Kızıl İslamofobi: Doğu Türkistan’daki Çin Mezalimi
1949 yılında Doğu Asya’da kurulmuş bir ülke olan Çin, resmi adıyla Çin Halk Cumhuriyeti, Doğu Türkistan, Tibet, İç Moğolistan ve Tayvan dahil olmak üzere geniş bir coğrafyayı kapsar. Çin, komünizm, sosyalizm ve tek parti yönetimi temelinde işleyen bir siyasi sistemle faaliyet göstermektedir. Çin Komünist Partisinin özel bir meşruiyet ve güç sahibi olarak kendini gösterdiği Çin’de ateizm, komünizm, materyalizm ve Çin milliyetçiliğini teşvik ederken, Çin medeniyeti, dili ve kültürünü de yaymaya çalışmaktadır (ETHR, 2022).
Çin'in kontrolü altındaki bölgede yaklaşık 40-50 milyon Müslüman yaşamaktadır; bunlar arasında Çin sınırları içindeki Hui halkı ve işgal edilen Doğu Türkistan›daki Uygurlar, Kazaklar, Kırgızlar, Özbekler ve diğerleri yer almaktadır. Çin›in 1948›de Doğu Türkistan'ı işgal etmesinden bu yana, bölge büyük ve sistematik asimilasyon politikalarıyla karşı karşıya kalmıştır. Bu politikalar kültür ve dil devrimleri, tutuklamalar, İslam ve kültürel mirasın yok edilmesi ve Çinlileştirme gibi uygulamaları içermektedir.
Sömürgeci stratejisi benimseyen Çin, Doğu Türkistan’da asimilasyon politikaları uygulamaktadır. Bu politikaların amacı, bölgenin yerli ve İslami değerlerini değiştirmek, asimilasyona karşı direnişi bastırmak, işgali meşrulaştırmaktır. Bütün bunların politik bir sebebi olarak Çin, Doğu Türkistan’ı stratejik önemi haiz bir bölge olarak kurgulayıp hem enerji rezervleri hem de 2013’ten beri izlenen Büyük Kuşak-Yol Girişimi’nin (Belt and Road Initiative) bir kapısı olarak görmektedir (ETHR, 2022).
Çin'in stratejik ve ideolojik dünya görüşüne göre Komünist partiye yönelik her türlü direniş Çin’in ulusal çıkarına (Chinese Dream), güvenliğine bir tehdit olarak algılanmaktadır. İslam’ın Doğu Türkistan'daki uzun tarihi göz önünde bulundurulduğunda bölgenin İslam, Doğu Türkistanlıların kültürel ve ulusal kimliğiyle derinlemesine bütünleşmiştir. Bir kimlik olarak Müslümanlık, Çin kolonizasyonuna, Çinlileştirilmeye ve komünizme karşı ideolojik ve etkili bir direniş kaynağı olarak görülmektedir.
Sonuç olarak, Çin’in İslam korkusu büyük oranda Çin’in büyük stratejisinin (grand strategy) başarıya ulaşması için Doğu Türkistan’ın kolonizasyonu ve kimlik asimilasyonuna dayanmaktadır. Bu korku, bölgede tüm Müslüman topluluklara karşı ulusal düzeyde İslamofobiye yol açmış ve Doğu Türkistan'daki İslamofobi düzeyi uluslararası normlara göre soykırım boyutuna ulaşmıştır.
Çin’in İslamofobik Politikaları
1975’ten sonra Çin, Doğu Türkistan’da İslami eğitimi ve İslam çalışmalarını engellemeye devam etmiştir. Camilerde Müslümanların ibadet edebilmesi için yaş ve cinsiyet sınırlamaları getirilmiş; İslam dini çocuklar 18 yaşına gelene kadar yasaklanmıştır. Bunların yanında Çin hükümeti ateizmi teşvik ederek İslami değerleri ve İslam tarihini karalama kampanyaları başlatmıştır. Örneğin ilkokulun ilk yılı çocuklar Tanrı başta olmak üzere tüm madde dışı varlıkları reddeden bir müfredatla eğitime başlarlar. Üçüncü sınıfta tüm öğrenciler, dinsiz olmayı taahhüt ederek kırmızı fular takarlar. Bu İslam karşıtı ortamda yetiştirilen öğrenciler zamanla belirli statülere gelerek İslamofobik karakterler kazandı. Dolayısıyla bu durum Doğu Türkistan’da İslamofobik elitleri, devlet yetkililerini, akademisyenler, polisler gibi her meslekten İslamofobiyi kanıksayan insanlar üretmiştir. İslam’ın marjinalleştirildiği bu ortamdan hem Müslümanlar hem de Müslüman olmayanlar büyük ölçüde etkilendi; İslamofobik ön yargılar arttı ve hükümetten Müslümanlara yönelik İslamofobik politika talepleri de arttı (Uygur Araştırmaları Merkezi, 2023).
