TR EN
logo
  • SAYILAR
  • ANALİZLER
  • İNFOGRAFİK
  • SÖYLEŞİLER
  • VERİTABANI
  • MÜSLÜMAN DÜNYADAN SESLER
  • HABERLER
  1. ANASAYFA
  2. ANALİZLER
  3. İslam Şehirleri ve Modern Kentleşme

İslam Şehirleri ve Modern Kentleşme

Resul Yelen
12
30 Eylül 2025 Salı
Paylaş
İslam şehirleri Mekke ve Medine’den başlayarak fetihlerle çoğalmış, dini merkezler ve ticari hayat etrafında özgün bir kimlik kazanmıştır. Batı tarzı kentleşme rasyonel düzeniyle fayda sağlasa da, İslami kentleşme maneviyat, toplumsal dayanışma ve doğayla uyum ilkeleriyle bütüncül bir şehir anlayışı önermektedir.

İslam şehirlerinin yerleşim tarihleri incelendiğinde ilk oluşumların Hz. Muhammed döneminde Mekke ve Medine’de başladığı görülmektedir. Daha sonra Dört Halife devri, Emeviler ve Abbasiler zamanında İslam şehirciliği gelişmeye devam etmiştir. Yapılan çalışmalarda İslam şehirleri iki gruba ayrılmaktadır. Bunlar “Müslümanların kurduğu şehirler” ve “Fetih ile alınan şehirler” olmak üzere kategorize edilmektedir. Müslümanlar tarafından inşa edilen kentlere Kûfe, Fustat, Basra, Bağdat ve Samarra örnek verilebilir. Mekke, Medine, Şam ve Halep gibi yerler ise fetih ile alınan kentlerdendir (Can, 1991: 19-59).

İslam şehirciliğinin ilk nüveleri olan yerler Haremeyn olarak da ifade edilen Mekke ve Medine’dir. Mekke ve Medine şehirleri doğrudan Kur’an’da anlatılan kentlerdir. Mekke için Kur’an’da İbrâhîm Suresi 35. ve 37. ayetlerde “İbrâhim şöyle dua etmişti: “Rabbim! Bu şehri güvenli kıl, beni ve çocuklarımı putlara tapmaktan uzak tut!”, “Ey rabbimiz! Ben zürriyetimden bir kısmını, senin kutsal evinin (Kâbe) yanında tarıma elverişli olmayan bir vadiye yerleştirdim. Bunu yaptım ki rabbim, namazı kılsınlar. İnsanların gönüllerini onlara meylettir ve çeşitli ürünlerden onlara rızık ver ki şükretsinler.” Bakara Suresi 126. Ayette İbrâhim, “Rabbim! Burayı güvenli bir şehir yap, halkından Allah’a ve âhiret gününe inananları da çeşitli ürünlerle rızıklandır” diye dua etmişti… olarak Mekke şehrinden bahsedilmektedir. Mekke kentinin önemi, Allah’a ibadet amacıyla yapılan ilk kutsal mekanının yani Kâbe’nin burada olmasıdır. Âl-i İmrân Suresi 96. Ayette “Gerçek şu ki, insanlar için yapılmış olan ilk ev, âlemlere bir hidayet ve bir bereket kaynağı olan Mekke’deki evdir” diyerek Mekke ve Kâbe anlatılmaktadır (Can, 1991: 19-21; Bozkurt & Küçükaşçı, 2003b: 555-563).

Medine kenti, Hz. Peygamber ve sahabelerin hicret ettiği yer olması ve orada insanların gönüllü olarak İslam dinini kabul etmesinden dolayı “Kur’an’la fethedilmiş” şehir unvanını almıştır. Kentin eski adı “Yesrib”dir ve İslam’ın hâkim olmasıyla Medine olarak isimlendirilmiştir. Medine aslında etrafında tarım yapılan bir şehirdir. Hicretten sonra şehircilik yönüyle gelişen Medine, Hz. Peygamber ve Hulefâ-yi Râşidîn devirlerinde İslam’ın başşehri olmuştur. Hz. Peygamber’in Medine’de ikamet etmesi için bir konut ve yanında mescid inşa edilmiştir. Hz. Peygamber, Mescid-i Nebevî olarak anılan bu yerde ailesi ile yaşamıştır ve mübarek kabirleri de burada bulunmaktadır. Mescid-i Nebevi zamanla şehrin merkezi konumu haline gelmiştir. Ahzâb Suresi 13. Ayette “Onlardan bir grup, “Ey Medineliler! Sizin işiniz burada durmak değildir, hemen dönün” diyorlardı…” diyerek Medine’den bahsetmektedir. Medine’deki şehircilik gelişiminde doğrudan Hz. Peygamberin müdahaleleri olduğu bilinmektedir (Can, 1991: 22-27; Bozkurt & Küçükaşçı, 2003a: 305-311; Karataş, 2013; 59-84).

