TR EN
logo
  • SAYILAR
  • ANALİZLER
  • İNFOGRAFİK
  • SÖYLEŞİLER
  • VERİTABANI
  • MÜSLÜMAN DÜNYADAN SESLER
  • HABERLER
  1. ANASAYFA
  2. ANALİZLER
  3. Bulgaristan ve Romanya’nın AB Üyelik Süreçlerinin Müslüman Topluluklara Yansıması

Bulgaristan ve Romanya’nın AB Üyelik Süreçlerinin Müslüman Topluluklara Yansıması

Nevin Türker Yıldız
41
03 Mayıs 2025 Cumartesi
Paylaş
Romanya ve Bulgaristan’daki Müslüman azınlıklar, Osmanlı döneminden bu yana varlıklarını sürdüren ancak özellikle 20. yüzyılda yoğun baskı ve asimilasyon politikalarına maruz kalan topluluklardır. Komünizm döneminde dini ve etnik kimliklerin bastırılması, Müslüman halkların sosyal, kültürel ve ekonomik yaşamlarını derinden etkilemiştir. Avrupa Birliği üyelik süreci bu ülkelerde azınlık haklarında belirli iyileşmeler sağlasa da, Müslüman topluluklar hâlâ eğitim, temsil, dini özgürlük ve sosyal eşitlik gibi alanlarda çeşitli yapısal sorunlarla karşı karşıyadır.

Bulgaristan ve Romanya’daki Müslüman nüfus, Osmanlı fetihlerinin ardından bölgeye iskân politikasıyla yerleştirilmiş, karışık etnik kompozisyona sahip topluluklardan müteşekkildir. 19. yüzyıldan itibaren kaybedilen savaşların ardından, bu nüfusun büyük kısmı yaşadıkları yerleri terk etmelerine rağmen, bugün oldukça fazla sayıda Türk, Pomak, Tatar, Roman, Arnavut halk bölgede yaşamını sürdürmektedir. Hem Bulgaristan hem Romanya imzalamış oldukları uluslararası antlaşmalara binaen sınırları içindeki azınlıkların haklarını koruyacaklarını taahhüt etmişlerse de zaman içerisinde değişen yönetimler ve uygulanan rejimlerle bu taahhütlere sadık kalmadıkları görülmüştür.

Soğuk Savaş döneminde Doğu Blokunda yer allan bu iki ülkede sosyalist yönetimler tesis edilmiştir. Yeni rejimin ve ideolojisinin, yönetilen halklar tarafından benimsenmesi gerekliydi, bu yüzden kapsayıcı ve kucaklayıcı yaklaşımlarla halkların sosyalizme ısındırılması mühimdi. İlk yıllarda yöneticiler, farklı etnik grupların ayrımcılık ve ayrıcalığa tâbi olmayacaklarını duyurmuştur. Fakat ilerleyen yıllarda (özellikle 1980’lerde) Avrupa genelinde yükselişe geçen sağcılığın Balkanlar’ı etkilemesi ile hem Bulgaristan’da hem de Romanya’da milliyetçilik ve ayrıştırıcı eğilimler gitgide arttı (Angelov, 2008, ss. 19, 125). Farklı etnik gruplara duyulan antipati körüklenmiş oldu. Özellikle sosyalizmin bir ilkesi olan ateizmin yaygınlaştırılması için belli dönemlerde tüm dini gruplara yasaklar konuldu. Bu yasaklardan dolayı halklar dini ritüellerini ve ibadetlerini gerçekleştiremediler (Sachkova, 2006, ss. 268–269). Bu dönemde İslami usullere göre cenazelerin defnedilmesi, erkek çocuklarının sünnet edilmesi yasaklanmıştır. Camiler kapatılmış, Kuran eğitimi verilmesinin ve hafız yetiştirilmesinin önüne geçilmiştir. Mevlit okutmak gibi toplu ritüellerin gerçekleştirilmesi, Kurban ve Ramazan bayramlarının kutlanması yasaklanmıştır (Türker Yıldız, 2022, ss. 185, 269). Aynı yıllarda, Bulgaristan’da özel okul statüsündeki Türk okulları kapatılmıştır. Her iki ülkede de dini yayınlar yasaklanmıştır, bunun yanı sıra Bulgaristan’da Türkçe yayın, Türkçe dersler, Türkçe konuşmak ve hatta 1985-1989 yılları arasında Türkçe isim kullanmak dahi yasaklanmıştır (Memişoğlu, 2002, s. 229). Bulgarlaştırma politikalarıyla beraber Türklerin asimile edilmesi amaçlanmıştır. 1985’te Türk isimlerinin yasaklanması sadece Türklerin değil, Pomak ve Roman halkların da maruz bırakıldığı zorlayıcı bir politika olarak uygulanmıştır. Kurallara uymayanlar işten kovulma, fişlenme, ülke içinde sürgün edilme, tutuklanma, hapis cezasına çarptırılma gibi yaptırımlara maruz kalmıştır (Türker Yıldız, 2022, s. 219). Bulgaristan’daki Pomakların geçmişten beri süregelen en büyük sorunu asimilasyon politikalarına defalarca maruz kalmalarıdır. Dini tabiiyet olarak Müslüman olan Pomakların anadillerinin büyük oranda Bulgarcayla örtüşmesi, beraberinde bir kimlik problemi de getirmiştir. Balkan Savaşları’nın yaşandığı yıllardan beri bu topluluk ile alakalı olarak, Türk soylu olmadıkları, Müslüman Bulgarlar oldukları, Pomaklık diye bir kimliğin kabul edilemeyeceği, bu sebeple Türk toplumuyla aralarında bir gerilim oluşturulmaya çalışıldığı bilinir. Sistematik olarak isim değişikliğine zorlanan, mezar taşlarındaki Müslüman isimleri bile kazınarak saldırılara uğrayan Pomak halkı, etnik anlamda baskı altına alındıkları yetmezmiş gibi dini anlamda da benzer zorlamalarla karşılaşmışlardır. (Bojkov, 2004 s. 353). Romanya’da Müslümanların sosyal hayatta karşılaştıkları olumsuzluklara örnek olarak; Türklere verilmiş olan hapis veya idam cezaları; dernek, gazete ve dergilerinin kapatılmış olması; Türkçe konuşmanın bir dönem yasaklanması ve dini faaliyetlerin engellenmesi verilebilir. 1957-1970 yılları arasında Türkçe eğitim veren okullar kapatılmış; Türk azınlığın eğitim hayatı sekteye uğramıştır. 1900 yılında Romanya Dobruca’sında sayısı 260’ı bulan camilerin, Komünizm döneminde sayılarının 151’e düştüğü tespit edilmiştir. (Eren, 2020, s. 392).

