Orta Doğu’da Müslüman Kadınların Sosyo-Politik Katılımını Yeniden Düşünmek
Toplumlarımızın genel yapısını ve işlevini gözlemlediğimizde hükümet ve ulusal kurumların bu toplumların karşı karşıya kaldığı gelişmelere yönelik risk ve fırsatları ele almaktaki başarısızlığı veya zayıflığının bir sonucu olarak toplumsal hareketlerin siyasi ve sosyal değişimlerdeki rollerinin arttığına şahit oluruz. Bu hareketler, yerel ve uluslararası ağlar arasında iletişim kurmak ve özellikle kadınlarla ilgili toplumsal değişim talepleri ve mekanizmaları için bütünlüklü bir modelin yayılması adına sosyal medyaya büyük ölçüde bağımlı hale gelmiştir.Böylece kadınlar tüm uluslararası kuruluşlar için merkezî ve acil bir konu haline gelmiştir.
Bütün Birleşmiş Milletler organları 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi çerçevesinde faaliyetlerini ve programlarını, özellikle Orta Doğu Bölgesi’nde, kadınların ve kız çocuklarının güçlendirilmesine ve liderliğine yönelik kurgulamıştır. Neredeyse tüm yerel veya uluslararası konferanslar, forumlar, bu hedefleri özellikle siyasi ve sosyal katılımı açısından dikkate almaktadır. Ancak Orta Doğu’da kadınların sosyo-politik katılımını doğru bir şekilde anlayabilmek için ülkelerin siyasi, kültürel, dinî ve ekonomik çeşitliliğinden dolayı bütün bölgenin paylaştığı göstergeleri tespit edebilmek maalesef ki çok zor. Bölgede İslam hukuku ilkeleriyle yönetilen ve kadınlara birçok alanda rol ve hak veren İran; kadınların parlamentolara katılımında dördüncü Arap ülkesi olan Irak gibi ülkeleri görebiliriz. Bunun yanı sıra bölgede seküler standartları benimseyen laik ülkelerden biri olarak parlamentodaki sandalyelerin %17,3’ünü kadınlara ayıran Türkiye de vardır. Suriye, Filistin ve Lübnan gibi siyasi ve sosyal açıdan istikrarsız olarak sınıflandırılabilecek ülkelerdeyse 1943’ten bu yana kurulan 76 hükümetten yalnızca 8’inde kadınlar yer almıştır.
Binaenaleyh bölgedeki kadınlar, BM kuruluşlarıyla birlikte, ulusal müzakerelerde, konferanslarda ve uzmanlarla yapılan toplantılarda hükümetler ve sivil toplumla iş birliği yaparak kadınları güçlendirmek için programlar oluşturmakta ve bazen çelişkili de olsa başarılı sonuçlar elde etmektedir. Ayrıca barış girişimleri için eğitimler ve kadın hakları protokolleri gibi çalışmalarla yerel yasaları, politikaları ve programları yeniden şekillendirerek uluslararası standartları yakalama çabasındadırlar. Ancak, kadınların bölgede uyguladığı bu faaliyetler, toplumların dinamikleriyle veya kadınların ülkeden ülkeye farklılaşan gerçek ihtiyaçları ve öncelikleriyle uyuşmayan kavramlarla hareket ettiklerini göstermektedir.
Bu durum, siyasi ve sosyal pozisyonlarına ulaşan çoğu kadının, toplumsal değişimin ürettiği yeni bir düşünce olarak kadınların ve erkeklerin yeni rollerine yönelik kalıplaşmış kültürel mirasların değişimine karşı çalışmasına yol açmıştır. Bazıları, daha önce uygulanan parti programları üzerinde yeni üyelerle ilgili yenilikçi fikirler veya yeni fikirler olmaksızın aynı şekilde çalışmaya devam etmiştir. Bu nedenle, tartışmamız gereken gerçek durum, yeni pozisyonlarındaki kadınların bağımsızlık eksikliği veya değişkenlik analizi nedeniyle politikalarda reform yapma fırsatlarına sahip olup olmadıklarıdır. Çalışma programları, özellikle parlamentolarda kadın kotasının uygulanması ve tüm kurumlarda ve her düzeyde eşitliğin sağlanması gibi çoğu zaman dikkate alınmayan kanun teklifleri ve oylamalardan ibarettir.
Kadınların Reformist Rolü Nedir?
