Rejim Yakın, Değişim Uzak: Fas’ta Sosyo-Politik Katılım
Dünyanın diğer bölgelerinde olduğu gibi Fas’ta da siyasi katılım, siyasi sürece dahil olan çeşitli aktörler için öteden beri çetrefilli bir meseledir. Fas’ta siyasi katılım ve ilgili sorunlar, siyasi sistemin ve bir bütün olarak rejimin meşruiyetinin bir yansıması olarak görülmektedir. Her ne kadar seçimler siyasi katılım için doğrudan ve bariz bir gösterge olsa da ülkedeki siyasi sistemin parametreleri seçimlerin sosyal ve siyasi değişim için bir araç olarak etkinliğini sınırlandırmış ve bu da farklı siyasi ve sivil katılım biçimlerinin ortaya çıkmasına kapı aralamıştır. Bu yazının amacı siyasi katılımda Fas örneğini incelemek ve ülkede sivil katılım ve siyasi katılım için kullanılan çeşitli yöntemlere ve sosyal medyanın 2011’den bu yana bu konuda üstlenmeye başladığı merkezî role genel bir bakış sunmaktır.
Kralın Gölgesinde Demokrasi
Günümüzde siyasi katılıma dair sorgulama ve ilgi yalnızca Fas’a özgü olmayıp, dünya genelinde de oldukça yaygın bir durumdur. Tüm siyasi sistemlerin önemli bir bileşeni olan siyasi katılım, katılımcı demokrasilerde daimî bir mesele olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak Halder ve Philips’in açıkladığı gibi, siyasi katılımın istikrar ve düzeni teşvik ederek siyasi otoritenin meşruiyetini güçlendirmek gibi daha da önemli bir rol oynadığını da dikkate almak gerekir (Halder & Philips, 2020). Vatandaşların siyasi sürecin farklı düzeylerine ve yönlerine dahil olması katılımcı demokrasinin özünü oluşturmaktadır. Yarı demokratik sistemler, melez rejimler ve hatta otoriter rejimler söz konusu olduğunda riskler daha da yüksektir. Bu, dünya genelinde birçok demokratik olmayan liderin kendilerine oy veren insan sayısını son derece yüksek tutma konusunda ısrarcı olmalarının nedenini açıklar. Onlar genellikle oyların en az %90 oranla “kazanırken”; seçimler demokratik ülkelerde genellikle çok daha küçük farklarla kazanılır. Demokratik olmayan ülkelerde aktif siyasi katılımın var olduğu iddiası -eğer gerçekte öyle değilse bile- o ülkelerdeki siyasi otoritelerin ve sistemlerin meşruiyetini güçlendirmek için gereken demokratik uygulamaları cilalamaktan öte değildir.
Yarı-anayasal monarşinin uygulandığı Fas’ta kral hem hüküm koyucu hem yöneticidir. Ülkenin anayasal çerçevesi içinde rolü ve yetkileri tanımlanmış olan kral, hükümetin üç kolu üzerinde hüküm sürer. Bakanlar ve hükümet başkanının bulunduğu bakanlar kurulunun başkanıdır. Aynı zamanda yargı erkinin yüksek konsey başkanıdır. Her yasama yılında parlamentonun açılış oturumuna başkanlık eder ve parlamentoyu feshetme yetkisine sahiptir. Hatta bunların da ötesinde, Fas anayasası krala, “Emiri-ül müminin” (Müminlerin başkanı) sıfatıyla yüksek dini konseyin başkanı olarak dinî otoriteyi de verir. Kral aynı zamanda yüksek güvenlik konseyinin ve silahlı kuvvetlerin başıdır.
Fas’ta politik uygulamalar ve siyasi süreç hakkındaki tekrar eden sorulara yanıt olarak, çoğu politikacı, siyaset bilimci ve entelektüel, ülkede genel olarak demokrasiye geçiş sürecinin uzun süredir devam ettiğini ifade eder (Levitsky & Way, 2002). Ancak, Fas siyasi sisteminin sınırlayıcı parametreleri içinde, krallığın vitrine çıkardığı demokrasiye dair kurumlar ve uygulamalar, reform ve siyasi değişim isteyen Faslılar için arzulanan düzeyde değildir. Fas’ta seçim sürecinin kurulmasından bu yana altmış yıl geçmesine rağmen, krallık henüz demokratik meşruiyet iddiasının yanından bile geçmez.
Faslılar Siyasete Hangi Düzeyde Katılabiliyor?
