Entelektüel ve Siyasî Bir Figür Olarak: Raşid Gannuşi
Fikir dünyasıyla çağdaş İslam düşüncesinde nev-i şahsına münhasır bir noktada konumlanan Raşid Gannuşi, hem Tunus toplumunun hem de Müslüman dünyanın önde gelen entelektüel ve siyasî simalarından biridir. Raşid Gannuşi ortaya koyduğu eserlerle çağdaş İslam düşüncesine sunduğu entelektüel katkıyla yetinmemiştir. Düşüncelerini gerçek hayatta uygulamaya aktarmak amacıyla hem siyasî hem de toplumsal hareketlere dâhil olarak eylemden geri durmamıştır. Tunus’un İslamcı hareketi Nahda’nın lideri olarak tanınan Raşid Gannuşi, aynı zamanda “Müslüman demokrat” kimliğiyle de anılmaktadır. İslâmcı gelenek içinde pek çok yönüyle diğerlerinden farklılaşan Nahda Hareketi, Raşid Gannuşi’nin fikirleri üzerine inşa edilen ve Gannuşi’nin düşünce dünyasıyla şekillenen ve gelişen bir harekettir. Tunus’un siyasî tarihinde kritik bir rol oynayan Nahda Hareketi’ni Raşid Gannuşi’den ayrı düşünmek mümkün değildir. Bu yazıda, teoriyi önemsediği kadar uygulamaya da ehemmiyet gösteren Gannuşi’nin hayatı, düşünce dünyası ve eylemleri ışığında tahlil edilecektir.
Tunus’ta Bir İslâmcı
1941 yılında Tunus’un Gabes vilayetine bağlı Gannuş köyünde dindar bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Raşid Gannuşi ilkokul ve ortaokul eğitimini bu bölgede tamamladıktan sonra İslâm hukuku alanında uzmanlaşmak amacıyla Zeytune Medresesi’ne başlamıştır. Ancak buradaki eğitimiyle yetinmeyen ve farklı alanlarda uzmanlaşmak isteyen Gannuşi daha sonra Kahire Üniversitesi’ne ziraat eğitimi için gitmiştir. O dönemde Arap milliyetçisi Nasırcı fikirleri benimsemiştir. Mısır’daki baskılar dolayısıyla kaçak yollarla Suriye’ye giden Gannuşi, Şam Üniversitesi’nde felsefe eğitimi almış ve bu süreç içerisinde Arap Birliği’ni yeniden inşa etmek amacıyla Nasır Sosyalist Birliği’ne katılmıştır (Gökçen, t.y). Raşid Gannuşi’nin Nasırcı Arap milliyetçisi fikirleri benimsemesinin temelinde Tunus’ta Batılılaşma amacıyla İslâmî ve kültürel değerlere savaş açan Burgiba’ya karşı muhalif bir duruş sergilemek vardır. Arap milliyetçisi olan herkesin Burgiba karşıtı olan bir dönemde Raşid Gannuşi de bu kutupta konumlanmıştır (Geisser, 2011). Gannuşi’nin Nasırcı Arap milliyetçiliğinden uzaklaştığı ilk kırılma noktası, içinde Türkiye de olan, altı aylık Avrupa seyahati olmuştur. Daha sonra felsefe eğitimine devam etmek için yeniden Şam’a dönen Gannuşi milliyetçiler ve İslamcılar arasındaki tartışmalara şahit olarak Arap milliyetçiliğine dair derin bir sorgulama dönemi geçirmiştir. Raşid Gannuşi 1967’de Nasırcı partiden ayrılmış ve bu sırada dönemin önemli İslamcı düşünürleri Hasan el-Benna, Seyid Kutub, Muhammed İkbal ve Mevdudi’yi okumaya başlamıştır. Bu düşünürlerin fikirlerinden derin bir şekilde etkilenen Raşid Gannuşi, İslâm’ın küresel bir toplum görüşü olduğuna kanaat getirmiştir. Bu minvalde ferdî hayatında da büyük bir dönüşüm geçirerek İslâm’ı yeniden hayatının merkezine taşımıştır. 1966 ve 1968 yılları arasında İslâm’a dair kapsamlı okumalar yaparak düşüncelerini sağlamlaştırmıştır. Şam Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra Paris’te Sorbonne Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümünde eğitim hayatına devam etmiştir. Bu esnada Gannuşi Tebliğ Cemaati’ne mensup olmuştur. Cemaatin aktif bir üyesi olan Gannuşi Kuzey Afrika’dan Fransa’ya göç eden Müslümanlara yönelik tebliğ faaliyetlerinde bulunmuştur. Bu yıllarda ayrıca Fransa İslam Öğrencileri Derneği (AEIF) ve Muhammed Hamidullah tarafından kurulan Fransa İslâm öğrencileri Derneği’nin genel sekreterliğin de bulunan Gannuşi hem bireysel hem de sosyal açından hareketli bir zaman geçirmiştir (Geisser, 2011).
