alarak askerler tarafından yönetimden uzaklaştırılmıştır. 30 yıllık bir iktidarın 2 Mısır, Sudan, Güney Sudan, Suriye ve Umman’da yaygın olarak kullanılan bir ölçü birimi. 1 feddan (fed.) yaklaşık olarak 4.200 m²’ye tekabül etmektedir. bitişi ile içi boşaltılmış bir devlet yapısı askerlerin elinde kalmıştır.
Uluslararası Aktörlerin Sudan’daki Rolü
Altın ve petrol yönünden zengin olan Sudan esasında 200 milyon feddanı2 bulan ekilebilir tarım arazisi ile tarım devi olması gereken bir ülkedir. 110 milyon baş büyükbaş hayvan, 42 bin ton balık rezervine sahip olan ülke ilaç sektöründe kullanılan Arap sakızı üretiminin dünya genelinde %80’ini gerçekleştirmekte ve bunu genelde Amerika’ya ihraç etmektedir. Susam ve pamuk gibi tarımsal ürünleri de yetiştiren Sudan Nil havzasında olması ve Kızıldeniz’e kıyıdaş olması nedeniyle hem Afrika bağlamında hem de Orta Doğu bağlamında jeo-stratejik bir öneme sahiptir. Ülke, Afrika ile Orta Doğu kültürlerinin kesişim noktasında yer alması bakımından bir köprüyü andırmaktadır. Bu nedenle Çin, ABD, Rusya ve Avrupa ülkelerinin yanında Suudi Arabistan, Katar, BAE ve İsrail gibi ülkeler ve son yıllarda Türkiye Sudan’a yoğun ilgi duymaktadır.
ABD, Çin, Rusya, BAE, Mısır, Suudi Arabistan, İsrail, İngiltere, Fransa ve Almanya’nın Sudan üzerinde mücadele eden güçler olduğu ve çatışan taraflara açıktan destek vermek yerine daha risksiz stratejiler izlediği ve her iki kanat ile iş birliklerini sürdürdükleri görülmektedir. Geçiş dönemine damga vuran bu dış aktörler Sudan açısından pek de hayra alamet bir davranış sergilemeyerek kendi çıkarlarını maksimize edecek askeri kadroları meşrulaştırıcı bir rol oynamışlardır. Ömer el-Beşir sonrası dönemde HDK’lerinin Hafter, BAE, İsrail ve Wagner ile yakın ilişkiler kurduğu görülürken ordudaki generaller Mısır ile geleneksel ilişkilerini sürdürmüş Suudi Arabistan, BAE, Wagner ve İsrail ile de zaman zaman temaslar gerçekleştirmişlerdir. Çatışma ortamının bu şekilde devam etmesi ise ülkede sivilleşmeyi ve halkın meşru taleplerinin gerçekleşmesini geciktirmektedir sadece.
1999 yılından beri bu coğrafyadan petrol alımı yapan Çin aynı zamanda Sudan’da pek çok altyapı projesine imza atmıştır. Sudan pazarı elektronikten plastiğe kadar Çin malları ile doludur. Ömer el-Beşir döneminde ABD’nin ambargosu nedeniyle imtiyazlı bir durumda bulunan Çin silah ve askeri teknoloji satışı yapmış ancak Beşir rejiminin düşmesinden ardından yaşanan istikrarsızlık ve ABD’nin ambargoyu sonlandırması nedeniyle Çin imtiyazlı durumunu kaybetmeye başlamıştır. Sudan ile 2021’de ABD güdümünde normalleşme adımı atan İsrail ise perde arkasında görünmeyen bir aktör olarak varlığını hissettirmektedir. Gerek ordu yetkilileri gerekse de HDK’leri görüşen İsrail açısından da Kızıl Deniz güvenliği, Sudan hava sahasının kullanılması ve ülkedeki enerji ve maden kaynaklarına erişim imkânı elde etmek stratejik açıdan önemli görülmektedir. İsrailli yetkililer son birkaç yıl içinde zaman zaman Hartum’u ziyaret ederek ya da Mısır ve BAE üzerinden Sudan’daki komuta kademesi ile bir araya gelmişlerdir.