Fas’ta 1963’ten bu yana (bağımsızlıktan yedi yıl sonra) düzenli olarak seçim yapılsa da bu seçimler özgür 1 Fas’ta kraliyet eşrafından ve bir grup elitten oluşan gruptur; “hükümet” ve “rejim” kelimeleri yerine kullanılmaktadır. ve adil olmaktan uzaktır. Yetkililerin müdahalesine maruz kalmama gibi temel bir koşul göz önünde bulundurulmadığında bile Fas’taki seçimler, Avrupalı “özgürlükleri” gözleme kuruluşu (The Civil Liberties Union for Europe) tarafından ortaya konan özgür ve adil seçimlerin sekiz temel standardını hâlâ tam anlamıyla karşılayamamaktadır. Seçmen kayıtlarından güvenilir bilgiye erişime, korkutma ve hile içermeyen seçimlere, oy pusulalarının doğru bir şekilde sayılmasına ve sonuçlara saygı gösterilmesine kadar, “Makhzen” (rejim/otorite) hâlâ üstünlüğü elinde tutuyor ve krallıktaki seçim sürecini güçlü bir şekilde kontrol ediyor.
Fas’ta siyasi tablonun balkanlaşması ve parçalanması amacıyla “idari partiler” olarak bilinen partileri kurmanın yanı sıra, Makhzen her seçim döneminde düzenli olarak seçim yasalarını ve seçim bölgelerini yeniden belirleyerek diğerlerinin şansını azaltmak pahasına belirli adayları ve partileri desteklemek suretiyle siyasi arenayı kontrol etmektedir. 2021’deki son yasama seçimlerinde, seçim barajının iptal edilmesi ve parlamento sandalyelerinin atanması için seçim paydasının kullanılan oylardan kayıtlı seçmenlere değiştirilmesi, Fas makamlarının kontrolünü sıkılaştırmak için başvurmak zorunda kaldığı yöntemlerden bazılarıydı.
Uluslararası Demokrasi ve Seçim Yardımı Enstitüsü (Institute for Democracy and Electoral Assistance) tarafından toplanan veriler incelendiğinde, ülkedeki seçmen katılımının 1970’lerden bu yana istikrarlı bir şekilde azaldığını belirtmek gerekir. Açık ara en düşük oran, birçok ulusal ve uluslararası seçim izleme grubu tarafından hile ve Makhzen tarafından seçimlere müdahale edildiği iddialarının rapor edildiği 2007 yılında kaydedilmiştir. Siyasi katılım ile krallığın siyasi sistemi arasındaki ilişkiyi düşük seçmen katılımından daha iyi ortaya koyan, seçmen yaşına ulaşan nüfusun katılımıdır. Fas’taki seçmen yaşına ulaşan nüfusun katılımı, Kral 6. Muhammed’in 1999’da tahta çıkmasından bu yana hiçbir zaman %40 düzeyine ulaşmamıştır.
Fas Kralı VI. Muhammed
Hem seçmen yaşına ulaşan nüfusun katılım oranı hem de 2011 yılında kaydedilen seçmen katılım oranı daha da çarpıcıdır. Arap Baharı’nın siyasi değişimi ön plana çıkardığı ve siyasi katılımın Orta Doğu’da zirveye ulaştığı bir dönemde, 25 Kasım 2011’de ülkede yapılan parlamento seçimlerine katılımın %45,4’te kalması ve seçmen yaşına ulaşan nüfusun katılımının %28,6 ile daha da düşük olması gerçekten çok manidardır. Karşılaştırmalı olarak, IDEA tarafından sağlanan veriler, aynı dönemde Mısır’da yapılan parlamento seçimlerine katılımın %62 olduğunu ve komşu Tunus’ta %92’ye ulaştığını göstermektedir. Fas ile Kuzey Afrikalı komşuları arasındaki çarpıcı farkı anlamak için en belirgin açıklamalardan biri krallığın rejim tipi ve siyasi sistemidir. Tunuslular ve Mısırlılar rejimlerini devirmek amacıyla sokaklara dökülürken, Faslılar sadece reform çağrısında bulunmuş ve monarşi halkın öfkesinin doğrudan hedefi olmamıştır.
Faslılar -verilerin de açıkça gösterdiği gibi- siyasi katılımın birincil ve doğrudan biçimi olarak seçimlerle pek ilgilenmemektedir. Ülkelerindeki siyasi sistemin gerçeklerini ve sınırları düşünüldüğünde, gerçek bir siyasi değişimi hayata geçirmenin imkânsız olmasa da çok zor olduğunun farkındalar. Bu da krallıktaki politik yeterliliği açıkça olumsuz etkilemektedir. Siyasi davranış çalışmaları politik yeterlilik ve siyasi katılım arasındaki bağlantıyı ortaya koymaktadır (Abramson & Aldrich, 1982). Ancak yine de bir bütün olarak Fas Parlementosu Makhzen her seçim döneminde düzenli olarak seçim yasalarını ve seçim bölgelerini yeniden belirleyerek diğerlerinin şansını azaltmak pahasına belirli adayları ve partileri desteklemek suretiyle siyasi arenayı kontrol etmektedir. 38 sivil katılım ile siyasi katılımın sadece bir yönü olan seçimler ve düşük seçmen katılımı arasında ayrım yapmak önemlidir; bu ikisini birbirine karıştırmak Fas’taki duruma dair yanlış bir sentez oluşturacaktır.
