Enerji Devlerinin Çevre Dostu Olması Mümkün mü?
Körfez ülkelerinin iklim ve çevre konusundaki fikrî üretimlerini, somut adımlarını ve bu konuyla bağlantılı toplumsal tutumu irdelemek, içinde bulundukları politik-ekonomik sisteme bağımlı ve kompleks bir durum. Altı Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkesinin, (Suudi Arabistan, Bahreyn, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Kuveyt ve Umman) uluslararası sistemde bir alt bölge olarak iklim ve çevre politikaları kapsamında ele alınmalarının pratik nedenleri var. Bu ülkelerin politik ve ekonomik sistemleri, enerji kaynağının üretimi ve dağıtılmasına bağlı olarak şekillenen rantiyer bir yönetim biçiminden oluşuyor. Diğer bir deyişle, petrol ve doğal gaz zengini bu devletlerin, çevre ve iklim hususunda atacakları adımlar, içinde bulundukları politik düzlemin dinamikleriyle ve birbirleriyle yakından ilişkili.
Bu noktada öncelikle ele alınması gereken unsur iklim, çevre, su güvenliği, gıda güvenliği gibi hususlarda bölge ülkelerinin oldukça kritik sorunlarla yüzleşmesinin gerekmesi. Örneğin, KİK ülkelerinin ikliminin küresel olarak artan sıcaklar ve sıcak dalgaları nedeniyle, 2070 yılı itibariyle insanların yaşaması için uygun olmayan bir dereceye çıkması bekleniyor (“Gulf will be too hot”, 2015). Bu nedenle, karbon salınımını azaltacak adımların atılması KİK ülkeleri için dünyanın pek çok yerinden daha acil bir ihtiyaç. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı kapsamında, BAE, Suudi Arabistan ve Bahreyn karbonsuzlaşma adına, Net-Sıfır senaryolarını açıkladılar (“Climate Change in the Middle East and North Africa”, 2022). Buna göre, BAE 2050’de; Suudi Arabistan ve Bahreyn ise 2060 yılında karbonsuz bir ekonomi haline gelmeyi hedeflediklerini söylediler.
Peki, bu hedefin gerçekleştirilmesi ne kadar mümkün? Körfez ekonomileri dünya genelinde enerji devleri olarak petrol ve sıvı doğalgaz (Liquified Natural Gas-LNG) üretiminin başını çekiyor. Suudi Arabistan 2022 rakamlarına göre günlük 12 milyon varilden fazla üretim yapıyor ve yayınlanan ekonomi planlarına göre bu üretimi düşürmek gibi bir hedef yok (“Statistical Review of World Energy”, 2023). Katar sıvılaştırılmış gaz satışında önde gelen ülkelerden biri ve İran ile ortak olduğu Kuzey Sahası, dünyadaki en büyük “ham petrol yatağı ile ilişkili olmayan doğalgaz alanı”. Katar, kaynağın 900 trilyon standart kübik fitin üstünde olduğu Kuzey Sahası’yla, dünyadaki bilinen doğalgaz kaynaklarının yaklaşık %10’nuna ev sahipliği yapıyor. Dünya Bankasının karbon emisyonu datasına göre, KİK ülkeleri 2020 yılı verileri karbon salınım oranlarıyla dünyadaki ilk 15’e giriyor (World Bank, t.y.). Sırasıyla Katar, Bahreyn, Kuveyt, BAE, Umman ve Suudi Arabistan, İngiltere’nin en az 3 katı kadar yüksek oranda karbon izine sahiptir (“CO2 emissions”, t.y.). Diğer bir deyişle bu ülkeler, yalnızca enerji kaynaklarını satarak karbon emisyonunu arttırmıyor, yerel tüketimleri de bir hayli yüksek.
Körfez ekonomileri dünya genelinde enerji devleri olarak petrol ve sıvı doğalgaz (Liquified Natural Gas-LNG) üretiminin başını çekiyor.
Benzer bir durum su tüketimi için de geçerli. Günlük kişi başına düşen su tüketim rakamlarına bakıldığında, sırasıyla BAE (2559 litre), Suudi Arabistan (1871 litre), Umman (1488 litre), Katar (1433 litre), Kuveyt (1222 litre) ve Bahreyn’inin (844 litre) ile İngiltere (351litre) örneği üzerinden devam edersek yüksek tüketim oranlarına sahip olduğunu söyleyebiliriz (Worldometer, t.y.).