1960’lı yılların sonunda Tunus’a geri dönmüş ve Din İdaresi tarafından kurulan Kur’ân-ı Kerim’i Koruma Derneğinde dersler vermeye başlamıştır. Gannuşi, özellikle Burgiba rejimi altında, Tunus’taki gençliğin Batılılaşmış materyalist bir eğilim gösterdiği ve dinî ve kültürel değerlerden uzaklaşmış olduğunu tespit etmiştir. Bunun karşısında Gannuşi, İslâm’ın insanların ihtiyaç duyduğu sosyal ve politik bir sistem alternatifi olduğunu belirmiştir (Jackson, 2006, ss. 231-235).
İslâmcılığın Rüzgârları Tunus’ta Esiyor
Tunus’a döndüğünde ülkede büyük bir ahlâkî çöküşün olduğunu ve Arap-Müslüman kimliğinden kopulduğunu göre Raşid Gannuşi ülkesinde felsefe öğretmenliği yapmaya karar vermiştir. Raşid Gannuşi, Abdulfetteah Moro, Hemedi en-Neyfer ve Salahaddin el-Curşî gibi gibi isimlerle birlikte camilerde ders halkları oluşturmuştur. Bu ders halkalarına çok çeşitli siyasi görüşlere sahip insanlar katılmış; derslerde İslâmî ilimlerin yanı sıra Marksizm, varoluşçuluk gibi konular da tartışmaya açılmıştır. Kur’ân-ı Kerim’i Koruma Derneği’nde çalışmalar yürüten bu isimler İslâm’ın bir gelenek olmanın ötesinde bir yaşam biçimi ve küresel bir sistem olduğunu insanlara anlatmayı misyon edinmiştir (Geisser, 2011; Kılavuz vd., 2014). Gannuşi’ye göre İslâm’ın yayılması bireyden başlayarak mümkün olacaktır. Gannuşi önce bireye, sonra aile daha sonra ise topluma odaklanacak şekilde bir çalışma metodu benimsemiştir. Gannuşi, devletten önce bireyin ve toplumun ıslah edilmesi gerektiği görüşünü benimsediklerini belirterek ilk dönemde asıl hedeflerinin iktidarı elde etmek olmadığını ifade etmiştir (Geisser, 2011).
Camilerdeki ders halkalarıyla temelleri atılan İslami Yöneliş Hareketi’nin kuruluş beyannamesinde hareketin amaçlarının Tunus’a İslâmî şahsiyet kazandırmak, toplumda İslâm fikrini ve ahlâkını yeniden tesis etmek, toplumu her türlü kültürel ve siyasi dış hakimiyetten kurtarmak, çoğulculuğu tesis etmek ve sosyal adaleti sağlamak olduğu belirtilmiştir (Kılavuz vd., 2014, s. 56). Siyasî bir parti olarak resmiyet kazanmak isteyen hareketin bu yöndeki talepleri reddedildiği gibi Burgiba rejimi hareketin pek çok üyesini tutuklamıştır. Bu yıllarda Gannuşi, biri 11 yıllık diğeri ömür boyu olmak üzere iki kez hapis cezasına çarptırılarak uzun yıllar hapis hayatı yaşamıştır. Bin Ali’nin Burgiba hükümetine yaptığı kansız darbeden sonra hareket üzerindeki baskılar biraz da olsa azalmış ve tutuklu üyeler serbest bırakılmıştır. 1989 yılında Nahda Partisi olarak isim değiştiren hareket bağımsız adaylarla katıldığı seçimlerde %15’in üzerinde oy alarak büyük bir başarı elde etmiştir. Nahda’nın bu başarısından rahatsızlık duyan Bin Ali rejimi hareketi baskılamaya başlamıştır. Bu süreçte Gannuşi Londra’ya giderken birçok Nahda üyesi yurt dışına çıkmıştır. 2011 yılındaki devrimden sonra ülkesine dönen Gannuşi devrimden sonra yapılan seçimlerde birinci parti olmuştur (Gökçen, t.y.).