“Şerefü'l mekân bi'l mekîn” yani bir mekânın, mahalin, yerin veya bölgenin şöhreti orada bulunan kişinin şerefi, makamı ve yüceliğindendir darbımeseliyle ifade edersek Hz. Peygamberin oradaki varlığı ve Kâbe’nin bulunmasından dolayı Mekke ve Medine İslam şehirlerinin en mübarek yerleridir.

İslamiyet’in artık hızlıca Cezîreti’l Arab dışına doğru genişlemesiyle yeni fetihler için ordugâh şehirler inşa edilmiştir. Askeri amaçlı olarak Müslümanlar tarafından kurulan bu şehirler zamanla yerleşim amaçlı bir kent hüviyetini kazanmıştır. Kûfe, Fustat ve Basra gibi şehirler Bilâdüşşam, Irak ve Kuzey Afrika bölgelerine yapılacak fetihler için kurulan kentlerdir. Günümüzde Irak topraklarında yer alan ve Abbasiler tarafından bayındır edilen Bağdat ve Samarra illeri İslam şehirciliğinde nizami kent düzenlemesi açısından önemli tarihi yerleşim yerleridir. Erken İslam döneminde fethedilen diğer Kudüs, Şam ve Halep gibi kentlerde Yunan, Roma ve Bizans şehirciliği kısmen devam ettirilmiş fakat şehirlere İslami bir hüviyet kazandırılmıştır. İslam şehirleri kurulduğu yerlerde önceki medeniyetlerin ve kültürlerin bazı kent özelliklerini devam ettirse de kendine has nitelikler göstermiştir. Eski dönemlerden kalan yollar ve caddeler kullanılırken, mekanlar ve anıtsal yapılar İslami kamu yapılarına dönüştürülmüştür (Can, 1991; 19-59; Can, 2005: 215-235, Çil, 2009: 87-106).  

İslam şehirciliğinin kendine özgü özellikleri olduğu gibi farklı kültürlerle müşterek yönleri de bulunmaktadır:

İslam kentlerine farklı yönlere (kentlere) açılan şehir kapılarından girilmektedir. Bundan dolayı kapı isimlerinde Tebriz Kapı, Halep Kapısı ve Şam Kapısı gibi tanımlamalarla karşılaşılmaktadır. Dış kale olarak adlandırılan yerlerde halk yaşarken iç kalede ise yönetim merkezi mevcuttur. Şehir merkezinde Cami-i Kebir olarak adlandırılan Ulu Camii bulunmaktadır. Erken İslam şehirciliğinde ulu camilerin yanında idare merkezi olan, halife veya devlet yöneticisinin kaldığı “Dârü’l İmara” yer almaktadır. Ulu cami ve yönetim merkezinin yan yana inşa edilmesi dini ve dünyevi hakimiyet yönlerle ilişkilidir. Şehirlerdeki ana caddeler şehir merkezine doğru yönelmektedir ve yollar ana caddelere açılmaktadır. Yolların ayırdığı mahallelerdeki iskân-nüfus politikası akrabalık veya kabile esaslı olmaktadır. Şehrin coğrafi durumuna bağlı olarak yolların ve sokakların intizamı değişkenlik göstermektedir. Ayrıca yine mahrem ve korumacı anlayışla İslam şehirlerinde “çıkmaz sokak” anlayışının da yaygın olduğu görülmektedir. Böylelikle çıkmaz sokağa giren ve aileden olmayan kişiler çabuk fark edilmektedir. Evlerin fiziksel durumları coğrafi şartlara göre farklılık gösterse de mahremiyet unsurlarına dikkat edilmektedir. Özellikle avlu olgusu hane sakinlerinin daha özgür hareket edebilmelerini sağlamaktadır. İslam şehirlerinde içtimai-ekonomik yaşamın hareketli olduğu görülmektedir. Büyük çarşılar ana cadde üzerinde yoğunlaşmaktadır ve çeşitli ürünlerin satıldığı pazarlar bulunmaktadır. Özel malların satıldığı mahaller de mevcuttur. Kitapçılar çarşısı, kumaşçılar çarşısı ve hurmacılar çarşısı gibi hususi alanların olduğu bilinmektedir. Kent içi ticaretin dışında şehirler arası ticaret İslam şehirlerinde ürün çeşitliliğini ve ekonomiyi canlandırmaktadır. Ayrıca ticaret sonucu farklı kültürlerle de etkileşimin hızlandığı görülmektedir. Hamamlar yıkanma-temizlenme işlevi dışında sosyalleşme mekanlarıdır. Özellikle kadınların gelin hamamı ve lohusa hamamı olarak adlandırdıkları özel günlerde bir araya gelmesi günlük yaşamın bir parçasıdır. Mezarlık alanları İslam şehir yapılanmasında önemli bir yer tutmaktadır. Mezarlara aşırı kutsiyet atfedilmesi İslam fıkhı açısından olumsuz karşılansa da türbe gibi anıt mezarların yapılması toplumsal hafızanın devam sürdürülmesine olanak sağlamıştır. Kentlerdeki büyük mezarlıkların yanı sıra mahallelerin de kendilerine ait hazire alanları bulunmaktadır. İslam şehirlerinde sosyal ve ilmi terakkiyat için mektep, medrese, tekke, zaviye ve hankâh gibi dini ve hususi eğitim yapıları inşa edilmiştir. Farklı İslam beldelerinin dini ilimlerde ve bilimsel çalışmalarda ekol oluşturdukları ve birbirleriyle rekabet halinde oldukları bilinmektedir. Cuma ve Bayram namazlarının kılındığı Ulu Camii dışında mahalle mescitleri de şehirdeki ezan sesinin çoğalmasını sağlamıştır (Can, 1991: 60-102).

