Balkanlar Medyasında İslamofobi: Geçmişin Gölgesinde Güncel Algılar
Balkanlar, Avrupa’ya giden göç güzergahının önemli bir geçiş yolu olarak karşımıza çıkmaktadır. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) istatistiklerine göre Nisan 2024 sonu itibariyle Batı Balkanlar’da yaklaşık 2500 mülteci (%44'ü Bosna Hersek'te, %32'si Sırbistan'da, %8'i Kosova'da, %7'si ise Arnavutluk ve Karadağ’da) bulunurken bu sayı 2023 yılında 8 binlere kadar ulaşmıştır. Dönemden döneme göçmen sayısında gözlemlenen farklılıklar, bu bölgenin dinamik ve değişken bir göçmen güzergahı olduğuna işaret etmektedir (UNHCR, 2024). Avrupa’da büyük mülteci krizinin yaşandığı Eylül 2015 ile Mart 2016 arasında, Makedonya, Sırbistan, Hırvatistan ve Slovenya üzerinden yaklaşık 700 bin mülteci, tercih ettikleri ülkelere (başta Avusturya, Almanya ve İsveç olmak üzere) ulaşmak için bu rotayı kullanmıştır (Šelo Šabić & Borić, 2016). Bu istatistikler hiç şüphesiz Balkanların geçiş rotası olarak büyük göç dalgaları ve dünyanın öbür ucunda yaşanan büyük krizler karşısında çok kırılgan olduğunu göstermektedir. Söz konusu mültecilerin ağırlıkla Müslüman ülkelerinden gelmesi, bu meselenin çok daha geniş sosyal ve kültürel bağlamda, başta İslamofobi gibi konularla birlikte ele alınmasını zorunlu kılmaktadır.
Algoritmalar Çağında Bireysel Özgürlük
Medya teknolojisinin gelişimi ve yeni teknolojilerin kullanımının yaygınlaştırılmasıyla birlikte, bireyler en azından kitlesel söylemlere karşı kendi bireysel pozisyonlarını güçlendirmişlerdir. Haberler artık tek yönlü değil; belirli sayıdaki haber merkezinin tekelinden seçili kaynaklardan oluşan ve her bir telefon kullanıcısının kendi ilgi alanına göre özelleştirilmiş bir bilgi ağından oluşmaktaydı. Doğal olarak bu durum, özgürlüğe açılan bir kapı olarak gözükmeye başladı. Bir takipçi “algoritmalar dünyasında” kendi özgürlüğünü sadece kaynakları seçmede değil, aynı zamanda kendini kaynağa dönüştürme imkânında da buluyordu. Ancak bireyler medya ağına dahil olurken sıfırdan bir hesap oluştursalar dahi, tabula rasa şeklinde birden belirivermiyorlardı. Onlar bu kapı eşiğinden geçerken aslında mevcut birikimiyle giriyor ve topluma yine toplumdan edindikleri malzemelerle katkıda bulunuyordu. Sosyalleşmenin hiç bitmeyen bu döngüsüyle toplum, “kişiselleştirilmiş algoritmalar dünyasında” bile kendi kodlarını dayatıyordu. İnsanlar, böylelikle, en özgür ve öznel hissedebileceği durumlarda bile kendi fikir ve algı dünyalarının belli bir toplumsal bağlam karşısında kırılgan ve bağımlı olduğunu kabul etmek durumunda kalmıştır.
Medya ve Göçmenler Algısı
İnsanların dünya ve gerçeklik algısını şekillendiren önemli aktörlerden biri medyadır. Medya, çerçeveler (frames) kullanarak, gerçeğin bazı yönlerine odaklanıp diğerlerini gizleyerek seyirci/ okuyucu/takipçi/dinleyicilerin kitleler halinde tepki vermelerine yol açar ve onları belli kalıplar etrafında saf almaya zorlar (Entman, 1993). Bernard Cohen (1963), medyanın bu gücüne atıfta bulunarak medyanın insanlara açıkça ne düşüneceğini söylemediği durumlarda bile ne hakkında düşünmeleri gerektiği konusunda yönlendirmesi ve böylelikle kafalarını meşgul eden gündem oluşturmada başarılı olduğunu öne sürmektedir. Medya tasviri, mülteciler konusunda da hiç süphesiz kamuoyunun tutumlarını önemli ölçüde etkiler. Bir taraftan mülteci düşmanlığını kışkırtabilirken diğer taraftan iyileştirici destek sağlanmasında da önemli bir role sahip olabilir.