Müslüman Bir Demokrat
Çocukluğundan itibaren pek çok farklı görüşle muhatap olan, birbirinden farklı disiplinde eğitim alan Gannuşi geniş ve derin bir ufka sahiptir. İslâm Devletinde Kamusal Özgürlükler, İslam Devletinde Vatandaşlık Hakları, Laiklik ve Sivil Toplum, Kur’an ve Yaşam Arasında Kadın gibi kitapları çağdaş İslâm düşüncesinin önemli eserleri arasında yer almaktadır. Nahda Hareketi’nin kuruluşu Tunus’taki ahlâkî yozlaşmayı ve dinî ve kültürel kimlikten uzaklaşmayı engellemek; İslâmî değerlerin hem ferdî hem toplumsal hayatta hâkim olmasını sağlamak amacına dayanmaktadır. Değişimin öncelikle bireyden başlayacağını düşünen Raşid Gannuşi zaman içerisinde Tunus’un siyasî ve toplumsal meselelerine kayıtsız kalamayarak aktif bir şekilde politika hayatına dahil olmuştur. Ancak Gannuşi’nin temel vurgusu İslâmcı hareketlerin önceliğinin iktidarı kazanmak olmaması gerektiğini en büyük başarının halklara ve liderlerine İslâm’ı sevdirmek olduğunu vurgulamıştır. Bu bağlamda Gannuşi, İslâmcı hareketlerin sivil toplumu ve demokrasiyi güçlendirmeyi hedeflemesini tavsiye etmiştir (Abu Rabi, 2004, s. 207; Gannuşi, 2004).
Raşid Gannuşi’nin, özellikle demokrasi, modernite ve Batı hakkındaki fikirleri ana akım İslâmcı düşünürlerin fikirlerinden ayrışmaktadır. Hatta Gannuşi’nin demokrasi hakkındaki görüşleri bazı İslâmcılara rehberlik etmiştir. Gannnuşi’ye göre demokrasi bir felsefe ya da ideoloji değil, iktidar gücünün denetlenmesi sağlayan bir araçtır. Gannuşi, içtihat, icma, biat, maslahat ve şura gibi İslâm ilkeleri ile demokrasi ilkeleri arasında bir uyumsuzluk bulmamaktadır. Halkın egemenliğini garanti eden ve despotik yönetimleri engelleyen demokrasi ilkeleri İslâm ile çelişmemektedir. Gannuşi demokrasi rejimini hem biçim hem de muhteva rejimi olarak açıklamaktadır. Egemenliğin halka ait olduğu ilkesiyle şekillenen demokrasi rejiminde eşitlik, seçim, kuvvetler ayrılığı, siyasi çeşitlilik, ifade özgürlüğü gibi haklar güvence altına alınmıştır. Demokrasi rejiminin muhtevası ise “insana olan değerin itirafıdır”. Bu sayede insan onurunu korur ve kamu alanındaki idari işere dahil olur. Demokrasi rejiminde yönetenlerin özgürlüğü onların yönetilenleri seçme iradesinde gizlidir. Böylece demokrasi rejimi zulüm ve istibdadı engellemektedir (Gannuşi, 2012, ss. 113-114). Gannuşi demokrasinin işleyişindeki sorunları kabul etmekle birlikte esasen demokrasi ilkelerine dayanan bir modelin uygulanması gerektiğini düşünmektedir (Esposito & Voll, 2001, s. 115).
Gannuşi’nin Batı ve modernite düşüncesiyle kurduğu ilişki de ana akım İslamcıların görüşlerinden farklılaşmaktadır. Batı modernliğini Batı’daki politik ve ekonomik bir sürecin doğal sonucu ve bir fikir olarak değerlendiren Gannuşi, mutlak fikrî özgürlük, bilimsel ve teknolojik ilerleme ve demokratik ideallerin desteklenmesi anlamına gelen moderniteyi savunmaktadır (Abu Rabi, 2004, s. 209). Ancak Gannuşi’nin Batı’yla ve moderniteyle ilişki kurma fikrindeki kırmızı çizgisi Batı’ya siyasî, ekonomik ve kültürel olarak bağımlı olmaktan kaçınmaktır. Müslümanların kendi bağımsızlıklarını sürdürebildikleri müddetçe Batı ve moderniteden faydalanabileceğini düşünmektedir (Esposito & Voll, 2001, s. 107). Bu açıdan Gannuşi, moderniteyi reddetmemekte; onu İslamileştirmek istemektedir (Jones, 1988). Müslümanların kendi yerel ve kültürel bakış açılarıyla moderniteyi yeniden tanımlayabileceklerini düşünen Gannuşi, bu tanımlamayla İslam toplumunu modern dünyada yeniden inşa edilebileceğine işaret etmiştir (Kılavuz vd., 2014, s. 67).
