Osman Bakar ve İslam Dünyasında Epistemolojik Tecdit
İslam felsefesi, İslam epistemolojisi, bilim tarihi ve felsefesi, teknoloji ve etik alanlarında çağdaş İslam düşüncesine son derece büyük katkılar sunmuş Malezyalı âlim Prof. Dr. Osman Bakar, Uluslararası İslam Düşüncesi ve Medeniyeti Enstitüsü’nde (International Institute of Islamic Thought and Civilization-ISTAC) el-Gazzali Epistomoloji, Medeniyet Çalışmaları ve Tecdid Kürsüsü’nün başkanı ve Malaya Üniversitesi’nde emekli öğretim üyesidir. Bundan önce de Malaya Üniveristesi, Brunei Darusselam Üniversitesi, Georgetown Üniversitesi gibi çeşitli üniversitelerin araştırma merkezlerinde yönetici olarak görevler üstlenmiştir. Aynı zamanda Malezya İslami İlimler Akademisinin kurucusu ve eski başkanıdır. Dünya genelinde 2023 yılının en etkili beş yüz Müslümandan biri seçilen Bakar, ayrıca Malezya'nın en iyi yirmi alimi arasında sayılmaktadır. Güneydoğu Asya’da İslam’ı şekillendiren entelektüellerden olan Bakar’ın, yazarlığını ve editörlüğünü yaptığı kırk kitabı, kaleme aldığı üç yüzden fazla makalesi bulunmaktadır. Çalışmaları Türkçe, Endonezce, Arapça, Farsça, Urduca, Boşnakça, Bengalce, Arnavutça, Japonca, Korece ve İspanyolca gibi çeşitli dillere çevrilmiştir. Bakar, akademik hayatı boyunca birçok prestijli ödüle layık görülmüştür. Bakar’ın çağdaş İslam düşüncesine olan en büyük katkılarından biri, onun İslam dünyasında epistemolojik bir yenilenme ihtiyacına yönelik yaptığı çağrısıdır.
Çağdaş Dönemde “Bilgi”yi Yeniden Düşünmek
Dünya üzerinde başta Müslüman milletler olmak üzere çoğu milletin yüzyıllar boyunca yaşadığı Batı sömürgesinin siyasi, ekonomik, entelektüel ve kültürel alanlarda sahip olduğu etkileri çağdaş dönemde de etkisini sürdürmüştür. Bu etkinin önemli tezahürlerinden biri de epistemolojik alanda meydana gelmiştir. Batı’nın bilgiye kendi perspektifinden doğan bakışı çoğu kez indirgemeci ve ayrıştırıcı bir bilgi anlayışı ve ilim tasnifi ortaya çıkarmış, sömürü devletlerindeki yerel halklar üzerinde kendi entelektüel birikimlerine karşı bir hafıza kaybı meydana getirmiştir. Çağdaş dönemde Müslüman birçok alim ve mütefekkir bu meselenin üzerinde önemle durmuş, Batı sömürgesinin fikrî etkilerinden arınmak adına çalışmalar ortaya koymuşlardır. Güneydoğu Asya’da bu hareketin en öne çıkan isimlerinden biri şüphesiz Osman Bakar’dır. Bakar, İslam dünyasının içinde bulunduğu bilgi krizini, 16. yüzyıldan beri ümmetteki durağan fikir yapısının, Batı sömürgesinin etkilerinin, materyalizmin ve sekülarizmin bir sonucu olduğu kanaatindedir. Bir “epistemolojik tecdit” çağrısı yapan Bakar, bilginin tekrar kavramsallaştırılması gerektiğini birçok çalışmasında dile getirmiş; bunu teorik ve pratik olarak ortaya koymuştur. Bakar, temelde “ikili bilgi birlikteliği”nin önemini savunur. Birinci aşamada bilim kavramının sınırları tekrar çizilerek beşerî bilimlerin, sosyal bilimlerin ve doğa bilimlerinin bir sentezinin oluşturulması; ikinci aşama ise ilahi görüş, değer ve etikleri dünyevi ilimlerin alanına dahil etmek söz konusudur (Aljuneid, 2022, s. 41-42). Bakar’a göre bilginin kavramsallaştırılmasında sekülarizmin negatif bir etkisi olmuş, naklî ve akli ilimlerin iki ayrı kutupta yer aldığı şeklinde yanlış bir algı oluşmuştur. Sekülarizmin İslam ülkelerinde yayılmaya başlamasından önce ise böyle bir algı yoktu; alimler birkaç alanda birden uzman olma peşindeydiler çünkü bilimin her hâli onlar için Allah’ın ilahi dizaynının mükemmelliğini kavramanın bir yoluydu. Büyük İslam alimlerinin çağlara meydan okuyan eserleri ve fikirleri de akli ve naklî ilimler arasındaki koparılamaz bağı görmelerinin bir sonucudur. Bakar’a göre büyük bir medeniyet inşasına hizmet eden bu fikirlerin bir özelliği de yalnızca İslami bilgi birikimi ile sınırlı kalmamaktır. Kümülatif bilgi anlayışını benimseyen Bakar bu hususta Budist, Taoist, Müslüman gibi ayrımlarda bulunmaksızın medeniyetler arası bir bilgi anlayışının gerekliliğinden söz etmiş, eserlerinde kendisi de bu yolu izlemiştir (Aljuneid, 2022, s. 42-47).
