Müslümanlar Küresel ve Yerel Olarak Yeşile Bürünüyor
İslam bugün dünyada iki milyara yakın insanın dünya görüşünü şekillendirmektedir. İslam'ın doğa teolojisi ya da eko-teolojisi, iklim ve ekolojik kriz karşısında endişelerini dile getiren ve harekete geçen bir harekete ilham kaynağı olmuştur. Cape Town'daki minberlerden Zanzibar'daki mercan resiflerine, Endonezya'daki pesantrenlerden (yatılı Müslüman okulları) Kanada'daki yeşil mescide kadar Müslümanlar sürdürülebilir ve adil bir dünya arayışında İslam'ın öğretilerinden faydalanmaktadır.
Müslümanlar aynı zamanda iklim değişikliğine karşı savunmasız bazı ülkelerde çoğunluğu oluşturmaktadır; bu nedenle iklim eylemi etrafındaki diyalog ve çözümlerin bir parçası olmalıdırlar. Bu yazıda Müslüman dünyadaki sivil toplumun iklim ve ekoloji alanındaki faaliyetlerine ve sivil toplumun ekoloji alanındaki potansiyeline değinilecektir.
Müslümanların İklim ve Çevre Faaliyetleri
Richard Foltz'a göre Müslümanlar arasında filizlenmekte olan “yeşil” hareket, İslam'ın eko-teolojisine dayanan ve İslami normlarla uyumlu ve köklü pratik girişimlerin kurulmasını içeren çok sayıda çabayı kapsıyor.
Müslüman kuruluşlar, İslam'ın eko-teolojisini temsil eden tüzük ve bildirge gibi beyanlar geliştirmek üzere güçlerini birleştirmiştir. İslam'ın eko-teolojisi Yaratıcının egemenliğine, insanoğlunun adil ve sorumlu vekaletine ve fıtratın öz değerine dayanır. Müslümanların dünyanın yaratıldığı dengeyi, mizanı anlamalarını ve bu denge içinde yaşamaya çalışmalarını gerektirir. Bu yazıda da ele alınacağı üzere, Müslüman kuruluşlar bu eko-teolojiyi eylemlerine giderek daha fazla dahil etmektedir. Bu bağlamda, Sürdürülebilir Kalkınma İslam Deklarasyonu (The Islamic Declaration on Sustainable Development -2002) ve Küresel İklim Değişiklikleri İslam Deklarasyonu (Islamic Declaration on Global Climate Changes-2015), sürdürülebilir kalkınma ve iklim değişikliğinin küresel mücadelesine ilişkin Müslümanların perspektiflerini sunmak üzere önemli bazı devletler arası organizasyonlarda yayınlanmıştır. Uluslararası din ve çevre bilginleri ve aktivistlerden oluşan bir ekip tarafından hazırlanan Al-Mizan: A Covenant for the Earth (2024), iklim ve ekolojik krize Müslümanların verdiği yanıtı temsil etmektedir. Müslümanların çevre yönetimi için pratik rehberlik sunmayı ve “çevre sorunlarını İslami öğretilerle ilişkilendirmek ve İslam'ın doğa hakkındaki görüşlerini kapsayan bir platform” olmayı amaçlamaktadır.