İslâmcı hareketlerin kesinlikle barışçıl yöntemlere bağlı olması gerektiğini vurgulan Gannuşi, her türlü askerî faaliyetin reddedilmesi gerektiğini savunmuştur. Sivil toplum fikrine ayrıca ehemmiyet gösteren Gannuşi, İslâmcı hareketlerin sivil toplumun geliştirilmesi için çalışmasını teşvik etmektedir. Sivil toplumun geliştirilmesi ümmet fikrinin ihya edilmesini sağlayacaktır (Gannuşi, 2004; Kılavuz vd., 2014, s. 76).
Gannuşi’nin İslamcı hareketlere yönelik önemli eleştirilerinden biri de kadının toplumsal ve siyasî rolünün yeteri kadar önemsenmemesidir. Gannuşi’ye göre İslâm kadın ve erkeğin siyasal toplumsal ve ekonomik meselelerdeki rolü ve katkısı eşit bir şekilde tanımlamıştır. Kadının en önemli görevinin çocuk yetiştirmek olduğu düşüncesine sahip olan Gannuşi, kadının istediği herhangi bir işte çalışmasında bir sakınca bulmamakta hatta ev hanımlığının da bir çalışma olarak görülmesi ve hanımlarına da maaş bağlanması yönünde düşüncelere sahiptir (Gannuşi, 2017).
Gannuşi Bugün Ne Söylüyor?
Her ne kadar ana akım İslâmcı hareketlerden ayrışan noktaları da olsa, genel itibariyle yola İslâmcı olarak yola çıkan Nahda Hareketi’nin 2016 yılında düzenlenen 10.yıl kongresinde siyasal İslâm’ın terkedilerek tamamen demokratik değerleri benimseyen ulusal bir demokrasi partisine dönüştüğü ilan edilmiştir. Bu kongre Nahda Hareketi’nin İslâm merkezli kimlik siyasetini büyük ölçüde bırakarak Tunus odaklı ulusal bir gündem ve politika merkezli pratik bir siyaset tavrı benimsediği açıklanmıştır. (Tunisia’s Ennahda distances itself from political Islam, 2016). Nahda Hareketi tarafından yapılan bu açıklamalar uluslararası gündemde yoğun bir şekilde yankı bulurken bazı kesimler bunu “İslâmcılığı ölüşü” olarak yorumlamış bazılarıysa bunu profesyonelleşme açısından atılan önemli bir adım olarak değerlendirmiştir (Affan, 2016).
Siyasî ve dinî alanı birbirinden ayırdıklarını ifade eden Gannuşi, 10.yıl kongresinde alınan bu kararın bir kopuş değil, sürekliliğin yeni bir parçası olduğunu ifade etmiştir. Gannuşi’ye göre siyasi alan kutsal ve değişmez değil, sivildir. İslâm’da sabit ve değişmez metinler haricinde çoğu metnin içtihada açık olduğunu belirten Gannuşi, siyaset alanında da buna dahil olduğunu belirmiştir. Kendilerini dindar Müslümanlar olarak tanımlayan Gannuşi, siyasi ve dini kurum arasında ayrım yapmanın elzem olduğunu ifade etmiştir. Örneğin buna göre camilerde siyasî propagandaların yapılması doğru değildir. Ayrıca Gannuşi’ye göre “Siyasal İslam” Batılı bir terimdir. Osmanlı İmparatorluğunun çöküşünden sonra İslâm’ın tehdit altında olduğu fikrinde dolayı Müslüman yeniden İslâmî bir toplum kurma çabasına girmişlerdir. Bu bağlamda Gannuşi, artık Tunus’ta İslâm’ın baskı altında olmadığını belirterek siyasal İslâm’a ihtiyaç duyulmadığını belirtmiştir (Hearst, 2016).
