Yönetmen Koltuğunda Bir Kadın: Aida Begiç
Günümüzde maalesef kadın yönetmenler oldukça az sayıda. Kadın bir film yönetmeni olabilmek ve kendi filminizi çekebilmek için projenize inanacak birilerini bulduktan sonra onu istediğiniz gibi çekmek için çok fazla çalışmanız gerekir ki burada da kendinizi bir kadın olarak kanıtlamak için tahmin edilemeyecek kadar zorlu yolların sizi beklediğinden emin olabilirsiniz. Aida Begiç kendisiyle yapılan bir röportajda bu konu hakkında şunları söylüyor:
Kadın bir yönetmen olmak kolay bir şey değil. Eşit muamele görmek için erkek meslektaşlarınızdan iki kat iyi olmanız gerekiyor. Başını örten Müslüman bir film yapımcısı olmaksa daha da karmaşık. Ama pes etmemeliyiz.[1]
Aida Begiç aslında sinemayı kendi gündemleri haline getirmiş bütün Müslüman kadınlar için de oldukça özel bir örnek teşkil ediyor. Bunun yanı sıra Bosna Savaşından kalan yaraları olan biri olarak yaralarını sanatla iyileştirmeye çalışmış bir kadın olarak da Begiç, pek çok insanın ilham alabileceği bir kişilik.
Aida Begiç, Bosnalı Kadın bir yönetmen. Cannes’dan ödül almış iki filmiyle birlikte toplam 6 uzun metraj filmi var. Yazarlığı ve yönetmenliğiyle katkıda bulunduğu başka filmler de mevcut. Begiç, Saray Bosna Üniversitesi Sahne Sanatları Akademisinden mezun olmuş ve uzun metraj filmlerinden önce de iki kısa film çekmiş. Filmlerinde yaşadığı coğrafyanın izleri ve büyüdüğü kültürün dokusu hâkim. Bosna Savaşına şahit olmuş ve savaşın travmasını da aslında bir bakıma sanatla aşmaya çalışmış insanlardan biri Begiç. Kendi de Bosna Savaşı mağduru biri olarak savaşın ne denli büyük acılara yol açabileceğine tanık olmuş ve bunun da etkisiyle sanat kodlarını daha çok savaş üzerine inşa etmiş. İlk uzun metraj filmi Snijeg (Kar), daha sonrasında Djeca (Çocuklar) ve Bırakma Beni filmleri savaş sonrası geride kalan insanların hayatlarını anlatan hikâyelerdir. Snijeg, ailelerindeki erkeklerin katledilmesi sonucu geçimini sağlamaya çalışan kadınları anlatır. Djeca ise savaşta yetim kalmış bir abla ve kardeşinin hayata tutunma mücadelesini ve karşılaştıkları zorluklarına değinir. Beni Bırakma filmi ise mültecileri anlamaya yönelik farkındalık oluşturmayı amaçlayan proje bir filmdir. Bu film de Suriye’de yaşanan olaylar sonrası kayıp yaşayan çocukların hikâyesini anlatan bir film olma özelliğini gösterir.
Aida Begiç, savaştan büyük ölçüde etkilenen ve hep savaş üstüne kurguladığı hikâye yapısını A Ballad filmi ile kırmıştır. A Ballad ise 10 senelik bir evlilik sonrası çocuğuyla aile evine dönen Meri’nin hayat öyküsünü anlatır. Fakat A Ballad filmi dışındaki bütün filmleri savaş teması ile iç içedir. Genel olarak Aida Begiç’in hikâye kodlarını savaşın üzerine inşa etmesinin en temel nedeni savaşın etkisinin uzun yıllar boyunca devam etmesi olarak görülebilir. Bu sebeple Begiç’in ortaya koyduğu sanatta da savaşın izleri uzun bir müddet sürmüştür. Hatta Begiç bununla alakalı olarak şu sözleri söyler:
Saraybosna kuşatması sırasında sanatın ne kadar önemli olduğunu öğrendim. Öğrendim ki yemeğiniz, elektriğiniz, suyunuz veya giyeceğiniz olmadığı zaman bile sanata ihtiyacınız var. Çünkü sanat her koşulda insan gibi hissetmenizi sağlar, saygınlığınızı size geri verir.[2]
Begiç’in onu farklı kılan yanı sadece bir savaş mağduru olması da değil elbette. Kendine özgü bir sinema dili kurmuş nadide bir Müslüman kadın yönetmen olma özelliğiyle de öne çıkıyor aslında. Sinema dili politik bir yaklaşım çerçevesinde değil de genel olarak ortak insani deneyimler üzerinden şekilleniyor. İzleyici, Begiç’in anlattığı savaşların izlerine dönük detayları okudukça işin politik tarafını da görebilir elbette fakat kör göze parmak sokmak gibi kolay bir yola kaçmıyor bunu yaparken Aida Begiç. Rasyonel zemine oturmuş gizli bir politiklik var da denebilir belki filmlerinde. Bu da oldukça değerli çünkü yönetmen söylemek istediklerini işlenmemiş haliyle, ilkel bir duygusal formda aktarmıyor. Bunu yapmak yerine iyi bir hikâye kurma becerisine sahip oluşuyla duyguyu ve gerçekliği hikâyedeki katmanlı yapı aracılığıyla anlatmayı başarabilecek kadar kendini yetiştirmiş.