İslam'ın yeşil bayrağı, İslam'ın öğretilerine sadık kalarak her Müslüman'ın Dünya gezegenindeki sorumluluğunu söz ve eylemleriyle gösteren bir grup Müslüman çevre savaşçısı tarafından dalgalandırılıyor. Müslüman dünyadaki eğitim kurumlarının manzarası, İslam'ın çevresel mesajı için birincil kanal görevi görmüştür. Endonezya'da yeşil İslam'ın önde gelen seslerinden biri olan Dr. Fachruddin Mangunjaya, ülkedeki pesantrenleri ve dinî liderleri “çevre sorunlarıyla yoğun bir şekilde ilgilenmeleri” gerektiğini vurgulamaktadır (Mohamed, 2018). Mangunjaya'ya göre, “İslam etiğini derinlemesine kavraması gereken Müslüman kurumlardan başlamak” ve bu kurumları “çevresel eylemler yoluyla pratikte daha katılımcı” olmaya teşvik etmek gerekiyor. Bu anlamda dinî liderler, öğretmenler ve camiler gibi Müslüman kurumlar, İslam'ın ekolojik öğretileri konusunda farkındalık yaratmak ve bunun her Müslüman'ın günlük hayatının bir parçası haline gelmesini sağlamak için temel dayanağı oluşturmaktadır. Green Mosque Initiative (Yeşil Cami Girişimi), bu kurumların da yeşillendirilebileceğine dair bir ilham kaynağı teşkil etmekte ve dünyanın dört bir yanından on caminin, Müslüman kurumların nasıl yeşillendirilebileceğini göstermek için kendi tesislerine nasıl güneş enerjisi sistemleri kurabileceğini göstermektedir.
İslam'ın ekolojik mesajı toplumun merkezinden doğarken, sosyal yaşamın birçok alanını etkilemiş ve uygulanmıştır. Buna kurumların yeşillendirilmesi ve sürdürülebilirliğin önemli festival ve kutlamalara entegre edilmesine yönelik Çevre Bilincine Sahip Bir Ramazan Rehberi (A Guide to an Eco-conscious Ramadhaan) ve Hac ve Umre için Yeşil Rehber (Green Guide for Hajj and Umrah) gibi rehberler de dahildir. Ulusal ve yerel gruplar, İslam'ın çevre mesajına ilişkin farkındalığı artırmak için çok çeşitli toplumsal faaliyetlere ve eğitim programlarına katılmaktadır. Bu faaliyetler arasında temizlik kampanyaları, camilerde geri dönüşüm programları ve ağaç dikimi gibi çalışmalar yer almaktadır. EcoMuslim “‘yeşil’ inanç ve sosyal eylem arasındaki dalları büyütmek için dünyanın önde gelen insanlarından bazılarıyla birlikte çalışıyor” ve Müslümanlara nasıl daha yeşil bir hayat yaşayacakları konusunda uygulanabilir rehberlik sağlıyor. Hollandalı çevreci Rianne ten Veen'in 199 Ways to Please God kitabı, İslami yaşamın dört temel alanı olan inançlar, ibadetler, muamelat ve ahlaki karakter etrafında organize edilmiş çevresel eylemler için uygulanabilir rehberlik sağlayarak olumlu eylemlere ilham vermeyi amaçlamaktadır. Ten Veen'in tanımladığı 199 eylem arasında finansın sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesi, örneğin çevreye fayda sağlayan vakıfların desteklenmesi; sürdürülebilir beslenme ve yaşam tarzlarının benimsenmesi, örneğin sağlıklı ve sürdürülebilir gıdaların tüketilmesi ve atıkların israf edilmemesi; çevre ve işçi haklarına saygılı daha kaliteli kıyafetlerin satın alınması yer almaktadır. Dolayısıyla, İslam'ın ekolojik öğretilerine dayanan bu girişimler, Müslümanlar arasında büyüyen çevre hareketinin bir göstergesidir.
Dünyada Değişim için Katalizörler Nerede?