Bunun en yakın örneği, 2021 yılında Hasan Diab hükümetinde olduğu gibi 6 kadın bakanın atandığı, ancak Beyrut Limanı Patlaması nedeniyle istikrarsız koşullar nedeniyle hükümetinin sadece 7 ay sürdüğü ve hiçbir şeyin değişmediği veya sunulmadığı Lübnan’dır. Ayrıca, 2016 yılında Cumhurbaşkanı Michel Aoun döneminde, bir siyasi partiye mensup ilk başörtülü Müslüman kadının yanı sıra 27 kadın büyükelçi, seçimleri denetleyen Yüksek Komisyondaki 10 üyeden 3’ü ve Ekonomik ve Sosyal Konsey’in 70 üyesinden 12’si kadın olarak atanmıştır. Bugün Lübnan’da kadınlar 128 parlamento sandalyesinden altısına sahiptir.
Bütün bunların amacı, eşitliği (50/50 modeli) tüm kurumlarda ve her düzeyde uygulama stratejisini ilerletmek, kadınlara karşı tüm ayrımcı yasaları kaldırmak ve yasalarda eşitliği sağlamaya çalışmaktır. Vatandaşlık, cinsiyete dayalı ihlal, birleşik kişisel statü ve kadınları korumak ve onlara ifade özgürlüğü vermek için siyasette kadına yönelik şiddet yasasını onaylamak bunlardan bazılarıdır. Bütün bunlar uluslararası yardımla, Lübnan’ın 2019’dan bu yana yaşadığı, çok boyutlu yoksulluk olarak sınıflandırılan hem erkekler hem de kadınlar için çok yüksek işsizlik oranı, okullar ve üniversiteler için gerekli ekipman eksikliği ile ekonomik ve sosyal krizin çözümünde kadınların katkıda bulunmasına yardımcı olabilir.
Asıl mesele Orta Doğu ülkelerinde kadınların sosyo-politik katılımı değil; bu katılımın uygulanabilirliği ve görünürlüğüdür.
Asıl mesele Orta Doğu ülkelerinde kadınların sosyo-politik katılımı değil; bu katılımın uygulanabilirliği ve görünürlüğüdür. Müslüman bir kadının yetenekleri, ilgi alanları ve en önemlisi doğuştan getirdiği ve edindiği görevi doğrultusunda toplumu koruma ve güçlendirme konusunda birçok toplumsal rolü vardır. Bu nedenle, yüksek düzeyde eğitim almış ve farklı alanlarda uzmanlaşmış gençlerimiz, seçkin dereceleri ve uzmanlıklarıyla birlikte, her topluluğun dinamiklerini ve ihtiyaçlarını inceleyen, sistemli çalışmalar ve kapsamlı gelişim uygulamaları benimseyen özel bir bilimsel program çerçevesinde ulusal bir sosyal müdahale planı içinde işbirliği yapmalıdır.
Bu, sadece benzer toplumların deneyimlerinden faydalanan ulusal stratejik planlar içinde “kadınları güçlendirmeye yönelik yeni yaklaşımları” yeniden düşünmeyi gerektirir. Ayrıca, her bölgenin özel koşullarını ve gelişme için mevcut imkânları dikkate alan yeni bir “sosyo-politik katılım kavramı” düşünmeyi gerektirmektedir. “Kadın kotası” kavramı bireysel farklılıkların ve çıkarların dikkate alınarak sürdürülebilir bir şekilde iyileştirilmesi için yeniden düşünülmelidir. Bunların yeniden düşünülmesi ve düzenlenmesi, İslam toplumları olarak bizlerin kadınlara saygı duyan ve onları koruyan değerlerimizle sistemi uyumlu hâle getiriyor; onların topluma katılımlarını kolaylaştırıyor ve sağlık toplumlara öncülük edecek sağlıklı ailelerin kurulmasındaki önemli rollerini güçlendiriyor.
Kadınlar günümüzde pek çok tehlikeyle karşı karşıya. Bu da isabetli ve bilinçli kararlar alarak harekete geçmeyi gerektiriyor. Gençlerimizi, çocuklarımızı, ailelerimizi ve evlerimizi kaybediyoruz. Özgün ve gerçek düşüncelerle yeni bir sayfa açalım:
“Kadınlarla ve erkeklerle, hep birlikte; eşitlik için değil tamamlanmak için”.
Sahar Hammoud
Dr. Sahar Hammoud, UCD Sağlık Sistemlerinde Araştırma, Eğitim ve Yenilik Merkezi (UCD IRIS), Hemşirelik, Ebelik ve Sağlık Sistemleri Okulu, University College Dublin'de Doktora Sonrası Araştırma Görevlisidir. Sağlık araştırmalarında multidisipliner p...