Batı Tarzı Kentleşmenin Müslüman Toplumların Kent İmgesi ve Kimlik Üzerindeki Etkileri

Batı tarzı kentleşme Sanayi Devrimi sonrasında Avrupa ve Kuzey Amerika’da ortaya çıkan nizami ve düzenli bir kent düzenini ifade etmektedir. Şehirlerde düzgün yol şebekesi ve alt yapıya önem verilmiştir. Su, elektrik ve kanalizasyon gibi günlük yaşamı kolaylaştıran unsurlar ile raylı yol ağları ekonomik anlamda ilerlemeyi sağlamıştır.  Geniş meydanlar, ana caddeler ve kamu yapıları şehirciliğin önemli unsurlarıdır. Şehir merkezlerinde yüksek katlı ticaret merkezleri önem kazanmıştır. Tarımsal üretimin yerine sanayi gelişimine önem verilmesi ve kentlerde fabrikaların kurulması işçi sınıfını ortaya çıkarmıştır. İşçiler ve aileleri için kurulan banliyö mahalleleri kentlerin bir parçası haline gelmiştir. Sanayileşmeyle birlikte üst, orta ve alt sınıf olarak isimlendirilen farklı toplumsal tabakalar oluşturulmuştur.

Şehircilik tarihine baktığımızda farklı kent tipolojileri ve düzenlerinin oluştuğu bilinmektedir. Günümüzde batı dünyasının öncülük ettiği kentleşme planları ise tüm dünyaya yayılmaktadır. İnsani odaklı şehir düzeninin kurulması ve kentlerdeki mekanların estetik anlayışla biçimlendirilmesi beşer ruhuna dokunan bir atmosfer oluştursa da batı kentleşmesinde önceliğin sermaye odaklı olması zaman içerisinde toplumun maneviyatının yok olmasına sebebiyet vermektedir. Müslüman toplumlar için de içtimai yaşam alanları ve binalar “Allah güzeldir, güzelliği sever” hadis-i şerif doğrultusunda şekillendirilmelidir. Nizami yolların oluşması, alt yapı hizmetlerinin sürekliliği, kentin temiz tutulması ve günlük yaşamın kolaylaştırılması pekâlâ İslami yaşamın gerekliliğindedir.

Batı şehirlerinde kapitalizm sebebiyle ortaya çıkan toplumsal sınıf farkları İslami anlayışın kabul edemeyeceği bir sistemdir. Medenileşme, şehirleşme ve bir arada yaşayabilme İslam’daki terakki ve dini yaşamla uyuşmaktadır. Fakat Batı kentleşmesindeki insan tabakaları düşüncesi yerine takvayı esas alan ve toplumsal duyarlılığa göre Hz. Peygamberin “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır” sözüyle hareket etmek gerekmektedir. Geniş şehir meydanları, parklar ve binaların etrafının manevi yapılardan uzak tutulması insanın iç dünyasında bir boşluk bırakacaktır. Bununla birlikte cami, tekke, hazire ve Allah dostları gibi kişilerin mekanlarının varlığı şehir hayatının bir parçası olmalıdır. Böylelikle kadın, erkek, genç, yaşlı, çocuk, amir ve işçi gibi farklı toplumsal rollerdeki kişilerin mezkûr mekanlarda bir arada teneffüs etmesi şehir toplumu ve şehircilik açısından eşitlik sağlamaktadır.