İslam, asimilasyona karşı güçlü bir direnç kaynağı olarak Çin'in Doğu Türkistan›daki sömürgeleştirme politikasına en büyük tehdidi oluşturuyordu. İslam'ı sömürgeleştirmeye daha uygun hale getirmek için Çin İslam metinlerini ve direnişle ilgili öğretileri değiştirdi. Çin, sömürgeleştirme dostu bir İslam yaratmayı amaçlıyordu. Batılıların terörle savaşı, Çin'e 11 Eylül'den sonra İslamofobik suçlarını örtmek için daha iyi bir bahane sağladı ve Çin terörle savaşa katıldı, ancak bu savaşı özellikle Müslümanlara karşı Doğu Türkistan'a yönlendirdi; terörle mücadele ve aşırılığa karşıtlaştırma terimlerini yeni İslamofobik politika ve söylemleri için kullanıyordu (Beydoun & Crenshaw, 2023).
2013 yılına kadarki altmış beş yıllık asimilasyon çabalarına rağmen, Doğu Türkistan halkı kimliklerini ve direnişlerini büyük ölçüde İslam sayesinde sürdürdü. Asimilasyona karşı bu direniş, Çin’in kolonizasyonuna ve büyük stratejisine ciddi bir tehdit oluşturdu. Bu nedenle Xi, asimilasyonun da ötesinde fiziksel işkence ve şiddetlere meşru zemin sağlaması adına İslam’ı terörizmin ana faktörü görüp Doğu Türkistan’da teröre karşı savaş ilan etti. (Luqiu & Yang, 2018). İslam, Çinlileştirmeye karşı direncin en etkili faktörü olarak ilk sıraya yerleştirildi ve Çin tarafından “İslam eşittir terör” şeklinde bir çerçeve oluşturuldu.
İslamofobik Soykırım
Tarih boyunca Doğu Türkistan, Çin’in yönetimi altında bir dizi katliam ve baskıya maruz kalmış, insan hakları ihlallerinin en sert versiyonlarıyla muamele görmüştür. Ancak önceki baskı ve zorlamaların aksine Çin’in şimdiki İslamofobik soykırımının boyutu dünyayı şok edecek mahiyette. Uygur Mahkemesine göre, soykırımı oluşturan hızlı asimilasyon süreci, 2017’den sonra başlayan ve 2014’e kadar uzanan hazırlıkları içermektedir. Bu soykırımın İslamofobi ile ilişkilendirilen yönleri aşağıdaki gibi özetlenebilir:
Çin’in “teröre (!) karşı mücadelesi” toplama kampları kurmayı, geniş çaplı gözaltıları, camilerin tahrip edilmesini, dini metinlerin yakılmasını ve İslami sembollerin yasaklanmasını içeriyordu. Okullarda ateizm ve Konfüçyanist ideolojiler teşvik edilirken, slami uygulamalar kısıtlandı ve Müslüman ülkeler ve liderleri kötülendi. 2014 ile 2023 arasında 16.000'den fazla cami yıkıldı, İslami ibadet yasaklandı, imamlar, düşünürler ve hatta sivil Müslümanlar tutuklandı. Tüm insanlar beyin yıkama programlarıyla zorlanarak toplama kamplarına gönderildi ve İslami kimliklerini terk etmeye zorlandı. Tüm bu soykırımcı İslamofobik Çin politikaları, Doğu Türkistanlıları İslam’dan uzaklaştırmayı, kimliklerini ve motivasyonlarını değiştirmeyi hedefliyor. (ETHR, 2022).
İslamı Ehlileştirme Çabası: Çin’in İslamofobik İslam Öğretisi
Çin'in Doğu Türkistan'ı Müslümansızlaştırma amacı, bölgenin kültürel ve etnik kimliğinin İslamla derin bağlantısı nedeniyle zor bir hedef olarak görünmektedir. Çin›in çabalarına rağmen, İslam dirençli bir güç olarak kalmaktadır.
