Madun İnternette Konuşabilir mi?
Editör Notu: Bu yazı TÜBİTAK tarafından desteklenen “Suriyeli Göçmenlerin Entegrasyonu Bağlamında Dijital Okuryazarlık ve Dijital Vatandaşlık Seviyelerinin Araştırılması” başlıklı projenin bulgularına dayanmaktadır (Proje Yürütücüsü: Doç. Dr. Haldun Narmanlıoğlu, Proje Araştırmacısı: Doç. Dr. Serkan Bayrakcı, Proje No: 122G140).
Madun en geniş anlamıyla alt ve aşağıda olanı ifade etmektedir. Ancak kavram belirli, tek ve değişmez bir grubu, topluluğu veya sosyal birimi ifade etmez. Madun Çalışmaları Kolektifi, madun kavramını sınıf, kast, yaş, cinsiyet bakımından her türlü alt ve aşağı derecede yer alanlar için kullanmıştır. Gayatri Chakravorty Spivak “Can the Subaltern Speak?” (Madun Konuşabilir mi?) çalışmasında, altta kalanları yalnız sınıfsal olarak değil; dil, din, etnisite ve cinsiyet üzerinden ele alarak bir eleştiri geliştirmiştir. “Madun konuşabilir mi?” sorusu altta kalanların temsiliyet sorunuyla bağlantılıdır. Madunların seslerini duyurması en önemli sorundur. Spivak ses sözcüğünün metaforik olduğunu ifade eder. Söz eylemleri için gereken altyapının bulunmamasına gönderme yapar. Ona göre kimse “susmuş sesleri” dinlemeye çalışmamaktadır. Dolayısıyla başta sorulan sorunun cevabı “madun konuşamaz” olmalıdır. Oysa toplumsal hareketlilik günümüzde büyük oranda internete kaymıştır. Herkese açık olması yönüyle internet madun kesimler için önemli alternatif bir altyapıdır. Günümüzde Türkiye’de yaşayan madun gruplar arasında en kalabalık kesimi oluşturan Suriyeli göçmenlerin interneti hangi amaçlar için kullandığı önemli bir soru olarak belirmektedir.
“Madun internette konuşabilir mi?” şeklindeki bir soruyla yola çıkarak Türkiye’deki Suriyeli göçmenlerin internet pratiklerinin incelendiği araştırmada oldukça ilginç sonuçlar ortaya çıkmıştır. Toplam 37 kişiyle (22 erkek, 15 kadın) yüz yüze ve çevrim içi derinlemesine görüşmelerle gerçekleştirilen araştırmada göçmenlerin internetin sunduğu çok geniş fırsatlardan yararlanamadıkları, bunun aksine içlerine kapandıkları belirlenmiştir.
Eski Bağların Silikleşmesi
Avrupa’da yapılan birçok araştırma göçmenlerin internet yoluyla hem ülkelerinde kalan eski bağlarını sürdürebildiklerini hem yaşadıkları toplumda yeni bağlar kurabildiklerini ortaya koymaktadır. Ancak Türkiye’de yaşayan Suriyeliler için durum oldukça farklıdır. Türkiye’de bulunan göçmenler öncelikle Suriye’deki siyasi yapı nedeniyle geride kalan sosyal çevreleriyle görüşmekten çekinmektedir. Özellikle Suriye devletinin hâkim olduğu bölgelerde akrabaları olan göçmenler gerek sosyal medya üzerinden gerek Whatsapp gibi anlık mesajlaşma ve görüşme programları üzerinden eski sosyal çevreleriyle irtibat kurmaktan korkmaktadır. Göçmenlerin birçoğu internet iletişiminin Suriye devleti tarafından “kontrol edildiği” düşüncesiyle “geride kalanlara zarar vermemek” için çok derinlikli irtibat kuramadıklarını belirtmiştir.
Türkiye’de yeni bağlar kurabilmenin önündeki en büyük engel “Suriyeli kimliği” olarak belirmiştir.
Yeni Bağların Önündeki Önyargı Engeli
Türkiye’de yeni sosyal bağlar kurma potansiyeline bakıldığında Suriyeli göçmenler ön yargı nedeniyle iletişim kurmakta zorlandıklarını belirtmiştir. Göçün ilk yıllarında daha fazla hoş görüyle karşılandıklarını ancak günümüzde kendilerine olan bakışın büyük oranda olumsuz olduğunu gördükleri için ilişki kurmaktan çekindiklerini belirtmişlerdir. Türkiye’de yeni bağlar kurabilmenin önündeki en büyük engel “Suriyeli kimliği” olarak belirmiştir.
