Kitap Değerlendirmesi: Başkalarının Acısına Bakmak
Fotoğraf: Filistin Gösterileri (17.12.2023), Paris, Anne Paq, Activestills.
Susan Sontag, Başkalarının Acısına Bakmak, Can Yayınları, 2003.
20.yüzyılın önemli entelektüellerinden biri olan Sontag, Yahudi asıllı Amerikalı insan hakları savunucusu, yazar, fotoğraf sanatçısı ve belgesel yönetmenidir. Fotoğrafın gücü düşünce dünyasını şekillendirmiş bir düşünürdür. Sontag'ın en bilinen eserleri arasında Against Interpretation adlı deneme koleksiyonu ve On Photography adlı eseri, fotoğrafın toplumsal ve kültürel etkilerini ele alarak önemli bir etki yaratmıştır. Sontag'ın diğer önemli eserleri arasında Illness as Metaphor ve Regarding the Pain of Others bulunmaktadır. Sontag, bu eseri görüntünün kullanımı, şiddetin yansıtılma biçimi, acıyı estetize etme kaygısı, uyaranlara alışma ve uyumlulaşma sürecinin normalliği, savaş görüntülerinin sıradanlaşması ve bunun çağdaş toplumu nasıl etkileyeceği sorularına cevap aramak için kaleme almıştır.
Susan Sontag deneme türünde yazmış olduğu bu eseri ortaya koyarken Londra’da yaşayan bir krallık hukuk müşavirinin Virgina Woolf’a yönelttiği “Sizce savaşı nasıl önleriz?” sorusuna verdiği cevaba bağlıyor. Woolf böylesi bir soruya feminist bir yerden, savaşın bir “erkek oyunu” (Sontag, 2003, s. 16) olduğu cevabıyla müşavirin seçkinci tavrına eleştirel tarzda karşılık veriyor. Bunun üzerine Sontag, Woolf’un savaşın insanın doğasında var olan bir olgu olduğu ve herkes tarafından nefret ve tiksindirici görülmesi gerektiği husussunda ortaklaşmak gerektiğini belli eder şekilde savaşın sürdürülmesi ya da durdurulması üzerindeki irade birliğini cinsiyetçi yaklaşımdan ziyade “biz” olabilmeye odaklayarak ele alıyor.
Ayrıca konu savaş kanıtı olarak fotoğraftan bahsetmeye geldiğinde, dünyanın herhangi bir yerinde yaşanan böylesi “barbarca” durumlarda zulme birebir maruz kalmayan ayrıcalıklı kitleyi savaşın kötü ve durdurulması gereken bir şey olduğu konusunda doğru safta durmaya ikna çabasının olduğu yadsınamaz. Sontag, kimin kim tarafından acıya maruz bırakıldığı konusunda tüm insanlığı müşterek değerlerde birleştirecek kanaatlerin var olması gerektiğinde ısrarcıdır.
Bu kitabıyla Sontag, başkalarının acılarına şahit olurken sessiz kalma eğilimini modern dönemin bir getirisi olarak ele alır; ancak bunu ahlaki bulmaz. Bu eğilim, enformasyon akışının hızlanmasıyla bağdaştırarak savaş görüntülerini seyirlik bir malzeme hâline getirme, kitleleri sessizleştirme ve insan öldürmeyi sıradanlaştırma eğilimini eleştirel bir bakışla altını çizer. Life dergisinde yayımlanan Cumhuriyetçi askerin ölüm anı karesinin karşısında yer alan, saçları briyantinli taranmış mankenin bulunması tezatlığı; insan duygularıyla dalga geçildiği hissini ve yaşanan olayın sahte olduğu izlenimini yaratabilir. Bu sebeple, savaş fotoğrafçısının yaralanma riskini göze alarak seyirciyi harekete geçirmeyi hedefleyen ulvi eyleminin samimiyeti sorgulanmalıdır.
Filistinlilere yönelik 7 Ekim’den beri gerçekleştirilen soykırıma karşı medyada karşılaşılan görüntülerde Filistinli Müslümanların kendilerine değil; sessiz kalan vicdan sahiplerine acıdıkları yönündeki söylemleri öteki olarak adlandırabileceğimiz yani savaşa maruz kalmayan Müslüman izleyicide beklenen vicdan azabını yaratmamaktadır. Bunun sebebi olarak savaş sürecinin uzamasıyla sunulan görüntülerin acı eşiğini oldukça zorlayıcı şekilde servis ediliyor olması söylenebilir. Özellikle de servis edilen içerikte kullanılan nesnenin bir metadan ibaret olmadığı gerçekliği unutulmalıdır. Sosyal medya içeriği olarak sunulan videolarda kullanılan nesnenin kanlı canlı duyguları olan insanlardan olması nedeniyle izledikçe meseleyi sıradanlaştıracak bir stratejilerden kaçınılmalıdır.