Mültecilerin oluşturduğu “tehditlerden” grubu koruma vaadiyle meşrulaştırılan söz konusu tepkiler, medya tasviri aracılığıyla “insanlıktan çıkarma” faaliyetleri ve şiddet içeren aktiviteler için gerekçe olarak sunulmaktadır.
Mevcut literatür, medyanın tasviri ve toplumun “öteki” olarak kabul edilen gruplara, özellikle göçmenler/mültecilere karşı gösterilen hoşgörü arasında güçlü bir bağ olduğunu göstermektedir (Kamenova, 2014). Bazı araştırmalar belirsizlik durumuna işaret ederken belirsizliğin hâkim olduğu toplumlarda medyanın olumlu yerine olumsuz haber hikayelerine odaklanma eğilimiyle, göçmenlere ve mültecilere karşı aşırı olumsuz tepkilere -onların insanlıktan çıkarılmasına- yol açabileceğini öne sürmektedir. Mültecilerin oluşturduğu “tehditlerden” grubu koruma vaadiyle meşrulaştırılan söz konusu tepkiler, medya tasviri aracılığıyla “insanlıktan çıkarma” faaliyetleri ve şiddet içeren aktiviteler için gerekçe olarak sunulmaktadır. Toplum böylelikle, medyanın tasvirleriyle sosyal krizin yaşanmakta olduğu hissine doğrudan sevkedilmektedir (Esses, Medianu & Lawson, 2013).
Siyasi Labirentte Mülteciler
“Belirsizlik” Balkanlar’ın önemli bir sosyal gerçekliği haline gelmiştir. Balkanlar denildiğinde, tarihsel olarak akla Türkiye, Bulgaristan ve Romanya'nın doğu ucunda ve Yunanistan'ın güneyde yer aldığı bir bölge gelse de son dönemde eski Yugoslavya’nın bazı ülkeleri (Sırbistan, Bosna Hersek, Makedonya, Karadağ, Kosova) ve Arnavutluk, özellikle Almanya’nın başını çektiği ve AB entegrasyon sürecinde öne çıkarılan terminolojisiyle Batı Balkanlar adı altında daha çok zikredilmeye başlandı. Söz konusu bölgede belirsizlik her bir ülke örneğinde tarihsel, siyasi ve sosyo-ekonomik bağlamda özel olarak değerlendirilebilmesine rağmen, Bosna Hersek komşu ülkelerin politikaları ve söylemleri tarafından mülteci tartışmalarında zamandan zamana eleştirilerin hedefi olması açısından dikkate değer bir örnek teşkil etmektedir. Dönemin Hırvatistan Cumhurbaşkanı Kolinda Grabar-Kitaroviç 2019 yılında İsrail’e yaptığı resmî ziyarette, kendi ülkesinde yaşanan mülteci krizinin diğer Avrupa ülkelerinden Bosna Hersek faktörü dolayısıyla farklı olduğunu dile getirdi. Kitaroviç’e göre, Hırvatistan’ın yanı başında Bosna Hersek’te istikrarsızlığın başlıca nedeni “radikal İslamcıların yönetimde olması”, onların “terör örgütlerle bağlantılı olması” ve bu yönetimin mülteciler üzerinden bölgeyi radikalleştirmesinden kaynaklanmaktadır (Kolinda o BiH: "Vrlo nestabilna, preuzeli je ljudi povezani s teroristima, pod kontrolom je militantnog islama", 2019). Kitaroviç’in bir başka ifadede ise Bosna Hersek’te 10 bin kadar radikal Müslümanın yaşadığını iddiası, Hırvatistan’ın en üst makamlarından dile getirilen “mülteci-Boşnak-terör” çağrışımlarının bir başka örneği olmuştur. Bu iddialar Boşnak siyasetçiler tarafından şiddetle reddedilmesine ve yalanlanmasına rağmen, aynı suçlamalar Hırvatistan’ın üst mercileri tarafından gelmeye devam etmiştir. Kitaroviç’in bu tarz iddiaları Müslümanlara karşı uygulayan politikaları ve suçları açısından küresel çapta en tartışmalı ülkelerden İsrail’de ortaya koyması, hiç şüphesiz, yanı başında Filistinli Müslümanları terörist suçlamalarıyla güvenlik tehdidi şeklinde öne süren İsrail’le Hırvatistan’ın ortak bir söylem etrafında saf almaya ve her iki ülkenin benzer sorunlarla karşılaştığını ifade etmeye yönelik bir girişim olarak yorumlanabilir. Hırvatistan’ın mültecilere yönelik uygulamaları ve sınırlardaki polis müdahaleleri ise insan hakları ihlalinin şiddeti açısından birçok ulusal sivil örgüt ve uluslararası ajans tarafından çokça tartışılmıştır ("Sve snimke brutalnosti policije prema migrantima", 2021).
Hırvatistan Cumhurbaşkanı Kolinda Grabar-Kitaroviç ve İsrail Devlet Başkanı Reuven Rivlin (Abir Sultan/EPA-EFE)
Eski Bosna Hersek Cumhurbaşkanlık Konseyi Üyesi ve mevcut Sırp Cumhuriyeti Başkanı Milorad Dodik de mültecileri birçok fırsatta dinî kimlikleri ve güvenlik tehdidi bağlamında dile getirmiştir. Dodik, Boşnak partileri suçlayarak onların 150 bin göçmen aracılığıyla Bosna Hersek’in ulusal ve dinî yapısını değiştirmek istediklerini öne sürmüştür. Aynı zamanda göçmenlerin Sırpların yaşadığı bölgelerde “mevcut yaşam tarzını tehdit ettiğini” ve bu yüzden iskân edilmesine müsaade edilmeyeceğini ifade eden Dodik, göçmenlerin polis tarafından Boşnakların çoğunlukta yaşadığı Federasyon entitesine taşınacağını açıkça belirtmiştir (“Dodik optužuje bošnjačke stranke da planiraju 150.000 migranata smjestiti u BiH”, 2018). Sınırlara Bosna Hersek Ordusu’nun çıkması tekliflerini ise Dodik ve Sırp siyasetçiler her fırsatta şiddetli bir şekilde reddetmişlerdir. Böylelikle, Bosna Hersek’in batı komşusu Hırvatistan kendi sınırlarını sıkı bir şekilde denetlerken doğu komşusu Sırbistan’dan mülteciler Sırp Cumhuriyeti üzerinden çok daha rahat bir şekilde girebiliyor ve Bosna Hersek topraklarında Boşnakların çoğunlukta ikamet ettiği Una-Sana ve Saraybosna Kantonları içerisinde iskân ediliyor. Bosna Hersekli hem Sırp hem de Hırvat siyasetçilerin bu tutumları medya organlarında da mültecilerin şiddet yanlısı, güvenlik ve kültür tehdidi şeklinde ele alınmasıyla örtüşmektedir.
Boşnak ve Arnavutlara yönelik ırkçı söylemleriyle dikkat çeken mecraların, bu nefreti çoğu zaman mültecilere yönlendirdikleri ve bu şekilde Müslümanlara karşı olan önyargılarını sadece “kılıf değiştirerek” sürdürdükleri göze çarpmaktadır.
İslamofobinin Değişen Kılıfı
Balkanlar medyasında mülteci haberlerinin toplumsal, tarihsel ve kültürel çağrışımlarıyla ne kadar iç içe olduğu en bariz şekilde Sırbistan örneğinde görülebilir. Vojvodina Bağımsız Gazeteciler Derneğinin yayımladığı “Göçmen Krizi Raporu: Manipülasyon ve Yayıncılık Etiği Arasında” başlıklı raporda Sırbistan medyasında mülteci haberleri üzerinden Müslümanlara yönelik nefret ve olumsuz önyargıların nasıl kışkırtıldığına dair sayısız örnek verilmiştir (NDNV, 2021). Hükümete yakın medyanın da benzer bir söylem takip etmesine rağmen, bu tarz haberlerin yayıldığı en önemli mecra yüzbinlerce takipçiye ulaşan ve “toplumun İslamlaştırılmasına göz yuman hükümeti” eleştiren sosyal medya sayfaları ve gruplarıdır. Boşnak ve Arnavutlara yönelik ırkçı söylemleriyle dikkat çeken mecraların, bu nefreti çoğu zaman mültecilere yönlendirdikleri ve bu şekilde Müslümanlara karşı olan önyargılarını sadece “kılıf değiştirerek” sürdürdükleri göze çarpmaktadır (“Medijska slika ljudi u migracijama u Srbiji: Ksenofobija, mizoginija i islamofobija”, 2021). Bu tarz haberler incelendiğinde, Sırbistan medyasında yapılan yanıltıcı haberler arasında göçmen sayısı, “mülteci” teriminin anlamı, olaylar ve vakalar sayısına ilişkin yalan haberlerin yanı sıra, toplumu İslamlaştırmaya ilişkin manipülasyonlar önemli bir rol oynamaktadır (NDNV, s. 13). Haberler sadece göçmenlere ilişkin olumsuz bir tasvir yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda “parkları temizleme” aktiviteleri adı altında çeşitli milliyetçi grupların mültecilere yönelik şiddet içeren “etkinlikleri” düzenlemesine de yol açıyor ("Narodne patrole" zovu na ‘čišćenje’ parka kod Ekonomskog; NVO: ‘Čistite deponije’", 2020).
Tehdit mi Yoksa Sadece Bir İnsan mı?
Avrupa ülkelerindeki medya, göçmenler konusunda genellikle vatandaşların güvenliği veya insan haklarına odaklanarak güvenlikleştirme (securitization) ve insancılık (humanitarianism) yaklaşımları arasında gidip gelmektedir (Siapera vd., 2018). Bir başka ifadeyle, bir kısmı göçmenlerin güvenliklerine tehdit oluşturduğunu savunurken diğerleri göçmenlerin de diğer tüm vatandaşlar gibi insan haklarına sahip olduğunu ve bu nedenle yardım ve barınma sağlanması gerektiğini savunmaktadır. Bu iki kutup arasında aynı ülkede hükümetten hükümete mülteciler konusunda nispeten farklı medya söylemlerinin geliştirilebildiğini gösteren araştırmaların mevcut olduğunu da söylemek gerekmektedir. Örneğin, Hırvatistan medyasında mülteci söylemlerinin araştırıldığı bir çalışmada (Čepo vd., 2020), analiz edilen medya makalelerinin genellikle gazetecilik mesleğinin normlarına göre tarafsız kalmakla birlikte, hükümetin ideolojik duruşundaki değişim -insani unsurları ön planda tutan sosyal demokratlardan, güvenlik odaklı muhafazakarlara- göçmen sorununun olumsuz bir şekilde ele alındığı haberlerin sayısındaki göreceli artışla aynı zamana denk geldi. Bunun yanı sıra, Hırvatistan sınırını geçmeye çalışan mülteci ve göçmen sayısının artması ve ulusal yetkililerin AB sınırlarını koruma faaliyetleriyle eşzamanlı olarak, olumsuz tasvirin artışı devam etmiştir. Daha güçlü bir milliyetçi eğilime sahip yeni hükümet, Schengen bölgesini koruma yükümlülüğüne ve güvenlik anlatısına daha sıkı bir şekilde sarılmıştır.
Temiz Parklar
Sonuç itibariyle, mülteci konusu Balkanlarda siyasi tartışmaların merkezine yerleşme potansiyeline sahip bir konudur. Medya bu bağlamda bireylerin mülteci konusunda ne düşüneceği yerine, gündem oluşturma gücünden yararlanarak “tehdidin ne boyutta” olduğunu göstermesi açısından çok ciddi bir etkiye sahiptir. Bireylerin mevcut mülteci tasavvuru Balkanlarda derin tarihsel, kültürel, siyasi ve sosyo-ekonomik çağrışımları barındırdığı için, onu sadece güvenlik-insani kaygılar ikiliğinde tutmak mümkün değildir. Zira başta sosyal medyanın yaygınlaştırılmasıyla birlikte, medya gazetecilerin tekelinden uzun dönemdir alınmış durumda ve mevcut dünya görüşlerin haberler aracılığıyla sürdürülmesi, profesyonel gazetecilik normları ve etiği uzağında mümkün olabilmiştir. Bireyler bu şekilde yeni haberler öğrenmek için değil, haberleri mevcut dünya tasavvurlarını güçlendirmek için haber arayan ve haber üreten birer merkeze dönüşmüştür. Balkanların önemli tarihi ve kültürel rolü bulunan İslam dini ve Osmanlı geçmişi böylelikle artan ırkçılık ve şovenist milliyetçilikten hesap alınan faturalardan biri olmuştur. Balkanlardan geçen Afgan, Suriyeli veya Pakistanlı göçmenler bu doğrultuda sıklıkla Osmanlı ile özdeşleştiriliyor, Osmanlı ise geçmiş raflarından tekrar çıkartılarak günümüz terör tehlikeleriyle aynı bağlamda tartışılıyor. Sınırların bulanık olduğu bu resimde, yanıltıcı haberler tartışmanın insani boyutunu öteleyerek, insanların insanlıktan çıkarılmasına ve yukarıda zikredilen örnekte görüleceği üzere, mültecileri ortak yaşam alanından uzaklaştırma çağrılar üzerinden bile “parkları temizlemek” şeklinde takdim edilebiliyor.