Kamusal tartışmalara katılım çerçevesindeki pratikleri incelendiğinde Suriyeli göçmenlerin “özne olmayan bir özne” pozisyonunda oldukları söylenebilir. Özellikle Türkiye’de kendilerini ilgilendiren göçmen sorunu çerçevesinde yapılan kamusal tartışmaların en önemli “nesnesi” olmalarına rağmen birer “özne” olarak söylem üretememektedirler. Bu engelin en büyük sebebinin kamusal tartışmalarda göçmenlere ve özellikle Suriyelilere karşı -nedeni her ne olursa olsun- gelişmiş ön yargı olduğu anlaşılmaktadır. Öte taraftan Suriyeliler, kendi anavatanlarındaki kamusal tartışmalara da katılamamaktadır. Hem geride bıraktıkları eski bağlarına zarar gelmemesi, hem sürekli hissettikleri “geri gönderilme korkusu” nedeniyle Suriye’deki kamusal tartışmalardan uzak durdukları anlaşılmaktadır. Suriye’deki kamusal tartışmalara katıldıklarında yazdıklarının, paylaşımlarının kayıt altına alınacağını, geri gönderilmeleri hâlinde bu paylaşımlarının kendilerini zor durumda bırakacağını düşünmektedirler. Her iki durumda da korkunun kaynağı, tıpkı eski sosyal bağlarıyla derinlikli iletişim kurmalarını engelleyen “dijital gözetim”dir.
Göçmenler, dijital ortamda gerçekleşen hareketlilikle ilişki kuramamakta ve dışlanmaktadır.
Dijital iletişim yoluyla kamusal tartışmalara katılma ve kendi kimliklerini ifade edebilme potansiyeli Suriyeli göçmenler açısından pek mümkün görünmemektedir. Hem Suriye’de hem Türkiye’de kendileriyle, gelecekleriyle, kimlikleriyle, sorunlarıyla ilgili konularla ilgili konuşmaya çalıştıklarında, “yabancı”, “hain”, “öteki” etiketleri karşılarına çıkmaktadır. Suriyeliler iki mekân arasında (Suriye ve Türkiye) bir eşikte durmaktadırlar. Arada olma hali, bir yere aidiyetin eksikliği kamusal tartışmalarda “konuşamayan” ve konuşsa da “duyulmayan” veya “susturulan” pozisyonunda kalmalarına neden olmaktadır. Göçmenler tam da bu özellikleriyle kendilerini temsil ve ifade edemeyen, sesi olmayan madun (subaltern) tarifine uymaktadır. Göçmenler madunun diğer bir tarifi olan toplumsal hareketlilikle ilişkisi kesilen insanlar ve gruplar tanımına da uymaktadır. Göçmenler dijital ortamda gerçekleşen hareketlilikle ilişki kuramamakta ve dışlanmaktadır.
İnternette Ekonomik Faaliyet
Suriyeli göçmenler dijital alanda ekonomik etkinlik anlamında oldukça aktif yer almaktadır. Ancak burada göçmenlerin kendi içine kapalı bir ekonomik faaliyetten bahsetmek mümkündür. İş ve işçi bulmada Arapça siteler, sosyal medya grup ve kanalları yoğun bir biçimde göçmenler tarafından kullanılmaktadır. Ticarette ise Suriyeli olmayanlarla çok kısıtlı bir temastan söz edilebilir. Ön yargı ve dil problemleri nedeniyle özellikle Türk vatandaşlarıyla alım satım ilişkisine giremeyen Suriyeli göçmenler ticari faaliyetlerini yine kendi aralarında sürdürmektedir. Ancak çok iyi Türkçe bilen veya karşısındakiyle öncesinde güven duygusu gelişmiş göçmen ve yerli arasında bir alışverişten bahsetmek mümkündür.
Eğitimde İnternet
Endüstri devriminden itibaren kitlesel biçimde devam eden eğitim, yeni iletişim teknolojileriyle birlikte hızlı gelişen dijital enformasyona bağlı olarak daha esnek bir biçimde dönüşmektedir. Dijital vatandaşlığın en önemli pratikleri arasında yer alan eğitim ve kendini geliştirme, dijitalleşen enformasyona ulaşma, bireylerin hem içerisinde yaşadıkları ulusal topluluğa hem küresel çevrimiçi topluluğa katılımlarını kolaylaştırmaktadır. Eğitim alanında tüm dünyada devletlerin tekeli zayıflamakta, insanların kendi ihtiyaçları doğrultusunda enformasyona ulaştığı esnek bir yapı yaygınlaşmaktadır.
Suriyeli göçmenler, çoğu zaman düzenli ve resmî bir eğitim imkânı bulamamıştır. Birçok göçmen çalışmak zorunda oldukları için istemelerine rağmen düzenli ve resmî bir eğitim alamadıklarından şikâyet etmiştir. Türkiye’ye geldikten sonra çok azı özel kurslar, Ankara Üniversitesine bağlı Türkçe ve Yabancı Dil Uygulama ve Araştırma Merkezi (TÖMER) veya bazı vakıf üniversitelerinin eğitim merkezlerinde Türkçe eğitimi almıştır. Çoğu zaman yine çalışmak zorunda oldukları için bu kursları da tamamlamadan ayrılmak zorunda kalmışlardır. Suriyeli göçmenler gerek Türkçe eğitimi gerek farklı alanlarda kendilerini geliştirmek için internet ortamından faydalanmaktadır.