Nihayetinde Müslümanların medenileşmesinde önemli bir merhale olan şehirleşmede batının kullandığı bazı sistemler tercih edilebilir. Fakat Müslüman toplumların Allah’ın birliği ve İslam dininin esaslarını ölçüt almadan yaptıkları her uygulama çelişki doğuracak ve Müslümanların şehirdeki yaşamında maneviyat noksanlığına sebebiyet verecektir.

Modern Kentleşme ve İslami yaşam değerlerinin uzlaşısı  

Modern dünyanın ortaya çıkardığı kentleşmede Müslümanlara “tevhid” esaslı şehirler lazımdır ki bu durum kulluk bilinciyle mümkün kılınmaktadır. Kentleşme sürecinde Müslümanların öncelikle doğadan kopuk olmaması gerekmektedir. Allah’ın adetullah fiiliyatına ve Hz. Peygamberin sünnetine mugayir işler yapılmamalıdır (Demirci, 2003: 129-146; Kelebek, 2020: 149-202). Kentlerimiz depremden uzak yerlere konumlandırmalı, büyük binalar yaparak güneşi ve rüzgarı kesmemeli, kent içerisinde yeşil alanlar yaparak hayvanatın hakkı verilmeli, apartmanlarımız çocukların ve yaşlıların yaşamasına uygun tasarlanmalıdır. Yine "Cebrail bana komşu hakkında o kadar tavsiyede bulundu ki, onu mirasçı bırakacak sandım” hadisince komşuluk haklarına riayet edecek binalar dikilmelidir. Binaenaleyh şehir yaşamımız kolaylaşmalı lakin doğadan ve haktan kopmayacak kentler inşa edilmelidir.

Modern kentlerde görülen apartmanların çok katlılığı terk edilmeli, az katlı ya da mümkünse müstakil evler olmalıdır. Apartman hayatı Müslümanca yaşamayı zorlaştırdığı için çok katlı binalar yerine hususi evler inşa edilerek mahalle kültürü oluşturulmalıdır. Mahallerin kendi cami ve mescitleri olmalı bu ibadet mekanları apartmanlar arasında kaybolmamalıdır. Mescitlerimizin mimarisi toplumsal estetiğimize uygun biçimlendirilmelidir ki bir kentin İslam beldesi olduğunun alametlerinden biri de uzaktan bakıldığında minarelerin çok görülmesidir.

İslami Kentleşme prensiplerinin günümüzde uygulanmaması için herhangi bir engel bulunmamaktadır. Maalesef inanç dünyamızdaki zayıflama ve dünyeviliğin öne çıkarılması, Müslümanların modern İslam şehirleri kurmasına engel olmaktadır. Kapitalist dünyada insan merkezli yaklaşımın yerine sermaye odaklı bir anlayışın benimsenmesi sonucu, İslam şehirleri maalesef Batı kentlerini taklit etmektedir ki İslam’ın kutsal mekanlarının bile dünyevi mekanlarla çevrili olmasını görmek üzüntü vericidir.

İslam’ın zuhur ettiği dönemlerde kırsal bir yerleşim olan Yesrib’in Medine şehrine dönüşümü günümüzün kentleşme motivasyonu açısından iyi anlaşılmalıdır. Şehirler inşa edilirken ve mahalleler kurulurken Mescid-i Nebevi’nin ruhunu anımsatacak mekanlar da kent içerisinde tasarlanmalıdır. “İlim Çin'de de olsa ona tâlip olun. Çünkü ilim her Müslümana farzdır” kutsi sözüyle hareket ederek; tarihte kentlerin nasıl şekillendiği, tabiat yasalarının nasıl işlediğini ve diğer milletlerde kentleşmenin nasıl geliştiğinin öğrenilmesi gerekmektedir. Doğanın işleyiş çarklarına savaş açmayan, insanlığın iyiliğine olan ve bütün canlıların hayatına saygı duyan şehirler zaten İslami bir oluşumdur. Modernitenin getirdiği kanunların kent yaşamı üzerinde menfi tesirleri olabilir fakat Müslümanların kendilerine uygun olan nizamları alıp düzenlemesi gerekmektedir. Sonuç olarak Müslüman toplumların şehirleşme ilkelerinde Allah’ın doğa kanunları, Hz. Muhammed’in fıkhı ve sünnetleri göz önünde bulundurulmalıdır. Kentler moderniteye göre değil toplumsal bediiyat anlayışımıza göre düzenlenmelidir.   

