İslami Feminizm Nedir, Müslüman Feminist Kimdir?
İslam ve feminizm kavramlarının yan yana getirilmesi üzerinde yürütülen tartışmaların ve karşı çıkışların olduğu bir altyapıda İslami feminizm düşüncesi kendini ayrı bir perspektifle açıklamaya çalışmaktadır. Aynı zamanda İslami feminizm kavramı literatürde tam olarak kesinlik kazanamamış birçok açmazı da içinde bulundurmaktadır (Tohidi, 2004, s. 282). Her ne kadar bir oryantalist bakış açısı oluşturduğu için bu düşünceyi reddedenler olsa da İslami feminizm 1990’larda görünür hale gelmiş (Bora, 2008, s. 65); eğitimli muhafazakâr kadınların başını çektiği bu düşünceyle dinleri üzerinden tanımlanan Müslüman kadınlar, feminist duruşlarını İslam aracılığıyla gösterdikleri gibi İslam için de ortaya koymaya çalışmışlardır (Ali, 2019, s. 16). Bu kadınların bazıları kendilerini Müslüman feminist olarak tanımlamaktan çekinmezken bir ideoloji olarak benimsenen İslami feminizm ifadesini kullanmak konusunda bazı tereddütleri vardır. Mısırlı Nevval el-Saadavi, Faslı Fatima Mernissi gibi yazarlar İslami feminizm üzerine yazılar kaleme alıp bu alandaki çalışmalara destek olurken kendini “İslami feminist” olarak tanımlamaktan kaçınmaktadır. Bunun aksine Magrod Badron gibi yazarlar ise Müslüman bir ülkede yaşayan ve kendini Müslüman olarak tanımlayan her kadının aslında İslami feminizme bir katkı sağladığını ve bu söylemi üretmek için çalıştığını dile getirir (Güç, 2008, s. 656).
Feminizm ve İslam
İslami feminizmin düşüncesi ne kadar 1990’lı yıllarda terimsel olarak literatürde yerini almış olsa da birçok Müslüman feminist kadın Müslüman toplum içerisinde erkek egemenliğine karşı reddini İslam’ın ilk ortaya çıktığı zamanlara dayandırmaktadırlar (Ali, 2019, s. 17).[1] Aynı zamanda feminizm düşüncesinden önce ya da sonra değil hemen hemen aynı süreçlerde kendini gösterdiği üzerinde de bir mutabakat vardır (Ali. 2019, s.19). İslami feministler, İslami kaynakların kadınlar aracılığıyla ve kadınlar lehine tekrar yorumlanarak okunması üzerinde ittifak ederler. Aynı zamanda kadınlar kendi kültürel, etnik ve ulusal kimliklerini bir tarafa bırakmadan bunlarla birlikte ilerleyebildikleri bir düzen istemekte ve dinî hassasiyetlerinden kopmak istememektedirler (Tohidi, 2004, s. 280).
Müslüman bir ülkede yaşayan kadınlar için feminizmi benimsemek bir noktada dinî bir otoritenin geleneksel ataerkil düşüncelerine cevap niteliğinde olup Müslüman feministler bu geleneksel ögelere karşı bir reform düşüncesi içerisine girmişlerdir. Aynı zamanda bu kadınlar feminizmin önerdiği modernlik ve laiklik algısına cevap olarak kendi dinleri ve yaşayışları üzerinde bir sabitlik sağlamaya gayret etmişlerdir. Bütün bunlar neticesinde şunu söylemek mümkündür: Müslüman feministler içeride geleneksel ataerkil düzenle, dışarıdaysa modern düşüncelerin çıkmazlarıyla mücadele etmekte ve din temelli bir cevap aramaktadırlar (Tohidi, 2004, s. 285).