İslami çevre hareketlerinin önde gelen sesleri arasında, her ikisi de İslam, ekoloji ve iklim konularında küresel bir ses olan İslami Ekoloji ve Çevre Bilimleri Vakfı (The Islamic Foundation for Ecology and Environmental Sciences-IFEES) ve Yeryüzü için Ümmet (Ummah for Earth) yer almaktadır. IFEES, kurulduğu 1980'li yıllardan bu yana çevre konusunda İslami duruşu dile getirmesi ve Zanzibar'dan Endonezya'ya kadar tüm Müslüman dünyasında iklim ve çevre eylemlerini desteklemesiyle uluslararası alanda tanınmaktadır. IFEES ayrıca İklim Değişikliğini Önlemeye Yönelik Müslüman Yeşil Rehberi (Muslim Green Guide to Reducing Climate Change) gibi rehberler hazırlamış ve Al Mizan'ın geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasında merkezî bir rol oynamıştır. Ummah for Earth 2020 yılında kurulmuş olup, iklim ve ekolojik krizlerle karşı karşıya olan Müslüman toplulukları güçlendirmeyi amaçlayan, ittifak liderliğinde bir girişimdir. Önde gelen eko-İslami kuruluşların ve çağdaş düşünürlerin çoğu artık bu ittifakın ortaklarıdır. Yeryüzü için Ümmet, Ramazan ve Hac'ın nasıl yeşillendirileceğine dair bir rehber hazırlamıştır ve ayrıca uluslararası iklim konferanslarında iklim ve ekolojik adalet konusunda Müslümanların sesini temsil etmektedir.
Islamic Relief ve Muslim Hands gibi Müslüman dünyasında faaliyet gösteren küresel yardım kuruluşları önemli çevre programları oluşturmuştur. Örneğin, Islamic Relief iklim değişikliğinin en kötü etkilerini ele alma ve küresel ısınmayı 1,5°C ile sınırlama çabalarına katkıda bulunmaktadır. Küresel İklim Değişikliği İslam Deklarasyonu'nun geliştirilmesinde merkezi rol oynamışlar ve insani yardım çalışmalarına rehberlik eden bir İklim Değişikliği Politikası geliştirmişlerdir. Projelerinde çevresel sürdürülebilirliğe de öncelik veren Muslim Hands, su, tarım ve ulaşım gibi iklim değişikliğinden etkilenecek kilit sektörlerde çok çeşitli çevresel projeler sunmaktadır.
Yerel iklim ve çevre eylemlerine odaklanan çok çeşitli ulusal kurumlar ve platformlar da bulunmaktadır ve bunların birçoğu Müslüman gençler tarafından kurulmuştur. Güney Afrika'da bir öğrenci hareketinden doğan Green Deen South Africa Africa kampanyası, ülkedeki yeşil konularda çalışan Müslümanlar için bir değişim platformu sağlamaktadır. Two Billon Strong da Birleşik Krallık'ta gençlerin öncülüğünde “dünyanın dört bir yanındaki Müslümanların iklim adaletsizliği konusundaki tartışmalara katılmalarına yardımcı olmak” amacıyla kurulmuş bir platformdur. Endonezya'daki Eco-Pesantren, İslami öğretiler temelinde çok çeşitli su, enerji, toprak ve tarım programları başlatmıştır. Genç Müslümanlar artık iklim ve çevre konularında harekete geçilmesini savunan sivil toplum kuruluşlarında ve toplum örgütlerinde öncü bir rol oynamaktadır.
Müslüman Sivil Toplumlar Nasıl Yeşil Olabilir?
Sosyal fayda, Müslüman sivil toplumun çalışmalarını tanımlar. Ancak iklim ve çevresel bozulma, sosyal fayda için varoluşsal bir tehdit oluşturacak, dünyanın genelini ve bu kuruluşların çoğunun hizmet ettiği grupları, toplulukları ve ülkeleri etkileyecektir. İklim değişikliği, Müslüman sivil toplumun üzerinde çalıştığı yoksulluk, gıda ve su güvensizliği, sağlık ve sosyal eşitsizlik gibi mevcut zorlukları daha da kötüleştiriyor. Ancak Müslüman sivil toplum, İslam'ın eko-teolojisinin adil ve hesap verebilir bir vasilik anlayışıyla hareket etmelerini ve bunu sürdürmeleri gerektiği konusunda daha da farkında. İklim ve çevre eylemleri sadece yeşil kuruluşlar tarafından değil; toplumsal fayda için çalışan her kuruluş tarafından üstlenilmesi giderek daha önemli hale gelmektedir. İklim ve çevre stratejileri ve eylemleri, kuruluşların vizyon ve misyonlarının ayrı bir stratejisi değil, özü haline gelmeye başlamıştır. Bu sadece iklim ve çevreyi entegre etmeye yönelik politika ve mevzuat gerekliliklerinden kaynaklanmıyor. Aynı zamanda iklim ve çevrenin bozulmasının hayır kurumlarının ve hizmet ettikleri insanların karşı karşıya olduğu bir risk olduğunun ve bu nedenle harekete geçilmesi gerektiğinin kabul edilmesinden de kaynaklanmaktadır.
