
Srebrenitsa'nın Otuzuncu Yıldönümü ve Gazze'deki Yankıları
Srebrenitsa’nın 30. yılı, hukuki tanım ve mahkeme kararlarıyla sembolleşmiş bir soykırımı hatırlatırken, Gazze’de yaşananlar benzer bir insan hakları ihlalini gündeme taşıyor. Uluslararası sistemin gecikmeleri, özellikle Müslüman mağdurlar söz konusu olduğunda, İslamofobiyle beslenen çifte standarda ve adaletin siyasi kırılganlığına işaret ediyor.
Srebrenitsa: Otuz Yıl Sonra
2025 yılı, Srebrenitsa'nın düşmesinin ardından 11 Temmuz 1995'te başlayan Srebrenitsa soykırımının otuzuncu yıldönümüdür. 2024 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, konuyla ilgili eğitsel faaliyetlerin önerilmesi ve çok sayıda mahkeme kararının yeniden teyit edilmesini de içeren 11 Temmuz'u Uluslararası Srebrenitsa Soykırımını Anma Günü ilan eden önergeyi kabul etmişti (UN, 2024). Önergenin kabulü, Srebrenitsa soykırımını inkar eden, küçümseyen ve hatta faillerini yüceltenlerin muhalefetiyle karşılaştı (Turčalo & Karčić, 2021). Ancak uluslararası toplumun desteği ve aralarında Türkiye Cumhuriyeti de dahil olmak üzere önergeye ortak olan birçok ülkenin desteği, mağdurların ailelerine umut verdi.
1992-1995 yılları arasında Bosna Hersek'te yaşanan savaş, sürgünler, toplama kampları, cinsel şiddet ve toplu katliamlar da dahil olmak üzere, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'da yaşanan en sarsıcı vahşetlerden ve savaş suçlarından bazılarına sahne oldu. Ancak Srebrenitsa soykırımı, işlenen suçların boyutu ve bu suçları diğer savaş suçlarından ve savaş sırasında insanlığa karşı işlenen suçlardan ayıran hukuki nitelikleri nedeniyle özellikle sembolik bir öneme sahiptir. Ulusal ve uluslararası mahkemeler Srebrenitsa'da yaşananların hukuken soykırım olarak tanımlanabileceğini belirtmiştir. Bu kararlar arasında, uluslararası mahkemeler tarafından kabul edilen kararlar, özellikle de özel bir geçici mahkeme olan Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICTY) ve daimi bir “dünya” mahkemesi (“world court”) olan Uluslararası Adalet Divanı (ICJ) tarafından kabul edilen kararlar önemli bir ağırlık taşımaktadır. Üstelik, evrensel yargı yetkisine dayanarak harekete geçen Almanya’daki bazı ulusal mahkemeler, sadece Srebrenitsa'da değil, Bosna Hersek'teki diğer kasabalarda da soykırım yapıldığını tespit etmiştir. Doboj, Kotor Varoš ve Zvornik de soykırım yapıldığı tespit edilen kasabalar arasındadır (Gurda, 2015). Bosna’nın Sırbistan’a karşı açtığı Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nin uygulanmasına ilişkin davada UAD kararı (ICJ Judgment Case Bosnia v Serbia, 2007) soykırım suçunun unsurlarının, özellikle 1948 Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nin II. Maddesinde tanımlanan soykırıma varan eylemelerin, Bosna-Hersek’in Prijedor gibi diğer yerlerinde de tespit edilebileceğini, ancak Soykırım Sözleşmesi’nin gerektirdiği özel soykırım kastının varlığını kanıtlayacak yeterli delil bulunmadığını belirtmiştir.
Soykırım Sözleşmesi genel olarak suçların hukuken soykırım olarak tanımlanabilmesi için gerekli şartları belirtmekte olup, bu şartlar fiillerle ilgili kısıma ve kasıtla ilgili bazı özel şartlara atıfta bulunmaktadır. 1948 Soykırım Sözleşmesi'nin II. Maddesi, (actus reus unsuru) şu fiillerin işlenmesiyle bir suçun soykırım sayılacağını belirtir: “(a) Gruba mensup olanların öldürülmesi; (b) Grubun mensuplarına ciddi surette bedensel veya zihinsel zarar verilmesi; (c) Grubun bütünüyle veya kısmen, fiziksel varlığını ortadan kaldıracağı hesaplanarak, yaşam şartlarını kasten değiştirmek; (d) Grup içinde doğumları engellemek amacıyla tedbirler almak; (e) Gruba mensup çocukları zorla bir başka gruba nakletmek.” Ancak, belirli kasta (mens rea) atıfta bulunan özel şartlar niyetle ilgilidir. Suçların yasal olarak soykırım olarak kabul edilebilmesi için yukarıda belirtilen eylemlerin “ulusal, etnik, ırksal veya dini bir grubu tamamen veya kısmen yok etme niyetiyle işlenmesi” gerekir. Mahkemeler, kanıtlanması son derece zor olan ve soykırım suçunu diğer suçlardan ayıran temel unsur olan soykırım kastının mens rea şartı da dahil olmak üzere Srebrenitsa davasında bu unsurların hepsinin mevcut olduğunu tespit etmiştir (Gaeta, 2009). UAD kararı, çelişkili olduğu ve daha önce ICTY tarafından oluşturulan içtihada uymadığı (Cassese, 2007) ve farklı denetim standartları uyguladığı, dolayısıyla Sırbistan'ı sadece Srebrenitsa'daki soykırımı önlememekten sorumlu tutup, birincil fail olarak belirlenen Sırp Cumhuriyeti ordusunu ve polis güçlerini soykırım eylemlerine suç ortaklığı yapmakla veya yardım etmekle sorumlu tutmadığı için ağır bir şekilde eleştirilmiştir.