Müslüman Ümmetin Kimlik Krizi ve Tevhit Epistemolojisinin Hayati Rolü
Osman Bakar, çağdaş Müslüman ümmetin bir kimlik krizi içinde olduğundan bahsetmektedir. Bakar, bu bilgi ve kimlik krizinin temel nedeninin, geçmişte ümmetin bilgi kültürünü besleyip yüzyıllarca sürdüren ve böylece bilgi toplumu olarak kimliğini açık şekilde yüceltmeye yardımcı olan, karakteristik olarak yaratıcı, dinamik ve bütüncül, dengeli, sosyal ve gelişimsel yönelimlerde ılımlı nitelikteki, geleneksel “tevhit epistemolojisi” unsurlarının kaybedilmesi olduğunu iddia etmektedir (Bakar, 2019, s. 280). Tevhide dayalı bir bilgi birliği ve dünya sistemi birliğini ifade eden tevhit epistemolojisi, bilgiye “Madem ki her şey ontolojik olarak ilahi başlangıç ile alakalıdır, o halde bütün insani bilgi nihayetinde Allah’ın birliğine ilişkindir” şeklinde bir kategorik pozisyon ile yaklaşmaktadır (Bakar, 2019, s. 288).
21.yüzyılda epistemolojik anlamda bir tecdit faaliyeti ihtiyacına sıklıkla vurgu yapan Bakar, bu yenilenmenin asıl hedefini de esasında geleneksel tevhit epistemolojisiyle en iyi modern ve post-modern epistemolojilerin sentezinden oluşan yeni bir tevhit epistemolojisinin oluşturulması olarak açıklamaktadır (Bakar, 2019, s. 290). Ümmetin bilgi ve toplum olarak kimliğinin, onu devam ettiren tevhit epistemolojisinin kaderine bağlı olduğunu söyleyen Bakar, bu epistemolojinin ümmetin kimliği üzerinde önemli yansımaları olduğu iddiasını öne sürmektedir.
Osman Bakar, İslam ümmetinin total bilgi vizyonunun hâlâ bulanık olduğunu, tevhit epistemolojisinin daraldığını ve ümmetin modern seküler epistemolojilerin arasında yüzyıllardır süren uyuşmazlık içerisinde adeta kapana kısılmış bir durumda olduğunu düşünmektedir. Çalışmalarında İslam epistemolojisinin yetersizliğine ve hüküm sürmekte olan Batı orijinli seküler epistemolojilerin kısıtlılıklarını ve tehlikelerini fark edilmesini sağlayacak bir İslami epistemolojinin hâlâ benimsenemediğine vurgu yapmaktadır. Bu bağlamda tevhit epistemolojisinin kaybolan ve unutulan boyutunun yeniden keşfedilmesi gerektiğini dile getiren Bakar, bu epistemolojinin eksiksiz olduğunu ve insanın düşünce ve bilgi faaliyetlerine rehberlik edecek ilkelerin kaynağı olma gücü ve kapasitesine sahip olduğunu belirtmiştir. Bakar’a göre tevhit epistemolojisinin kayıp olan en önemli unsurları arasında bilgi hiyerarşisi ve uyum inancı vardır. Bu temel inançların kaybedilmesinin ise Müslümanın bilgi vizyonu ve bilgi kültürü sağlığı üzerinde hayati etkileri olacaktır. Üstelik Bakar’ın belirttiğine göre bilginin “seküler” ve “dinî” olarak ayrıştırılmasındaki bu dikotomi, teorik tartışmalarla sınırlı kalmamakta, devlet icraatı ve sosyal ilişkiler açısından da önemli pratik sonuçlar doğurmaktadır. (Bakar, 2019, s. 288-90). Bu bağlamda Bakar’ın çalışmaları, geçmişten günümüze değerli epistemolojik fikirlerin formüle edilmesi, çağdaş bir dille yeniden kavramsallaştırılması, daha kolay anlaşılır hâle getirilmesi ve Müslüman nesiller tarafından kolayca içselleştirilebilmesini sağlamak adına büyük bir rol oynamaktadır.