Bir Duruş Olarak Seçime Katılmamak
Abramson ve Aldrich, Cassel ve Hill’in “oy vermek tek yoldur” ifadesini politik yeterliliğin ölçütlerine dahil etmelerini eleştirerek, politik yeterliliğin kapsamını katılım oranını aşıp daha geniş bir siyasi katılım kavramının kapsamını genişletmemek konusunda çok dikkatli davranmışlardır. Sonuç olarak, yukarıda sunulan ampirik verilere dayanarak, düşük politik yeterliliğin Fas’ta düşük seçim katılımına yol açtığı sonucuna varmak doğrudur, ancak politik yeterlilikteki düşüşün genel olarak siyasi katılım üzerinde aynı net etkiye sahip olduğu sonucuna varmak yanıltıcı olacaktır. Düşük seçmen katılımını seçmenlerin siyasi ilgisizliği ile açıklamak daha kolay olsa da Fas’taki siyasi davranışları ve eğilimleri incelemek için yapılan anketler (ne kadar az olsalar da), insanların siyasi sürece karşı ilgisiz oldukları için değil, bir duruş sergilemek ve siyasi bir beyan da bulunmak için çeşitli seçimlerde oy kullanmadıklarını ortaya koymaktadır.
Fas’taki siyasi sistemin sınırlılıkları ve seçimlerin düşük güvenilirliği, ülkedeki kamu ve seçilmiş kurumlara olan düşük güven oranı ile birleşince Faslıları diğer siyasi ve sivil katılım biçimlerine yöneltti. Gösteriler ve grevler Fas’ta halkın taleplerini duyurmak için başvurduğu yöntemlerden bazılarıdır. Uzun bir sendikalaşma geçmişine sahip olan Faslılar, 2011’den önce bile sınıfsal ve siyasi taleplerini dile getirmek için sokaklara çıkmaya alışkındı. Bununla birlikte, Arap Baharı’nın yeni siyasi katılım yöntemlerini içermesi açısından önemini vurgulamak önemlidir.
Fas’ta 20 Şubat hareketiyle kendini gösteren Arap Baharı, siyasi katılım ve sivil angajmanın geleneksel olmayan biçimlerinin benimsenmesi açısından önemli bir dönüm noktası olmuştur. Siyasi bir etkinliği organize etmek için gereken malzeme ve lojistik araçların miktarı nedeniyle herhangi bir konuya dahil olmaktan caymak yerine; sosyal medya insanlara ağ kurma, örgütlenme ve aktif katılım için yeni bir araç sağladı. Faslılar ve özellikle gençler sosyal medyayı ve yeni teknolojileri çok etkili bir şekilde kullanarak sadece bir gösteri ya da oturma eylemi değil, birkaç gün içinde ülke çapında bir dizi siyasi etkinlik düzenlemeye başladı. İlk kez Arap Baharı döneminde kamusal alana çıkan ve geleneksel aktivistler tarafından saçma bir Y kuşağı icadı olarak görülen sanal gösteriler ve dijital kampanyalar bile bazı durumlarda klasik siyasi katılım biçimlerinden daha etkili olduğunu kanıtladı.
Faslı gençler 2018 yılında ülkedeki büyük kurumsal markalara yönelik ülke çapında bir boykot kampanyasına öncülük etmeyi başardı. Sosyal medyayı etkin bir şekilde kullanarak, Fas halkının büyük bir kesimini, halk tarafından mal fiyatlarını arttırdığı ve piyasayı tekelleştirdiği düşünülen; ancak belki de daha önemlisi krallıktaki ekonomik ve siyasi çıkarlar arasındaki gayrimeşru ilişkinin bir temsili olan bu markaları boykot etmeleri için başarılı bir şekilde harekete geçirdiler.
Kaynakça
Abramson, P. R., & Aldrich, J. H. (1982). The decline of electoral participation in America. The American Political Science Review, 76(3), 502–521. https://doi.org/10.2307/1963728
Halder, D. P., & Campbell-Phillips, S. (2020). A review on political participation. Asian Journal of Education and Social Studies, 7(2), 1–15.
IDEA. Voter Turnout Database for Morocco, Egypt, and Tunisia. Erişim adresi: https://www.idea.int/data-tools/data/ voter-turnout
Levitsky, S., & Way, L. (2002). Elections without democracy: The rise of competitive authoritarianism.. Journal of Democracy, 13(2), 51-65.
Liberties (2021). Free And Fair Elections: Definition And 8 Standards To Meet. Erişim adresi: https://www.liberties.eu/ en/stories/free-and-fair-elections/43642
MIPA Instiute. (2020). Trust in institutions index.
Khaouala Ajanane
İbn Haldun Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi...