Orta Doğu ve Güney Asya’da Uluslararası Çalışan Düşünce Kuruluşlarının Niteliksel Analizi
Yaşadığımız dünyada birçok meselenin karmaşıklaştığı ve problemlerimizin hepimizin gözünde aynılaştığını düşünebiliriz. Dünyanın her yerinde enerji, strateji, güvenlik, yoksulluk, eşitsizlik, kalkınma, sağlık ve gıda problemleri tartışılabilmektedir. Asıl problem bu problemlere kendi dünyamızın dışında nasıl bir perspektif geliştirebilmekte ve politika üretebilmekteyiz? Bu bağlamda bu çalışma ile STK’ların ürettiği çalışmalardan yola çıkarak bir bakış açısı sunulması hedeflenmektedir. Çalışmanın ilk kısmında uluslararası politika ve küresel siyaset gibi kavramlar tartışılacak ve küresel siyasetin dönüşümünde STK’ların etkisine dair bir tartışma yürütülecektir. İkinci kısmında 16 farklı STK’nın sitelerinden ve çalışmalarından yola çıkılarak uluslararası siyaset anlayışları analiz edilecektir.
Uluslararası Siyasetin Dönüşümünde STK’lar
Uluslararası siyaset devletlerin diğer devletlerle kurduğu iletişim biçimi olarak tanımlanabilirken, küresel siyaset devlet dışındaki aktörleri de dâhil etmektedir. Heywood (2014, s. 3) küreselin iki anlamı olduğunu söylemektedir. İlk anlamının ulusal ve bölgesel gelişmelerin ötesinde olarak tanımlamaktadır. İkinci anlamını sistem içindeki tüm bileşenleri dâhil eden anlayış yani kapsayıcılık olarak ifade etmektedir. Bu bağlamda küresel meseleler denildiğinde bütün aktörlerin problemleri dâhil edilmektedir. Bölgesel güvenlik anlayışı, strateji, dış politika kavramlarının yanı sıra devlet dışı aktörler, insan güvenliği, yönetişim, vatandaşlık gibi meseleler de ele alınmaktadır.
Yaşadığımız dönemde sadece devletler değil; şirketler, STK’lar, hareketler ve birçok unsur uluslararası sistemi etkilemektedir. 1980’li yıllardan itibaren STK’lar artmaya ve özellikle çevre, kalkınma ve sosyal hizmetler alanında etkin olmaya başlamıştır (Uzel, 2016, s. 163). STK’ların uluslararası sistemde aktör olarak değer görmesinin nedeni “uluslararası kamuoyu oluşturma” yeteneğinden kaynaklanmaktadır (s. 164). STK’lar şirketlerin, devletlerin ya da başka kurumların desteklerini alabilmektedir. Bu sayede bu kuruluşlar için çalışmalar üretebilmekte ve bu kuruluşların tanıtımını sağlayabilmektedir. Devlet ve toplum ekseninde bir meşruiyet zemini oluştururken, aynı zamanda bu düşünce kuruluşları devletleri uluslararası sistemde temsil edebilmekte ve düşüncenin yayılabilmesini sağlayabilmektedir.
Metodoloji
Müslüman Düşünce ve Fikri Birikimler projesinin (İLKE, 2021) katkısıyla Ortadoğu’dan 11 STK ve Güney Asya’dan 5 STK seçilmiştir. Güney Asya’dan 5 STK tercih edilmesinin nedeni uluslararası politika alanında sınırlı STK’ya ulaşılabilmesidir. Ayrıca Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Körfez ülkeleri daha geniş bir perspektifle ele alınmıştır. Çalışmada Ocak-Aralık 2021 sürecinde yayımlanmış olan “Müslüman Dünyadan Fikri Birikimler” bülteninde seçilen STK’ların odaklandığı “kavramlara” yer verilmiştir. Bu STK’ların sitelerindeki tanıtım yazılarından ve çalışmaları üzerinden üç tema olacak şekilde bir gruplandırma yapılmıştır. Ayrıca belirtilmelidir ki listedeki bazı kuruluşların üç alanda da çalışmaları olabilmektedir. “Tema” kısmı öncelikli politika alanlarını ifade etmektedir.
Seçilen bu STK’ların devletlerin dış politikasına yönelik çalışmalar ve perspektifler geliştirdiği görülmektedir. Bu STK’lar kendi problemlerini anlamlandırmaya çalışmakta ulusal ve bölgesel meseleler üzerine çalışmalar üretmektedir. Hedef çalışmaları üç başlık altında toplanmıştır: Strateji, Enerji ve Güvenlik; Kimlik ve Devlet inşası; Demokratikleşme ve Yönetişim.