 

Özellikle sosyalizmin bir ilkesi olan ateizmin yaygınlaştırılması için belli dönemlerde tüm dini gruplara yasaklar konuldu. Bu yasaklardan dolayı halklar dini ritüellerini ve ibadetlerini gerçekleştiremediler

 

Soğuk Savaş sonrası dönemde Doğu Bloku ülkeleri demokrasiye geçiş konusunda kararlı adımlar atmışlardır. Avro-Atlantik kurumlarla bütünleşme süreçlerinde, öngörülen kriterlere uyum sağlamak adına da hayli ciddi sınavlar vermişlerdir. Demokrasinin ve Avrupa Birliği’nin olmazsa olmazı; temel hak ve hürriyetlere saygı, hukukun üstünlüğü, din ve vicdan hürriyetinin temin edilmesi, etnik ve dini gruplara özgürlük verilmesi gibi birçok madde, Romanya ve Bulgaristan’ın karşılaması gereken şartlardan bazılarıydı. Romanya bu süreçte, azınlıkların varlığını resmen tanımış, 6 Ocak 1990 tarihli Beyanname’de “Romen milleti ve ulusal azınlıklar arasında dostluk ve birliği” ve “Tüm ulusal azınlıkların bireysel ve ortak haklarını ve özgürlüklerini gerçekleştireceğini ve teminat altına alacağını büyük bir ciddiyetle ilan eder” gibi ibarelerle, halkın bir bütün olduğunun altını çizmiştir. Dahası, yeni yönetim eski yönetimin azınlıklara yönelik ayrımcılık içeren politikalarını kınayarak bir nevi bu toplulukların gönlünü almıştır. Somut anlamda bunun en net ifadesi her bir azınlık grubun Romanya millet meclisinde temsil edilebilmesi olmuştur (Yıldız, 2007, ss. 26–27). Tüm bunlar sadece Kopenhag Kriterleri’nden geçer not alabilmek için değil, aynı zamanda eski Komünist yönetimin çizmiş olduğu “geri kalmış”, “anti hümanist”, “anti demokratik”, “insan haklarını hiçe sayan devlet” imajını silmeye yönelik reformlardır.