Körfez genelinde çöl iklimi nedeniyle suyun hâlihazırda kısıtlı olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda içme suyunun yüksek oranda ithal edildiğini ve deniz suyundan desalinasyonla (tuzdan arındırma) elde edildiğini de belirtmeliyiz. Çöl iklimi nedeniyle yer altı su kaynakları da kısıtlı olduğu için tarım yapılırken harcanan su, yerine konması oldukça zor ve kıymetli bir kaynağın israf edilmesine neden oluyor (Zafer, 2021). O nedenle Körfez genelinde gıda güvenliğini yerel üretimle sağlamak bir opsiyon olsa da asıl olarak yurt dışında verimli tarım yatırımları yapılarak doğrudan gıdaya erişim sağlanıyor (Doğan Akkaş, 2018).
Buna ek olarak çölleşme, biyoçeşitliliğin kaybolması ve deniz seviyesinin artması bölgenin karşılaştığı diğer önemli çevre sorunları. Arap Körfezindeki ülkelerin hemen hepsinin kendi deniz hinterlantlarında kalan küçük adalar var. Katar ve Bahreyn örneklerinde öne çıktığı üzere, kıta sahanlıkları da yapay adalar ve doldurma alanlarla genişletilebiliyor. Katar’ın bir yarımada ve Bahreyn’inin de bir ada olduğu düşünüldüğünde, iklim değişikliğine bağlı olarak deniz seviyesinin yükselmesinin ilerleyen yıllarda yerleşim birimleri ve endüstriyel alanlar için sorun doğurması mümkün (Hausfather, 2019; “Climate Change Impacts in the GCC”, 2021).
Bu nedenle Körfez devletleri çoklu bir çevre ve iklim politikası yürütmeye çalışıyorlar fakat 6 farklı ekonomik koşullar ve ihtiyaçlarla ortak bir politikadan ziyade kendilerinin yerel ve küresel hedefleriyle uyumlu adımlar atıyor. İklim ve çevre farkındalığını ve bu konuda karar alma hızını arttırmak için Bahreyn ve Kuveyt yüksek komitelerle çevre ve iklim üzerine adımları planlarken; BAE, Katar, Umman ve Suudi Arabistan bakanlık seviyesinde politikalar başlattı.* Özellikle BAE’nin yenilenebilir ve temiz enerji kapsamında büyük ölçekte adımlar attığını ve bölgede bu konuda başat devlet olduğunu söylemek mümkün. Örneğin BAE bu yıl 28.si düzenlenecek olan BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'nin 28. Taraflar Konferansı'na (COP28) ev sahipliği yapacak. Ayrıca önümüzdeki 15 yılda temiz enerjiye geçiş yapabilmek için 40 milyar dolarlık yatırım payı ayırdı (“The UAE's response to climate change”, t.y.).
İklim ve çevre farkındalığını ve bu konuda karar alma hızını arttırmak için Bahreyn ve Kuveyt yüksek komitelerle çevre ve iklim üzerine adımları planlarken; BAE, Katar, Umman ve Suudi Arabistan bakanlık seviyesinde politikalar başlattı.
Genel olarak uluslararası organizasyonlar ve Batılı ekonomilerin belirlediği politikalar üzerinden planlanan çevre ve iklim stratejilerinin Arap kültürü ve İslami değerlerle ön plana çıkarılmıyor olması temel bir eleştiri. Körfez ülkelerinin kadim tarım ve denizcilik kültürleri; coğrafi koşullara paralel inşa edilmiş sosyo-ekonomik yapıları yaşanan bu küresel çevre sorunlarına dair yerel fikri üretimler doğurabilir. Örneğin, 2023 Birleşmiş Milletler Su Konferansı sırasında konuşma yapan BAE İklim Değişikliği ve Çevre Bakanı Meryem bint Muhammed Almheiri, ülkesinin kurucu liderinin suyu bir meta olarak değil, toplumun can damarı olarak tanımladığını vurgulayıp, toplumsal olarak bu mirasa sahip çıkılması çağrısında bulundu. Özellikle avlanma, ağaçlandırma, su israfı gibi konularda İslami gruplar ve önderler tarafından hadisler ve ayetler ışığında verilen fetvaların önemli ölçüde dindar olan bu toplumlarda etkili olması mümkün (Ozdemir, 2020).