Feminizm düşüncesi yekpare olarak kesinlik sağlayan ve ortak belli başlı kabulleri beraberinde getiren bir olgu değildir. Radikalliklerine göre içerisinde farklı sınıflandırmalar yapmak mümkündür. Örneğin bazı feministler, Kur’an’ın temel naslarına inanıp çok kadınla evlilik, miras meselesi gibi konuları eski Arap geleneği olarak değerlendirerek reddetmektedirler. Bununla birlikte bazı İslami feministler ise Kur’an’ın öğretilerini harfiyen kabul etmekle birlikte, erkek tekeliyle tefsir edildiği için Kur’an’ın kadına karşı keskin çizgiler çizdiğini, kadınlar lehine tekrar tefsir edilmesi gerektiğini savunmaktadırlar (Gürhan, 2011, s. 114). Bunun en önemli öncüleri Malezya’da faaliyet gösteren Sisters in Islam (SIS) grubu olmuştur. Feminizmin öncelenip Kur’an’ın kadın lehine tekrar yorumlanması için çalışmalar yapan grupla birlikte kadına karşı şiddetin oluşmasındaki temel etmenin İslam’ın esas kaynaklarından değil geleneksel öğretilerden olduğu düşüncesi de daha çok kabul görmüştür. Bu düşünceyi savunan birçok İslami feminist, Kur’an tefsiri ve hadis alanında kendini geliştirmiş ve çağdaş metotlar üretmişlerdir (Güç, 2008, s. 659). İslami feministler kendi içerisinde üç ana grupta incelenebilir: İslam’ın kadın ve erkeğe eşit olmasa da denk haklar ve görevler sunduğunu kabul edip kadının annelik ve aile içindeki rolleri çerçevesinde haklarını değerlendiren geleneksel reformistler; dini kaynakların doğruluğuna bağlı olmakla birlikte ataerkilliği ve kadının toplum içerisindeki rollerini sorgulayan ve İslami kaynaklardaki sonradan yapılan okumaları kabul etmeyen radikal reformistler; kendilerini Müslüman olarak tanımlamalarına Kur’an’a ve sünnete bağlı olmalarına karşın Kur’an’ın içtihat gerektirmeyen ve öznel olarak değerlendirilmesi ve ataerkil söylemlerin geleneksel bağlamada değerlendirilmesi gerektiğini savunan liberal feministlerdir (Ali, 2019, s. 31).
Müslüman Dünyada İslami Feminizm
İslami feminizm teriminin karşılığı konusunda birçok yorum yapılabilirken Orta Doğu’da kadınların İslami feminizm düşüncelerinin araştırılması ve katılım oranları hakkında ayrıntılı analiz yapabilmek kaynaklar itibariyle zordur. Bununla birlikte kadınların ülke içerisindeki sorunlara vermiş olduğu tepkilerin ya da kendi hak ve özgürlükleri için yapmış oldukları mücadelelerin de bir feminist eylem olarak görüp görülmediği tartışmaları vardır. Fakat feminist hareketlerin kadın hareketlerinin ardından doğan düşünceler olduğunu da söylemek mümkündür (Ertan ve Dikme, 2016, s. 80).
İslami feminizm kavramı ilk olarak İran’da Shahla Sherkat tarafından kurulan Zanan dergisinde İranlı Afsaneh Najmabadeh ve Ziba Mir-Hosseini tarafından kullanılmış; Türkiye’de ise 1991 yılında Nilüfer Göle’nin Modern Mahrem kitabında karşımıza çıkmıştır. 1996 yılında Arabistan’da, Feminism and Islam kitabında Mai Yamani tarafından dile getirilmiş, yine Afrikalı aktivist Shamima Shaikh’in “İslami feminist” tanımlamasını kullanması 1990lı yıllara denk gelmiştir (Ali, 2019, s. 40).
İslami feminist çalışmaları yürüten kadınlar daha çok İran’da faaliyet gösteren Zanan dergisi ve Malezya’da etkinliği oldukça geniş olan Sister in Islam (SIS) etrafında birleşmişlerdir. 1980’lerin sonunda Malezya’da Zainah Anwar tarafından kurulan SIS, Kur’an ve Hadis’in yeniden yorumlanması üzerine faaliyetler yürütmüştür. İran’da faaliyet gösteren Payam-e Hajar, Zanan ve Farzaneh: Journal of Women’s Studies and Research dergileri İslami feminist söylemlerin genişlemesine büyük katkı sağlamıştır. 2000 yılında Endonezya’da Rahime Vakfının yayın organı Swara Rahima dergisi, Fas’ta faaliyet gösteren Esma el-Murabıt liderliğindeki feminist hareket, Irak’taki Irak İslamcı Feminist Hareketi, Yeni Kadın Vakfı, Arap Kadınları Dayanışma Vakfı gibi birçok kuruluş ve hareket İslami feminizmin devamlılığı için önemlidir (Gürhan, 2010, s. 372).