Kimlik ve Devlet inşası
Kimlik ve devlet inşası üzerine çalışmalar yapan STK’lar bölgesel ve küresel aktörlerin iş birliğine ihtiyaç duymaktadır. Barış, çatışma, iş birliği ve buna bağlı olarak insan hakları ve demokrasi meselelerini ön plana çıkartmaktadır. Özellikle bu konuda Libya, Lübnan, Irak ve Yemen çalışmalar üretmektedir. Bölgesel hedeflerden ziyade kendi yaşadığı toplumun ve hükümetlerin problemleri üzerine tartışmalar ve analizler gerçekleştirmektedir. Libya, Irak ve Yemen’de BM gibi uluslararası organizasyonların iş birliği daha etkindir.
Irak ve Yemen’in tarihsel hafızası, medeniyeti ve kültürü üzerine anlayış geliştiren çalışmalar yapmaktadırlar. Yemen’deki kabilecilik kültürü ve çoğulcu yapı siyaseti etkileyen unsurlardandır. Irak ve Yemen tarihsel kimliği üzerinden bir devlet inşası hedeflemekte ve bölgedeki yerel ve uluslararası aktörlerin stratejilerini analiz etmektedir. Bu konuda Libya farklı bir politika izlemektedir. Uluslararası aktörlerin hedefleri ve stratejilerine yönelik çalışmalar üretirken, uzlaşma ve iş birliği fikri daha kısıtlı kalmaktadır.
Güney Asya’daki ülkelerin devlet inşasını gerçekleştirebildiği söylenebilir. Bu bölgedeki ülkeler yönetim ve organizasyon konusunda sorunlar yaşamaktadır. Endonezya kimlik anlayışını “Pancasila” üzerine inşa ederken, Malezya “medenileşme ve medeniyet” kavramları üzerine bir uluslararası politika anlayışı oluşturmuştur. Bu bölgedeki STK’ların yerel politikaları güçlendirmeye ihtiyacı vardır.
Strateji, Enerji ve Güvenlik
Strateji, enerji ve güvenlik üzerine öncelikli çalışmalar üreten STK’lar devlet merkezli bir bakış açısına egemen ve devlet desteği almaktadır. Devletin güvenliğini öncelemektedirler. Enerji üzerinden bir devlet kimliği inşa etmektedirler. Buna bağlı olarak enerji politikaları ve bölgesel aktörlere yönelik strateji analiz yazıları üretmektedirler.
Katar ve Mısır enerji, aşırılıkçılık ve Arap birliği kavramlarını ön plana çıkartmaktadır. Bu iki ülkenin uluslararası sistemle ilişki kurmaya çalıştığı söylenebilir. Suudi Arabistan’ın enerji ve savunmasız grupları ön plana çıkarttığı ve birlik oluşturma düşüncesi görülmektedir. Fakat Katar ve Mısır’dan farklı bir yol tercih etmektedir. Suudi Arabistan merkezli İslam İş Birliği Örgütü “ümmeti birleşik bir vücut haline getirmek” ve uluslararası sistemle bağ kurmak istemektedir. Katar ve Mısır, Arapların uluslararası sistemdeki problemlerini çözmeye çalışmaktadır. Örneğin Al-Ahram Center for Political and Strategic Studies “Arap ülkeleri ile aralarında yaşadıkları dünya düzeni arasındaki etkileşim kalıplarına” ve Al Jazeraa (2019) “Medeniyetler diyaloğu” kavramıyla Batı ile nasıl ilişki kurulacağını anlamlandırmaya çalışmaktadır. Bu üç ülkede kimliği bir strateji olarak ve uluslararası sistemle bağ kurma aracı olarak görmektedir.
Diğer taraftan Bahreyn, BAE ve İran enerji ve bölgesel istikrar ilişkisini bağımsız düşünmemektedir. Bahreyn ve BAE’nin Ortadoğu bölgesini öncelikli hedef belirlerken, İran dış politikasında ve çalışmalarında Güney Kafkasya bölgesine yönelik iş birlikleri yapmakta ve çalışmalar üretmektedir. Ortadoğu’da yer alan STK’ları özellikle Doğu Akdeniz bölgesine odaklanmaktadır. 2021 yılında özellikle kurumların bu bölgedeki krize yönelik çalışmalarının arttığı görülmektedir ve bu bağlamda Türkiye’nin politikalarına da yer verilmiştir (İLKE, 2021).
Ortadoğu’daki STK’ların bölgesel ihtiyaçlara yoğunlaştığı görülmektedir. Bahreyn Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde araştırmacı olan Dr. Ashraf Mohammed Kashk (2021) Arap bölgesi ve Körfez ülkelerinde yer alan kuruluşların belirli konularla sınırlı kalmasını eleştirmekte ve güvenliğin farklı yönlerine bakılması gerektiğini vurgulamaktadır.