Kaynakça
Čepo, D., Čehulić, M., Zrinščak, S. (2020). What a difference does time make? Framing media discourse on refugees and migrants in Croatia in two periods. Hrvatska i komparativna javna uprava: Cčasopis za teoriju i praksu javne uprave, 20(3), 469-496.
Cohen, B. C. (1963). The press and foreign policy. Princeton: Princeton University Press.
Dodik optužuje bošnjačke stranke da planiraju 150.000 migranata smjestiti u BiH. (2018, Temmuz 13). Večernji.hr. Erişim adresi: https://www.vecernji.hr/vijesti/dodik-optuzuje-bosnjacke-stranke-da-planiraju-150-000-migranata-smjestiti-u-bih-1254053
Entman, R. M. (1993). Framing: Toward clarification of a fractured paradigm. Journal of Communication, 43(4), 51-58.
Esses, V. M., Medianu, S., & Lawson, A. S. (2013). Uncertainty, threat, and the role of the media in promoting the dehumanization of immigrants and refugees. Journal of Social Issues, 69(3), 518-536.
Kamenova, D. (2014). Media and othering: How media discourse on migrants reflects and affects society’s tolerance. Politické vedy, 17(2), 170-174.
Kolinda o BiH: "Vrlo nestabilna, preuzeli je ljudi povezani s teroristima, pod kontrolom je militantnog islama". (2019, Temmuz 30). Faktor.ba. Erişim adresi: https://faktor.ba/bosna-i-hercegovina/aktuelno/kolinda-o-bih-vrlo-nestabilna-preuzeli-je-ljudi-povezani-s-teroristima-pod-kontrolom-je-militantnog-islama/20210
Medijska slika ljudi u migracijama u Srbiji: Ksenofobija, mizoginija i islamofobija. (2021, Mart 1). Al Jazeera Balkans. Erişim adresi: https://balkans.aljazeera.net/teme/2021/3/1/medijska-slika-ljudi-u-migracijama-u-srbiji-ksenofobija-mizoginija-i-islamofobija
"Narodne patrole" zovu na "čišćenje" parka kod Ekonomskog; NVO: "Čistite deponije". (2020, Ekim 21). b92.net. Erişim adresi: https://www.b92.net/o/info/vesti/index?nav_id=1751166
NDNV. (2021). Izveštavanje o migrantima – Između manipulacije i etike. Nezavisno društvo novinara Vojvodine.
Šelo Šabić, S., & Borić, S. (2016). At the gate of Europe: A report on refugees on the Western Balkan route. Friedrich Ebert Stiftung.
Siapera, E., Boudourides, M., Lenis S., Suiter J. (2018). Refugees and network Publics on Twitter: Networked framing, affect, and capture. Social Media + Society, 4 (1).
Sve snimke brutalnosti policije prema migrantima. (2021, Ekim 6). Net.hr. Erişim adresi: https://net.hr/danas/vijesti/sve-snimke-brutalnosti-policije-prema-migrantima-d557e476-2807-11ec-aaac-8a7b9af4653b
UNHCR. (2024). South Eastern Europe - Asylum Statistics April 2024.
Mustafa Krupalija
Mustafa Krupalija, 13 Mart 1990'da Saraybosna'da doğdu. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nden mezun olduktan sonra, yüksek lisansını Marmara Üniversitesi'nde Din Sosyolojisi alanında, ardından da İstanbul Üniversitesi'nde aynı alanda doktorasın...