Kadın bir yönetmen olmak demek, hikâyeye kadının baktığı yerden bakabilmek demektir. Aida Begiç de bunu özellikle kadın karakterler kurgulayarak onların hikâyelerine yer vererek yapan bir yönetmen. Aida Begiç’in filmlerinde ana karakter olarak kadınların hayatlarını devam ettirme konusunda sürekli bir mücadele halinde olduklarını görürüz. Filmleri izleyen herhangi biri kadınların yaşadıklarına kadınların gözünden bakma imkânı bulur. Begiç’in yazdığı kadın karakterlerin yaşadıkları zorluklar ile erkek bir karaktere dönüşmeden sadece bir kadın olarak mücadele etmeye çalışmalarının da oldukça önemli olduğuna da işaret etmek gerekir.
Snijeg (Kar) filminden bir kare.
Bu yönden Begiç’in yazdığı karakterlerin hem görünüş hem de davranışları ile kadın olmaktan vazgeçmemeleri bakımından oldukça iyi kurgulandıkları söylenebilir. Kadınlar yer yer sert bir profile bürünseler de hep kadın bir karakter olarak kalırlar. Öfkeli kadınlara dönüşebilirler ama bu onları erkek bir karakterin öfkesiyle aynı noktaya getirmez. Yapıcılığı sağlamaya, hikâyeyi sürdürülebilir kılmaya çalışan karakterlerin bir şeyleri yıkmadan, onararak sorunları çözmeye çalıştığı hikâyelerden oluşur genellikle Begiç’in hikâyeleri.
Bir filmde ana karakterin kadın olması her zaman o hikâyeye kadın bakış açısının hâkim olması demek değildir. Filmde kadın bakışıyla bir hikâye anlatılmak isteniyorsa seyircinin erkek olduğu, seyredilenin kadın olduğu ilişki bir kenara bırakılmalıdır. Ancak o zaman kadın, erkeğin hikâyesindeki onun bir şeyleri farkına varmasına sağlayan yardımcı nesne olmak yerine başlı başına bir özne haline gelebilir ve kendi hikâyesini kurabilir... Kadın bakış açısı sadece kadınların hikâyesini anlatmak anlamına da gelmez. Kadın bakış açısı olaylara kadınların baktığı yerden bakma ve duyguları kadın perspektifinden yakalama imkânı veren bir yerden hikâyeye yaklaşmak demektir. Bir erkek için kayda değer olmayan bir ayrıntı bir kadının hikâyesini inşa edeceği bir detay olabilir mesela. Aida Begiç’in hikâye anlatırken bu erkek bakıştan kaçmayı başararak kadın bakışını yakalaması da bu açıdan oldukça değerlidir. Begiç’in filmlerinde kadın karakterler kendi başlarına var olarak olayların öznesi olurlar.
Özellikle hatırlatmak gerekir ki Aida Begiç’in sinema dili sadece kadın bakış açısıyla değil Müslüman bir kadın bakış açısıyla da şekillenmiştir. İslam dinindeki özellikle yetim hakkını gözetme meselesinden yola çıkarak da Begiç’in yetimlerin hikâyesini anlatması da önemli bir nokta olarak ele alınabilir. Ayrıca kullandığı dilin estetikliği açısından Begiç’in doruk noktası denebilecek sahnelerin dini motiflerden oluşması da bu açıdan oldukça değerlidir. Örneğin Alma’nın abdest aldığı sahne ve cemaatle namaza durdukları kısımlar Snijeg filminde estetik açıdan en doruk noktalardan biridir. Yani Aida Begiç yalnızca bakanın kadın olduğu hikâyeler anlatmakla kalmamış aynı zamanda Müslüman bir kadının estetik bakışı üzerinden bir anlatım oluşturmuştur. Begiç, filmlerinde yer yer metafizik detaylara da yer vermektedir. Örneğin Snijeg filminde Ali’nin saçları her korktuğunda dehşet bir şekilde uzar. Hikâyenin bu kısmında maddesel boyutuyla açıklanamayan madde ötesi bir durum söz konusudur. Aida Begiç, olayları sadece madde boyutunda açıklama ya da bir sonuca bağlama gibi bir girişimde bulunmaz ve çoğunlukla da yorumu izleyiciye bırakır. Bu da aslında hikâyede seyircinin düşünmesine imkân sağlanması demektir ve hikâyeyle izleyici arasındaki bağı sağlamak için de oldukça önemlidir.
Yazının başında da bahsettiğimiz gibi maalesef kadın yönetmen sayısı oldukça azdır ve ondan daha da az olan Müslüman kadın yönetmen sayısıdır. Ve işte böyle az sayıda Müslüman kadın yönetmenin olduğu sinema dünyasında hak ettiği tanınırlık ve hikâye dilindeki estetik zarif yaklaşımıyla öne çıkan değerli bir isim Aida Begiç. Bir kadın ve bir kadın Müslüman film yapımcısı olarak bir yerlere gelebilmek için herkesten daha çok çalışmamız gerektiğini söylüyor. Şimdilerde Begiç ve onun gibi azimli birçok kadın sinemacı, açtıkları yolla pek çok genç kadın sinemacıya umut olarak özellikle Müslüman kadın sinemacılar için propagandaya kaçmadan gerçek hikâyeleri bir kadın bakış açısıyla anlatarak bir yerlere gelebilmenin de mümkün olduğunu bize gösteriyor. Aida Begiç genç yaşlı herkesin ilham alabileceği kıymetli bir isim.
[1] Randevu | Aida Begiç, TRT 2, 2019, https://bit.ly/41uDe6K
[2] Randevu | Aida Begiç.
Remziye Betül Ellialtıoğlu
Remziye Betül Ellialtıoğlu Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Sinema ve Televizyon Bölümü'nde eğitimini tamamlamıştır....