İç politikada Müslüman karşıtı politikalar benimseyen Çin, dış politikada Orta Asya ve Orta Doğu gibi Müslüman nüfuslu alanlara etkiyi genişletmeyi amaçlamaktadır ancak bu bölgelerle işbirliği için göstermelik de olsa İslam’la bir sorunu olmadığı görünümü vermelidir. Bu çerçevede 2014 yılında Çin, “Çin İslam’ı” projesini ortaya atarak Çin›de yetişmiş “imam”larla işbirliği halinde komünizm, kolonyalizm ve sinisizim karşıtı olmayan, Çin›in çıkarlarıyla uyumlu bir İslam versiyonu oluşturmayı hedefliyor. Komünizm yanlısı, geleneksel İslami değerleri ve öğretileri reddeden İslamofobik karakterli bir İslam kurgusu karşımıza çıkıyor (Ramachandran, 2023).
Müslüman Dayanışmasının Başarısızlığı
Çin›in soykırımı, küresel boyutta siyasetçiler, akademisyenler, sivil toplum kuruluşları ve uluslararası ve ulusal insan hakları kuruluşları gibi çeşitli çevrelerin dikkatini çekmiştir. 2017›den bu yana, sayısız Müslüman aktivist ve girişim, farkındalık oluşturmak, soykırımı kınamak ve Doğu Türkistan›la dayanışmak amacıyla hareket etmiştir. Bu inisiyatifler, Doğu Türkistan diasporası ve temsilci kuruluşlarının çağrılarına yanıt olarak ortaya çıkmıştır. Türkiye, Kuveyt, Katar ve Malezya gibi Müslüman çoğunluklu ülkeler bu konuyu sesli bir şekilde desteklemiştir. Batı›da ise devam eden soykırıma karşı faaliyetler de ivme kazanmıştır. Örneğin, Birleşik Krallık›ın “Stand 4 Uyghurs” Koalisyonu, yüzlerce Müslüman kurum ve kuruluşu uluslararası bir protestoda birleştirmiş; Amerika merkezli Müslüman öğrenciler girişimi olan “Free Uyghur Now” ise aktif bir şekilde Doğu Türkistan›a destek sağlamıştır. Yalnızca aktivizm değil akademik olarak da Uygur Soykırımı ele alınmış ve Çin İslamofobisi konusunu Türkçe, Arapça ve İngilizce araştırmalarla incelemiştir. Özellikle Profesör Khaled Beydoun’un The New Crusades – Islamophobia and the Global War on Muslims adlı kitabı, Çin İslamofobisini inceleyen önemli bir eserdir.
Ancak Müslümanların gösterdikleri bu dayanışmanın etkisinin sınırlı kaldığını belirtmemiz gerek. Çin, stratejik olarak Müslüman heyetlerini Doğu Türkistan’a davet ederek suçlarını hafifletmeyi ve soykırım sonrası durumu normalleştirmeyi amaçlamaktadır; ancak bu Müslüman heyetler, politik sonuçlardan kaçınmak için Çin soykırımını güçlü bir şekilde dile getirememektedir. Çin’in yüksek sesli Müslümanlardan korktuğu gerçeğinden hareketle, Müslümanların seslerini duyurmaları Çin’in soykırımına karşı önemli bir hamle olacaktır (CNN, 2019).
Doğu Türkistan’a yönelik sosyal, siyasi ve mali destek olmasına rağmen, bu destek beklenen etkiyi oluşturamamıştır. Ayrıca, Müslümanların sorunlarına çözüm sunma görevi olan İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), eski Genel Sekreter Ekmeleddin İhsanoğlu’nun önceki çabalarına rağmen Doğu Türkistan soykırımı konusunda bir sessizlik içindedir. Türkiye, İİT içinde birlikte hareket etme çağrısını sürdürse de üye ülkeler arasındaki anlaşmazlıklar teşkilatın sorumluluklarını yerine getirmelerini engellemiştir (Uygur Araştırmaları Merkezi, 2023).
Sonuç: Harekete Geçilmesi Gerekiyor
Uygurlara yönelik devam eden soykırım, Çin’in bölgedeki İslamofobik-komünist ideolojisi etrafında gerçekleştirilen hızlı asimilasyon politikalarının bir sonucudur. Bu politika, Çin’in Büyük Stratejisi’nin başarılı olması noktasında herhangi bir fiziksel tehdidi ortadan kaldırmayı, ideolojik direnci zayıflatmayı ve soykırım sonrası normalleştirilmiş bir ortam yaratmayı hedeflemektedir. İslam, otokrasiyi, asimilasyonu ve haksızlığı reddetme özelliğiyle, Çin’in hedeflerine bir tehdit oluşturmaktadır. Doğu Türkistan’daki devam eden soykırım, Çin’in genişleme amaçlarının bir yüzüdür ve uluslararası barış ve adalet için küresel bir tehdit oluşturmaktadır. Bu tehdide karşı Doğu Türkistan’daki insanların haklarını korumak için hem iç politikada hem de uluslararası arenada çeşitli adımlar atılmalıdır:
- Soykırımın Tanınması: Müslüman ülkeler, devam eden soykırımın gerçekliğini ve İslamofobik doğasını kabul etmelidir. Uygur soykırımının tanınması, parlamentolarda desteklenmeli, siyasi elitler ve STK’lar soykırım karşıtı çabaları ve bu ülkeler içinde ve dışında yürütülen savunuculuk faaliyetlerini yürütmelidir.
- İkili Diplomatik İlişkiler: Müslüman ülkeler, Çin’in enerji ithalatı ve yatırımlarında önemli bir rol oynamaktadır. Müslüman ülkelerin Çin’e karşı bir araya gelmeleri, Çin’in eylemlerini etkileyebilir ve devam eden soykırımı durdurmaya yönelik önemli bir adım olabilir.
- Uluslararası Yükümlülük: Müslüman ülkeler, anayasaları ve değerleri gereği, diğer Müslümanları koruma yükümlülüğünü yerine getirmelidir. İİT ve BM gibi uluslararası kuruluşların varlığı, soykırıma karşı eylem planı oluşturmak ve harekete geçmek için önemli iki ulusötesi kurum olarak karşımızda durmaktadır.
- Bireysel ve Toplumsal Çabalar: Sivil toplum kuruluşları, parlamento üyeleri ve Müslüman bireyler, küresel dayanışmaya önemli katkılarda bulunabilirler. Kamuoyu farkındalığı hükümetleri yükümlülüklerini yerine getirmeye zorlaması açısından önemli bir itici güçtür.
Doğu Türkistan soykırımının çok yönlü doğasını anlamak hem İslamofobik yönünü hem de siyasi motivasyonlarını ele alan etkili stratejiler geliştirmek için önemlidir.
Kaynakça
Beydoun, K. A., & Crenshaw, K. (2023). The new crusades: Islamophobia and the global war on Muslims. USA: University of California Press.
OHCHR. (2022). OHCHR Assessment of Human Rights Concerns in the Xinjiang Uyghur Autonomous Region, People’s Republic of China. Erişim Adresi: https://www.ohchr.org/en/ documents/country-reports/ohchr-assessment-humanrights-concerns-xinjiang-uyghur-autonomous-region
ETHR. (2022). Doğu Türkistan Soykırımı Raporu, Erişim Adresi: https://www.ethrw.org/
Luqiu, L. R., & Yang, F. (2018). Islamophobia in China: news coverage, stereotypes, and Chinese Muslims’ perceptions of themselves and Islam. Asian Journal of Communication, 28(6), 598-619.
Tynen, S. (2022). Islamophobia, terrorism and the Uyghurs: When minorities in China find themselves on the wrong side of the counterterrorism discourse. Geopolitics, 27(1), 360-365.
Center for Uyghur Studies, (2023). Islamophobıa in China and Attitudes of Muslim Countries. Report by Center for Uyghur Studies. Erişim Adresi: www.uyghurstudy.org
Miao, Y. (2020). Sinicisation vs. Arabisation: Online narratives of islamophobia in China. Journal of Contemporary China, 29(125), 748-762.
Ramachandran, V. (2023). Secularism with Chinese Characteristics: Xi Jinping’s Sinicization of Islam in Xinjiang. Tamkang Journal of International Affairs, 26(3), 1-71.
Qiblawi, T. (2019). Muslim nations are defending China as it cracks down on Muslims, shattering any myths of Islamic solidarity. Erişim Adresi: https://edition.cnn. com/2019/07/17/asia/uyghurs-muslim-countries-chinaintl/index.html
Abdürreşid Eminhaci
Abdürreşid Eminhaci is the Secretary-General of International Union of East Turkistan Organizations (IUETO)....