Uluslararası organizasyonların planlarını temel dinamiklerle zenginleştirip politika olarak uygulamaya koymanın yanı sıra, daha dönüştürücü toplumsal etkiler için coğrafyayı tanıyan, Arap kültürüne ve İslam’a dayalı fikrî üretimlerle desteklenmesi gerekiyor.
Diğer bir deyişle, uluslararası organizasyonların planlarını temel dinamiklerle zenginleştirip politika olarak uygulamaya koymanın yanı sıra, daha dönüştürücü toplumsal etkiler için coğrafyayı tanıyan, Arap kültürüne ve İslam’a dayalı fikrî üretimlerle desteklenmesi gerekiyor. Cuma hutbeleri, okullarda okutulan ders kitapları ve millî kampanyalar eşliğinde çevre ve iklim sorunları toplumsal bir mesele haline getirilirse, karar alıcıların kısıtlı çemberlerinden daha dönüştürücü bir forma evirilebilir. Körfez ülkelerinin uyguladığı milli vizyon belgeleri çevre sorunlarına değinse de yukarıda bahsi geçen politikaların etkisini artırmak bu adımların toplumun geneline yayılmasıyla mümkün. Örneğin, arabaların kullanılmadığı esnada klimaların açık olarak bir sonraki sürüşe kadar bekletilmesi Körfez genelinde yaygın bir uygulama. Bu ve benzeri israf tutumlarını İslami değerlerle paralel toplumsal kampanyalar haline getirmek, çevre ve iklimin fikrî üretimle desteklenen öncelikli başlıklar haline gelmesini sağlayabilir. Bu enerji devlerinin petrol ve sıvılaştırılmış gaz üretimini durdurması yahut tamamen çevre dostu enerji üretimine dönmesi gerçekçi bir beklenti olmamakla birlikte toplumun ve endüstrilerin çevreye duyarlı politikaları kültürün ve dini hayatın ayrılmaz bir parçası haline getirmeleri uzun vadeli fakat yapıcı bir adım olabilir.
* Ayrıntılı bilgi için bkz.:
Bahreyn: https://www.sce.gov.bh/en/
Kuveyt: https://epa.gov.kw/en-us/About
BAE: https://www.moccae.gov.ae/en/home.aspx
Katar: https://www.mecc.gov.qa/en/tag/minister-of-environment-and-climate-change/
Umman: https://oman.om/en/government-mobile-apps/the-ministry-of-environment-and-climate-affairs-(moeca)
Suudi Arabistan: https://www.mewa.gov.sa/en/Pages/default.aspx
Kaynakça
Al-Olaimy, T. (2021). Climate change impacts in the GCC. Erişim adresi: https://bit.ly/45f8etr
Doğan Akkaş, B. (2018). Re-Approaching food security of Qatar: Challenges and possibilities. Ortadoğu Etütleri 10, 69-90.
Hausfather, Z. (2019). Explainer: How climate change is accelerating sea level rise. Erişim adresi: https://bit.ly/3E89JxP
Ozdemir, İ. (2020). What does Islam say about climate change and climate action? Erişim adresi: https://bit.ly/3qC0d2R
The UAE's response to climate change (t.y.) Erişim adresi: https://bit.ly/45DGBdm
World Bank Open Data (t.y.) Erişim adresi: https://data.worldbank.org/
Worldometer Water (t.y.) Erişim adresi: https://www.worldometers.info/water/
Zafer, S. (2021). Water Scarcity in MENA. Erişim adresi: https://bit.ly/3qDvFh4
Betül Doğan Akkaş
2014 yılında Bilkent Üniversitesi Uluslararası ilişkiler Bölümü’nden mezun oldu. 2017 yılında Katar Üniversitesi Körfez Araştırmaları bölümünde Katar dış politikasında güvenlikleştirme üzerine yüksek lisans derecesini aldı. Durham-Katar üniversiteler...