Sonuç
Raşid Gannuşi, Burgiba rejiminin baskıları altında tutuklandığı yıllarda bir mahkemede “Eğer Allah camilerin şehidi olmamı dilerse, olacağım. Ama ben size ölümümün boşa olmayacağını kanımdan İslâm çiçeklerinin açacağını söylüyorum.” demişti. Düşüncenin farklı ufuklarına kanat açıp İslâm’da karar kılan Raşid Gannuşi, İslâm düşüncesine sunduğu entelektüel katkı ve yalnızca bununla yetinmeyip sosyal ve siyasî olarak aktivizm göstermiştir. Raşid Gannuşi’nin demokrasi, modernite ve İslâm arasındaki uyuma dair görüşleri onu geleneksel İslamcılık içinde kendine özgü bir çizgiye taşımıştır. Gannuşi Batılı kavramları reddetmeyerek bu kavramları Müslümanca bir bakış açısıyla yeniden değerlendirmiş ve onlara semantik müdahalelerde bulunmuştur. Gannuşi’nin bu tavrı İslâmcı literatüre “Gannuşici tersine çevirme” anlayışı olarak katkı sunduğu söylenebilir (Öz, 2017). İslâm ve demokrasi arasındaki irtibata ve uyuma her zaman dikkat çeken Gannuşi, 2016 yılından itibaren siyasî ve dinî söylemi birbirinden ayrı tutarak düşünce dünyasında yeni bir açılım yapmıştır. Bu açılımı kendi çizgisinden bir kopuş değil, sürekliliğin yeni bir parçası olarak gören Gannuşi entelektüel ve siyasi düzlemde faaliyet göstermeye devam etmektedir.
Kaynakça
Abu Rabi, İ. M. (2004). Contemporary Arab Thought Studies in Post-1967 Arab Intellectual History. ABD, Pluto Press.
Affan, M. (2016, Haziran 14). Nahda Hareketi... Seküler Bir Parti Mi? Al Sharq Strategic Research. Erişim tarihi: 19.05.2022, https://research.sharqforum.org/tr/2016/06/14/nahda-hareketi-sekuler-bir-parti-mi/#_edn20
Esposito, J. L., & Voll, J. O. (2001). Makers of Contemporary Islam. Newyork, Oxford University Press.
Gannuşi, R. (2004). Self-criticism and Reconsideration-I. The Milli Gazete. Erişim tarihi: 19.05.2022, https://www.milligazette.com/Archives/2004/01-15Feb04-Print-Edition/011502200457.htm
Gannuşi, R. (2017). Kuran ve Yaşam Arasında Kadın. İstanbul, İlimyurdu Yayıncılık.
Geisser, V. (2011, Ocak 30). Interview inédite de Rached Ghanouchi, leader historique du mouvement tunisien Renaissance. Oumma. Erişim tarihi: 19.05.2022, https://oumma.com/interview-inedite-de-rached-ghanouchi-leader-historique-du-mouvement-tunisien-renaissance/
Gökçen, A. (2022, Mayıs 19.). Raşid Gannuşi. İslam Düşünce Atlası. Eişim tarihi: 19.05.2022, https://islamdusunceatlasi.org/peoplemaps/rasid-gannusi/340
Hearst, D. (2016, Haziran 13). Rached Ghannouchi Q&A: Thoughts on democratic Islam. Middle East Eye. Erişim tarihi: 19.05.2022, https://www.middleeasteye.net/news/rached-ghannouchi-qa-thoughts-democratic-islam
Jackson, R. (2006). Fifty Key Figures in Islam (1. bs). NewYork, Routledge.
Jones, L. G. (1988). Portait of Rachid al-Ghannouchi. Middle East Research and Information Project. Erişim tarihi: 19.05.2022, https://merip.org/1988/07/portrait-of-rachid-al-ghannouchi/
Kılavuz, M. T ve Mercan, M. H., & Güder, S. (2014). Orta Doğu’da İslamcı Siyaset Değişim Sürecinde Müslüman Kardeşler ve Nahda (Araştırma Raporu Sy 2; Araştırma Raporları, s. 94). İLKE İlim Kültür Eğitim Vakfı.
Öz, A. (2017, Şubat 24). İslâmcılığın fikri ve siyasi tecrübesini kavramak. Yeni Şafak. Erişim tarihi: 19.05.2022, https://www.yenisafak.com/hayat/islmciligin-fikri-ve-siyasi-tecrubesini-kavramak-2618859
Raşid, G. (2012). İslam Devletinde Kamusal Özgürlükler. İstanbul, Mana Yayınları.
Aljazeera. Tunisia’s Ennahda distances itself from political Islam. (2016, Mayıs 21). AlJazeera. Erişim tarihi: 19.05.2022, https://www.aljazeera.com/news/2016/5/21/tunisias-ennahda-distances-itself-from-political-islam
Selvanur Demircan
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümünden 2021 yılında mezun oldu. Yüksek lisans eğitimine aynı bölümde devam etmektedir. İLKE Vakfı bünyesindeki Toplumsal Düşünce ve Araştırmalar Merkezi'nde Araştırm...