AB ile entegrasyon sürecinin azınlıklar bağlamında Romanya’da olumlu gelişmelere sebep olduğu söylenebilir. AB üyeliğinin nihayete erdirilmesi hedeflerinin etnik gruplar arasındaki uyumun muhafaza edilmesine bağlı olduğu sürekli vurgulanmıştır. AB Komisyonu’nun ilerleme raporlarında Romanya’nın Roman azınlığın durumunu geliştirmek için ulusal strateji belirlemesi olumlu karşılanmıştır. Bu girişimlerin kağıt üzerinde kalacağı endişesinden dolayı, taahhütlerin uygulamada da başarıya ulaşması konusundaki uyarılar Romanya’nın Avrupa Birliği’ne üye olduğu tarihe kadar devam etmiştir (Türker Yıldız, 2018, s. 10).

14 Aralık 1995’te Bulgaristan, 22 Haziran 1995’te de Romanya resmi üyelik için AB’ye başvurmuştur. Bulgaristan ve Romanya için Aralık 1999 Helsinki Zirvesi’nde müzakerelerin başlatılma kararı alınmış, 1 Ocak 2007’de ise Romanya ve Bulgaristan, Avrupa Birliği üyesi olmuştur. Bulgaristan için hazırlanan ilerleme raporlarının muhtevası geniş anlamda Kopenhag Kriterlerini oluşturan beklentilerdir. (Türker Yıldız, 2018, s. 7).

Bulgaristan’da Türkler haricinde Pomak ve Roman azınlığın varlığı da yadsınamaz. İlerleme raporlarındaki en büyük eleştiri Roman halka uygulanan ayrımcılığa, ötekileştirmeye, durumlarının iyileştirilmesi hususunda kayda değer bir adım atılmamasına gelmektedir. Hem Romanya hem Bulgaristan’da Romanlar haricindeki azınlığın durumundan memnun olan AB, 1998’den itibaren tüm ilerleme raporlarında Romanların durumunun iyileştirilmesinde bir gelişme olmadığını ve sosyal hayatın her alanında bu gruba uygulanan ayrımcılığın devam ettiğini belirtmiştir. Roman toplumundaki yüksek yoksulluk düzeyi, okuma yazma bilmeme, işsizlik oranına dikkat çeken raporlar bu konularda her iki ülkenin de daha fazla çaba sarf etmesi gerektiğini tekraren vurgulamıştır.

Üyelik öncesi yayınlanan ilerleme raporlarında Bulgaristan’ın, Romanların yaşam koşullarının iyileştirilmesi yönündeki çabaları yetersiz bulunmuş ve bu konu yine bir sorun olarak ele alınmıştır. Üstelik bu grup ile Bulgar halkın arasında artmakta olan gerginliğe dikkat çekilmiştir. Türk azınlığın ise sosyo-ekonomik olarak geri kalmışlığına ve ekonomik yönden gelişememiş bölgelerde meskûn olmalarına dikkat çekilmiştir. Bu grubun entegrasyonunun sağlanması yönünde önceki raporlardakine benzer uyarılarda bulunulmuştur. Aynı yıl yayınlanan raporda Romanya’da azınlık dillerine dair olumlu gelişmeler yaşandığı ele alınmıştır. Raporda ana dillerinde eğitim gören öğrenci sayısında ve eğitim veren birimlerde artış olduğu saptanmıştır. Bununla beraber, Roman azınlığa karşı sergilenen ayrımcılık devam ettiği için aynı rapor Romanya’yı eleştirmiştir.

AB üyeliğinin gerçekleşmesinin ardından iki ülkenin durumu değerlendirilecek olursa; Romanya’daki azınlıklara siyasi temsil hakkı verilmesi olumlu bir gelişme olarak kabul edilirken, siyasi partilerin mecliste yer alabilmesinin önkoşulu olan seçim barajı azınlık partilerinin önünde bir sorun olarak durmaktadır. Seçim barajı kuralına göre ülke genelindeki oyların en az %3’ünü, ittifak kurabilmek için ise %8’ini almaları gerekmektedir. Bir diğer mesele de Müslüman ve Türk azınlığın devletin üst kademelerinde görev alamaması sorunudur ki bu toplumsal ayrımcılık olarak kabul edilir. Bir diğer dezavantajlı durum da eğitim ile ilgilidir. Şubat 2014’te Türk ve Tatar azınlığın ikamet ettiği Köstence’deki okullarda, haftalık Türkçe derslerinin yarıya düşürülmesi kararı bu iki topluluğun itirazlarına sebep olmuştur (Eren, 2020, s. 393). Romanya’daki Müslüman toplumun dinî işleri Köstence’deki Romanya Müslümanları Müftülüğü tarafından idare edilmektedir. Romen makamlarca atanan müftü tarafından yürütülmektedir. Müftülük, kendine bağlı cemaatin ihtiyaçlarına yönelik çalışmalar yürütmekte serbesttir (Özkanat, 2013, s. 457).