Araştırma bulgularını madun çalışmaları kapsamında yorumlamak gerekirse Suriyeli göçmenlerin içe kapanarak dışa karşı suskun kaldıkları söylenebilir. Madun göçmenlerin dijital ortamdaki pratikleri bu sorular çerçevesinde düşünüldüğünde aksi bir cevaba ulaşmak maalesef mümkün olmamıştır. Suriyeli göçmenlerin gerek başta, ön yargı, korku, güven, dil sorunları gibi olumsuzluklar nedeniyle internet pratikleri oldukça alt seviyelerdedir. İnternet ortamında kimse “susmuş sesleri” dinlemeye çalışmamaktadır. Oysa herkese açık olması yönüyle internet kamusal katılım ve konuşma için önemli bir alternatiftir. Sessizlik bir yanıyla madunun konuşamamasıyla, diğer yanıyla sözün muhatabına ulaşıp ulaşamamasıyla ilgilidir. Keskin sınır nedeniyle madunun sesi duyulmamaktadır. Konuşmak duymakla bağlantılıdır ve madunun sesi çıktığında bile duymak istemeyen olduğunda geriye yine sessizlik kalmaktadır.
Ekonomi alanında entegrasyondan uzak göçmen ağları, Suriyelilerin içe kapanmalarını kolaylaştırmaktadır.
Son olarak nedenleri yukarıda izah edilmeye çalışıldığı üzere projenin entegrasyona bakan yönüyle Suriyeli göçmenler Türkiye’de internet ortamından faydalanarak yeni bağlar kuramamaktadırlar. Gerek anavatanlarındaki gerek Türkiye’deki demokrasiye katkı sağlayacak kamusal tartışmalardan uzak durmaktadırlar. Ekonomi alanında entegrasyondan uzak göçmen ağları, Suriyelilerin içe kapanmalarını kolaylaştırmaktadır. Kendi içerisine kapanmış olan göçmen ağları yoluyla ekonomik hayata katılımın entegrasyon bağlamında sorunsallaştırılması ve ileri çalışmalarla araştırılması gerekmektedir. Benzer şekilde bu ağların ekonomik fırsatları yalnız bir grubun lehine artırırken diğer gruplar üzerinde ne tür etkide bulunduğu yine farklı araştırmalarla tartışılması gereken sorunlar olarak belirlenmiştir.
Entegrasyon çerçevesinde her ne kadar Türkçe ve Türkiye kültürü kategorisinde olumlu veriler elde edilse de belirtmek gerekir ki bu yolla Türkçe öğrenimi yalnız konuşma diline ait pratikleri kapsamaktadır. Yine entegrasyona dair olumlu bir bulgu Suriyeli göçmenlerin internet ortamında Türk kültürü hakkında bilgi edinmeleridir. Suriyeli göçmenler yoğunlukla Türk dizileri üzerinden Türkiye’yi ve Türk insanını tanıdıklarını belirtmişlerdir. Türk dizilerinin içerikleri, sinematografik anlatım biçimleri, Türk kültürünü temsil yetenekleri gibi konular farklı alanlara ait araştırmaların konusudur.
Kaynakça
Alencar A., Tsagkroni V. (2019). Prospects of refugee integration in the Netherlands: Social capital, information practices and digital media, Media and Communication, (2), 184-194.
Kalter F., Irena K. (2014). Migrant networks and labor market integration of immigrants from the former Soviet Union in Germany”, Social Forces, 4(92), 1435–1456.
Kaufmann, K. (2018). Navigating a new life: Syrian refugees and their smartphones in Vienna, Information, Communication & Society 21(6), 882–898.
Khoja, J. (2020). Digital media in refugees’ everyday life and integration. (Yüksek Lisans Tezi). Lund University, Department of Communication and Media.
Leurs, K. (2017). Communication rights from the margins: Politicising young refugees’ smartphone pocket archives, International Communication Gazette, 79(6/7), 674–698.
Maggio J. (2007). Political theory, translation, representation, and gayatri chakravorty spivak, Alternatives, 32(4), 419-443.
Spivak, G. C. (2020). Madun konuşabilir mi? E. Koyuncu (Çev.), Ankara: Dipnot Yayınları.
Yetişkin, E. (2013). Postkolonyal düşünce ve madun çalışmalarından neler öğrenebiliriz?. 13. Ulusal Sosyal Bilimler Kongresi, Ankara, 4-6 Aralık 2013, Türk Sosyal Bilimler Derneği.
Haldun Narmanlıoğlu
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden 1999 yılında mezun oldu. Çeşitli ulusal haber ajansı ve gazetelerde görev yaptıktan sonra akademik hayata başladı. 2014 yılından beri Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde öğretim...