Bakar’ın epistemolojik anlamda bir yenilenme ihtiyacı konusunda yaptığı çalışmalar, son yıllarda İslam ülkelerinde gündeme gelen “bilginin İslamileştirilmesi” fikrini beslemektedir. Örneğin ilimlerin klasik dönemde bazı alimlerce yapılan tasnifini felsefi açıdan ele alıp kritik bir gözle incelediği, çağdaş dönemde ilimlerin tasnifi konusunda bu nitelikte yapılan yegâne çalışma olma özelliğine sahip Classification of Knowledge isimli eseri, konuyu hem İslami entelektüel birikim hem de Batı felsefesi ile temellendirmesiyle, bilginin İslamileştirilmesi tartışmalarına çok önemli katkılar sunan bir eser olmuştur. (Bakar, 1992, s. xiii-xiv). Bakar, bilgiyi indirgemeci ve ayrıştırıcı bir yaklaşımla ele almanın bir sonucu olarak Müslüman yükseköğretim kurumlarında entelektüel-rasyonel bilimlerin dinî açıdan kabulünün azaldığına dikkat çekmiştir. Eğitim kurumlarında matematik, mühendislik, psikoloji, sosyoloji gibi her türlü bilim dalına İslami birikimle yaklaşabilmenin pratik zeminini hazırlamış ve ayrıntılı bir şekilde müfredat önerilerinde bulunmuştur (Bakar, 2019, s. 287; Bakar, 2012, s. 249). Günümüzde Bakar’ın da katkı sağladığı bu tür müfredatlar bilginin İslamileştirilmesi misyonu ile kurulan Malezya Uluslararası İslam Üniversitesinde başarılı bir şekilde uygulanmaktadır.
İslam, Bilim ve Teknoloji
Lisans ve yüksek lisans eğitimini matematik alanında tamamladıktan sonra Osman Bakar, çalışma alanını İslam felsefesi üzerine yoğunlaştırmış; aynı zamanda bilim tarihi ve felsefesi alanında uzmanlaşmıştır. Bilim felsefesi, tıp felsefesi, bilim ve teknoloji, din-bilim ilişkisi, İslam medeniyetinin ve Batı’nın bilimsel anlamdaki ilişkileri, İslam’da bilim anlayışı ile modern bilimin farkları, modern bilimin yeniden kavramsallaştırılması gibi konularda çağdaş Müslüman toplumların düşünce yapısını şekillendiren çok sayıda çalışma ortaya koymuştur. Müslümanların tarih boyunca matematiksel ilimlerde, doğa ilimlerinde ve kognitif ilimlerde ortaya koydukları çalışmalardan “İslam bilimi” olarak bahseden Bakar, bu ilimlerin hepsinin, metafiziksel, kozmolojik, etik ve ahlaki düzeyde İslam’ın temel öğretilerine dayalı olduğu ölçüde “İslami” olduğunu iddia etmektedir. Bakar’ın bu ve benzeri ifadeleri yine bilginin İslami oluşu fikri ile yakından ilişkilidir. Bakar, bilimleri tümüyle içine alan yegâne prensip olarak tevhit ilkesine sıklıkla vurgu yapmıştır. Çalışmalarında “ilm-i tevhit”e olan bu vurgusunun aynı zamanda medeniyetler arası diyalog alanına da yansımaları ve etkileri olmuştur (Nielsen, 2008, s. 84-85).