Malezya Sisters in Islam (SIS)
İslami feminizm argümanlarının tanımlanması için Amina Wadud, Riffat Hassan veya Fatima Naseef gibi isimler Kur’an üzerinde yoğunlaşmışlar ve tefsir faaliyetlerine önem vermişlerdir. Aynı şekilde Pakistanlı Shaheen Sardar Ali ve Lübnanlı Aziza Al-Hibri gibi isimler ise farklı şeriat uygulamaları ile kendi Kur’an anlayışlarını karşılaştırmaktadır. Faslı Fatıma Mennisi’yle Türk yazar Hidayet Tuksal ise hadisleri yeniden yorumlamaya çalışmaktadır (Ali, 2019, s. 45). Bunların yanı sıra 1990 yılında Mısır’da Kasım Emin’in Tahrir’ül- Mer’e isimli çalışması da Müslüman ülkelerde feminizm düşüncesinin oluşmasına zemin hazırlamış aynı zamanda sonraki süreçlerde meydana gelen çalışmalar için bir örnek oluşturmuştur. Mısır’da oluşan bu İslami feminizm kendi içerisinde üç ana özellik barındırmaktadır. İlki Kur’an temelli bir yaklaşım olması, ikincisi İslami gelenekler ve kültüre önem vererek Doğu ve Batı arasındaki çizgiyi keskinleştirmesi ve son olarak aileyi toplumsal bir kurum olarak değerlendirmesidir. Bazı istisnalar olmakla birlikte Mısır’daki İslami feminist düşünürler Batılı ideolojilerden fazla etkilenmemiş; farklı yolarla, daha geleneksel ve kültürel kabullerle yollarına devam etmişlerdir (Güç, 2008, s. 660).
İran’da İslami Feminizm
İran’da ise 1979 İslam devrimiyle beklenmedik bir şekilde İslami hukukuyla feminizmin arasında bir ilişki meydana gelmiştir. Dindar bir hayat sürdüren ama geleneksel inançların ön kabullerine karşı çıkan kadınların böyle bir ortamda haklarını aramalarının önü açılmış ve “İslami feminizm” aranan bir kan olarak kendini göstermiştir (Ali, 2019, s. 107). Fakat İran’da İslami feminizm Mısır’daki gibi kendi geleneksel ögelerini içinde harmanlayan bir düşünce olmamıştır. Bunun aksine batıdaki seküler feminist düşüncelerden oldukça etkilenmiştir. İran’da -ve dünya genelinde- İslami feminizim terimi kullanıma açan Afsanah Najmabadi 1994’da yaptığı konuşmasında İslami feminizmin Batı’daki seküler feminizmle diyaloğu mümkün kılan bir hareket olarak değerlendirmiştir. Zanan dergisinde[2] çalışan birçok kadın yazar da seküler düşünceleri benimseyen feministlerle ortak bir zeminde birleştiklerini kabul etmişlerdir (Güç, 2008, s. 661).
Kendini inançlı ve kültürüne bağlı bir birey olarak gören İranlı yargıç Şirin
Ebadi’nin devrimle birlikte kaybettiği haklar sonrasında büyük bir açmazın içene girip bir nevi devrimin kendi kızlarının katili olduğunu dile getirerek, başörtüsü yasaklarının karşısında durduğu bilinmektedir.[3] Bunun yanında 1999’da bir röportajında Ebadi İran’daki genel İslami feminizm anlayışını şu şekilde ortaya koymaktadır (Tohidi, 2004, s. 282):
Şayet İslami feminizm Müslüman bir kadının aynı zamanda bir feminist olabileceği ve feminizm ve İslam'ın uzlaşmaz şeyler olmadıkları anlamına geliyorsa, onunla aynı fikirdeyim. Ama o, feminizmin Müslüman toplumlarda bir parça özel ve diğer toplumlardaki feminizmlerden daima İslami olmak durumunda olacak kadar tümüyle farklı olduğu anlamına geliyorsa böyle bir kavrama katılmıyorum.