Güney Asya’da bazı ülkeler insani meselelere yönelik bir güvenlik anlayışı benimsemektedir. Malezya, Endonezya ve Bangladeş’te bulunan STK’ların güvenlikte “düşük siyaset (low politics)” denilen alanlarla ilgili çalışmalar yürüttüğü gözlemlenmektedir. Gıda güvenliği, iklim değişikliği, çevre güvenliği ve tarım gibi meselelere odaklandıkları göze çarpmaktadır. Bununla birlikte Malezya ve Endonezya bölgesel iş birliğini de ön plana çıkartmaktadır. Her iki ülkede yer alan kuruluşlar bölgesel bir kuruluş olan ASEAN üzerine çalışmalar yürütmektedir. Malezya’nın sürdürülebilir kalkınma politikalarını ön plana çıkartan ılımlı bir siyasi anlayışa sahip olduğu söylenebilir. Ancak Endonezya ve Pakistan askeri politikalar üzerine çalışmalar yürütmekte ve Hint-Pasifik bölgesine odaklanmaktadır. Pakistan için Afganistan, terörizm ve güvenlik kavramları ön plana çıkmaktadır. Pakistan kuruluşlarının özellikle savunmacı ve stratejik anlayışa sahip olduğu söylenebilir.
Güney Asya’daki kuruluşların özellikle çevre ve doğa ile ilgili yaşadığı güvenlik problemleri ön plana çıkmakta, ancak Pakistan’ın yüksek siyasete (high politics) daha fazla eğilimli olduğu göze çarpmaktadır.
Demokratikleşme ve Yönetişim
Ortadoğu ve Güney Asya ülkelerinin demokratikleşme ve yönetişim meselelerinde en fazla sorun yaşayan ülkeler olduğu görülmekte ancak bu alanda sınırlı çalışmalar üretmektedirler. Bu kısımda insani meselelerin yönetimi ve demokrasi problemlerini ele alan çalışmalar etkindir. İnsan merkezli bir yaklaşımın ele alındığı söylenebilir. Çalışmalarda sürdürülebilir kalkınma ilkeleri, insani krizler, yolsuzlukla mücadele, siyasi katılım, şeffaflık ve güven kavramları etkindir. Bu konuda Fas’ın ön plana çıktığı söylenebilir.
Güney Asya ülkeleri çoğunlukla kalkınma ve çevre meseleler ile ilgilenmektedir. Bölgede problem olarak doğal afetlerin fazla yaşanması ve yerel yönetimlerin zayıflığı dikkat çekmektedir. Bangladeş, Malezya ve Endonezya’daki STK’lar İslami bankacılık, gıda güvenliği ve insani kriz meseleleri üzerine çalışmalar yapmaktadır. Bununla birlikte bölgede ASEAN ile iş birliği ön plana çıkmaktadır. Ulusal, uluslararası ve küresel meselelerde Malezya ve Endonezya STK’ları ASEAN’ın rolünü önemsemektedir. Malezya ve Endonezya STK’ları ülkelerinin çok kültürlü ve çok kimlikli yapılarından dolayı birlik kültürünü vurgulamakta ve ulusal dayanışmayı önemsemektedir.
Sonuç
Ortadoğu’daki enstitülerin kendi bölge problemlerinin dışına çıkamadıkları görülmektedir. Seçilen STK’ların bölgesel siyaset anlayışına odaklanılmıştır. Küresel siyaset düşüncesi alanında nitelikli bir bakış açısı sunmadığı, daha ziyade devlet merkezli bir siyaset benimsedikleri anlaşılmaktadır. Kimlik ve devlet inşasına yönelik çalışmalar yürütenlerin çok aktörlü yapıyı anlamlandırma ve devlet kurabilme kaygısı içinde oldukları söylenebilir. Strateji, enerji ve güvenlik alanına yönelik çalışmalar devlet merkezli ve güvenlik düşüncesini ön plana çıkaran çalışmalarken bununla birlikte bölgesel egemenlik ve strateji fikirlerine de sahiptir. Bu noktadan yola çıkarak küresel rol benimsemekten ziyade bölgesel bir rol benimsemektedirler. Son olarak demokrasi ve yönetişim kısmında daha fazla devlet-toplum-birey arasındaki problemleri çözmeye çalışmakta ve toplumsal bağlamda hedefler yürüten bir dış politika izlemektedir.
Çalışmanın asıl sorusuna dönülürse, küresel bir perspektifin ne kadar oluşturabildiği dikkate alındığında STK’ların bölgesel etkenleri ön plana çıkartan bir anlayış izlediği anlaşılmaktadır. Buna karşın uluslararası sistem hem çok aktörlü bir yapı hem de insani krizlere daha fazla önem veren bir güvenlik anlayışına doğru gitmektedir. Bu sebeple incelenen STK’ların bölgesel anlayışın yanında küresel bir perspektif de edinmeleri gereklidir.
Ceyda Bostancı
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümünden 2017 yılında mezun oldu. 2022 yılında İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler yüksek lisans eğitimini tamamladı. 2023 yılından beri İst...