Kaynakça

Biçakcı, H. & Yıldırım, C. (2018). İslam Uygarlığında Kent ve Kentleşme. Bitlis Eren Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 7(2), 541-561.

Bozkurt, N. & Küçükaşçı, M. S. (2003a). Medine mad TDV İslam Ansiklopedisi, C.28, 305-311.

Bozkurt, N. & Küçükaşçı, M. S. (2003b). Mekke mad. TDV İslam Ansiklopedisi, C.28, 555-563.

Çil, H. (2009). Halife Ömer'in Askeri Şehirleri (Ordugahlar). Dini Araştırmalar, 12 (35), 87-106.

Demirci, M. (2003). İslam’da Şehir ve Şehrin Sosyal Dinamikleri. İstem, 1(2), 129-146.

Karataş, M. (2013). Hz. Peygamber’in Yerleşim ve Şehirleşmeye Yönelik Çabaları: Medine Örneği. İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 28, 59-84. 

Kelebek, M. (2020). İdeal İslam Şehrinin Fıkhî Özellikleri (Serahsî ve İbn Rüşd Örneği). Yakın Doğu Üniversitesi İslam Tetkikleri Merkezi Dergisi, 6 (1), 149-202.

Yılmaz, C. (1991). İslâm Şehirlerinin H. I-III (M. VII-IX.) Y.Y. Fizikî Yapısı (Doktora Tezi) Ankara: Ankara Üniversitesi.

Yılmaz, C. Hulefâ-İ Râşidin Döneminde Ortaya Çıkan Ordugâh Şehir Modeli Üzerine Bir Değerlendirme. İstem, 3(6), 215-235.

https://kuran.diyanet.gov.tr/

Paylaş

Resul Yelen

1988, Kastamonu/Tosya doğumlu. İlk ve ortaöğretimini İstanbul’da tamamladı. Lisans eğitimini Ege Üniversitesinde, 1 yılı yabancı dil hazırlık olmak üzere, 2006-2011 yılları arasında bitirdi. Ege Üniversitesi Türk İslam Sanatları A.B.D.’nde yüksek lis...

Son İçerikler
Temel Hak ve Özgürlükler
Aktivistlerin Gözünden Küresel Sumud Filosu
30 Eylül 2025
Kültür ve Sanat
İslam Şehirleri ve Modern Kentleşme
30 Eylül 2025
Toplumsal Meseleler
İsrail’in Doha Saldırısı: Arabuluculuk, Körfez Güvenliği ve Güç Dengeleri
15 Eylül 2025
Temel Hak ve Özgürlükler
Hanzala’ya Yapılan Müdahale: Uluslararası Sularda Sivil Bir İnisiyatifin Zorla Durdurulması
11 Eylül 2025
Düşünce
Ben-Gvir’in Mescid-i Aksa Baskınları Neyin Habercisi?
10 Eylül 2025
Çok Okunanlar
Toplumsal Meseleler
Güney Kore Müslüman Topluluğu Üzerine Kısa Bir Analiz
20 Ekim 2022
Ekonomi
İsrail Boykotunun Ön Sonuçları
17 Ocak 2024
Kültür ve Sanat
Yeniden Eskiye Bakmak: Yeni Mardin’de Geleneğin İcadı ve Canlandırmacı Mimarlık
17 Kasım 2023
Kültür ve Sanat
Farha: Sinemanın Nekbe’ye Şahitliği
21 Kasım 2023
Düşünce
Filistin’de Bir Hayat Tarzı Olarak Direniş
16 Eylül 2024
logo

Platform: Müslüman Dünyanın Gündemi, Müslüman toplumların fikrî, siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel gündemlerini takip ve tahlil edip Müslüman dünyaya dair güncel ve özgün perspektifler sunmayı amaçlayan bir yayın organı olarak İLKE İlim Kültür Eğitim Vakfı bünyesinde kurulmuştur.

  • SAYILAR
  • Analizler
  • İNFOGRAFİK
  • Müslüman Dünyadan Sesler
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • İLKE ANASAYFA
  • platform@ilke.org.tr
  • (0216) 310 43 18
  • Aziz Mahmut Hüdayi Mah.Türbe Kapısı Sk. No: 13Üsküdar, İstanbul

Copyright © by NG. Bütün Hakları Saklıdır