Bu gibi örneklerin varlığı İranlı feminist düşünürler arasında oldukça yaygındır. Bunları göz önünde bulunduran bazı yazarlara göre İranlı ve Batılı feministler ne kadar Avrupa merkezci yaklaşımlara karşı çıksa da birçok söylemiyle oryantalist bir yaklaşım izlendiğini vurgulamaktadırlar (Güç, 2008, s. 665).
İran’da yasaklanan Zanan dergisi.
Bunların aksine İran’da İslami feminizm savunucusu Cemile Kadivar gibi devrim yanlısı kadınlar ise devrimin kadını bir meta, bir obje olmaktan çıkartıp kendi kimliğine kavuşturduğunu ve “yanlış özgürlük” anlayışında sıyırdığını dile getirerek Humeyni’nin kadın meselesi hakkındaki açılımlarının tam olarak anlaşılmadığının altı çizilmiştir. Böylelikle İslami feminist anlayış Kadivar’a göre geleneklere ve İslam’a tam olarak bağlı olmaktan ve İslami bir doğrultuda, kaynakları düzgün okumakla bir sonuca ulaşabilmektedir (Kadivar, 2014, s. 63).
Feminizme Alternatif Bakışlar
Birçok feminist düşünür dinlerin temelinde ataerkil bir diskurun parçası olduğu ve kadınların feminen söylemlerini dini bir çerçevede dile getirmelerini oldukça yanlış bulmakta ve bunu “baştan kaybedilmiş bir savaş” olarak nitelendirerek erkek egemenliğini kabul etmek olduğunun altını çizmektedirler. İslami feminist çalışmaların en önemli ayağı olan ve Malezya’da faaliyet gösteren Sisters in Islam gibi sivil toplum örgütlerinin çalışmalarını da bu doğrultuda eleştirmektedirler. Malezyalı yazar Zainah Anwar buna karşın bu alanda çalışan aktivistlerin uzun süredir ciddi bir çalışma yürüttüklerini ve geleneksel normlarla mücadele ettiklerinin altını çizmektedir. Malezya’da kurulan Sisters in İslam gibi kuruluşlar aracılığıyla kadınların özgürleştirildiğinin altını çizen Anwar “1400 yıl önce için devrim niteliğinde olan haklar vererek statümüzü yükseltmiş olan İslam’ı kendimiz için yeniden keşfediyoruz” diyerek aslında İslami bir temelle bu hareketleri devam ettirdiğinin altını çizmiştir (Ali, 2019, s. 131).
Müslüman nüfusun fazla olduğu yerlerde yaşayan İslami feministler faaliyetlerini ve etkinlik alanlarını genişletirken Türkiye’de bu faaliyetlere katılımın neredeyse olmaması dikkat çekicidir. Türkiye’de organize olmuş belli başlı kuruluşların eksikliği İslami feminizm düşüncesinin devamlılık sağlamasını etkilemiştir. İslami feminizm kavramına mesafeli yaklaşan Cihan Aktaş, Sibel Eraslan, Nazife Şişman, Yıldız Ramazanoğlu gibi isimlerin yanı sıra Hidayet Şefkatli, Mualla Gülnaz gibi isimler Türkiye’de İslami feminizm ve Müslüman feministler üzerindeki çalışmalara katkıda bulunmuşlardır. Bunu yanı sıra Türkiye’de İslami bir çizgide feminizm hareketlerini sürdüren kadınlarlaseküler bir çizgi takip eden kadınların birlikte hareket etmediği ve kolektif bir hareket oluşturmadıkları söylenebilir. Seküler feministlerin başörtü takmayı tercih eden kadınların ataerkilliğe hizmet ettikleri iddiasıyla Müslümana ve örtünen kadınların bu örtünmenin özgür iradeleriyle ve dinleri için olduğunu söyledikleri iddiaları karşı karşıya gelmektedir. Türkiye’deki iki kutuplu feminizm anlayışı bir noktada siyasi söylemlere dönüşmüştür (Altıparmak ve Budak, 2020, s. 34).