İslam'ın ekolojik öğretilerinden yola çıkarak, Müslüman hayır kurumlarının bu mesajı somutlaştırmaya ve çalışmalarına yansıtmaya başlamak için üstlenebilecekleri beş eylem vardır:
- Bir vizyon geliştirmek: İklim ve çevrenin faaliyet alanı için neden önemli olduğunu anlamak ve bir organizasyona odaklanmak (örneğin, barınma, sağlık, eğitim, gıda, su) ve ayrıca Müslümanların insanlara ve gezegene özen gösteren sorumlu ve adil vasiler olması gerektiğini anlamak.
- Kuruluşun faaliyet alanındaki üzerindeki iklim ve çevre etkilerinin belirlemek ve değerlendirmek: Kuruluşun birlikte çalıştığı konu, ülke veya grup için iklim etkileri ve riskleri nelerdir? Dolayısıyla kuruluşun odaklanması gereken iklim ve çevre konuları nelerdir?
- Yetki alanını, işleyiş ve süreçleri yeşillendirmek: Operasyon ve ofis yönetimi, seyahat, satın alma, etkinlik yönetimi gibi kurumsal görevlerin yerine getirilmesinde sürdürülebilirlik uygulamalarını entegre ederek iklim ve çevre dostu uygulamaların hayata geçirilmesini sağlamak.
- İklim ve çevre eylemlerini izlemek ve değerlendirmek: İklim, çevre veya sürdürülebilirlik eylemlerinin uygulanmasını izleyerek bunların hem kurumu hem de hizmet verdikleri kişileri çevresel sorumluluk bilinciyle hareket etmeleri konusunda desteklemesini sağlamak.
- İttifaklar kurmak: Daha geniş iklim ve çevre hareketiyle ortaklıklar ve ittifaklar, temel iklim ve çevre becerilerini oluşturmak ve kazanmak, bilgiye, araçlara ve verilere erişmek ve İslam'ın iklim ve ekoloji öğretilerini paylaşmak için çok önemlidir.
Sonuç olarak, doğaya duyarlı, iklime dirençli ve adil bir dünyaya geçişi sağlamak için Müslüman sivil toplum kuruluşları, kendilerini insanlarla ve gezegenle adalet içinde yaşamayı sağlayan inançlarının dönüştürücü gücünü ortaya koymalıdır. İslam'ın iklim ve çevre mesajı doğrultusunda toplumsal faydayı güvence altına alma görevlerini yerine getirmeli ve adil ve sürdürülebilir bir dünyaya geçişe öncülük edenlerle birlikte çalışmalıdırlar. Akademisyenler ve aktivistler, İslam'ın çevre mesajını Müslümanların günlük yaşamlarına taşımalı, sürdürülebilir ve etik bir yaşam sürmenin ne anlama geldiğini göstermelidir.
Najma Mohamed
İklim ve doğa politikası ve uygulamaları konusunda geçmişi olan Najma, iklim değişikliğini ele alan, eşitsizlikle mücadele eden ve sistemik değişim sağlamak için doğayı yeniden canlandıran fikir ve çözümlere odaklanıyor. Dönüştürücü ve çok ortaklı ...