 

Bulgaristan Müslümanları için vakıflar meselesi büyük bir sorundur. Sosyalizm döneminde kamulaştırılan vakıf mallarının 1990 sonrasında iade edilmesi süreci başlamıştı fakat hala tamamlanmamıştır. 

 

Komünizm sonrası dönemde Bulgaristan’da, azınlıklar adına atılan en büyük adım Türk-Müslüman azınlığa anadilde konuşma ve kendi isimlerini kullanabilme haklarının geri verilmiş olmasıdır. 1993’te çoğunluğu Türklerden oluşan Haklar ve Özgürlükler Partisi siyaset sahnesinde yerini almıştır. Bulgarlar anayasalarında Türkleri hala “azınlık” olarak tanımlamasalar da Türklerden çoğunluğu müteşekkil bir siyasi partinin varlığı Bulgaristan’ın AB’den olumlu puan almasına sebep olmuştur. Demokrasiye geçişle beraber din ve basın alanında da eski günlerin yasakçı zihniyetinden kurtulan Bulgaristan’da camiler, mescitler açık olup azınlıkların ibadetlerine bir kısıtlama getirilmesi söz konusu değildir. Bunlar da AB nezdinde göz dolduran gelişmelerdir. Ne var ki, sosyal ve ekonomik anlamda aynı eşitlik ve serbestliğin sürdüğü söylenemez. AB fonlarından ve yatırımlarından Türklerin meskûn olduğu bölgelerin mahrum tutulduğu veya daha az yararlandırıldığı bir gerçektir. Maddi ve sosyal gelişmişlik anlamında ayrımcılığa uğrayan bu yöreler gerçekten de geri kalmış durumdadırlar (Türker Yıldız, 2018, s. 9). Bulgaristan Müslümanları için vakıflar meselesi büyük bir sorundur. Sosyalizm döneminde kamulaştırılan vakıf mallarının 1990 sonrasında iade edilmesi süreci başlamıştı fakat hala tamamlanmamıştır. Ülkede dini anlamda yaşanan iktisadi bir ayrımcılık da bulunmaktadır. Hristiyanlık kurumları için ödenek yaklaşık olarak 3 milyon leva iken, İslamiyet kurumları için ayrılan ödenek 120 bin leva civarındadır. Bir diğer engelleme Müslüman kadınların kamusal alanın belli yerlerinde başörtü kullanmalarına yöneliktir. Bulgaristan Anayasası’nca resmî belgelerde, başörtülü fotoğraf kullanmak yasaktır (Gökbel & Karakuş, 2019, ss. 70–73).

 

AB üyeliği süreci, bu anlamda azınlık haklarının iyileştirildiği en müspet dönemdir. Fakat yine de Romanya ve Bulgaristan Müslümanlarının eğitim, anadilde yayın yapma, istihdam, yatırımlardan faydalanma, vakıf malları gibi sorunları hâlâ devam etmektedir.

 

Ulus devletlerin homojen halklardan müteşekkil olma arzusu genellikle azınlıklar aleyhine politikalar üretilmesine sebep olmuştur. İster mutlakıyetle ister cumhuriyetle yönetilsin, ister sosyalist rejimler iktidara gelsin ister demokrasiye geçilsin sonuç değişmemiştir. Etnisite, din, dil, ırk bakımından farklı olan gruplar kendi kimliklerinin korunmasına yönelik taleplere sahip olsalar da, bu talepler ve haklar uluslararası antlaşmalarla güvence altına alınmış olsa da zaman zaman devlet politikaları bunların pratikte uygulanmadığını göstermiştir. AB üyeliği süreci, bu anlamda azınlık haklarının iyileştirildiği en müspet dönemdir. Fakat yine de Romanya ve Bulgaristan Müslümanlarının eğitim, anadilde yayın yapma, istihdam, yatırımlardan faydalanma, vakıf malları gibi sorunları hâlâ devam etmektedir.  Bu grupların, vatandaşı oldukları ülkelerin toplumlarından ayrıştırılmamaları, gerek iş hayatında gerek siyasal hayatta temsillerinin artırılması nihai hedef olmalıdır.

 

Kaynakça

Angelov,  V. (2008). Strogo poveritelno!  Asimilatorskata  kampaniya  strestu  Turskoto natsionalno  maltsinstvo  v  Balgariya  (1984-1985),  dokumenti.  Sofya: Fondatsiya Liberalna İntegratsiya.