Sonuç
Müslüman kadınların birey olma girişimlerin bir sonucu olarak ortaya çıkan İslami feminizm düşüncesi dünya genelinde etkinliğini arttıran bir ideoloji olmaya devam etmektedir. Batı temelli feminizm düşüncesinin bir devamı olup olmadığı tartışmaları başta olmak üzere Kur’an’ın kadınlar tekeliyle yeniden tefsir edilmesi, sahih olmayan hadislerin tasnifi, geleneksel kabullerin reddi gibi birçok alanda sorunları da beraberinde getirmektedir. İran başta olmak üzere birçok ülkede etkinlik alanlarını genişleten bu düşünce bulunduğu ülkelere göre de farklı karşılıklar bulmuştur. Zanan dergisiyle temellerinin atıldığı İslami feminizm İran’da artık yerini daha seküler girişimlere bırakmaya doğru ilerlemektedir. İran’da son yaşanan Mahsa Amini protestoları da seküler bir hareket olarak değerlendirilebilir. Bütün bunların yanı sıra Orta Doğu’da İslami feminizm düşüncenin yaygınlığı konusunda kesin analizler yapmak mümkün değildir. Bu değerlendirmelere meydana gelen kadın hareketleri üzerinden yaklaşmak ve kadın hareketlerinin boyutlarıyla beraber bir yorum yapmak daha sağlıklı olacaktır.
Kaynakça
Aksu, B. (2008). Ortadoğu’da kadın hareketi: Farklı yollar, farklı stratejiler. İstanbul Üniversitesi. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, 39, 55-59.
Ali, Z. (2019). İslami feminizmler. İstanbul: İletişim Yayınları.
Altıparmak Ş. ve Budak H. (2020). İslami feminizm ve Türkiye’deki yansımaları. Karatay Sosyal Araştırmalar Dergisi, 4, 21-41.
Ertan, S. ve Dikme, R. (2016). Arap Baharı’nın kadın haklarına etkisi. TESAM Akademi Dergisi, 3(2), 73-108.
Güç, A. (2008). İslamcı feminizm: Müslüman kadınların birey olma çabaları. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 17(2), 649-673.
Gürgan, N. (2011). Kadın bakış açısıyla Kuran’ı yeniden okuma denemesi Amina Wedud Kuran ve kadın. Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi, 6, 112-124.
Kadivar, C. (2014). Zen. İstanbul: Mana Yayınları.
Nayerehi T. (2004). “İslami feminizm” tehlikeler ve ümit vadeden unsurlar”. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 11, 279-289.
[1] Örneğin Halife Ebu Bekir’in kızı ve Hz. Muhammed’in eşi Hz. Aişe’nin dönem içerisinde yaşanan erkek egemenliğine karşı mücadelesi ve Ümmü Seleme’nin Kuran-ı Kerim’in erkeklere hitap ettiğine dair sorusu İslami feministlerin dayanaklarından birkaçıdır.
[2] Dergi İran devleti tarafından 2008 yılında kapatılmıştır.
[3] Ayrıntılı bilgi için Şirin Ebadi’nin ‘İran Uyanıyor’ kitabına bakınız. Şirin Ebadi (2008) ‘’İran Uyanıyor’’ Timsah Kitap.
Zeynep Tekdoğan
Yozgat Bozok Üniversitesi Tarih Bölümü’nden mezun oldu. Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Şarkiyat Araştırmaları Yüksek Lisans eğitimine devam ediyor. İran’ın Toplumsal ve Kültürel Dinamikleri, İran başta olmak üzere Ortadoğu’da Kadın Hareketleri,...