Sosyal medya içeriği olarak sunulan videolarda kullanılan nesnenin kanlı canlı duyguları olan insanlardan olması nedeniyle izledikçe meseleyi sıradanlaştırılmasından kaçınılmalıdır.
Sontag bir görüntünün barış çağrısı olabileceği yanında öç alma çığlığı olarak da karşılık bulabileceği belirtilmiştir (Sontag, 2003, s.22). New York Times’ın 13 Kasım 2001’de yayımladığı sayının kapağında yer bulan fotoğrafta, bir Taliban askerinin dehşet verici bakışları betimlenmektedir. Bu bakışlar fotoğrafa bakan kişiyi dikizci durumuna düşürmektedir. Böylesi fotoğraflar dikizleyeni savaşın iğrençliğiyle yüzleştirmek için iyi bir yöntem olabileceği gibi kimi zaman savaşın sürdürülmesi isteği uyandırabilir.
Dini referanslara dayanarak ölümü müjde olarak karşılayan Filistinlilerin savaşı uzaktan izleyen ötekinde sebep olabileceği davranışların ilki, yaşanan katliama seyirci dahi kalamayarak kaçmayı tercih etmesi olarak karşılık bulabilir. Bunun sebebi acı duygusuna fazlaca maruz kalan kişide uzun süren eylemsizlik hâlinin rahatsız edici olmasıdır. Filistinlilere uygulanan soykırımla ilgili medyada sürekli servis edilen enkaz altında kalmış insan bedenleriyle karşılaşıldığında bakmamayı tercih ediyor olmak Sontag’ın da hatırlattığı gibi aslında çaresizlik hissinin tetiklenmesine mâni olmak adına alınan bir önlem olabilir. Dikizci olarak onlar ve biz arasında gerçekdışı bir bağ olduğu düşüncesine kapılmak ürkütmelidir. Kendini yoğun acıya maruz bırakıp atalete sevk etmeyi istememekten ötürü görülenler karşısında yoğun acıyla baş başa kalmamak tercih edilebilir. Aksi takdirde Filistin için ses çıkaracak gücü bulamayıp sessiz kalarak elinden gelebilecek olan en küçük karşı geliş dahi kaybedilmiş olur.
Filistinlilere uygulanan soykırımla ilgili medyada sürekli servis edilen enkaz altında kalmış insan bedenleriyle karşılaşıldığında bakmamayı tercih ediyor olmak Sontag’ın da hatırlattığı gibi aslında çaresizlik hissinin tetiklenmesine mâni olmak adına alınan bir önlem olabilir.
Sontag'ın Regarding The Torture Of Others yazısında da sorguladığı gibi bir insan başka bir insanın çektiği acılara ve aşağılanmasına nasıl sırıtabilir? (Sontag, 2004, s.3) Eğer ötekinin kendinden daha aşağı bir ırka ya da dine mensup olduğuna inandırmışlarsa bunu yapabilir. Berger'in söylediği şey o nedenle bu soruyu açıklayıcıdır. Fotoğrafın yarattığı ıstırap anının ilerleyen zamanda süreksizliği kişiye kendisini ahlaki anlamda yetersiz hissettirecektir (Berger, 2014, s.51). Fotoğrafın gören üstünde yarattığı şok etkisi, onu güçsüz ve çaresiz hissettirdiği gibi şiddet karşısında hareketsizleştirmektedir. Fotoğrafa bakanı hissizleştiren işkence görüntülerinin hassasiyet gözetilmeksizin sergilenmesinin şiddete maruz kalanı tüketim nesnesine dönüştürmekten ileriye gidemediği kanaatindeyim. Bu etki, işkence ve cinayeti meşru görmese de izleyicinin sessiz kalmasına sebep olacaktır. Bu da onu yaşanan barbarlığı onaylayan iştahlı bir dikizci konumundan öteye taşımayacaktır.
Kitabın son sayfalarındaysa Sontag’ın bir avuç fotoğrafla savaşın durdurulup durdurulamayacağını sorguladığını görürüz. Bir avuç fotoğraf tabii ki de bir savaşı sonlandırabilme potansiyeli taşımaz, fakat dünyada sonu tükenmez adaletsizliğe karşı ötekini harekete geçirebilecek son çare acıma duygusu olabilir. Çünkü harekete geçirecek duyarlılığı yaratabilmek ancak bir başkasının acısına bakarken mümkün olabilir. Yazar da I. Dünya Savaşı yıllarından itibaren piyasada ün yapmış Robert Capa gibi savaş fotoğrafçılarından örnekler vermektedir. 1940 gazete fotoğrafçılığının meşruiyetinde bir eşik olarak görülebilir. Fotoğrafçıların kazancı, çalışma koşullarından ve ona bakış açısının savaşı gözler önüne serme imkânı taşıdığı için olumlu yönde gelişmektedir.