Bojkov, V. D. (2004) Bulgaria’s Turks in the 1980s: a minority endangered. Journal of Genocide Research, 6(3), 343–369.

Eren, E. (2020). Balkanlardaki Müslüman ve Türk azınlığın aorunları. Mehmet Seyfettin Erol & Muharrem Ekşi (Ed.), Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar. (ss. 373–401) Ankara: Akçağ Yayınları.

Gökbel, A. & Karakuş, A. (2019). AB üyeliği sonrası Bulgaristan’da Türk azınlığa dair devam eden sorunlar. Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 3(1), 56–78.

Memişoğlu, H. (2002). Geçmişten günümüze Bulgaristan’da Türk eğitim tarihi. Ankara: T.C.  Kültür Bakanlığı.

Özkanat, B. (2013). Avrupa Birliği’nin azınlık haklarına yaklaşımı: Romanya’daki Türk-Müslümanlar örneği. II. Türkiye Lisansüstü Çalışmaları Kongresi - Bildiriler Kitabı II. 445–460.

Sachkova, E. (1997). The Bulgarian educational system and the challenge of interculturalism. European Journal of Intercultural Studies, 8(3), 267–277.

Türker Yıldız, N. (2018). Bulgaristan ve Romanya’nın Avrupa Birliği’ne üyelik süreçlerinin değerlendirilmesi. Kırklareli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 7(1), 1-18.

Türker Yıldız, N. (2022). Bulgaristan Türklerinin direnişi: İktidar karşısında kimliğin muhafazası. Ankara: Gazi Kitabevi.

Yıldız, Ş. Ş. (2007). Avrupa Birliği eşiğindeki Romanya’da Müslüman-Türk azınlık. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kırıkkale.

Paylaş

Nevin Türker Yıldız

Dr. Öğretim Üyesi Nevin TÜRKER YILDIZ, lisans eğitimini Marmara Üniversitesi - Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümünde tamamlamıştır. Yüksek Lisans eğitimini Marmara Üniversitesi Avrupa Birliği Enstitüsüne bağlı AB Siyaseti ve Uluslararası...

Son İçerikler
Toplumsal Meseleler
DİJİTAL SÖMÜRGECİLİK: SÖMÜRGECİLİĞİN EVRİMİ VE YENİ NESİL SÖMÜRGECİLİK
03 Eylül 2025
Düşünce
Fransa: İsrail’e Koşulsuz Destekten Filistin’i Tanımaya
22 Ağustos 2025
Ekonomi
Güney Asya Ekonomi-Politiği: Çin-Pakistan-Afganistan İlişkileri
21 Ağustos 2025
Kültür ve Sanat
Balkanlardaki Kentsel Alanların Değişiminin Saraybosna ve Priştine Üzerinden Okunması
11 Ağustos 2025
Temel Hak ve Özgürlükler
Gazze'de İnsani Güvenliğin Çöküşü: Sistematik Hedef Alma ve Meşruiyet Krizi
06 Ağustos 2025
Çok Okunanlar
Toplumsal Meseleler
Güney Kore Müslüman Topluluğu Üzerine Kısa Bir Analiz
20 Ekim 2022
Ekonomi
İsrail Boykotunun Ön Sonuçları
17 Ocak 2024
Kültür ve Sanat
Yeniden Eskiye Bakmak: Yeni Mardin’de Geleneğin İcadı ve Canlandırmacı Mimarlık
17 Kasım 2023
Kültür ve Sanat
Farha: Sinemanın Nekbe’ye Şahitliği
21 Kasım 2023
Düşünce
Filistin’de Bir Hayat Tarzı Olarak Direniş
16 Eylül 2024
logo

Platform: Müslüman Dünyanın Gündemi, Müslüman toplumların fikrî, siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel gündemlerini takip ve tahlil edip Müslüman dünyaya dair güncel ve özgün perspektifler sunmayı amaçlayan bir yayın organı olarak İLKE İlim Kültür Eğitim Vakfı bünyesinde kurulmuştur.

  • SAYILAR
  • Analizler
  • İNFOGRAFİK
  • Müslüman Dünyadan Sesler
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • İLKE ANASAYFA
  • platform@ilke.org.tr
  • (0216) 310 43 18
  • Aziz Mahmut Hüdayi Mah.Türbe Kapısı Sk. No: 13Üsküdar, İstanbul

Copyright © by NG. Bütün Hakları Saklıdır