Rusya ve Sudan arasındaki ilişkiler de 2014 yılından bu yana dikkat çekmektedir. Ömer el-Beşir ile iyi ilişkiler gerçekleştiren Moskova 2019’da yaşanan rejim değişikliği sonrasında da Sudan’daki pozisyonunu korumuştur. HDK ve Sudan ordu istihbaratının Wagner ile de ilişki içinde olduğu kontrol ettikleri altın madenlerinden Wagner’e yakın Meroe Gold ve M-Invest’e satış yaptıkları ve bunun karşılığında para ve silah tedarik ettikleri bilinmektedir. Ayrıca Rusya’nın Port Sudan’da bir askeri üs kurmaya çalıştığı bu konuda defalarca görüştüğü ve son zamanlarda Sudan’a baskılarını arttırdığı da bilinen bir gerçektir. Kızıl Deniz’de stratejik bir konumda bulunan Port Sudan üzerinde Rusların jeo-stratejik çıkar gözetmelerinde ise bu bölgedeki Çin, ABD, Fransa askeri varlığından kaynaklanmaktadır.
İslam alemi açısından son derece önemli bir ülkenin Somali, Libya, Yemen ve Suriye gibi istikrardan uzak kaotik ülkeler grubuna doğru itilmemesi için çok geç kalınmadan harekete geçilmesi elzemdir. Ancak ne yazık ki kendi iç gündemlerine hapsolan ya da bir takım yapay sorunlara angaje olmuş İslam dünyasının Sudan’a yeterince ilgi gösterilmediği ve adeta ülkeyi kendi kaderine terk ettiği görülmektedir. Sudan sahasında rol oynayan Mısır, BAE, Suud ve Hafter güçlerinin ise yapıcı aktör olmaktan ziyade birer taşerona dönüşerek küresel aktörlerin stratejik çıkarları doğrultusunda Sudan’ın bulunduğu bölgeyi yeniden dizayn etme arayışında olduğu görülmektedir.
Bugün ülkede yaşanan çatışmaların başkent Hartum ve Darfur bölgesinde yoğunlaştığı görülmektedir. Olası senaryolar ise Sudan’ı pek de parlak bir geleceğin beklemediğine işaret etmektedir. İlk senaryo kalıcı barış ve arabuluculuk girişimlerinin başarısız olduğu ve çatışmaların daha da uzamasıdır ki bu durumda devletin tamamen çöküşü, tarafsız kalmaya çalışan halkın kutuplaşması ve kaosun daha da büyümesi beklenmektedir. İkinci olasılık ise arabuluculuk girişimlerinin siyasi ve ekonomik güç paylaşımına dayalı olarak sonuçlanması ve tarafların kaldıkları yerden idareyi sürdürmeleridir. Diğer bir olasılık ise taraflardan birinin diğeri üzerinde galip gelmesidir ki bu durumda ya ordunun çözülmesi HDK’lerinin yönetimi devralması ya da ordunun HDK’lerini püskürtmesi ve dağıtması anlamına gelmektedir. HDK’lerinin orduyu yenerek yönetimi tek başına ele geçirmesi Sudan için karanlık bir döneme işaret ederken bu yapının püskürtülerek ülkede farklı bölgelere dağılması durumunda ise çok sayıda mikro sorun alanının oluşması olasıdır. Özellikle HDK’lerin adam devşirdiği Darfur ve Kurdufan’da varolan kronik sorunların daha da büyümesi beklenebilir.
Serhat Orakçı
1980 yılında Amasya’da doğdu. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Bölümü’nden 2001 yılında mezun oldu. 2008 yılında Güney Afrika’da Johannesburg Üniversitesi’nde yüksek lisans eğitimini tamamladı. 2008-2015 yılları arasında İHH İnsani Yar...