Bir avuç fotoğraf tabii ki de bir savaşı sonlandırabilme potansiyeli taşımaz, fakat dünyada sonu tükenmez adaletsizliğe karşı ötekini harekete geçirebilecek son çare acıma duygusu olabilir.
Gün geçtikçe savaş muhabirlerinin fotoğraflarında vermek istedikleri mesajı dramatik hâle getirebilmek adına çekim sahnelerini tasarlayarak yaşanan vahşeti sansürledikleri iddia edilebilir. Bu hâliyle bir fotoğrafın hegemonyayı sürdürücü hatta çekilen karelerin gerçekliği gösterme gayesinin inandırıcılığını yitirdiğini söylemek gerekir. Bu konu bir sanat olarak savaş fotoğrafçılığının insan acısından nemalanan bir meslek grubuna dönüşebileceği tehlikesini de göz ardı ettirmemelidir. Böylesi bir ima bile yapılan işi ve yapanı oldukça küçük düşürücüyken sanatçının oldukça hassas davranmasını gerektirir.
Bir savaş fotoğrafına sırf sanatsal açıdan yaklaşmak da utanç verici bir davranıştır. Başkalarının acısıyla sanat yapmak acıya maruz kalanın kahroluşunu hafife almak anlamına gelebileceği gibi saygısızlık yapıldığı izlenimini uyandırabilir. Gerçekliği olduğu gibi izleyememek sanatçının ona kendi estetik kaygısı dahilinde planlı hâlde şekil vermeye çalışması insan onurunu yaralayıcıdır. Sanat yapma çabası gerçekliğe çekilmek istenen dikkati dağıtıcı, gerçekliğe gölge düşürücü bir etkiye sebep olacaktır. Bu anlamda Sontag’ın “güzel olanın sahici olmayışı” görüşüne katılmaktayım (Sontag, 2003, s. 83). Savaş fotoğrafçılığının fotoğraf sanatı ideologlarının eline bırakılmayacak kadar değerli, kanıtlar sunan, olguları doğrulamanın aracı, kritik göreve sahip bir meslek grubu olduğunu düşünüyorum. Çekilen bir fotoğrafın şok etkisini arttırmak için rengiyle oynayıp onu romantik hâle getirmeden, yapılan işe süs katmadan olanı olduğu gibi yansıtmanın daha değerli göründüğü kanaatine sahibim. Böylesine can yakıcı fotoğraflara bakmak acı verici ama insanı etkileyerek harekete geçmesini sağlayacak yegâne unsur şok etkisini yaratır. Aksi hâlde harekete geçirmeyen bir acının değişime önayak olabileceğini düşünmüyorum.
Sonuç olarak Sontag’ın başkalarının acısına bakmakla kastettiğinin, bu kitabı yazmadaki amacı ile uyuştuğu bir içeriğe sahip olduğunu düşünüyorum. Böyle bir kitabın acılar karşısında korkaklık yapılmadan tam da acının göbeğinde yer alma cesaretini göstererek yaşanan drama son verebilmek için çabalayan bir kadın aktivist tarafından yazılmış olması, fikirlerine katılabilmem noktasında oldukça etkili olmuştur. Acının servis edilmesinde araç olarak kullanılan fotoğrafı görme biçimimizin gerçeklik algımızı aşındırdığı ve uzaktaki insanın acısını anlatabilmeyi hedeflerken tam tersi yönde muhatabı acıdan uzaklaştıracak bir etkiye neden olduğunu söyleyebiliriz. Bu nedenle bir savaş fotoğrafının izleyicide etki uyandırıp yaşanan zulme karşı mevzi alabilmeyi sağlaması için acıyı estetize etme davranışının oldukça sınırlandırılması, gerçekliği örtecek ya da ahlaksızlığına göz yumacak hâle getirmemesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle görüntülerin sıradanlaşmasına, hissedilen yoğun duyguların git gide uyumlulaşma süreciyle normalleşmesine izin verilmemelidir.
KAYNAKÇA
Sontag, S. (2003). Başkalarının Acısına Bakmak. İstanbul: Can Yayınları.
Medyascope plus, Harikalar Odası- Susan Sontag: Camp ve Ötesi (27 Eyl 2020) https://www.youtube.com/watch?v=bRJj-nD8_Ks
Sontag, S. (2004). Regarding The Torture Of Others: New York Times Magazine. http://www.nytimes.com/2004/05/23/magazine/regarding-the-torture-of-others.html?pagewanted=print&src=pm
Berger, J. (2014). Bir Fotoğrafı Anlamak. Istırabın Fotoğrafları. Metis Yayınları. 49-52.
Elif Akkuş
Elif Akkuş. İstanbul Medeniyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümünden 2022 yılında mezun oldu. İLKE Vakfı bünyesindeki Sivil Toplum Akademisinde araştırma asistanı olarak görev almaktadır....