Gazze'de Srebrenitsa'nın Yankıları
Srebrenitsa soykırımının yıldönümü ve BM Genel Kurulunun Srebrenitsa'ya ilişkin kararının kabulü anılırken, tüm dünyada olduğu gibi Bosna Hersek'te de kamuoyu Gazze'de devam eden katliam karşısında şok oldu ve dehşete düştü. Gazze ve Srebrenitsa arasında pek çok benzerlik bulunurken bunlardan en barizi UAD nezdinde görülen soykırım davasıdır. Srebrenitsa ile ilgili dava 2008 yılında sonuçlanmışken, Gazze ile ilgili UAD davası henüz başlangıç aşamasındadır. UAD önündeki davalar genellikle uzun süreler, hatta on yıllar boyunca devam etmekte ve kararlar genellikle gecikmeli olarak alınmaktadır.
Soykırım Sözleşmesi'nin kabul edilmesinin ardından, özellikle UAD nezdinde, çok fazla soykırım davası bulunmamaktadır. Hedef alınan mağdur grubun Bosnalı Müslümanlar (Boşnaklar) olduğu Srebrenitsa ve ilgili ICTY davalarının yanı sıra, Kamboçya Mahkemelerindeki Olağanüstü Daireler (The Extraordinary Chambers in the Courts of Cambodia - ECCC) özel mahkemesi tarafından mağdur grubun Müslüman Çam azınlığı ve Kamboçya’daki Vietnamlı azınlığın olduğu bir soykırımın da tespit edildiğini belirtmek gerekir. UAD önündeki devam eden diğer davalar ise Myanmar’daki Rohingya Müslüman azınlığına ve elbette Gazze’deki Filistinli Müslümanlara ilişkindir. Ruanda soykırımına atıfta bulunan Soykırım Sözleşmesi'nin kabul edilmesinden sonra soykırımla ilgili diğer davalar da dikkate alındığında, günümüz dünyasında soykırım mağdurlarının büyük çoğunluğunun Müslümanlar olduğu görülmektedir.
Bu da tüm dünyada Müslümanlara yönelik köklü İslamofobi, önyargı ve kovuşturmaya işaret etmektedir. Küresel tepkiler ve özellikle de Batılı güçlerin soykırımın tanınmasına karşı tepkileri ve bir soykırım gerçekleşmiş olma ihtimalinin söz konusu olmasını bile önlemeleri göz önüne alındığında, Srebrenitsa ile Gazze arasında özellikle İslamofobi açısından önemli bir benzerlik olduğu görülür. Srebrenitsa soykırımı gerçekleşirken görmezden gelinmişti ve hatta bugün bile, çok sayıda kanıta ve yargı kararına rağmen inkâr ediliyor. Benzer şekilde, sadece actus reus'un değil mens rea'nın da varlığına işaret eden güvenilir kanıtlara ve BM özel raportörününki de dahil tüm raporlara rağmen (UN, 2024), Gazze ile ilgili UAD nezdindeki soykırım davası “antisemitik” ve “temelsiz” olarak reddedilmiştir. Sivillerin ayrım gözetmeksizin öldürüldüğüne, sivil mülk ve tesislerin yıkıldığına ve temel ihtiyaçların karşılanamadığına dair kanıtlar, Soykırım Sözleşmesi'nin II. maddesinde tanımlanan eylemlerin varlığına işaret ederken, hükümet yetkililerinin Filistinlileri “amalek” olarak etiketleyen ve yok edilmeleri çağrısında bulundukları açıklamaları, Sözleşme’de yer alan “yok etme niyetine” dahi işaret ettiği söyleneyebilir. UAD, soykırım anlamına gelebilecek tüm faaliyetlerin durdurulması ve sivillerin ihtiyaçlarının karşılanmasına izin verilmesi çağrısında bulunan geçici tedbirleri kabul etmiştir (South Africa v. Israel).