Kur’an-ı Kerim ve hadislerde dile getirilen hakikat ve epistemoloji anlayışını eserleriyle ortaya koyan Bakar, bu anlayışın modern bilim ve teknolojinin ontolojik ve epistemolojik temellerini eleştirmek için sağlam sebepler öne sürdüğünü iddia etmektedir. Bilim ve teknolojide anlamlı ve gerekli değişiklikler yapmak bu eleştiriyi yapmayı zorunlu kılmaktadır. Çağdaş dönemde dünya halkının zihninde modern bilimin hakikatin yegâne belirleyicisi olmasını; bilim ve teknolojinin insanlığın ilerlemesinin yegâne göstergesi hâline gelecek kadar büyük bir saplantıya dönüşmesini; bilimin toplumların dünya görüşünün, epistemolojisinin, etiğinin ve ahlakının ana kaynağı olarak görülmesinin; teknolojinin tüm sorunların pratik çözümü olduğuna inanılmasının problemlerine işaret eden Bakar, bu saplantının çağdaş dönemin en büyük talihsizliği olduğundan söz etmektedir (Bakar, 2012, s. 235). Bakar’a göre modern bilim ve teknolojinin birçok başarısını kabul ederken aynı zamanda medeniyetlere zarar veren birçok kusurlu yanını da görebilecek kadar cesur olmamız gerekmektedir. Dini, bilim ve teknoloji ile ilişkilendirme, bilim ve teknolojiye dinî ve ahlaki bir temel oluşturma konusunda çalışmalar yapan Bakar, bunun ancak dinî bilimin bir müttefiki olarak kabul etmekle olacağını belirtmiştir. Batı’nın modern tarihinin büyük bir bölümünde din ve bilim çatışması yaşadığından ve dini, bilimsel gelişmeye engel görmesinden dolayı Batı bilim camialarının din ile bilim birliğinden yoksundur. Ancak Bakar, İslam’ın bu konudaki tecrübesinin çok daha farklı olmasından dolayı din ve bilim arasındaki uyumun İslam medeniyetinin bir karakteristiği olduğunu ifade etmiştir. Müslümanlar, hâlihazırda din bilimlerinden miras alınan bilimsel bir üsluba ve bilimsel bir düşünce yapısına sahiptir. Fıkıh, hadis ve Kur’an-ı Kerim’in çeşitli yönleriyle ilgilenen bilim dallarında da açıkça görüldüğü üzere hakikat ve objektiflik, tamamen kanıtlanmış ampirik kanıtlara duyulan saygı ve tasnif yeteneğine sahip bir zihin, Müslümanların erken dönem dini ilimlerinde başlıca göze çarpan özelliklerinden biridir (Bakar, 2019, s. 113-117). Kur’an-ı Kerim tarafından “örnek ümmet” olarak isimlendirilen Müslüman ümmete bu konuda bir yol haritası yine Kur’an-ı Kerim’de çizilmiştir. İslam şeriatı da yeryüzündeki diğer bütün hukuklardan daha kuşatıcı, detaylı, bütüncül ve uyumlu bir tabiata sahip olmasıyla her anlamda gelişmiş bir medeniyet inşası için en elverişli hukuk sistemidir (Bakar, 2012, s. 236). Bilim ve teknolojinin ortak payda ve dinler arası barış hedeflenerek sürdürülmesi gereken insanlığın en güçlü ve en kalıcı evrensel unsurları olduğunu vurgulayan Bakar, bu bağlamda İslam medeniyetinde bilim ve teknolojide çok dinli ve çok kültürlü araştırmaların ilk örneklerine rastlandığından bahsetmektedir. İslam’ın bir “bilgi dini” olduğunu belirten Bakar, bu fikri Kur’an-ı Kerim ile temellendirmektedir. Bu bağlamda İslam’da ilmin kutsal yönüne atıf yaparak Müslümanların ampirik olarak veya başka bir şekilde edinilmesine bakılmaksızın bütün bilgilerin nihai kaynağını Allah olarak gördüklerinden bahsetmektedir (Bakar, 2019, s. 122-125).
21.yüzyıl başlarında birçok Müslüman toplumda ilahi hukuk ve teknoloji arasındaki süregelen bağın koptuğundan bahseden Bakar, Müslümanların çoğunlukla kendilerine ait olmayan bilim ve teknoloji konularıyla uğraşırken ahlaki boyutta bir zorlukla karşılaştıklarını belirtmiş, özellikle askerî teknoloji ve tıbbi teknolojiyi de kapsayan biyo-teknoloji konularında karşılaşılan bu zorluklar karşısında İslam ahlakını bilim ve teknolojideki güncel konulara yeniden uygulama meselesini gündeme getirmiş, bu yönde çalışmalarda yürütmüştür (Bakar, 2019, s. 130-132).