Özellikle Srebrenitsa olmak üzere, genel olarak Bosna Hersek'teki savaşın Gazze'dekiyle arasındaki bir diğer benzerlik ise sivillerin zorla yerinden edilmesine yönelik çağrılardır. Sırp Cumhuriyeti'nin siyasi ve askeri liderlerinin hedeflerinden biri, Karadzic ve Mladic'e karşı verilen mahkeme kararlarında (ICTY, 2025) olduğu gibi, Sırp olmayan nüfusun zorla gönderileceği etnik olarak homojen bir bölge yaratmaktı. Bosna Hersek'teki üç etnik grup (yani Boşnaklar, Sırplar ve Hırvatlar) arasında “bölgesel bölünme” olarak tanımlanan bu hedef, (günümüzde Dayton Barış Anlaşması’nın imzalanmasının ardından geniş özerk yetkilere sahip bir entite olarak Bosna-Hersek’in bir parçası olarak tanınan) Sırp Cumhuriyeti'nin kurulması sırasında bile stratejik noktalardan biri olarak belirlenmiştir. Savaş öncesinde Bosna-Hersek’in üç ana etnik grubu yüzyıllar boyunca iç içe yaşamışken, savaş sonrası etnik haritaya bakıldığında ne yazık ki bu homojen etno-bölgesel ayrım hedefinin gerçekleştiği görülmektedir (Pejanović, 2017). Bunun yansımasını ise günümüzde Filistinli nüfusun Gazze'den başka devletlere zorla sürülmesi ve geri dönme ihtimallerinin engellenmesi yönündeki çağrılarda görebiliriz (Yeni Şafak, 2025). Bu sebeple, dünya harekete geçmeli ve çok geç olmadan bu tür taleplerin ve bu taleplere yol açabilecek her türlü uygulamanın karşında durmalıdır.
***
Kaynakça
Cassese, A. (2007, 27 Şubat). A judicial massacre. The Guardian. https://www.theguardian.com/commentisfree/2007/feb/27/thejudicialmassacreofsrebr adresinden erişildi.
Gaeta, P. (2009). The UN Genocide Convention: A Commentary. Oxford University Press.
Gurda, V. (2015). The prosecution of genocide in Bosnia and Herzegovina before international, domestic, and national courts of other jurisdictions. Monumenta Srebrenica, 4, 35–69.
International Court of Justice. (2007). Case concerning application of the Convention on the prevention and punishment of the crime of genocide (Bosnia and Herzegovina v. Serbia and Montenegro). https://www.icj-cij.org/public/files/case-related/91/091-20070226-JUD-01-00-EN.pdf adresinden erişildi.
International Court of Justice. Application of the Convention on the prevention and punishment of the crime of genocide in the Gaza Strip (South Africa v. Israel) - Provisional measures. https://www.icj-cij.org/case/192/provisional-measures adresinden erişildi.
Pejanović, M. (2017). Promjena etničke strukture opština u Bosni i Hercegovini prema popisu stanovništva iz 2013. godine / Ethnic Structure Changes in B-H Municipalities According to the Census of 2013. Pregled: časopis Za društvena Pitanja / Periodical for Social Issues, 1(1), 1–26. https://pregled.unsa.ba/index.php/pregled/article/view/424 adresinden erişildi.
Sead, T., & Karčić, H. (Eds.). (2021). Bosnian Genocide Denial and Triumphalism: Origins, Impact and Prevention. Faculty of Political Science, University of Sarajevo.
Turkish president says no power can force Palestinians out of their homeland, slams US's relocation proposal (2025, Şubat). Yeni Safak. https://www.yenisafak.com/en/news/turkish-president-says-no-power-can-force-palestinians-out-of-their-homeland-slams-uss-relocation-proposal-3698264 adresinden erişildi.
United Nations. Prevention and Punishment of the crime of Genocide. https://www.un.org/en/genocideprevention/genocide-convention.shtml adresinden erişildi.
United Nations (2024). Report of the Special Rapporteur on the situation of human rights in the Palestinian territories occupied since 1967, Francesca Albanese (A/HRC/55/73) (Advance unedited version). https://reliefweb.int/report/occupied-palestinian-territory/anatomy-genocide-report-special-rapporteur-situation-human-rights-palestinian-territories-occupied-1967-francesca-albanese-ahrc5573-advance-unedited-version adresinden erişildi.
United Nations. (2024). UN General Assembly Resolution A/78/L.67/Rev.1. https://docs.un.org/en/A/78/L.67/Rev.1 adresinden erişildi.
United Nations International Tribunal for the former Yugoslavia. Cases. https://www.icty.org/en/cases adresinden erişildi.
Harun Halilović
Dr. Harun Halilović, Uluslararası Saraybosna Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde öğretim üyesidir....