Bakar aynı zamanda bilimsel alanda İslam toplumlarındaki metodoloji sorununa dikkat çekmiş, Müslümanların modern bilim anlayışının “bilimsel metot” denilen tek bir metodoloji ile ortaya çıktığı iddiasına yenik düştüklerini ifade etmiştir. Tabiat biliminin sadece tek bir çeşidinin mümkün olduğunu iddia eden bu düşüncenin eksikliğine ve modern çağ öncesi ortaya konan bilimsel üretkenlikleri ve bunların güvenilirliğini ölçmede yalnızca Batı’nın benimsediği bu bilimsel metodun kullanılmasının yanıltıcılığına dikkat çekerek İslam düşünce geleneğinde bilimsel metodolojinin izini süren yeni bir İslam bilim metodolojisi ortaya koymaya yönelik çabalarda bulunmuştur (Bakar, 2012, s. 27-33).
Bakar’a göre çağdaş dönemde Müslümanların İslam’ı bilimsel ve teknolojik ilerlemenin birincil motive edici kuvveti yapma fikrine kendilerini adamak durumundadır. Bakar, tevhit ruhunun doğru anlaşılması, şeriata olan bağlılığın çeşitli ilimlerin çalışılmasına ilham vermesi, birkaç yüzyıl süren büyük tercüme faaliyetleri, bilimsel ilerleme ve kalkınmaya adanmış bir felsefenin gelişmesi, bilim ve teknoloji faaliyetlerinin yöneticiler tarafından desteklenmesi, farklı düşünce ekollerine saygı, İslam’ın ana entelektüel bakış açıları arasında kurulan denge gibi unsurları, Müslümanların geçmişte bilim ve teknoloji sahasında çarpıcı başarılar göstermesini mümkün kılan en önemli etkenler olarak saymıştır. Çağdaş dönemde de Müslüman toplumların bunlara önem vererek bu alanda başarılar gerçekleştirmek için çabalaması gerektiğine sıklıkla vurgu yapmıştır (Bakar, 2012, s. 245-246).
Sonuç
Müslüman bireyin çağdaş dönemde karşılaştığı en yıkıcı krizlerden biri bilgi krizidir. Osman Bakar çalışmalarında sıklıkla seküler ve indirgemeci bir bilgi anlayışa karşı bütüncül ve kapsayıcı bir bilgi anlayışını savunan, tek bir medeniyetten beslenip diğer din, kültür ve medeniyetlerin birikimlerini hiçe sayan bir epistemolojik bakışı reddetmiştir. Bilginin İslami oluşunu ve kaynağının Kur’an-ı Kerim ve sünnet olduğunu iddia ederek çağdaş dünyada bilgi ve bilimin değerler ve inançlar ile tekrar bütünleşmesi gerektiğini savunmuş; modern bilim ve teknolojinin aksak yönlerine dikkat çekerek ve Müslüman ümmetin doğru bilgi ve bilim anlayışı ile gerçek anlamda bir medeniyet inşasına ehil olan topluluk olduğunu vurgulamıştır. Bakar, epistemolojik bir tecdide çağrı yapmış ve tevhit epistemolojisinin önemini ortaya koymuştur. Böylece Müslüman zihinlerin Batı’nın fikrî tahakkümünden mümkün olduğunca kurtulmasında, hakikate biraz daha yaklaşmasında önemli katkılar sağlamıştır. Geleneğin birikimini felsefi açıdan değerlendirip hem de bunu çağdaş nesillere hitap eden etkili ve yalın bir dille aktarmayı, çağın meselelerine İslami bakış açısı ile hem teorik hem pratik alanda çözüm önerileri sunmayı başaran Bakar, Doğu ve Batı’da adından söz ettiren, çağdaş İslam düşüncesinin yaşayan önemli simalarından olmuştur.
Kaynakça
Aljuneid, Khairudin. (2022). Shapers of Islam in Southeast Asia Muslim intellectuals and the making of Islamic reformism. London: Oxford University Press.
Bakar, Osman. (1992). Classification of knowledge in Islam. Malezya: Institute for Policy Research.
Bakar, Osman. (2012). İslam bilim farihi ve felsefesi. İstanbul: İnsan Yayınları.
Bakar, Osman. (2019). İslam medeniyeti ve modern dünya: Tematik makaleler. İstanbul: İnsan Yayınları.
Nielsen, Katherine. (2008). Philosophy of Osman Bakar. International Studies in The Philosophy of Science, 22(1), 81-95.
Rabia Seçkin
2013 yılında Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ne başladı. Aynı fakültede hafızlık öğrenimini tamamladı. İSAM’ın yürüttüğü LADEP ve LADEP İhtisas programlarından mezun oldu. Lisans öğreniminin 2 ayını Umman’da, 1 senesini Malezya Uluslararası İ...